Atatürk Diyorki..
Re: Atatürk Diyorki..
Medeniyet
Biz her görüş açısından medenî insan olmalıyız Çok acılar gördük Bunun sebebi dünyanın vaziyetinin anlamayışımızdır Fikrimiz, düşüncemiz, tepeden tırnağa kadar medenî olacaktır Şunun bunun sözüne ehemmiyet vermeyeceğiz Bütün Türk ve İslâm âlemine bakın; düşüncelerini, fikirlerini medeniyetin emrettiği değişiklik ve yükselmeye uydurmadıklarından ne büyük felâket ve ıstırap içindedirler Bizim de şimdiye kadar geri kalmamız, en nihayet son felâket çamuruna batışımız bundandır 5-6 sene içinde kendimizi kurtarmışsak zihniyetlerimizdeki değişmedendir Artık duramayız Mutlaka ileri gideceğiz; çünkü mecburuz Millet açıkça bilmelidir, medeniyet öyle kuvvetli bir ateştir ki, ona kayıtsız olanları yakar, mahveder İçinde bulunduğumuz medeniyet ailesinde lâyık olduğumuz yeri bulacak ve onu koruyacak ve yükselteceğiz Refah, mutluluk ve insanlık bundadır
1925
İnkılâbın temellerini her gün derinleştirmek, desteklemek lâzımdır Birbirimizi aldatmayalım Medenî dünya çok ilerdedir Buna yetişmek, o medeniyet dairesine dahil olmak mecburiyetindeyiz Bütün boş ve temelsiz sözleri ortadan kaldırmak lâzımdır Şapka giyelim mi, giymeyelim mi gibi sözler mânasızdır Şapka da giyeceğiz, Batının her türlü medenî eserlerini de alacağız Medenî olmayan insanlar, medenî olanların ayakları altında kalmağa maruzdurlar
1925
Ben, şimdiye kadar millet ve memleket iyiliğine ne gibi hamleler, inkılâplar yapmış isem hep böyle halkımızla temas ederek, onların ilgi ve sevgilerinden gösterdikleri samimiyetten kuvvet ve ilham alarak yaptım Hedefimiz, gayemiz hep millet ve memleketimizin kurtuluşu, mutluluğu ve gelişmesidir
1925
Şimdiye kadar yaptığımız işlerde ve aldığımız kararlarda bizi aldatan ve millet aleyhine neticelenen hiçbir şeyimiz yoktur ve gösterilemez Milletimizi en kısa yoldan medeniyetin nimetlerine kavuşturmaya, mesut ve refahlı kılmaya çalışacağız ve bunu yapmağa mecburuz
1925
Şu bilinsin ki, biz yabancılara karşı herhangi hasmane bir his beslemediğimiz gibi, onlarla samimâne münasebetlerde bulunmak arzusundayız Türkler bütün medenî milletlerin dostlarıdır Yabancılar memleketimize gelsinler; bize zarar vermemek, hürriyetlerimize güçlükler çıkarmaya çalışmamak şartiyle burada daima iyi kabul göreceklerdir Maksadımız yeniden yakınlık meydana getirmek, bizi başka milletlere bağlıyan ilgileri arttırmaktır Memleketler muhteliftir, fakat medeniyet birdir ve bir milletin gelişmesi için de bu yegâne medeniyete iştirak etmesi lâzımdır Osmanlı İmparatorluğunu çöküşü, Batıya karşı elde ettiği zaferlerden çok mağrur olarak, kendisini Avrupa milletlerine bağlayan ilişkileri kestiği gün başlamıştır Bu bir hatâ idi, bunu tekrar etmeyeceğiz
1923
Biz, Batı medeniyetini bir taklitçilik yapalım diye almıyoruz Onda iyi olarak gördüklerimizi, kendi bünyemize uygun bulduğumuz için, dünya medeniyet seviyesi içinde benimsiyoruz
Medeniyetin ne olduğunu başka başka tarif edenler vardır Bence medeniyeti harstan ayırmak güçtür ve lüzumsuzdur Bu noktai nazarımı izah için hars ne demektir tarif edeyim:
Bir insan cemiyetinin a- Devlet hayatında; b- Fikir hayatında yani ilimde, içtimaiyatta ve güzel sanatlarda; c- İktisadî hayatta yani ziraatte, sanatta, ticarette, kara, deniz ve hava'ya ait ulaştırma işlerinde yapabildiği şeylerin sonucudur
1930
Bir milletin medeniyeti denildiği zaman hars namı altında saydığımız üç nevi faaliyet sonucundan hariç ve başka bir şey olamıyacağını zannederim Şüphesiz her insan cemiyetinin harsı, yani medeniyet derecesi bir olamaz Bu farklar, devlet, fikir, iktisadî hayatların her birinde ayrı ayrı göze çarptığı gibi bu fark üçünün sonucu üzerinde de görünür Mühim olan sonuçlar üzerindeki farktır Yüksek bir hars, onun sahibi olan millette kalmaz, diğer milletlerde de tesirini gösterir, büyük kıt'alara şamil olur Belki bu itibarla olacak, bazı milletler yüksek ve şamil harsa medeniyet diyorlar Avrupa medeniyeti, şimdiki çağ medeniyeti gibi
1930
Zulüm medeniyetle uyuşamaz İstidatsızlık taaffa lâyık bir şey olamaz Çünkü milletler işgal ettikleri arazinin hakikî sahibi olmakla beraber beşeriyetin vekilleri olarak ta o arazide bulunurlar O arazinin servet kaynaklarından hem kendileri istifade eder ve dolayısiyle bütün beşeriyeti istifade ettirmekle görevlidirler Bu prensibe göre bundan âciz olan milletler yaşama ve bağımsızlık hakkında lâyık olamamak lâzım gelir
1920
Medeniyetin coşkun seli karşısında mukavemet boşunadır ve o, gafil ve itaatsizler hakkında çok amansızdır Dağları delen, göklerde uçan, göze görünmeyen zerrelerden yıldızlara kadar herşeyi gören, aydınlatan, tetkik eden medeniyetin kudret ve yüksekliği karşısında ortaçağa ait zihniyetle, iptidaî uydurma hikâyelerle yürümeye çalışan milletler mahvolmağa veya hiç olmazsa esir ve aşağı olmağa mahkûmdurlar Halbuki Türkiye Cumhuriyeti halkı, yenileşen ve olgun bir kütle olarak ilelebet yaşamağa karar vermiş, esaret zincirlerini ise tarihte görülmemiş kahramanlıklarla parça parça etmiştir
1925
Benim kanaatim o idi ki, ve daima o oldu ki dünyada insan diye yaşamak istiyenler, insan olmak vasıflarını ve kudretini kendilerinde görmelidirler Bu uğurda her türlü fedakârlığa razı olmalıdırlar Yoksa hiçbir medenî millet, onları kendi sırasında ve safında görmek istemez
1926
Bilirsiniz ki dünyada her kavmin, varlığı kıymeti, hürriyet ve bağımsızlık hakkı, sahip olduğu ve yapacağı medenî eserlerle orantılıdır Medenî eser vücuda getirmek kabiliyetinden mahrum olan kavimler hürriyet ve bağımsızlıklarından soyunmaya mahkûmdurlar Medeniyet yolunda yürümek ve muvaffak olmak hayatın şartıdır Bu yol üzerinde ileri değil, geriye bakmak bilgisizliği ve ihtiyatsızlığı gösterenler, umumî medeniyetin coşkun seli altında boğulmağa mahkûmdurlar
1924
Medeniyet yolunda muvaffakiyet yenileşmeğe bağlıdır Sosyal hayatta, iktisadî hayatta, ilim ve fen sahasında muvaffak olmak için yegâne olgunlaşma ve ilerleme yolu budur Hayat ve yaşayışa hâkim olan hükümlerin zaman ile değişme, gelişme ve yenileşmesi zaruridir Medeniyetin ihtirasları, fennin harikaları, cihanı değişiklikten değişikliğe sürüklediği bir devirde asırlık köhne zihniyetlerle, maziye düşkünlükle mevcudiyetin muhafazası mümkün değildir Medeniyetten bahsederken şunu da kesinlikle söylemeliyim ki medeniyetin esası, ilerleme ve kuvvetin temeli aile hayatındadır Bu hayatta fenalık, muhakkak sosyal, iktisadî siyasî acze sebep olur Aileyi teşkil eden kadın ve erkek unsurlarının tabiî haklarına malik olmaları, aile vazifelerini idareye yetenekli bulunmaları lâzımdır
1924
Bağımsızlığını ve değerini dünyaya tanıtmak özellikleri, liyakatı ve kudreti taşıyan milletleri, medeniyet yolunda da hızlı ve başarılı adımlarla ilerlemek istidatları, kabul olunmak lâzımdır Gerçi bir toplumun zamanla kökleşmiş örf ve âdetleri, hisleri ve inanışları mühimdir Bu itibarla, toplumlar, önayak olacak fertler üzerinde, âdeta âmir ve hâkim bir tesir gösterirler Fakat, yaradılıştaki istidat ve liyakati, gelişme ve yükselmeğe erişmiş milletler; medeniyetin bugünkü gelişmelerinden feyiz ve ilham almış aydın evlâtlarının sevk ve rehberliğiyle, mazide kaçırdıkları fırsatların doğurduğu gecikmeleri, telâfi çaresini bulmakta gecikmezler
1928
Bugünkü Türk milleti, mâzinin en derin medeniyetlerinde kuruculuk iddia eden bu Türk kavminin bugünkü çocukları açık ve sağlam yolu bulmuşlardır
1930
Memleket mutlaka asrî, medenî ve yepyeni olacaktır Bizim için bu, hayat dâvasıdır Bütün fedakârlığımızın faydalı bir sonuç vermesi buna bağlıdır Türkiye, ya yeni fikirle donatılmış, namuslu bir idare olacaktır, veyahut olamıyacaktır Halk ile çok temasım vardır O saf kitle, bilmezsiniz, ne kadar yenilik taraftarıdır
1923
Memleketimizi asrileştirmek istiyoruz Bütün mesaimiz Türkiye'de asrî, binaenaleyh batılı bir hükûmet vücude getirmektir Medeniyete girmek arzu edip de, batıya yönelmemiş, millet hangisidir? Bir istikamette yürümek azminde olan ve hareketinin ayağında bağlı zincirlerle güçleştirildiğini gören insan ne yapar? Zincirleri kırar, yürür
1923
Biz her görüş açısından medenî insan olmalıyız Çok acılar gördük Bunun sebebi dünyanın vaziyetinin anlamayışımızdır Fikrimiz, düşüncemiz, tepeden tırnağa kadar medenî olacaktır Şunun bunun sözüne ehemmiyet vermeyeceğiz Bütün Türk ve İslâm âlemine bakın; düşüncelerini, fikirlerini medeniyetin emrettiği değişiklik ve yükselmeye uydurmadıklarından ne büyük felâket ve ıstırap içindedirler Bizim de şimdiye kadar geri kalmamız, en nihayet son felâket çamuruna batışımız bundandır 5-6 sene içinde kendimizi kurtarmışsak zihniyetlerimizdeki değişmedendir Artık duramayız Mutlaka ileri gideceğiz; çünkü mecburuz Millet açıkça bilmelidir, medeniyet öyle kuvvetli bir ateştir ki, ona kayıtsız olanları yakar, mahveder İçinde bulunduğumuz medeniyet ailesinde lâyık olduğumuz yeri bulacak ve onu koruyacak ve yükselteceğiz Refah, mutluluk ve insanlık bundadır
1925
İnkılâbın temellerini her gün derinleştirmek, desteklemek lâzımdır Birbirimizi aldatmayalım Medenî dünya çok ilerdedir Buna yetişmek, o medeniyet dairesine dahil olmak mecburiyetindeyiz Bütün boş ve temelsiz sözleri ortadan kaldırmak lâzımdır Şapka giyelim mi, giymeyelim mi gibi sözler mânasızdır Şapka da giyeceğiz, Batının her türlü medenî eserlerini de alacağız Medenî olmayan insanlar, medenî olanların ayakları altında kalmağa maruzdurlar
1925
Ben, şimdiye kadar millet ve memleket iyiliğine ne gibi hamleler, inkılâplar yapmış isem hep böyle halkımızla temas ederek, onların ilgi ve sevgilerinden gösterdikleri samimiyetten kuvvet ve ilham alarak yaptım Hedefimiz, gayemiz hep millet ve memleketimizin kurtuluşu, mutluluğu ve gelişmesidir
1925
Şimdiye kadar yaptığımız işlerde ve aldığımız kararlarda bizi aldatan ve millet aleyhine neticelenen hiçbir şeyimiz yoktur ve gösterilemez Milletimizi en kısa yoldan medeniyetin nimetlerine kavuşturmaya, mesut ve refahlı kılmaya çalışacağız ve bunu yapmağa mecburuz
1925
Şu bilinsin ki, biz yabancılara karşı herhangi hasmane bir his beslemediğimiz gibi, onlarla samimâne münasebetlerde bulunmak arzusundayız Türkler bütün medenî milletlerin dostlarıdır Yabancılar memleketimize gelsinler; bize zarar vermemek, hürriyetlerimize güçlükler çıkarmaya çalışmamak şartiyle burada daima iyi kabul göreceklerdir Maksadımız yeniden yakınlık meydana getirmek, bizi başka milletlere bağlıyan ilgileri arttırmaktır Memleketler muhteliftir, fakat medeniyet birdir ve bir milletin gelişmesi için de bu yegâne medeniyete iştirak etmesi lâzımdır Osmanlı İmparatorluğunu çöküşü, Batıya karşı elde ettiği zaferlerden çok mağrur olarak, kendisini Avrupa milletlerine bağlayan ilişkileri kestiği gün başlamıştır Bu bir hatâ idi, bunu tekrar etmeyeceğiz
1923
Biz, Batı medeniyetini bir taklitçilik yapalım diye almıyoruz Onda iyi olarak gördüklerimizi, kendi bünyemize uygun bulduğumuz için, dünya medeniyet seviyesi içinde benimsiyoruz
Medeniyetin ne olduğunu başka başka tarif edenler vardır Bence medeniyeti harstan ayırmak güçtür ve lüzumsuzdur Bu noktai nazarımı izah için hars ne demektir tarif edeyim:
Bir insan cemiyetinin a- Devlet hayatında; b- Fikir hayatında yani ilimde, içtimaiyatta ve güzel sanatlarda; c- İktisadî hayatta yani ziraatte, sanatta, ticarette, kara, deniz ve hava'ya ait ulaştırma işlerinde yapabildiği şeylerin sonucudur
1930
Bir milletin medeniyeti denildiği zaman hars namı altında saydığımız üç nevi faaliyet sonucundan hariç ve başka bir şey olamıyacağını zannederim Şüphesiz her insan cemiyetinin harsı, yani medeniyet derecesi bir olamaz Bu farklar, devlet, fikir, iktisadî hayatların her birinde ayrı ayrı göze çarptığı gibi bu fark üçünün sonucu üzerinde de görünür Mühim olan sonuçlar üzerindeki farktır Yüksek bir hars, onun sahibi olan millette kalmaz, diğer milletlerde de tesirini gösterir, büyük kıt'alara şamil olur Belki bu itibarla olacak, bazı milletler yüksek ve şamil harsa medeniyet diyorlar Avrupa medeniyeti, şimdiki çağ medeniyeti gibi
1930
Zulüm medeniyetle uyuşamaz İstidatsızlık taaffa lâyık bir şey olamaz Çünkü milletler işgal ettikleri arazinin hakikî sahibi olmakla beraber beşeriyetin vekilleri olarak ta o arazide bulunurlar O arazinin servet kaynaklarından hem kendileri istifade eder ve dolayısiyle bütün beşeriyeti istifade ettirmekle görevlidirler Bu prensibe göre bundan âciz olan milletler yaşama ve bağımsızlık hakkında lâyık olamamak lâzım gelir
1920
Medeniyetin coşkun seli karşısında mukavemet boşunadır ve o, gafil ve itaatsizler hakkında çok amansızdır Dağları delen, göklerde uçan, göze görünmeyen zerrelerden yıldızlara kadar herşeyi gören, aydınlatan, tetkik eden medeniyetin kudret ve yüksekliği karşısında ortaçağa ait zihniyetle, iptidaî uydurma hikâyelerle yürümeye çalışan milletler mahvolmağa veya hiç olmazsa esir ve aşağı olmağa mahkûmdurlar Halbuki Türkiye Cumhuriyeti halkı, yenileşen ve olgun bir kütle olarak ilelebet yaşamağa karar vermiş, esaret zincirlerini ise tarihte görülmemiş kahramanlıklarla parça parça etmiştir
1925
Benim kanaatim o idi ki, ve daima o oldu ki dünyada insan diye yaşamak istiyenler, insan olmak vasıflarını ve kudretini kendilerinde görmelidirler Bu uğurda her türlü fedakârlığa razı olmalıdırlar Yoksa hiçbir medenî millet, onları kendi sırasında ve safında görmek istemez
1926
Bilirsiniz ki dünyada her kavmin, varlığı kıymeti, hürriyet ve bağımsızlık hakkı, sahip olduğu ve yapacağı medenî eserlerle orantılıdır Medenî eser vücuda getirmek kabiliyetinden mahrum olan kavimler hürriyet ve bağımsızlıklarından soyunmaya mahkûmdurlar Medeniyet yolunda yürümek ve muvaffak olmak hayatın şartıdır Bu yol üzerinde ileri değil, geriye bakmak bilgisizliği ve ihtiyatsızlığı gösterenler, umumî medeniyetin coşkun seli altında boğulmağa mahkûmdurlar
1924
Medeniyet yolunda muvaffakiyet yenileşmeğe bağlıdır Sosyal hayatta, iktisadî hayatta, ilim ve fen sahasında muvaffak olmak için yegâne olgunlaşma ve ilerleme yolu budur Hayat ve yaşayışa hâkim olan hükümlerin zaman ile değişme, gelişme ve yenileşmesi zaruridir Medeniyetin ihtirasları, fennin harikaları, cihanı değişiklikten değişikliğe sürüklediği bir devirde asırlık köhne zihniyetlerle, maziye düşkünlükle mevcudiyetin muhafazası mümkün değildir Medeniyetten bahsederken şunu da kesinlikle söylemeliyim ki medeniyetin esası, ilerleme ve kuvvetin temeli aile hayatındadır Bu hayatta fenalık, muhakkak sosyal, iktisadî siyasî acze sebep olur Aileyi teşkil eden kadın ve erkek unsurlarının tabiî haklarına malik olmaları, aile vazifelerini idareye yetenekli bulunmaları lâzımdır
1924
Bağımsızlığını ve değerini dünyaya tanıtmak özellikleri, liyakatı ve kudreti taşıyan milletleri, medeniyet yolunda da hızlı ve başarılı adımlarla ilerlemek istidatları, kabul olunmak lâzımdır Gerçi bir toplumun zamanla kökleşmiş örf ve âdetleri, hisleri ve inanışları mühimdir Bu itibarla, toplumlar, önayak olacak fertler üzerinde, âdeta âmir ve hâkim bir tesir gösterirler Fakat, yaradılıştaki istidat ve liyakati, gelişme ve yükselmeğe erişmiş milletler; medeniyetin bugünkü gelişmelerinden feyiz ve ilham almış aydın evlâtlarının sevk ve rehberliğiyle, mazide kaçırdıkları fırsatların doğurduğu gecikmeleri, telâfi çaresini bulmakta gecikmezler
1928
Bugünkü Türk milleti, mâzinin en derin medeniyetlerinde kuruculuk iddia eden bu Türk kavminin bugünkü çocukları açık ve sağlam yolu bulmuşlardır
1930
Memleket mutlaka asrî, medenî ve yepyeni olacaktır Bizim için bu, hayat dâvasıdır Bütün fedakârlığımızın faydalı bir sonuç vermesi buna bağlıdır Türkiye, ya yeni fikirle donatılmış, namuslu bir idare olacaktır, veyahut olamıyacaktır Halk ile çok temasım vardır O saf kitle, bilmezsiniz, ne kadar yenilik taraftarıdır
1923
Memleketimizi asrileştirmek istiyoruz Bütün mesaimiz Türkiye'de asrî, binaenaleyh batılı bir hükûmet vücude getirmektir Medeniyete girmek arzu edip de, batıya yönelmemiş, millet hangisidir? Bir istikamette yürümek azminde olan ve hareketinin ayağında bağlı zincirlerle güçleştirildiğini gören insan ne yapar? Zincirleri kırar, yürür
1923
Ve… Birgün herkes ɑnlɑr, sevdiğinin kıymetini… Amɑ gidince, Amɑ bitince, Amɑ ölünce… Kısɑcɑ; İş işten geçince!
çelik kapı çeyiz
çelik kapı çeyiz
Re: Atatürk Diyorki..
Milli Eğitim
En mühim ve feyizli vazifelerimiz millî eğitim işleridir Millî eğitim işlerinde mutlaka muzaffer olmak lâzımdır Bir milletin hakikî kurtuluşu ancak bu suretle olur
1922
İlim ve teknikle ilgili teşebbüslerin faaliyet merkezi mekteptir Bu sebeple lâzımdır Mektep adını hep beraber hürmetle, saygıyla analım: Mektep genç beyinlere, insanlığa hürmeti, millet ve memlekete sevgiyi, şerefi bağımsızlığı öğretir Bağımsızlık tehlikeye düştüğü zaman onu kurtarmak için izlenmesi uygun olan en doğru yolu belletir Memleket ve milleti kurtarmağa çalışanların aynı zamanda mesleklerinde birer namuslu uzman ve birer çalışkan bilgin olmaları lâzımdır Bunu temin eden mekteptir Ancak bu şekilde her türlü teşebbüslerin mantıkî neticelere erişmesi mümkün olur
1922
Milletimizin siyasî, toplumsal hayatında, milletimizin fikrî terbiyesinde rehberimiz ilim ve teknik olacaktır Mektep sayesinde, mektebin vereceği ilim ve teknik sayesindedir ki Türk milleti, Türk sanatı, ekonomisi, Türk şiir ve edebiyatı, bütün güzelliğiyle gelişir
1922
Memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefe, mutluluğa eriştirmek için iki orduya ihtiyaç vardır Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri milletin istikbalinin yoğuran kültür ordusu Bu iki ordunun her ikisi de kıymetlidir, yücedir, verimlidir, saygıdeğerdir Fakat bu iki ordudan hangisi daha kıymetlidir, hangisi diğerine üstün tutulur? Şüphesiz böyle bir tercih yapılamaz, bu iki ordunun ikisi de hayatîdir
1923
Yalnız siz, kültür ordusu mensupları, sizleri bağlı olduğunuz ordunun kıymet ve kutsiyetini anlatmak için şunu söyleyeyim ki sizler ölen ve öldüren birinci orduya niçin öldürüp niçin öldüğünü öğreten bir ordunun fertlerisiniz
1923
Bir millet kültür ordusuna malik olmadıkça, muharebe meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin o zaferlerin sürekli neticeler vermesi ancak kültür ordusunun varlığına bağlıdır Bu ikinci ordu olmadan birinci ordunun verimli sonuçları kaybolur
1923
Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet henüz millet adını almak istidadını kazanmamıştır Ona alelâde bir kitle denir, millet denemez Bir kitle millet olabilmek için mutlaka eğiticilere, öğretmenlere muhtaçtır
1925
Memleketi ilim, kültür, iktisat ve bayındırlık sahasında da yükseltmek, milletimizin her hususta pek verimli olan kabiliyetlerini geliştirmek, gelecek nesillere sağlam, değişmez ve olumlu bir karakter vermek lâzımdır Bu kutsal amaçları elde etmek için savaşan aydın kuvvetlerin arasında öğretmenler en mühim ve nazik yeri almaktadırlar
1923
Mekteplerde öğretim vazifesinin itimada şayan ellere teslimini, memleket evlâdının, o vazifeyi kendine hem bir meslek, hem bir ülkü sayacak, üstün ve saygıdeğer öğretmenler tarafından yetiştirilmesini temin için öğretmenlik, diğer serbest ve yüksek meslekler gibi, derece derece ilerlemeye ve her halde refah teminine müsait bir meslek haline konulmalıdır Dünyanın her tarafında öğretmenler, toplumun en fedakâr ve saygıdeğer unsurlarıdır
1923
Yeni nesil, en büyük cumhuriyetçilik dersini bugünkü öğretmenler topluluğundan ve onların yetiştirecekleri öğretmenlerden alacaktır
1924
Öğretmenler! Yeni nesli, cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz Ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle orantılı bulunacaktır Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister! Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir
1924
İlk ve orta öğretim mutlaka insanlığın ve medeniyetin gerektirdiği ilmi ve tekniği versin, fakat o kadar pratik bir tarzda versin ki çocuk okuldan çıktığı zaman aç kalmağa mahkûm olmadığına emin olun
1931
Eğitimdir ki, bir milleti hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır, veya bir milleti kölelik ve yoksulluğa terkeder
1925
Çocuklarımıza ve gençlerimize vereceğimiz tahsilin hududu ne olursa olsun, onlara esaslı olarak şunları öğreteceğiz: 1- Milliyetine, 2- Türkiye Devletine, 3- Türkiye Büyük Millet Meclisine; düşman olanlarla mücadele lüzumu Fertleri bu mücadele gerekleri ve vasıtalariyle donanmayan milletler için yaşama hakkı yoktur Mücadele, mücadele lâzımdır
1922
Gelecek için hazırlanan vatan evlâdına, hiçbir güçlük karşısında başeğmeyerek tam sabır ve dayanma ile çalışmalarını ve öğrenimdeki çocuklarımızın anne ve babalarına yavrularının tahsillerinin tamamlanması için her fedakârlığı göze almaktan çekinmemelerini tavsiye ederim
1921
Büyük tehlikeler önünde uyanan milletlerin ne kadar kararlı olduklarını tarih doğrulamaktadır Silâhiyle olduğu gibi kafasıyla da mücadele mecburiyetinde olan milletimizin, birincisinde gösterdiği kudreti ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur
1921
Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara bilhassa varlığı ile, hakkı ile, birliği ile çelişen bütün yabancı unsurlarla mücadele lüzumu ve millî düşünceleri tam bir imanla her mukabil fikre karşı şiddetle ve fedakârâne müdafaa zorunluluğu aşılanmalıdır Yeni neslin bütün ruhsal kuvvetlerine bu özellik ve kabiliyetin zerki mühimdir Daimî ve müthiş bir savaş şeklinde beliren milletler hayatının felsefesi, bağımsız ve mesut kalmak isteyen her millet için bu yüksek özellikleri şiddetle istemektedir
1921
En mühim ve feyizli vazifelerimiz millî eğitim işleridir Millî eğitim işlerinde mutlaka muzaffer olmak lâzımdır Bir milletin hakikî kurtuluşu ancak bu suretle olur
1922
İlim ve teknikle ilgili teşebbüslerin faaliyet merkezi mekteptir Bu sebeple lâzımdır Mektep adını hep beraber hürmetle, saygıyla analım: Mektep genç beyinlere, insanlığa hürmeti, millet ve memlekete sevgiyi, şerefi bağımsızlığı öğretir Bağımsızlık tehlikeye düştüğü zaman onu kurtarmak için izlenmesi uygun olan en doğru yolu belletir Memleket ve milleti kurtarmağa çalışanların aynı zamanda mesleklerinde birer namuslu uzman ve birer çalışkan bilgin olmaları lâzımdır Bunu temin eden mekteptir Ancak bu şekilde her türlü teşebbüslerin mantıkî neticelere erişmesi mümkün olur
1922
Milletimizin siyasî, toplumsal hayatında, milletimizin fikrî terbiyesinde rehberimiz ilim ve teknik olacaktır Mektep sayesinde, mektebin vereceği ilim ve teknik sayesindedir ki Türk milleti, Türk sanatı, ekonomisi, Türk şiir ve edebiyatı, bütün güzelliğiyle gelişir
1922
Memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefe, mutluluğa eriştirmek için iki orduya ihtiyaç vardır Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri milletin istikbalinin yoğuran kültür ordusu Bu iki ordunun her ikisi de kıymetlidir, yücedir, verimlidir, saygıdeğerdir Fakat bu iki ordudan hangisi daha kıymetlidir, hangisi diğerine üstün tutulur? Şüphesiz böyle bir tercih yapılamaz, bu iki ordunun ikisi de hayatîdir
1923
Yalnız siz, kültür ordusu mensupları, sizleri bağlı olduğunuz ordunun kıymet ve kutsiyetini anlatmak için şunu söyleyeyim ki sizler ölen ve öldüren birinci orduya niçin öldürüp niçin öldüğünü öğreten bir ordunun fertlerisiniz
1923
Bir millet kültür ordusuna malik olmadıkça, muharebe meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin o zaferlerin sürekli neticeler vermesi ancak kültür ordusunun varlığına bağlıdır Bu ikinci ordu olmadan birinci ordunun verimli sonuçları kaybolur
1923
Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet henüz millet adını almak istidadını kazanmamıştır Ona alelâde bir kitle denir, millet denemez Bir kitle millet olabilmek için mutlaka eğiticilere, öğretmenlere muhtaçtır
1925
Memleketi ilim, kültür, iktisat ve bayındırlık sahasında da yükseltmek, milletimizin her hususta pek verimli olan kabiliyetlerini geliştirmek, gelecek nesillere sağlam, değişmez ve olumlu bir karakter vermek lâzımdır Bu kutsal amaçları elde etmek için savaşan aydın kuvvetlerin arasında öğretmenler en mühim ve nazik yeri almaktadırlar
1923
Mekteplerde öğretim vazifesinin itimada şayan ellere teslimini, memleket evlâdının, o vazifeyi kendine hem bir meslek, hem bir ülkü sayacak, üstün ve saygıdeğer öğretmenler tarafından yetiştirilmesini temin için öğretmenlik, diğer serbest ve yüksek meslekler gibi, derece derece ilerlemeye ve her halde refah teminine müsait bir meslek haline konulmalıdır Dünyanın her tarafında öğretmenler, toplumun en fedakâr ve saygıdeğer unsurlarıdır
1923
Yeni nesil, en büyük cumhuriyetçilik dersini bugünkü öğretmenler topluluğundan ve onların yetiştirecekleri öğretmenlerden alacaktır
1924
Öğretmenler! Yeni nesli, cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz Ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle orantılı bulunacaktır Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister! Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir
1924
İlk ve orta öğretim mutlaka insanlığın ve medeniyetin gerektirdiği ilmi ve tekniği versin, fakat o kadar pratik bir tarzda versin ki çocuk okuldan çıktığı zaman aç kalmağa mahkûm olmadığına emin olun
1931
Eğitimdir ki, bir milleti hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır, veya bir milleti kölelik ve yoksulluğa terkeder
1925
Çocuklarımıza ve gençlerimize vereceğimiz tahsilin hududu ne olursa olsun, onlara esaslı olarak şunları öğreteceğiz: 1- Milliyetine, 2- Türkiye Devletine, 3- Türkiye Büyük Millet Meclisine; düşman olanlarla mücadele lüzumu Fertleri bu mücadele gerekleri ve vasıtalariyle donanmayan milletler için yaşama hakkı yoktur Mücadele, mücadele lâzımdır
1922
Gelecek için hazırlanan vatan evlâdına, hiçbir güçlük karşısında başeğmeyerek tam sabır ve dayanma ile çalışmalarını ve öğrenimdeki çocuklarımızın anne ve babalarına yavrularının tahsillerinin tamamlanması için her fedakârlığı göze almaktan çekinmemelerini tavsiye ederim
1921
Büyük tehlikeler önünde uyanan milletlerin ne kadar kararlı olduklarını tarih doğrulamaktadır Silâhiyle olduğu gibi kafasıyla da mücadele mecburiyetinde olan milletimizin, birincisinde gösterdiği kudreti ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur
1921
Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara bilhassa varlığı ile, hakkı ile, birliği ile çelişen bütün yabancı unsurlarla mücadele lüzumu ve millî düşünceleri tam bir imanla her mukabil fikre karşı şiddetle ve fedakârâne müdafaa zorunluluğu aşılanmalıdır Yeni neslin bütün ruhsal kuvvetlerine bu özellik ve kabiliyetin zerki mühimdir Daimî ve müthiş bir savaş şeklinde beliren milletler hayatının felsefesi, bağımsız ve mesut kalmak isteyen her millet için bu yüksek özellikleri şiddetle istemektedir
1921
Ve… Birgün herkes ɑnlɑr, sevdiğinin kıymetini… Amɑ gidince, Amɑ bitince, Amɑ ölünce… Kısɑcɑ; İş işten geçince!
çelik kapı çeyiz
çelik kapı çeyiz
Re: Atatürk Diyorki..
--------------------------------------------------------------------------------
Milli Egemenlik
Egemenlik, hiçbir mâna, hiçbir şekil ve hiçbir renkte ve işarette ortaklık kabul etmez
1922
Toplumda en yüksek hürriyetin, en yüksek eşitlik ve adaletin devamlı şekilde sağlanması ve korunması ancak ve ancak tam ve kat'î mânasiyle millî egemenliğin kurulmuş bulunmasına bağlıdır Bundan ötürü hürriyetin de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası millî egemenliktir Toplumumuzda, devletimizde hürriyet sonsuzdur Ancak onun hududu, onu sonsuz yapan esasın korunmasıyla mevcut ve çevrilidir
1923
Bir insan, belki kendi arzusiyle şahsî hürriyetini yok etmek ister, fakat bu teşebbüs koca bir milletin hayatına ve hürriyetine zarar verecekse, muazzam ve şerefle dolu bir millet hayatı, bu yüzden sönecekse ve o milletin çocukları ve torunları bu yüzden yok olacaksa bu teşebbüsler hiçbir vakit meşru ve kabule değer olamaz Ve hele böyle bir hareket hiçbir vakit hürriyet namına müsamaha ile telâkki edilemez
1923
Hiç şüphe yok, devletimizin ebedi müddet yaşaması için, memleketimizin kuvvetlenmesi için, milletimizin refah ve mutluluğu için hayatımız, namusumuz, şerefimiz, geleceğimiz için ve bütün kutsal kavramlarımız ve nihayet her şeyimiz için mutlaka en kıskanç hislerimizle, bütün uyanıklığımızla ve bütün kuvvetimizle millî egemenliğimizi muhafaza ve müdafaa edeceğiz
1923
Millî emeller, millî irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil bütün millet fertlerinin arzularının, emellerinin bileşkesinden ibarettir
1923
Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir
1923
Kuvvet birdir ve o milletindir
1937
Millî egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur Milletlerin esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmağa mahkûmdurlar
1929
Bir millet, varlığı ve hukuku için bütün kuvvetiyle, bütün fikri ve maddî güçleriyle alâkadar olmazsa, bir millet kendi kuvvetine dayanarak varlığını ve bağımsızlığını temin etmezse şunun, bunun oyuncağı olmaktan kurtulamaz Millî hayatımız, tarihimiz ve son devirde idare tarzımız, buna pek güzel delildir Bu sebeple teşkilâtımızda millî güçlerin etken ve millî iradenin hâkim olması esası kabul edilmiştir Bugün bütün cihanın milletleri yalnız bir egemenlik tanırlar: Millî egemenlik
1920
Dünyanın belli başlı milletlerini esaretten kurtarmak için egemenliklerine kavuşturan büyük fikir akımları, köhne müesseselere ümit bağlayanların, çürümüş idare usullerinde kurtuluş kuvveti arayanların amansız düşmanıdır
1923
Arkadaşlar! Türkiye devletinde ve Türkiye devletini kuran Türkiye halkında tacidar yoktur, diktatör yoktur! Tacidar yoktur ve olmayacaktır Çünkü olamaz
1923
Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur Yalnız bir kuvvet vardır O da millî egemenliktir Yalnız bir makam vardır O da milletin kalbi, vicdani ve mevcudiyetidir
1923
Egemenliğine doğrudan doğruya sahip olmanın kıymetini pek iyi anlayan ve pek iyi bilen millet, bu mukaddes egemenliğine karşı başgösterecek her tehlikeyi kahredecektir
1923
Millî egemenlik uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun
1923
Kendilerine bir milletin tahili bırakılan adamlar, milletin kuvvet ve kudretini yalnız ve ancak yine milletin hakikî ve elde edilmesi mümkün menfaatleri yolunda kullanmakla görevli olduklarını bir an hatırlarından çıkarmamalıdırlar Bu adamlar düşünmelidirler ki, bir memleketi zabt ve işgal etmek o memleketin sahiplerine hâkim olmak için kâfi değildir Bir milletin ruhu zabtolunmadıkça, bir milletin azim ve iradesi kırılmadıkça, o millete hâkim olmanın imkânı yoktur Halbuki asırların getirdiği bir millî ruha, hiçbir kuvvet mukavemet edemez
1924
Mahkûm olmak istemeyen bir milleti, esareti altında tutmağa gücü yetecek kadar kuvvetli müstebitler artık dünya yüzünde kalmamıştır
1924
Büyük Millet Meclisi Türk milletinin asırlar süren aramalarının özeti ve onun bizzat kendisini idare etmek şuurunun canlı bir timsalidir
1923
Türk milleti mukadderatını Büyük Millet Meclisinin kifayetli ve vatanperver eline tevdi ettiği günden itibaren karanlıkları sıyırıp kaldırmış ve ümitle istikbale yönelmiştir
1923
Yeni Türkiye Hükümetinin öz cevheri millî hâkimiyettir Milletin kayıtsız ve şartsız hâkimiyetidir
1923
Gerek askerlik, gerekse siyaset hayatımın bütün devir ve safhalarını dolduran mücadelelerimde daima hareket düsturum millî iradeye dayanarak milletin, vatanın muhtaç olduğu gayelere yürümek olmuştur
1920
Milli Egemenlik
Egemenlik, hiçbir mâna, hiçbir şekil ve hiçbir renkte ve işarette ortaklık kabul etmez
1922
Toplumda en yüksek hürriyetin, en yüksek eşitlik ve adaletin devamlı şekilde sağlanması ve korunması ancak ve ancak tam ve kat'î mânasiyle millî egemenliğin kurulmuş bulunmasına bağlıdır Bundan ötürü hürriyetin de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası millî egemenliktir Toplumumuzda, devletimizde hürriyet sonsuzdur Ancak onun hududu, onu sonsuz yapan esasın korunmasıyla mevcut ve çevrilidir
1923
Bir insan, belki kendi arzusiyle şahsî hürriyetini yok etmek ister, fakat bu teşebbüs koca bir milletin hayatına ve hürriyetine zarar verecekse, muazzam ve şerefle dolu bir millet hayatı, bu yüzden sönecekse ve o milletin çocukları ve torunları bu yüzden yok olacaksa bu teşebbüsler hiçbir vakit meşru ve kabule değer olamaz Ve hele böyle bir hareket hiçbir vakit hürriyet namına müsamaha ile telâkki edilemez
1923
Hiç şüphe yok, devletimizin ebedi müddet yaşaması için, memleketimizin kuvvetlenmesi için, milletimizin refah ve mutluluğu için hayatımız, namusumuz, şerefimiz, geleceğimiz için ve bütün kutsal kavramlarımız ve nihayet her şeyimiz için mutlaka en kıskanç hislerimizle, bütün uyanıklığımızla ve bütün kuvvetimizle millî egemenliğimizi muhafaza ve müdafaa edeceğiz
1923
Millî emeller, millî irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil bütün millet fertlerinin arzularının, emellerinin bileşkesinden ibarettir
1923
Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir
1923
Kuvvet birdir ve o milletindir
1937
Millî egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur Milletlerin esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmağa mahkûmdurlar
1929
Bir millet, varlığı ve hukuku için bütün kuvvetiyle, bütün fikri ve maddî güçleriyle alâkadar olmazsa, bir millet kendi kuvvetine dayanarak varlığını ve bağımsızlığını temin etmezse şunun, bunun oyuncağı olmaktan kurtulamaz Millî hayatımız, tarihimiz ve son devirde idare tarzımız, buna pek güzel delildir Bu sebeple teşkilâtımızda millî güçlerin etken ve millî iradenin hâkim olması esası kabul edilmiştir Bugün bütün cihanın milletleri yalnız bir egemenlik tanırlar: Millî egemenlik
1920
Dünyanın belli başlı milletlerini esaretten kurtarmak için egemenliklerine kavuşturan büyük fikir akımları, köhne müesseselere ümit bağlayanların, çürümüş idare usullerinde kurtuluş kuvveti arayanların amansız düşmanıdır
1923
Arkadaşlar! Türkiye devletinde ve Türkiye devletini kuran Türkiye halkında tacidar yoktur, diktatör yoktur! Tacidar yoktur ve olmayacaktır Çünkü olamaz
1923
Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur Yalnız bir kuvvet vardır O da millî egemenliktir Yalnız bir makam vardır O da milletin kalbi, vicdani ve mevcudiyetidir
1923
Egemenliğine doğrudan doğruya sahip olmanın kıymetini pek iyi anlayan ve pek iyi bilen millet, bu mukaddes egemenliğine karşı başgösterecek her tehlikeyi kahredecektir
1923
Millî egemenlik uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun
1923
Kendilerine bir milletin tahili bırakılan adamlar, milletin kuvvet ve kudretini yalnız ve ancak yine milletin hakikî ve elde edilmesi mümkün menfaatleri yolunda kullanmakla görevli olduklarını bir an hatırlarından çıkarmamalıdırlar Bu adamlar düşünmelidirler ki, bir memleketi zabt ve işgal etmek o memleketin sahiplerine hâkim olmak için kâfi değildir Bir milletin ruhu zabtolunmadıkça, bir milletin azim ve iradesi kırılmadıkça, o millete hâkim olmanın imkânı yoktur Halbuki asırların getirdiği bir millî ruha, hiçbir kuvvet mukavemet edemez
1924
Mahkûm olmak istemeyen bir milleti, esareti altında tutmağa gücü yetecek kadar kuvvetli müstebitler artık dünya yüzünde kalmamıştır
1924
Büyük Millet Meclisi Türk milletinin asırlar süren aramalarının özeti ve onun bizzat kendisini idare etmek şuurunun canlı bir timsalidir
1923
Türk milleti mukadderatını Büyük Millet Meclisinin kifayetli ve vatanperver eline tevdi ettiği günden itibaren karanlıkları sıyırıp kaldırmış ve ümitle istikbale yönelmiştir
1923
Yeni Türkiye Hükümetinin öz cevheri millî hâkimiyettir Milletin kayıtsız ve şartsız hâkimiyetidir
1923
Gerek askerlik, gerekse siyaset hayatımın bütün devir ve safhalarını dolduran mücadelelerimde daima hareket düsturum millî iradeye dayanarak milletin, vatanın muhtaç olduğu gayelere yürümek olmuştur
1920
Ve… Birgün herkes ɑnlɑr, sevdiğinin kıymetini… Amɑ gidince, Amɑ bitince, Amɑ ölünce… Kısɑcɑ; İş işten geçince!
çelik kapı çeyiz
çelik kapı çeyiz
Re: Atatürk Diyorki..
Millî Mücadele
Millî mücadelenin maksat ve gayesi tam istiklâlini ve kayıtsız-şartsız egemenliğini sağlamak ve sürdürmektir Millet, dış istiklâlini kazanmak için, lâzım gelen hattı hareketini misakı millî ile ifa etmiştir Millî hakimiyetini elde edebilmek için, takibi lâzım gelen hareket hattını da Teşkilâtı Esasiye Kanunu ile tesbit etmiştir
1923
Esas Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır Bu esas ancak tam bağımsızlık edinilmesiyle sağlanabilir Ne kadar zengin ve bayındır olursa olsun bağımsızlıktan yoksun bir millet, uygar insanlık karşısında uşak olmak durumunda yüksek bir işlem için değer taşıyamaz Yabancı bir devletin koruma ve esirgemesini benimsemek insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçyetmezliği ve uyuşukluğu benimsemekten başka bir şey değildir Gerçekten bu aşağılığa düşmemiş olanların, isteyerek başlarına bir yabancı getirmeleri asla düşünülemez
1920
Oysa, Türk'ün haysiyet ve kendine inanı ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!
1920
Dolayısıyla ya istiklâl, ya ölüm!
1920
Biz haklarımızı ve bağımsızlığımızı savunmak için giriştiğimiz çarpışmanın kutsallığı düşüncesinde ve hiçbir gücün bir milleti yaşamak hakkından yoksun kılınmayacağı inancındayım
1920
Memleketin ellide biri değil, her tarafı tahribedilse, her tarafı ateşler içinde bırakılsa, biz bu toprakların üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunma ile meşgul olacağız
1920
Ben, 1919 senesi mayıs içinde Samsun'a çıktığım gün elimde, maddî hiçbir kuvvet yoktu Yalnız büyük Türk Milleti'nin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı İşte ben bu millî kuvvete, bu Türk Milleti'ne güvenerek işe başladım
1937
Ben, Türk ufuklarından bir gün mutlaka bir güneş doğacağına, bunun hararet ve kuvvetinin bizi ısıtacağına, bundan bize bir güç çıkacağına o kadar emindim ki, bunu âdeta gözlerimle görüyordum
1937
Milletimiz çok büyüktür Hiç korkmayalım O, esaret ve aşağılığı kabul etmez
1919
Ben ve benim gibi birçok vatandaşlar, kardeşler, milletin asıl vatanı, ümitsiz felâkete düştüğü zaman görevli oldukları, vicdanen, namusen, haysiyeten yükümlü bulundukları vazifeyi yapmak mevkiinde kaldılar Bunu elbette yapacaklardır Yapmaları mecburi idi, vicdani idi, insani idi, millî namus gereği idi Ben bu mukaddes esasların dışında hareket edebilir mi idim? Efendiler; elbette edemezdim Türk Milleti'nin hakiki hiçbir ferdi bu gereklerin haricinde hareket edemezdi Ben elbette bu elim manzara karşısında vicdanımın emirlerine muhalif, millî namusumuza aykırı hareket edemezdim
1925
Bağımsızlık gayesinin elde edilişine kadar, tamamiyle milletle birlikte, fedakârane çalışacağıma mukaddesatım namına yemin ettim Artık benim için Anadolu'dan hiçbir yere gitmemek katidir
1919
Millî irade kendi istikametinde bir nehir gibi coşup taşacaktır Mücadeleyi her noktasından düşünerek uyanış ve coşkunluk hasıl olmuştur Sadece dayanıklı olmak ve vazifede kusur etmemek temel şarttır
1919
Millî dava ancak bu inan, bu irade ve azimle gerçekleştirilecektir Yaşaması ve muzaffer olması gereken değersiz şahıslarımız değil, millî kurtuluşu temin edecek olan fikirlerdir
1919
Aziz ve mübarek vatanımızı kurtarmak için bütün aydınların, herkesin hazır olması lâzımdır İstanbul'a gitmeyeceğiz Anadolu, en büyük hazinedir Vatanın sinesinde kurtuluş çarelerini beraberce ölünceye kadar aramaya, temin etmeye çalışacağız
1919
Bazı arkadaşların yoksulluk içinde bu büyük dâvanın başarılamayacağını zannederek, memleketlerine dönmek arzusunda olduklarını duydum Arkadaşlar! Ben sizleri bu millî dâvaya silâh zoruyla davet etmedim, görüyorsunuz ki sizi burada tutmak için de silâhım yoktur Dilediğiniz gibi memleketlerinize dönebilirsiniz Fakat şunu biliniz ki, bütün arkadaşlarım beni yalnız bırakıp gitseler, ben bu Meclis-i Âli'de tek başıma kalsam da, mücadeleye ahdettim Düşman adım adım her tarafı işgal ederek Ankara'ya kadar gelecek olursa, ben bir elime silâhımı, bir elime de Türk bayrağını alıp Elma Dağı'na çıkacağım Burada tek başıma son kurşunuma kadar düşmanla çarpışacağım Sonra da bu mukaddes bayrağı göğsüme sarıp şehit olacağım Bu bayrak kanımı sindire sindire emerken, ben de milletim uğruna hayata veda edeceğim Huzurunuzda buna and içiyorum
1920
Millî müdafaamızı; düşmanların bayrakları, babalarımızın ocakları üstünden çekilinceye kadar terkedemeyiz İstanbul mabedleri etrafında düşman askerleri gezdikçe, öz vatan toprakları üstünden yabancı adamların ayakları çekilmedikçe biz mücadelemize devam etmeye mecburuz Kendi hükûmetimizin idaresi altında bedbaht ve fakir yaşamak, yabancı esareti bahasına nail olacağımız huzur ve mutluluktan bin kere üstündür
1920
Osmanlı Devleti'nin temelleri çökmüş, ömrü tamam olmuştu Osmanlı memleketleri tamamen parçalanmıştı Ortada bir avuç Türk'ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı Son mesele bunun da taksimini teminle uğraşılmaktan ibaretti Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı, padişah, halife, hükûmet, bunlar hepsi anlamı kalmamış birtakım mânasız sözlerden ibarettir O halde ciddi ve hakiki karar ne olabilirdi?
1927
Bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı O da millî egemenliğe dayanan, kayıtsız ve şartsız müstakil yeni bir Türk Devleti tesis etmek!
1927
İşte, daha İstanbul'dan çıkmadan evvel düşündüğümüz ve Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu karar olmuştur
1927
Harcici siyasetimizde başka bir devletin hukukuna tecavüz yoktur Ancak, hakkımızı, hayatımızı, memleketimizi, namusumuzu müdafaa ediyoruz ve edeceğiz Şimdiki medeniyetin devletler arası münasebetlerde ortaya attığı ve en yüce, temiz emel ve düşüncelerin bir özeti demek olan "her milletin kendi mukadderatına kendisinin hâkim olması" hakkını biz yeryüzünde yaşayan milletlerin hepsi için tanıyoruz, bizim de bu hakkımızın kayıtsız şartsız talebimizi tanımamak yüzünden akan ve akacak olan kanların mesuliyeti şüphesiz sebep olanlara aittir Bizi, millî davamızı takipten yıldıracak hiçbir vasıta, hiçbir kuvvet düşünülmüş değildir Millî davamız, bizim hayatımızdır Hayatına suikast edilen en zayıf yaratıkların bile bu isteğe karşı isyan ve nefretle son nefese kadar kendisini müdaafaya çalışmasından daha tabii bir şey yoktur
1921
Bizi imha etmek görüşü karşısında mevcudiyetimizi silahla muhafaza ve müdafaa etmek pek tabiîdir Bundan daha tabiî ve daha meşru bir hareket olamaz
1921
Düşmanın mükemmel ve kuvvetli ordularını mağlup etmek için kendimizde bulduğumuz kuvvet ve kudret, dâvamızın meşruluğundandır Gerçekten, biz millî hududumuz dahilinde hür ve müstakil yaşamaktan başka bir şey istemiyoruz Biz Avrupa'nın diğer milletlerinden esirgenmeyen, haklarımıza tecavüz edilmemesini istiyoruz
1921
Biz bir amaç takibediyoruz Bu amacımız öteden beri muhtelif vesilelerle ifade edilmiştir Ben şimdi de onu tekrar ediyorum: Milletin, devletin bağımsızlığını muhafaza etmek Bunun içinde namus ve şeref tamamen yer alacaktır Müstakil olarak milletimizin muayyen hudutlar dâhilindeki tamamiyetini muhafaza etmektir Bunun için muharebe ediyoruz Efendiler; memleketimizin ellide biri değil, her tarafı tahribedilse, her tarafı ateşler içinde bırakılsa, biz bu topraklar üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunma ile meşgul olacağız Bundan dolayı iki karış yer işgal edilmiş, üç beş köy tahrip edilmiş diye burada feryada lüzum yoktur Ben size açık söyliyeyim; efendiler bazı yerler işgal edilmiştir bunun üç misli daha işgal edilmiş olunabilir Fakat bu işgal hiçbir vakitte bizim imanımızı sarsmayacaktır
1920
Millî mücadeleyi yapan, doğrudan doğruya milletin kendisidir, milletin evlâtlarıdır Millet, analarıyla, babalarıyla, hemşireleriyle mücadeleyi kendisine ülkü edindi Millî mücadelede şahsî hırs değil, millî ülkü, milli izzetinefis hakiki etken olmuştur
1925
Ben, memleket ve milleti düştüğü felâketten çıkarabileceğim inancıyla Anadolu'ya geçtiğim ve amacın gerektirdiği teşebbüslere giriştiğim zaman cebimde, emrimde beş para olmadığını söyleyebilirim Fakat parasızlık benim milletle beraber atmaya muvaffak olduğum hedefe yönelmiş adımları durdurmaya değil, zerre kadar azaltmaya dahi sebep teşkil edememiştir Yürüdük, muvaffak olduk, yürüdükçe, muvaffak oldukça maddi güçlükler kendiliğinden ortadan kalktı
1926
Türk Milleti, kendisi için, kendi geleceği ve kurtuluşu için çalışan müteşebbisleri, heyetleri güçlükler karşısında bırakmayacak kadar yüksek vatanseverlik ve yüksek şeref hisleriyle donanmıştır
1926
Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır O satıh, bütün vatandır Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça, terk olunamaz Onun için küçük, büyük her cüzütamı, bulunduğu mevziden atılabilir Fakat küçük, büyük her cüzütam ilk durabildiği noktada, tekrar düşmana karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder Yanındaki cüzütamın çekilmeye mecbur olduğunu gören cüzütamlar, ona tabi olamaz Bulunduğu mevzide nihayete kadar sebat ve mukavemete mecburdur
Nisan 1922
Vatan mutlaka selâmet bulacak, millet mutlaka mutlu olacaktır Çünkü kendi selâmetini, kendi saadetini memleketin ve milletin saadeti ve selâmeti için feda edebilen vatan evlâtları çoktur
Nisan 1922
Birinci İnönü Meydan Muharebesi, inkılâp tarihimizin çok mühim, çok verimli bir sayfasıdır Gelecek nesiller ve bütün dünya bu sayfayı araştırıp inceledikçe Türk inkılâbını yapan bugünkü Türk ordusunu ve bu orduyu bağrından çıkaran bugünkü Türk Topluluğunu, elbette saygı ile anacak ve takdir edecektir
1925
Birinci İnönü, muharebe meydanının ufuklarında yükselen zafer güneşi, Türk milletinin yüksek fazilet ve mâneviyatının belirtisidir Bu doğuş karşısında büyük bozgunlar oldu
1925
Birinci İnönü Zaferi, İkinci İnönü Zaferinin, Sakarya büyük kanlı savaşının ve en nihayet Türk vatanının; Türk bağımsızlığının ilk zafer müjdecisi olmuştur Bu sebeple Birinci İnönü Meydan muharebesini kazanan Türk ordusunun bütün mensupları, dünya tarihinde unutulmaz şanlı bir menkibe sahibi olarak ebediyen yaşayacaklardır
1925
Türkiye Büyük Millet Meclisi ordusunun Sakaryada kazanmış olduğu meydan muharebesi pek büyük bir meydan muharebesidir Harb tarihinde benzeri belki olmıyan bir meydan muharebesidir Büyük meydan muharebelerinden biri olan Mukden Meydan Muharebesi dahi yirmibir gün devam etmemiştir
1921
Subaylarımızın kahramanlıkları hakkında söyliyecek söz bulamam, yalnız ifadede isabet edebilmek için diyebilirim ki, bu muharebe subay muharebesi olmuştur Bu sebeple subay arkadaşlarımın en ufak rütbelisinden en büyük rütbelisine kadar kıymet ve fedakârlıklarını bütün kalb ve vicdanımla ve takdirlerle yadeylerim Fertlerimizi methüsenadan çok yüksek görürüm Zaten bu milletin evlâdı başka türlü tasavvur edilemez Bu milletin evlâtlarının fedakârlıkları, kahramanlıkları için ölçü bulunamaz Askerlerimiz hakkında yeni bir şey ilâve etmek isterim: Kahraman Türk askeri, Anadolu muharebelerinin mânasını anlamış, yeni bir ülkü ile muharebe etmiştir
1921
Böyle evlâtlara ve böyle evlâtlardan mürekkep ordulara malik bir millet elbette hakkını ve bağımsızlığını bütün mânasiyle muhafaza etmeğe muvaffak olacaktır Böyle bir milleti bağımsızlığından mahrum etmeğe kalkışmak hayal ile vakit geçirmektir
1921
Afyonkarahisar-Dumlupınar meydan muharebesi ve onun son devresi olan 30 Ağustos Türk tarihinin en büyük bir dönüm noktasını teşkil eder Milli tarihimiz çok büyük ve çok parlak zaferlerle doludur Fakat Türk milletinin burada kazandığı zafer kadar keskin neticeli ve bütün tarihte, yalnız bizim tarihimizde değil, dünya tarihinde yeni yön vermekte kesin tesirli böyle bir meydan muharebesi hatırlamıyorum
1924
Bu Anadolu zaferi tarih arasında, bir millet tarafından tamamen benimsenen bir fikrin ne kadar kadir ve ne kadar zinde bir kuvvet olduğunun en güzel bir misali olarak, kalacaktır
1922
Biz, bu harekâtı, neticesini tamamen bilerek yaptık Bütün bunlar belki bütün dünyaya hayret verecek niteliktedir Onun için ordumuzun kudretini anlamayan ve anlamaktan âciz olanlar bu muazzam eseri beklenmedik bir tesadüf eseri gibi göstermek istiyorlar Fakat; hiçbir vakit öyle değildir Hareket bütün teferruatına kadar tamamen düşünülmüş, tespit olunmuş, hazırlanmış, idare edilmiş ve neticelendirilmiştir
1922
Milletin mukadderatını doğrudan doğruya üzerine alarak karamsarlık yerine ümit, perişanlık yerine düzen, tereddüt yerine azim ve iman koyan ve yokluktan koskaca bir varlık çıkaran meclisimizin, yiğit ve kahraman ordularının başında bir asker sadakat ve itaatiyle emirlerinizi yerine getirmiş olduğumdan dolayı, bir insan kalbinin nadiren duyabileceği bir memnuniyet içindeyim Kalbim bu sevinçle dolu olarak, pek aziz ve muhterem arkadaşlarımı, bütün dünyaya karşı temsil ettikleri hürriyet ve bağımsızlık fikrinin zaferinden dolayı tebrik ediyorum
1922
Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Muharebesi ve ondan sonra düşman ordusunu tamamen imha veya esir eden ve kılıçtan kurtulanları Akdenize, Marmaraya döken harekâtımızı izah ve tavsif için söz söylemekten kendimi müstağni sayarım
1927
Her safhasiyle düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle neticelendirilmiş olan bu harekât, Türk ordusunun, Türk subay ve kumanda heyetinin, yüksek kudret ve kahramanlığını tarihte bir daha tesbit eden muazzam bir eserdir
1927
Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve bağımsızlık fikrinin ölmez âbidesidir Bu eseri meydana getiren bir milletin evlâdı, bir ordunun Başkumandanı olduğumdan daima mesut ve bahtiyarım
1927
30 Ağustos Bayramında tebrikleri kabul ederken:
Bu zaferi kazanan ben değilim Bunu, asıl, tel örgüleri hiçe sayarak atlayan, savaş meydanında can veren, yaralanan, kendini esirgemeden düşmanın üzerine atılarak Akdeniz yolunu Türk süngülerine açan kahraman askerler kazanmıştır Ne yazık ki onların herbirinin adını Kocatepe'nin sırtlarına yazmak mümkün değildir Fakat hepsinin ortak bir adı vardır: Türk askeri Tebriklerinizi onların namına kabul ediyorum!
1928
Bütün arkadaşlarımın Anadolu'da daha başka meydan muharebeleri verileceğini gözönüne alarak ilerlemesini ve herkesin fikri güçlerini ve kahramanlık ve vatanseverlik kaynaklarını yarışırcasına göstermeye devam etmesini isterim
1922
Ordular; ilk hedefiniz Akdenizdir İleri!
1922
Türk kumandanları, kumanda etmesini, Türk askeri ölmesini bildi Harbi kazanışımızın sırrı bundan ibarettir
1922
Vatanın kurtuluşu, milletin görüş ve idaresi kendi alınyazısı üzerinde kayıtsız şartsız hâkim olduğu zaman başlamış ve ancak milletin vicdanından doğan ordularla olumlu ve kesin neticelere ermiş
1922
Memleketimizi hiçbir hak ve adalete dayanmayarak çiğnemek ve çiğnetmek teşebbüsü, muzaffer ordumuzun fedakârane ve cansiperane gayretiyle lâyık olduğu başarısızlığa uğratılmış ve milletimiz, tarihin nadir kaydettiği bir zafer kazanarak sevgili yurdumuzu kurtarmıştır
1923
Şunu bir gerçek olarak biliniz ki, şeref hiçbir vakit bir adamın değil, bütün milletindir Eğer yapılan işler mühimse, gösterilen muvaffakiyetler belli ise, inkılâplar dikkati çekici ise her fert kendini tebrik etmelidir Çünkü böyle büyük şeyleri ancak çok kabiliyetli olan büyük milletler yapabilir ve bu milletin her ferdi, böyle en kabiliyetli ve büyük bir millete mensup olduğunu düşünerek kendini tebrik etsin
1923
Bütün bu muvaffakiyet yalnız benim eserim değildir ve olamaz Bütün muvaffakiyet, bütün milletin azim ve imanıyla çalışmasını birleştirmesi neticesidir Kahraman milletimizin ve seçkin ordumuzun kazandığı başarı ve zaferlerdir
1928
Kahraman Türk ordularının kazandıkları büyük zaferlerde şahsıma düşmüş olan vazifeleri yapabilmişsem çok bahtiyarım Yalnız bu noktada bir gerçeği açıklamak için söyliyeyim ki; benim, ordularımızı yönelttiğim hedefler, esasen ordularımın her erinin, bütün subaylarının ve kumandanlarının görüşlerinin, vicdanlarının, azimlerinin, ülkülerinin yönelmiş olduğu hedefler idi
1928
Her safhası vatan için, evlâtlarımızın torunları için şerefli hâdiselerle dolu büyük bir kahramanlık menkıbesi teşkil eden Anadolu muharebelerinin heyecan veren tafsilâtını tarihin diline terkediyorum Millet; milletin ruh sanatı, musikisi, edebiyatı ve bütün estetiği, bu kutsal mücadelenin ilâhî nağmelerini sonsuz bir vatan aşkının coşkun heyecanlarıyla daima şakımalıdır
1923
Geçirdiğimiz buhranlı günlerin şerefli kahramanlarını hep beraber kutlayalım Onlar arasında muharebe meydanlarında düşman silâhiyle göğüsleri delinmiş bahtiyarlar olduğu gibi yangınlarda, ateşlerde yakılmış bedbaht çocuklar, kadınlar ve ihtiyarlar vardır Onlar arasında namuslarına tecavüz edilmiş, ebediyen ağlamağa mahkûm genç kızlar da vardır Onlar arasında yurtlarını kaybetmiş aileler, evlatlarını gömmüş analar vardır ve yine onlar arasında muharebedeki namus vazifesini şerefle yaparak bugün memleketlerine dönmüş gaziler vardır Onlardan şehitlik şarabını içmiş olanların ruhlarına fatihalar sunalım
1923
Millî mücadelenin maksat ve gayesi tam istiklâlini ve kayıtsız-şartsız egemenliğini sağlamak ve sürdürmektir Millet, dış istiklâlini kazanmak için, lâzım gelen hattı hareketini misakı millî ile ifa etmiştir Millî hakimiyetini elde edebilmek için, takibi lâzım gelen hareket hattını da Teşkilâtı Esasiye Kanunu ile tesbit etmiştir
1923
Esas Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır Bu esas ancak tam bağımsızlık edinilmesiyle sağlanabilir Ne kadar zengin ve bayındır olursa olsun bağımsızlıktan yoksun bir millet, uygar insanlık karşısında uşak olmak durumunda yüksek bir işlem için değer taşıyamaz Yabancı bir devletin koruma ve esirgemesini benimsemek insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçyetmezliği ve uyuşukluğu benimsemekten başka bir şey değildir Gerçekten bu aşağılığa düşmemiş olanların, isteyerek başlarına bir yabancı getirmeleri asla düşünülemez
1920
Oysa, Türk'ün haysiyet ve kendine inanı ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!
1920
Dolayısıyla ya istiklâl, ya ölüm!
1920
Biz haklarımızı ve bağımsızlığımızı savunmak için giriştiğimiz çarpışmanın kutsallığı düşüncesinde ve hiçbir gücün bir milleti yaşamak hakkından yoksun kılınmayacağı inancındayım
1920
Memleketin ellide biri değil, her tarafı tahribedilse, her tarafı ateşler içinde bırakılsa, biz bu toprakların üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunma ile meşgul olacağız
1920
Ben, 1919 senesi mayıs içinde Samsun'a çıktığım gün elimde, maddî hiçbir kuvvet yoktu Yalnız büyük Türk Milleti'nin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı İşte ben bu millî kuvvete, bu Türk Milleti'ne güvenerek işe başladım
1937
Ben, Türk ufuklarından bir gün mutlaka bir güneş doğacağına, bunun hararet ve kuvvetinin bizi ısıtacağına, bundan bize bir güç çıkacağına o kadar emindim ki, bunu âdeta gözlerimle görüyordum
1937
Milletimiz çok büyüktür Hiç korkmayalım O, esaret ve aşağılığı kabul etmez
1919
Ben ve benim gibi birçok vatandaşlar, kardeşler, milletin asıl vatanı, ümitsiz felâkete düştüğü zaman görevli oldukları, vicdanen, namusen, haysiyeten yükümlü bulundukları vazifeyi yapmak mevkiinde kaldılar Bunu elbette yapacaklardır Yapmaları mecburi idi, vicdani idi, insani idi, millî namus gereği idi Ben bu mukaddes esasların dışında hareket edebilir mi idim? Efendiler; elbette edemezdim Türk Milleti'nin hakiki hiçbir ferdi bu gereklerin haricinde hareket edemezdi Ben elbette bu elim manzara karşısında vicdanımın emirlerine muhalif, millî namusumuza aykırı hareket edemezdim
1925
Bağımsızlık gayesinin elde edilişine kadar, tamamiyle milletle birlikte, fedakârane çalışacağıma mukaddesatım namına yemin ettim Artık benim için Anadolu'dan hiçbir yere gitmemek katidir
1919
Millî irade kendi istikametinde bir nehir gibi coşup taşacaktır Mücadeleyi her noktasından düşünerek uyanış ve coşkunluk hasıl olmuştur Sadece dayanıklı olmak ve vazifede kusur etmemek temel şarttır
1919
Millî dava ancak bu inan, bu irade ve azimle gerçekleştirilecektir Yaşaması ve muzaffer olması gereken değersiz şahıslarımız değil, millî kurtuluşu temin edecek olan fikirlerdir
1919
Aziz ve mübarek vatanımızı kurtarmak için bütün aydınların, herkesin hazır olması lâzımdır İstanbul'a gitmeyeceğiz Anadolu, en büyük hazinedir Vatanın sinesinde kurtuluş çarelerini beraberce ölünceye kadar aramaya, temin etmeye çalışacağız
1919
Bazı arkadaşların yoksulluk içinde bu büyük dâvanın başarılamayacağını zannederek, memleketlerine dönmek arzusunda olduklarını duydum Arkadaşlar! Ben sizleri bu millî dâvaya silâh zoruyla davet etmedim, görüyorsunuz ki sizi burada tutmak için de silâhım yoktur Dilediğiniz gibi memleketlerinize dönebilirsiniz Fakat şunu biliniz ki, bütün arkadaşlarım beni yalnız bırakıp gitseler, ben bu Meclis-i Âli'de tek başıma kalsam da, mücadeleye ahdettim Düşman adım adım her tarafı işgal ederek Ankara'ya kadar gelecek olursa, ben bir elime silâhımı, bir elime de Türk bayrağını alıp Elma Dağı'na çıkacağım Burada tek başıma son kurşunuma kadar düşmanla çarpışacağım Sonra da bu mukaddes bayrağı göğsüme sarıp şehit olacağım Bu bayrak kanımı sindire sindire emerken, ben de milletim uğruna hayata veda edeceğim Huzurunuzda buna and içiyorum
1920
Millî müdafaamızı; düşmanların bayrakları, babalarımızın ocakları üstünden çekilinceye kadar terkedemeyiz İstanbul mabedleri etrafında düşman askerleri gezdikçe, öz vatan toprakları üstünden yabancı adamların ayakları çekilmedikçe biz mücadelemize devam etmeye mecburuz Kendi hükûmetimizin idaresi altında bedbaht ve fakir yaşamak, yabancı esareti bahasına nail olacağımız huzur ve mutluluktan bin kere üstündür
1920
Osmanlı Devleti'nin temelleri çökmüş, ömrü tamam olmuştu Osmanlı memleketleri tamamen parçalanmıştı Ortada bir avuç Türk'ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı Son mesele bunun da taksimini teminle uğraşılmaktan ibaretti Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı, padişah, halife, hükûmet, bunlar hepsi anlamı kalmamış birtakım mânasız sözlerden ibarettir O halde ciddi ve hakiki karar ne olabilirdi?
1927
Bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı O da millî egemenliğe dayanan, kayıtsız ve şartsız müstakil yeni bir Türk Devleti tesis etmek!
1927
İşte, daha İstanbul'dan çıkmadan evvel düşündüğümüz ve Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu karar olmuştur
1927
Harcici siyasetimizde başka bir devletin hukukuna tecavüz yoktur Ancak, hakkımızı, hayatımızı, memleketimizi, namusumuzu müdafaa ediyoruz ve edeceğiz Şimdiki medeniyetin devletler arası münasebetlerde ortaya attığı ve en yüce, temiz emel ve düşüncelerin bir özeti demek olan "her milletin kendi mukadderatına kendisinin hâkim olması" hakkını biz yeryüzünde yaşayan milletlerin hepsi için tanıyoruz, bizim de bu hakkımızın kayıtsız şartsız talebimizi tanımamak yüzünden akan ve akacak olan kanların mesuliyeti şüphesiz sebep olanlara aittir Bizi, millî davamızı takipten yıldıracak hiçbir vasıta, hiçbir kuvvet düşünülmüş değildir Millî davamız, bizim hayatımızdır Hayatına suikast edilen en zayıf yaratıkların bile bu isteğe karşı isyan ve nefretle son nefese kadar kendisini müdaafaya çalışmasından daha tabii bir şey yoktur
1921
Bizi imha etmek görüşü karşısında mevcudiyetimizi silahla muhafaza ve müdafaa etmek pek tabiîdir Bundan daha tabiî ve daha meşru bir hareket olamaz
1921
Düşmanın mükemmel ve kuvvetli ordularını mağlup etmek için kendimizde bulduğumuz kuvvet ve kudret, dâvamızın meşruluğundandır Gerçekten, biz millî hududumuz dahilinde hür ve müstakil yaşamaktan başka bir şey istemiyoruz Biz Avrupa'nın diğer milletlerinden esirgenmeyen, haklarımıza tecavüz edilmemesini istiyoruz
1921
Biz bir amaç takibediyoruz Bu amacımız öteden beri muhtelif vesilelerle ifade edilmiştir Ben şimdi de onu tekrar ediyorum: Milletin, devletin bağımsızlığını muhafaza etmek Bunun içinde namus ve şeref tamamen yer alacaktır Müstakil olarak milletimizin muayyen hudutlar dâhilindeki tamamiyetini muhafaza etmektir Bunun için muharebe ediyoruz Efendiler; memleketimizin ellide biri değil, her tarafı tahribedilse, her tarafı ateşler içinde bırakılsa, biz bu topraklar üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunma ile meşgul olacağız Bundan dolayı iki karış yer işgal edilmiş, üç beş köy tahrip edilmiş diye burada feryada lüzum yoktur Ben size açık söyliyeyim; efendiler bazı yerler işgal edilmiştir bunun üç misli daha işgal edilmiş olunabilir Fakat bu işgal hiçbir vakitte bizim imanımızı sarsmayacaktır
1920
Millî mücadeleyi yapan, doğrudan doğruya milletin kendisidir, milletin evlâtlarıdır Millet, analarıyla, babalarıyla, hemşireleriyle mücadeleyi kendisine ülkü edindi Millî mücadelede şahsî hırs değil, millî ülkü, milli izzetinefis hakiki etken olmuştur
1925
Ben, memleket ve milleti düştüğü felâketten çıkarabileceğim inancıyla Anadolu'ya geçtiğim ve amacın gerektirdiği teşebbüslere giriştiğim zaman cebimde, emrimde beş para olmadığını söyleyebilirim Fakat parasızlık benim milletle beraber atmaya muvaffak olduğum hedefe yönelmiş adımları durdurmaya değil, zerre kadar azaltmaya dahi sebep teşkil edememiştir Yürüdük, muvaffak olduk, yürüdükçe, muvaffak oldukça maddi güçlükler kendiliğinden ortadan kalktı
1926
Türk Milleti, kendisi için, kendi geleceği ve kurtuluşu için çalışan müteşebbisleri, heyetleri güçlükler karşısında bırakmayacak kadar yüksek vatanseverlik ve yüksek şeref hisleriyle donanmıştır
1926
Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır O satıh, bütün vatandır Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça, terk olunamaz Onun için küçük, büyük her cüzütamı, bulunduğu mevziden atılabilir Fakat küçük, büyük her cüzütam ilk durabildiği noktada, tekrar düşmana karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder Yanındaki cüzütamın çekilmeye mecbur olduğunu gören cüzütamlar, ona tabi olamaz Bulunduğu mevzide nihayete kadar sebat ve mukavemete mecburdur
Nisan 1922
Vatan mutlaka selâmet bulacak, millet mutlaka mutlu olacaktır Çünkü kendi selâmetini, kendi saadetini memleketin ve milletin saadeti ve selâmeti için feda edebilen vatan evlâtları çoktur
Nisan 1922
Birinci İnönü Meydan Muharebesi, inkılâp tarihimizin çok mühim, çok verimli bir sayfasıdır Gelecek nesiller ve bütün dünya bu sayfayı araştırıp inceledikçe Türk inkılâbını yapan bugünkü Türk ordusunu ve bu orduyu bağrından çıkaran bugünkü Türk Topluluğunu, elbette saygı ile anacak ve takdir edecektir
1925
Birinci İnönü, muharebe meydanının ufuklarında yükselen zafer güneşi, Türk milletinin yüksek fazilet ve mâneviyatının belirtisidir Bu doğuş karşısında büyük bozgunlar oldu
1925
Birinci İnönü Zaferi, İkinci İnönü Zaferinin, Sakarya büyük kanlı savaşının ve en nihayet Türk vatanının; Türk bağımsızlığının ilk zafer müjdecisi olmuştur Bu sebeple Birinci İnönü Meydan muharebesini kazanan Türk ordusunun bütün mensupları, dünya tarihinde unutulmaz şanlı bir menkibe sahibi olarak ebediyen yaşayacaklardır
1925
Türkiye Büyük Millet Meclisi ordusunun Sakaryada kazanmış olduğu meydan muharebesi pek büyük bir meydan muharebesidir Harb tarihinde benzeri belki olmıyan bir meydan muharebesidir Büyük meydan muharebelerinden biri olan Mukden Meydan Muharebesi dahi yirmibir gün devam etmemiştir
1921
Subaylarımızın kahramanlıkları hakkında söyliyecek söz bulamam, yalnız ifadede isabet edebilmek için diyebilirim ki, bu muharebe subay muharebesi olmuştur Bu sebeple subay arkadaşlarımın en ufak rütbelisinden en büyük rütbelisine kadar kıymet ve fedakârlıklarını bütün kalb ve vicdanımla ve takdirlerle yadeylerim Fertlerimizi methüsenadan çok yüksek görürüm Zaten bu milletin evlâdı başka türlü tasavvur edilemez Bu milletin evlâtlarının fedakârlıkları, kahramanlıkları için ölçü bulunamaz Askerlerimiz hakkında yeni bir şey ilâve etmek isterim: Kahraman Türk askeri, Anadolu muharebelerinin mânasını anlamış, yeni bir ülkü ile muharebe etmiştir
1921
Böyle evlâtlara ve böyle evlâtlardan mürekkep ordulara malik bir millet elbette hakkını ve bağımsızlığını bütün mânasiyle muhafaza etmeğe muvaffak olacaktır Böyle bir milleti bağımsızlığından mahrum etmeğe kalkışmak hayal ile vakit geçirmektir
1921
Afyonkarahisar-Dumlupınar meydan muharebesi ve onun son devresi olan 30 Ağustos Türk tarihinin en büyük bir dönüm noktasını teşkil eder Milli tarihimiz çok büyük ve çok parlak zaferlerle doludur Fakat Türk milletinin burada kazandığı zafer kadar keskin neticeli ve bütün tarihte, yalnız bizim tarihimizde değil, dünya tarihinde yeni yön vermekte kesin tesirli böyle bir meydan muharebesi hatırlamıyorum
1924
Bu Anadolu zaferi tarih arasında, bir millet tarafından tamamen benimsenen bir fikrin ne kadar kadir ve ne kadar zinde bir kuvvet olduğunun en güzel bir misali olarak, kalacaktır
1922
Biz, bu harekâtı, neticesini tamamen bilerek yaptık Bütün bunlar belki bütün dünyaya hayret verecek niteliktedir Onun için ordumuzun kudretini anlamayan ve anlamaktan âciz olanlar bu muazzam eseri beklenmedik bir tesadüf eseri gibi göstermek istiyorlar Fakat; hiçbir vakit öyle değildir Hareket bütün teferruatına kadar tamamen düşünülmüş, tespit olunmuş, hazırlanmış, idare edilmiş ve neticelendirilmiştir
1922
Milletin mukadderatını doğrudan doğruya üzerine alarak karamsarlık yerine ümit, perişanlık yerine düzen, tereddüt yerine azim ve iman koyan ve yokluktan koskaca bir varlık çıkaran meclisimizin, yiğit ve kahraman ordularının başında bir asker sadakat ve itaatiyle emirlerinizi yerine getirmiş olduğumdan dolayı, bir insan kalbinin nadiren duyabileceği bir memnuniyet içindeyim Kalbim bu sevinçle dolu olarak, pek aziz ve muhterem arkadaşlarımı, bütün dünyaya karşı temsil ettikleri hürriyet ve bağımsızlık fikrinin zaferinden dolayı tebrik ediyorum
1922
Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Muharebesi ve ondan sonra düşman ordusunu tamamen imha veya esir eden ve kılıçtan kurtulanları Akdenize, Marmaraya döken harekâtımızı izah ve tavsif için söz söylemekten kendimi müstağni sayarım
1927
Her safhasiyle düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle neticelendirilmiş olan bu harekât, Türk ordusunun, Türk subay ve kumanda heyetinin, yüksek kudret ve kahramanlığını tarihte bir daha tesbit eden muazzam bir eserdir
1927
Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve bağımsızlık fikrinin ölmez âbidesidir Bu eseri meydana getiren bir milletin evlâdı, bir ordunun Başkumandanı olduğumdan daima mesut ve bahtiyarım
1927
30 Ağustos Bayramında tebrikleri kabul ederken:
Bu zaferi kazanan ben değilim Bunu, asıl, tel örgüleri hiçe sayarak atlayan, savaş meydanında can veren, yaralanan, kendini esirgemeden düşmanın üzerine atılarak Akdeniz yolunu Türk süngülerine açan kahraman askerler kazanmıştır Ne yazık ki onların herbirinin adını Kocatepe'nin sırtlarına yazmak mümkün değildir Fakat hepsinin ortak bir adı vardır: Türk askeri Tebriklerinizi onların namına kabul ediyorum!
1928
Bütün arkadaşlarımın Anadolu'da daha başka meydan muharebeleri verileceğini gözönüne alarak ilerlemesini ve herkesin fikri güçlerini ve kahramanlık ve vatanseverlik kaynaklarını yarışırcasına göstermeye devam etmesini isterim
1922
Ordular; ilk hedefiniz Akdenizdir İleri!
1922
Türk kumandanları, kumanda etmesini, Türk askeri ölmesini bildi Harbi kazanışımızın sırrı bundan ibarettir
1922
Vatanın kurtuluşu, milletin görüş ve idaresi kendi alınyazısı üzerinde kayıtsız şartsız hâkim olduğu zaman başlamış ve ancak milletin vicdanından doğan ordularla olumlu ve kesin neticelere ermiş
1922
Memleketimizi hiçbir hak ve adalete dayanmayarak çiğnemek ve çiğnetmek teşebbüsü, muzaffer ordumuzun fedakârane ve cansiperane gayretiyle lâyık olduğu başarısızlığa uğratılmış ve milletimiz, tarihin nadir kaydettiği bir zafer kazanarak sevgili yurdumuzu kurtarmıştır
1923
Şunu bir gerçek olarak biliniz ki, şeref hiçbir vakit bir adamın değil, bütün milletindir Eğer yapılan işler mühimse, gösterilen muvaffakiyetler belli ise, inkılâplar dikkati çekici ise her fert kendini tebrik etmelidir Çünkü böyle büyük şeyleri ancak çok kabiliyetli olan büyük milletler yapabilir ve bu milletin her ferdi, böyle en kabiliyetli ve büyük bir millete mensup olduğunu düşünerek kendini tebrik etsin
1923
Bütün bu muvaffakiyet yalnız benim eserim değildir ve olamaz Bütün muvaffakiyet, bütün milletin azim ve imanıyla çalışmasını birleştirmesi neticesidir Kahraman milletimizin ve seçkin ordumuzun kazandığı başarı ve zaferlerdir
1928
Kahraman Türk ordularının kazandıkları büyük zaferlerde şahsıma düşmüş olan vazifeleri yapabilmişsem çok bahtiyarım Yalnız bu noktada bir gerçeği açıklamak için söyliyeyim ki; benim, ordularımızı yönelttiğim hedefler, esasen ordularımın her erinin, bütün subaylarının ve kumandanlarının görüşlerinin, vicdanlarının, azimlerinin, ülkülerinin yönelmiş olduğu hedefler idi
1928
Her safhası vatan için, evlâtlarımızın torunları için şerefli hâdiselerle dolu büyük bir kahramanlık menkıbesi teşkil eden Anadolu muharebelerinin heyecan veren tafsilâtını tarihin diline terkediyorum Millet; milletin ruh sanatı, musikisi, edebiyatı ve bütün estetiği, bu kutsal mücadelenin ilâhî nağmelerini sonsuz bir vatan aşkının coşkun heyecanlarıyla daima şakımalıdır
1923
Geçirdiğimiz buhranlı günlerin şerefli kahramanlarını hep beraber kutlayalım Onlar arasında muharebe meydanlarında düşman silâhiyle göğüsleri delinmiş bahtiyarlar olduğu gibi yangınlarda, ateşlerde yakılmış bedbaht çocuklar, kadınlar ve ihtiyarlar vardır Onlar arasında namuslarına tecavüz edilmiş, ebediyen ağlamağa mahkûm genç kızlar da vardır Onlar arasında yurtlarını kaybetmiş aileler, evlatlarını gömmüş analar vardır ve yine onlar arasında muharebedeki namus vazifesini şerefle yaparak bugün memleketlerine dönmüş gaziler vardır Onlardan şehitlik şarabını içmiş olanların ruhlarına fatihalar sunalım
1923
Ve… Birgün herkes ɑnlɑr, sevdiğinin kıymetini… Amɑ gidince, Amɑ bitince, Amɑ ölünce… Kısɑcɑ; İş işten geçince!
çelik kapı çeyiz
çelik kapı çeyiz
Re: Atatürk Diyorki..
Milliyetçilik
Türk milletinin kuruluşunda etkili olduğu görülen tabiî gerçekler şunlardır: a) Siyasî varlıkta birlik B) Dil birliği C) Yurt birliği D) Irk ve menşe birliği E) Tarihî karabet F) Ahlâkî karabet
1930
Türk milletinin teşekkülünde mevcut olan bu şartlar diğer milletlerde hepsi birden yok gibidir Daha umumî bir tarif yapabilmek için diyelim ki; bir topluma millet diyebilmek için bu şartlar, aynı zamanda bütün olarak veya kısmen, bir arada bulunmak lâzımdır Bütün milletler tamamen aynı şartlar altında teşekkül etmemiş olduklarına göre Türk milletinde yaptığımız gibi, diğer her millet ayrı olarak mütalâa edilmedikçe, milliyet fikrini umumî ve ilmî olarak tarif etmek güçtür
1930
Türk milliyetçiliği, ilerleme ve gelişme yolunda ve beynelmilel temas ve münasebetlerde, bütün muasır milletlere muvazi ve onlarla bir ahenkte yürümekle beraber, Türk içtimaî heyetinin hususî seciyelerini ve başlı başına müstakil hüviyetini mahfuz tutmaktır
1930
Memleketin, fikrî ve ekonomik gelişmede, yüksek ilerleme sahası olmasına çalışmak, idealimizdir Fakat bu gelişmenin, medenî ve millî sınırlar haricinde cereyan almasını prensiplerimize uygun bulamayız
1929
Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur Bu topluluğun fertleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olursa, o topluluğa dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur
1930
Milliyetin çok bariz vasıflarından biri dildir Türk milletindenim diyen insan, herşeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz
1930
Türk milleti, millî hissi; dinî hisle değil, fakat insanî hisle yanyana düşünmekten zevk alır Vicdanında millî hissin yanında, insanî hissin şerefli yerini daima muhafaza etmekle övünür Çünkü Türk milleti bilir ki, bugün medeniyetin yolunda bağımsız ve fakat kendileriyle paralel yürüdüğü umum medenî milletlerle karşılıklı insanî ve medenî münasebet, elbette gelişmemize devam için lâzımdır ve yine malûmdur ki; Türk milleti, her medenî millet gibi, mazinin bütün devirlerinde keşifleriyle, yeni buluşlariyle medeniyet âlemine hizmet etmiş insanların, milletlerin kıymetini takdir ve hâtıralarını hürmetle muhafaza eder Türk milleti, insaniyet âleminin samimî bir alisedir
1930
Türklerin vatan sevgisiyle dolu olan göğüsleri düşmanların melun ihtiraslarına karşı daima demirden bir duvar gibi yükselecektir
1921
Gerektiği zaman vatan için bir tek fert gibi yekpare azim ve karar ile çalışmasını bilen bir millet elbette büyük istikbale lâyık ve namzet olan bir millettir
1927
Yurt toprağı! Sana herşey feda olsun Kutlu olan sensin Hepimiz senin için fedaiyiz Fakat sen Türk milletini ebedî hayatta yaşatmak için feyizli kalacaksın Türk toprağı! Sen, seni seven Türk milletinin mezarı değilsin Türk milleti için yaratıcılığını göster
1930
Millet için ve milletçe yapılan işlerin hâtırası her türlü hâtıraların üstünde tutulmazsa millî tarih mefhumunun kıymetini takdir etmek mümkün olamaz
1931
Millî seciyeyi derin tarihimizin ilham ettiği yüksek derecelere çıkarmak heyecanla takip ettiğimiz büyük emellerimizdendir
1931
Ne mutlu Türküm diyene
1933
Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk Milleti ve bir de milletler tarihinin binbir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız neticelerdir
1920
Bize milliyetçi derler Ama, biz öyle milliyetçileriz ki, bizimle işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz Onların milliyetlerinin bütün icaplarını tanırız Bizim milliyetçiliğimiz herhalde hodbince ve mağrurca bir milliyetçilik değildir
1920
Bir milletin ruhu zaptolunmadıkça, bir milletin azim ve iradesi kırılmadıkça o millete hâkim olmanın imkânı yoktur Halbuki asırların yarattığı millî bir ruha, kuvvetli ve daimi bir millî iradeye hiçbir kuvvet karşı koyamaz
191924
Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel, herşeyden evvel Türkiye'nin istikbaline, kendi benliğine, millî an'anelerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir
1922
Milletin varlığını devam ettirmek için fertleri arasında düşündüğü müşterek bağ, asırlardan beri gelen şekil ve mahiyetini değiştirmiş, yani millet, dinî ve mezhebî bağlar yerine Türk milliyeti bağı ile fertlerini toplamıştır
Kasım 1925
Bir fert için olduğu gibi, millet için de kudret ve kabiliyetini fiilî eseriyle gösterip ispat etmedikçe, itibar ve ehemmiyet beklemek beyhudedir Kudret ve kabiliyetten mahrum olanlara iltifat olunmaz İnsanlık, adalet, mürüvet icaplarını, bütün bu vasıfları haiz olduğunu gösterenler talep edebilir
Esas kıymeti kendine veren ve mensup olduğu millet ve memleketi ancak şahsiyeti ile kaim gören adamlar, milletlerinin saadetine hizmet etmiş sayılmazlar Ancak kendilerinden sonrakileri düşünebilenler, milletlerini yaşamak ve ilerlemek imkânlarına nail ederler Kendi gidince ilerleme ve hareket durur zannetmek bir gaflettir
17 Mart 1937
Millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek millî ülkümüzdür
Ekim 1933
Başarılarda gururu yenmek, felâketlerde ümitsizliğe karşı gelmek lâzımdır
1930
Türk Öğün, çalış, güven
Tarihi, vukuat, hâdisat ve müşahadat hep insanlar ve milletler arasında, hep milletin hâkim olduğunu göstermiştir Milliyet prensibi aleyhindeki büyük mikyasta fiilî tecrübelere rağmen, yine milliyet hissinin öldürülemediği ve gene kuvvetle yaşadığı görülmektedir Tarih, bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkâr edemez
Temmuz 1919
(Türk) Tarih tezi olgunlaştı Onun üzerinde yürümek, durmadan çalışmak lâzımdır Bazı imansızlar olabilir Bunlar yol kesenlere benzeyebilir, aldırmayınız
1938
Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça, daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır
1924
Milletimiz, kuvvetli karakter, sarsılmaz sistem, ateşli milliyetçilik, iktisadî muvaffakiyetlerden doğup çoğalacak imkânlarla da kuvvetlendirilmelidir
1924
Milletin toplumsal düzen ve sükûnu, hal ve istikbalde refahı, saadeti, selâmeti ve masumiyeti, medeniyette ilerleme ve yükselmesi için insanlardan, her hususta alâka, gayret, nefsin feragatini ve icabettiği zaman seve seve nefsinin fedasını talep eden, millî ahlâktır Mükemmel bir millette, millî ahlâkiyet icapları, o millet fertleri tarafından âdeta muhakeme edilmeksizin vicdanî, hissî bir şevkle yapılır En büyük millî heyecan işte budur
Millî ahlâkımız, medenî esaslarla ve hür fikirlerle beslenmeli ve takviye olunmalıdır Bu çok mühimdir; bilhassa dikkatinizi çekerim Tehdit esasına dayanan ahlâk, bir fazilet olmadıktan başka itimada da lâyık değildir
1924
Türk milleti kurtuluş savaşından beri, hattâ bu savaşa atılırken bile mahkûm milletlerin hürriyet ve bağımsızlık dâvalariyle ilgilenmeyi, o dâvalara yardım etmeyi benimsemiştir Böyle olunca kendi soydaşlarının hürriyet ve bağımsızlıklarına kayıtsız davranması elbette uygun görülemez Fakat milliyet dâvası şuursuz ve ölçüsüz bir dâva şeklinde mütalâa ve müdafaa edilmemelidir Milliyet dâvası siyasî bir mücadele konusu olmadan önce şuurlu bir ülkü meselesidir Şuurlu ülkü demek, müsbet ilme, ilmî usullere dayandırılmış bir hedef ve gaye demektir O halde propagandalarda müsbet usullere müracaat etmek şarttır Hareketlerin imkân sınırları ve sıraları mutlaka hesaba katılmalıdır Türkiye dışında kalmış olan Türkler, ilkin kültür meseleleriyle ilgilenmelidirler Nitekim biz Türklük dâvasını böyle bir müsbet ölçüde ele almış bulunuyoruz Büyük Türk tarihine, Türk dilinin kaynaklarına, zengin lehçelerine, eski Türk eserlerine önem veriyoruz Baykal ötesindeki Yakut Türklerinin dil ve kültürlerini bile ihmal etmiyoruz
Türk milletinin kuruluşunda etkili olduğu görülen tabiî gerçekler şunlardır: a) Siyasî varlıkta birlik B) Dil birliği C) Yurt birliği D) Irk ve menşe birliği E) Tarihî karabet F) Ahlâkî karabet
1930
Türk milletinin teşekkülünde mevcut olan bu şartlar diğer milletlerde hepsi birden yok gibidir Daha umumî bir tarif yapabilmek için diyelim ki; bir topluma millet diyebilmek için bu şartlar, aynı zamanda bütün olarak veya kısmen, bir arada bulunmak lâzımdır Bütün milletler tamamen aynı şartlar altında teşekkül etmemiş olduklarına göre Türk milletinde yaptığımız gibi, diğer her millet ayrı olarak mütalâa edilmedikçe, milliyet fikrini umumî ve ilmî olarak tarif etmek güçtür
1930
Türk milliyetçiliği, ilerleme ve gelişme yolunda ve beynelmilel temas ve münasebetlerde, bütün muasır milletlere muvazi ve onlarla bir ahenkte yürümekle beraber, Türk içtimaî heyetinin hususî seciyelerini ve başlı başına müstakil hüviyetini mahfuz tutmaktır
1930
Memleketin, fikrî ve ekonomik gelişmede, yüksek ilerleme sahası olmasına çalışmak, idealimizdir Fakat bu gelişmenin, medenî ve millî sınırlar haricinde cereyan almasını prensiplerimize uygun bulamayız
1929
Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur Bu topluluğun fertleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olursa, o topluluğa dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur
1930
Milliyetin çok bariz vasıflarından biri dildir Türk milletindenim diyen insan, herşeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz
1930
Türk milleti, millî hissi; dinî hisle değil, fakat insanî hisle yanyana düşünmekten zevk alır Vicdanında millî hissin yanında, insanî hissin şerefli yerini daima muhafaza etmekle övünür Çünkü Türk milleti bilir ki, bugün medeniyetin yolunda bağımsız ve fakat kendileriyle paralel yürüdüğü umum medenî milletlerle karşılıklı insanî ve medenî münasebet, elbette gelişmemize devam için lâzımdır ve yine malûmdur ki; Türk milleti, her medenî millet gibi, mazinin bütün devirlerinde keşifleriyle, yeni buluşlariyle medeniyet âlemine hizmet etmiş insanların, milletlerin kıymetini takdir ve hâtıralarını hürmetle muhafaza eder Türk milleti, insaniyet âleminin samimî bir alisedir
1930
Türklerin vatan sevgisiyle dolu olan göğüsleri düşmanların melun ihtiraslarına karşı daima demirden bir duvar gibi yükselecektir
1921
Gerektiği zaman vatan için bir tek fert gibi yekpare azim ve karar ile çalışmasını bilen bir millet elbette büyük istikbale lâyık ve namzet olan bir millettir
1927
Yurt toprağı! Sana herşey feda olsun Kutlu olan sensin Hepimiz senin için fedaiyiz Fakat sen Türk milletini ebedî hayatta yaşatmak için feyizli kalacaksın Türk toprağı! Sen, seni seven Türk milletinin mezarı değilsin Türk milleti için yaratıcılığını göster
1930
Millet için ve milletçe yapılan işlerin hâtırası her türlü hâtıraların üstünde tutulmazsa millî tarih mefhumunun kıymetini takdir etmek mümkün olamaz
1931
Millî seciyeyi derin tarihimizin ilham ettiği yüksek derecelere çıkarmak heyecanla takip ettiğimiz büyük emellerimizdendir
1931
Ne mutlu Türküm diyene
1933
Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk Milleti ve bir de milletler tarihinin binbir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız neticelerdir
1920
Bize milliyetçi derler Ama, biz öyle milliyetçileriz ki, bizimle işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz Onların milliyetlerinin bütün icaplarını tanırız Bizim milliyetçiliğimiz herhalde hodbince ve mağrurca bir milliyetçilik değildir
1920
Bir milletin ruhu zaptolunmadıkça, bir milletin azim ve iradesi kırılmadıkça o millete hâkim olmanın imkânı yoktur Halbuki asırların yarattığı millî bir ruha, kuvvetli ve daimi bir millî iradeye hiçbir kuvvet karşı koyamaz
191924
Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel, herşeyden evvel Türkiye'nin istikbaline, kendi benliğine, millî an'anelerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir
1922
Milletin varlığını devam ettirmek için fertleri arasında düşündüğü müşterek bağ, asırlardan beri gelen şekil ve mahiyetini değiştirmiş, yani millet, dinî ve mezhebî bağlar yerine Türk milliyeti bağı ile fertlerini toplamıştır
Kasım 1925
Bir fert için olduğu gibi, millet için de kudret ve kabiliyetini fiilî eseriyle gösterip ispat etmedikçe, itibar ve ehemmiyet beklemek beyhudedir Kudret ve kabiliyetten mahrum olanlara iltifat olunmaz İnsanlık, adalet, mürüvet icaplarını, bütün bu vasıfları haiz olduğunu gösterenler talep edebilir
Esas kıymeti kendine veren ve mensup olduğu millet ve memleketi ancak şahsiyeti ile kaim gören adamlar, milletlerinin saadetine hizmet etmiş sayılmazlar Ancak kendilerinden sonrakileri düşünebilenler, milletlerini yaşamak ve ilerlemek imkânlarına nail ederler Kendi gidince ilerleme ve hareket durur zannetmek bir gaflettir
17 Mart 1937
Millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek millî ülkümüzdür
Ekim 1933
Başarılarda gururu yenmek, felâketlerde ümitsizliğe karşı gelmek lâzımdır
1930
Türk Öğün, çalış, güven
Tarihi, vukuat, hâdisat ve müşahadat hep insanlar ve milletler arasında, hep milletin hâkim olduğunu göstermiştir Milliyet prensibi aleyhindeki büyük mikyasta fiilî tecrübelere rağmen, yine milliyet hissinin öldürülemediği ve gene kuvvetle yaşadığı görülmektedir Tarih, bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkâr edemez
Temmuz 1919
(Türk) Tarih tezi olgunlaştı Onun üzerinde yürümek, durmadan çalışmak lâzımdır Bazı imansızlar olabilir Bunlar yol kesenlere benzeyebilir, aldırmayınız
1938
Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça, daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır
1924
Milletimiz, kuvvetli karakter, sarsılmaz sistem, ateşli milliyetçilik, iktisadî muvaffakiyetlerden doğup çoğalacak imkânlarla da kuvvetlendirilmelidir
1924
Milletin toplumsal düzen ve sükûnu, hal ve istikbalde refahı, saadeti, selâmeti ve masumiyeti, medeniyette ilerleme ve yükselmesi için insanlardan, her hususta alâka, gayret, nefsin feragatini ve icabettiği zaman seve seve nefsinin fedasını talep eden, millî ahlâktır Mükemmel bir millette, millî ahlâkiyet icapları, o millet fertleri tarafından âdeta muhakeme edilmeksizin vicdanî, hissî bir şevkle yapılır En büyük millî heyecan işte budur
Millî ahlâkımız, medenî esaslarla ve hür fikirlerle beslenmeli ve takviye olunmalıdır Bu çok mühimdir; bilhassa dikkatinizi çekerim Tehdit esasına dayanan ahlâk, bir fazilet olmadıktan başka itimada da lâyık değildir
1924
Türk milleti kurtuluş savaşından beri, hattâ bu savaşa atılırken bile mahkûm milletlerin hürriyet ve bağımsızlık dâvalariyle ilgilenmeyi, o dâvalara yardım etmeyi benimsemiştir Böyle olunca kendi soydaşlarının hürriyet ve bağımsızlıklarına kayıtsız davranması elbette uygun görülemez Fakat milliyet dâvası şuursuz ve ölçüsüz bir dâva şeklinde mütalâa ve müdafaa edilmemelidir Milliyet dâvası siyasî bir mücadele konusu olmadan önce şuurlu bir ülkü meselesidir Şuurlu ülkü demek, müsbet ilme, ilmî usullere dayandırılmış bir hedef ve gaye demektir O halde propagandalarda müsbet usullere müracaat etmek şarttır Hareketlerin imkân sınırları ve sıraları mutlaka hesaba katılmalıdır Türkiye dışında kalmış olan Türkler, ilkin kültür meseleleriyle ilgilenmelidirler Nitekim biz Türklük dâvasını böyle bir müsbet ölçüde ele almış bulunuyoruz Büyük Türk tarihine, Türk dilinin kaynaklarına, zengin lehçelerine, eski Türk eserlerine önem veriyoruz Baykal ötesindeki Yakut Türklerinin dil ve kültürlerini bile ihmal etmiyoruz
Ve… Birgün herkes ɑnlɑr, sevdiğinin kıymetini… Amɑ gidince, Amɑ bitince, Amɑ ölünce… Kısɑcɑ; İş işten geçince!
çelik kapı çeyiz
çelik kapı çeyiz
Re: Atatürk Diyorki..
Ordu
Ordu, Türk ordusu İşte bütün milletin göğsünü itimat, gurur duygularıyla kabartan şanlı ad
1937
Ordumuz, Türk birliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir
1937
Ordumuz; Türk topraklarının ve Türkiye idealini tahakkuk ettirmek için sarf etmekte olduğumuz sistemli çalışmaların, yenilmesi imkânsız teminatıdır
1937
Büyük milli disiplin okulu olan ordunun; ekonomik, kültürel, sosyal savaşlarımızda bize aynı zamanda en lüzumlu elemanları da yetiştiren büyük bir okul haline getirilmesine, ayrıca itina ve himmet edileceğine şüphem yoktur
1937
Islah olunacak şeyler iktisat ve maariftir Bu sayede memleket imar edilecek, millet refah sahibi olacaktır Hiçbir millet ve memlekete karşı tecavüz fikri beslemeyiz Fakat varlığımızı ve istiklâlimizi korumak için, emniyet içinde çalışarak müreffeh ve mesut olmasını temin için her vakit memleket ve milletimizi müdafaaya gücü yeten bir orduya sahip olmak da emelimizidir
10121922
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ordusu, istilâlar yapmak veya saltanatlar kurmak için şunun, bunun elinde ihtiras aleti olmaktan münezzehtir İnsanca ve müstakil yaşamaktan başka gayesi olmayan milletin aynı ideale bağlı ve yalnız onun emrine tabi ve sadık öz evlâtlarından mürekkep muhterem ve kuvvetli bir heyettir
1930
Kumandanlık vazife ve mesuliyeti yüklenecek kadar omuzlarında ve dimağında kuvvet bulamayanların feci âkıbetlerle karşılaşması mukadderdir
1681930
Harp zaruri ve hayati olmalıdır Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça harp bir cinayettir
1924
En yüksek askerlik budur: Muhtelif ihtimalleri çok iyi hesap etmeli, en iyi görüneni cüret ve katiyetle tatbik etmelidir
1924
Benim için ordumuzun kıymetini ifade ölçü şudur: Türk Ordusunun bir kıtası, muadilini behemahal mağlup eder, iki mislini durdurur ve tespit eder
2521924
Yarım hazırlıkla, yarım tedbirle, yapılacak taaruz, hiç taaruz etmemekten daha fenadır
Arkadaşlar, milletimizi yabancıların ellerinde köle olmuş görmemek için giriştiğimiz bu muharebe de Sakarya Zaferi gibi adı daima anılacak yeni ve büyük bir zafer kazandınız Benim gibi ömrünü senelerden beri saflarınız yanında geçirmiş olan bir silah arkadaşınız; ezilmiş, kahredilmiş düşmanın çekilişinden sonra hakkınızda duyduğumuz takdir ve hayreti, minnet ve şükranı ordunun her ferdi ve memleketin her tarafında duyulacak kadar yüksek sesle söylemeye lüzum gördüm
1925
Sakarya boyunda biz bütün memleket, bütün varlığımız ve istiklâlimiz pahasına denecek kadar ehemmiyetli büyük bir muharebeye giriştik 21 gün, 21 gece bir milletin istilâ ve yağma fikri birbiriyle boğuştu
1925
Mazlum milletimizi tarihin en tehlikeli bir zamanında yeniden ışığa ve necata kavuşturan bu muharebede sizin başkumandanınız olmaktan dolayı bir insan kalbi için mukadder olabilecek en derin saadet ve iftiharı duydum Dünyanın hiçbir tarafında ve ordusunda yüreği seninkinden daha temiz ve daha sağlam bir askere rasgelinmemiştir Her zaferin mayası sendedir Her zaferin en büyük payı senindir Hayatınla, imanınla, itaatinle, hiçbir korkunun yıldırmadığı demir gibi pâk kalbinle düşmanı nihayet alt eden büyük gayretin için minnet ve şükranımı söylemeyi nefsime en aziz bir borç bilirim
1925
Sizin gibi kumandanları, subayları ve erleri olan bir millet için yâd elleri altında köle olmak mümkün değildir
1925
Bu defa Büyük Millet Meclisi'nin, hakkımda yeni bir rütbe ve unvanıyla tecelli eden iltifat ve teveccühü doğrudan doğruya size râcidir Milletin verdiği bu rütbe ile yükselen ordu, en ulu bir gazâ ile mümtaz olan yeni bir ordudur Sizin kahramanlığınızla sizin gösterdiğiniz nihayetsiz fedakârlık pahasına kazanılan büyük muvaffakiyetin millet tarafından takdirine delâlet eden bu rütbe ve unvanı, ancak izafe ederek büyük askerlik hayatımın en büyük iftihar sermayesi olarak taşıyacağım Cenabı Hak, giriştiğimiz kurtuluş mücadelesinde şerefli silah arkadaşlarıma kendilerini temyiz eden asaletin, civanmertliğin, kahramanlığın hakkı olan kati kurtuluşu nasip etsin
1925
Size Bombasırtı vakasını anlatmadan geçemeyeceğim Karşılıklı siperlerimiz arasında mesafemiz sekiz metre, yani ölüm muhakkak, muhakkak Birinci siperlerdekiler hiçbiri kurtulamamacasına tamamen düşüyor, ikincidekiler onların yerine gidiyor Fakat ne kadar gıptaşayan bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir fütur bile göstermiyor, sarsılmak yok Okumak bilenler ellerinde Kur'anı Kerim, Cennete girmeye hazırlanıyorlar Bilmeyenler, Kelime-i Şahadet çekerek yürüyorlar Bu Türk askerlerindeki ruh kuvvetini gösteren şaşılacak ve övülecek bir misaldir Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebesini kazandıran bu yüksek ruhtur
1925
Millet, kemal-i azimle içtimai ve fikrî tekâmülle çalışırken onu bundan alıkoyacak dahilî ve haricî maniaların karşısında kuvvetli, kudretli ve büyük görevini müdrik kahraman ordumuzun hazır bulunduğunu düşünerek müsterih olabilir
14 T Evvel 1925
Memleketin genel hayatında orduyu siyasetten tecrit etmek ilkesi, Cumhuriyetin daima söz ettiği bir esas noktadır Şimdiye kadar takip olunan bu yolda, Cumhuriyet orduları, vatanın emin ve metin hâmisi olarak hürmet ve kuvvet mevkiinde kalmışlardır
1 Mart 1924
Ordu, Türk ordusu İşte bütün milletin göğsünü itimat, gurur duygularıyla kabartan şanlı ad
1937
Ordumuz, Türk birliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir
1937
Ordumuz; Türk topraklarının ve Türkiye idealini tahakkuk ettirmek için sarf etmekte olduğumuz sistemli çalışmaların, yenilmesi imkânsız teminatıdır
1937
Büyük milli disiplin okulu olan ordunun; ekonomik, kültürel, sosyal savaşlarımızda bize aynı zamanda en lüzumlu elemanları da yetiştiren büyük bir okul haline getirilmesine, ayrıca itina ve himmet edileceğine şüphem yoktur
1937
Islah olunacak şeyler iktisat ve maariftir Bu sayede memleket imar edilecek, millet refah sahibi olacaktır Hiçbir millet ve memlekete karşı tecavüz fikri beslemeyiz Fakat varlığımızı ve istiklâlimizi korumak için, emniyet içinde çalışarak müreffeh ve mesut olmasını temin için her vakit memleket ve milletimizi müdafaaya gücü yeten bir orduya sahip olmak da emelimizidir
10121922
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ordusu, istilâlar yapmak veya saltanatlar kurmak için şunun, bunun elinde ihtiras aleti olmaktan münezzehtir İnsanca ve müstakil yaşamaktan başka gayesi olmayan milletin aynı ideale bağlı ve yalnız onun emrine tabi ve sadık öz evlâtlarından mürekkep muhterem ve kuvvetli bir heyettir
1930
Kumandanlık vazife ve mesuliyeti yüklenecek kadar omuzlarında ve dimağında kuvvet bulamayanların feci âkıbetlerle karşılaşması mukadderdir
1681930
Harp zaruri ve hayati olmalıdır Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça harp bir cinayettir
1924
En yüksek askerlik budur: Muhtelif ihtimalleri çok iyi hesap etmeli, en iyi görüneni cüret ve katiyetle tatbik etmelidir
1924
Benim için ordumuzun kıymetini ifade ölçü şudur: Türk Ordusunun bir kıtası, muadilini behemahal mağlup eder, iki mislini durdurur ve tespit eder
2521924
Yarım hazırlıkla, yarım tedbirle, yapılacak taaruz, hiç taaruz etmemekten daha fenadır
Arkadaşlar, milletimizi yabancıların ellerinde köle olmuş görmemek için giriştiğimiz bu muharebe de Sakarya Zaferi gibi adı daima anılacak yeni ve büyük bir zafer kazandınız Benim gibi ömrünü senelerden beri saflarınız yanında geçirmiş olan bir silah arkadaşınız; ezilmiş, kahredilmiş düşmanın çekilişinden sonra hakkınızda duyduğumuz takdir ve hayreti, minnet ve şükranı ordunun her ferdi ve memleketin her tarafında duyulacak kadar yüksek sesle söylemeye lüzum gördüm
1925
Sakarya boyunda biz bütün memleket, bütün varlığımız ve istiklâlimiz pahasına denecek kadar ehemmiyetli büyük bir muharebeye giriştik 21 gün, 21 gece bir milletin istilâ ve yağma fikri birbiriyle boğuştu
1925
Mazlum milletimizi tarihin en tehlikeli bir zamanında yeniden ışığa ve necata kavuşturan bu muharebede sizin başkumandanınız olmaktan dolayı bir insan kalbi için mukadder olabilecek en derin saadet ve iftiharı duydum Dünyanın hiçbir tarafında ve ordusunda yüreği seninkinden daha temiz ve daha sağlam bir askere rasgelinmemiştir Her zaferin mayası sendedir Her zaferin en büyük payı senindir Hayatınla, imanınla, itaatinle, hiçbir korkunun yıldırmadığı demir gibi pâk kalbinle düşmanı nihayet alt eden büyük gayretin için minnet ve şükranımı söylemeyi nefsime en aziz bir borç bilirim
1925
Sizin gibi kumandanları, subayları ve erleri olan bir millet için yâd elleri altında köle olmak mümkün değildir
1925
Bu defa Büyük Millet Meclisi'nin, hakkımda yeni bir rütbe ve unvanıyla tecelli eden iltifat ve teveccühü doğrudan doğruya size râcidir Milletin verdiği bu rütbe ile yükselen ordu, en ulu bir gazâ ile mümtaz olan yeni bir ordudur Sizin kahramanlığınızla sizin gösterdiğiniz nihayetsiz fedakârlık pahasına kazanılan büyük muvaffakiyetin millet tarafından takdirine delâlet eden bu rütbe ve unvanı, ancak izafe ederek büyük askerlik hayatımın en büyük iftihar sermayesi olarak taşıyacağım Cenabı Hak, giriştiğimiz kurtuluş mücadelesinde şerefli silah arkadaşlarıma kendilerini temyiz eden asaletin, civanmertliğin, kahramanlığın hakkı olan kati kurtuluşu nasip etsin
1925
Size Bombasırtı vakasını anlatmadan geçemeyeceğim Karşılıklı siperlerimiz arasında mesafemiz sekiz metre, yani ölüm muhakkak, muhakkak Birinci siperlerdekiler hiçbiri kurtulamamacasına tamamen düşüyor, ikincidekiler onların yerine gidiyor Fakat ne kadar gıptaşayan bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir fütur bile göstermiyor, sarsılmak yok Okumak bilenler ellerinde Kur'anı Kerim, Cennete girmeye hazırlanıyorlar Bilmeyenler, Kelime-i Şahadet çekerek yürüyorlar Bu Türk askerlerindeki ruh kuvvetini gösteren şaşılacak ve övülecek bir misaldir Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebesini kazandıran bu yüksek ruhtur
1925
Millet, kemal-i azimle içtimai ve fikrî tekâmülle çalışırken onu bundan alıkoyacak dahilî ve haricî maniaların karşısında kuvvetli, kudretli ve büyük görevini müdrik kahraman ordumuzun hazır bulunduğunu düşünerek müsterih olabilir
14 T Evvel 1925
Memleketin genel hayatında orduyu siyasetten tecrit etmek ilkesi, Cumhuriyetin daima söz ettiği bir esas noktadır Şimdiye kadar takip olunan bu yolda, Cumhuriyet orduları, vatanın emin ve metin hâmisi olarak hürmet ve kuvvet mevkiinde kalmışlardır
1 Mart 1924
Ve… Birgün herkes ɑnlɑr, sevdiğinin kıymetini… Amɑ gidince, Amɑ bitince, Amɑ ölünce… Kısɑcɑ; İş işten geçince!
çelik kapı çeyiz
çelik kapı çeyiz
Re: Atatürk Diyorki..
Siyaset ve Barış
Milletimizin, güçlü, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesi için, devletin tamamen milli bir siyaset izlemesi ve bu siyasetin, iç kuruluşlarımıza tamamen uygun ve dayalı olması lâzımdır Millî siyaset dediğim zaman, kastettiğim mâna ve anlam şudur: Millî sınırlarımız içinde, her şeyden evvel kendi kuvvetimize dayanıp varlığımızı koruyarak millet ve memleketin gerçek mutluluğuna ve bayındırlığına çalışmak Genel olarak erişilemeyecek hayalî emeller peşinde milleti uğraştırmamak ve zarara sokmamak Medenî dünyadan, medenî ve insanî davranış ve karşılıklı dostluk beklemektir
1920
Dış siyaset bir toplumun iç kuruluşu ile sıkı şekilde ilgilidir Çünkü iç kuruluşa dayanmıyan dış siyasetler daima mahkûm kalırlar Bir toplumun iç kuruluşu ne kadar kuvvetli, sağlam olursa, dış siyaseti de o nisbette güçlü ve dayanıklı olur
1923
Dış siyaset, iç kuruluş ve iç siyasete dayandırılmak zaruretindedir, yani iç kuruluşun tahammül edemeyeceği genişlikte olmamalıdır Yoksa hayalî dış siyasetler peşinde dolaşanlar, dayanak noktalarını kendiliğinden kaybederler
1923
Türkiye'nin güvenliğini gaye tutan, hiçbir milletin aleyhinde olmayan bir barış istikameti bizim daima prensibimiz olacaktır
1931
Türk Cumhuriyetinin en esaslı prensiplerinden biri olan yurtta barış, dünyada barış gayesi, insaniyetin ve medeniyetin refah ve ilerlemesinden en esaslı etken olsa gerektir Buna elimizden geldiği kadar hizmet etmiş ve etmekte bulunmuş olmak bizim için övünülecek bir harekettir
1933
Yurtta barış, dünyada barış için çalışıyoruz
1931
Barış yolunda nereden bir çağrı geliyorsa, Türkiye onu gönülden karşıladı ve yardımlarını esirgemedi
1937
Biz, milletlerarası münasebetlerde karşılıklı emniyet ve riayeti hedef tutan açık ve samimi politikanın en ateşli taraftarıyız Hassasiyetimiz, bu yolda kendisini gösteren hazırlıklara ve uğraşmalara karşı, bunların bizim için de fiilî ve hakiki bir güven vücuda getirip getiremeyeceği noktasındadır
1926
Dış işlerinde dürüst ve açık olan siyasetimiz bilhassa barış fikrine dayalıdır Beynelmilel herhangi bir meselemizi barış vasıtalarıyla çözümlemeyi aramak bizim menfaat ve anlayışımıza uyan bir yoldur Bu yol dışında bir teklif karşısında kalmamak içindir ki, güvenlik prensibine onun vasıtalarına çok ehemmiyet veriyoruz
1929
Barış, milletleri refah ve mutluluğa eriştiren en iyi yoldur Fakat bu kavram bir defa ele geçirilince daimî bir dikkat ve itina ve her milletin ayrı ayrı hazırlığını ister
1938
Bizim kanaatimizce beynelmilel siyasî güvenliğin gelişmesi için, ilk ve en mühim şart, milletlerin hiç olmazsa barışı koruma fikrinde, samimî olarak birleşmesidir
1932
Şuna da inanıyorum ki, eğer devamlı barış isteniyorsa, kütlelerin vaziyetlerini iyileştirecek beynelmilel tedbirler alınmalıdır İnsanlığın bütününün refahı, açlık ve baskının yerine geçmelidir Dünya vatandaşları, kıskançlık, aç gözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmelidir
1935
Askerî hareket, siyasî faaliyetin ümitsiz olduğu noktada başar Ümidin güven verici bir şekilde geri gelmesi orduların hareketinden daha hızlı, hedeflere varışı temin edebilir
1922
Bu sözler, Fransız Büyük Elçisine sohbet esnasında söylenmiştir:
Ben toprak büyütme dileklisi değilim; barış bozma alışkanlığım yoktur; ancak antlaşmaya dayanan hakkımızın isteyicisiyim Onu almasam, edemem Büyük Meclisin kürsüsünden milletime söz verdim: Hatay'ı alacağım Milletim benim dediğime inanır Sözümü yerine getirmezsem onun huzuruna çıkamam, yerimde kalamam Ben şimdiye kadar yenilmedim, yenilemem; yenilirsem bir dakika yaşayamam Bunu bilerek ve sözümü mutlaka yerine getireceğimi düşünerek benim dostluğumu lûtfen bildiriniz ve doğrulayınız, ekselâns Ambasadör
1937
Milletimizin, güçlü, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesi için, devletin tamamen milli bir siyaset izlemesi ve bu siyasetin, iç kuruluşlarımıza tamamen uygun ve dayalı olması lâzımdır Millî siyaset dediğim zaman, kastettiğim mâna ve anlam şudur: Millî sınırlarımız içinde, her şeyden evvel kendi kuvvetimize dayanıp varlığımızı koruyarak millet ve memleketin gerçek mutluluğuna ve bayındırlığına çalışmak Genel olarak erişilemeyecek hayalî emeller peşinde milleti uğraştırmamak ve zarara sokmamak Medenî dünyadan, medenî ve insanî davranış ve karşılıklı dostluk beklemektir
1920
Dış siyaset bir toplumun iç kuruluşu ile sıkı şekilde ilgilidir Çünkü iç kuruluşa dayanmıyan dış siyasetler daima mahkûm kalırlar Bir toplumun iç kuruluşu ne kadar kuvvetli, sağlam olursa, dış siyaseti de o nisbette güçlü ve dayanıklı olur
1923
Dış siyaset, iç kuruluş ve iç siyasete dayandırılmak zaruretindedir, yani iç kuruluşun tahammül edemeyeceği genişlikte olmamalıdır Yoksa hayalî dış siyasetler peşinde dolaşanlar, dayanak noktalarını kendiliğinden kaybederler
1923
Türkiye'nin güvenliğini gaye tutan, hiçbir milletin aleyhinde olmayan bir barış istikameti bizim daima prensibimiz olacaktır
1931
Türk Cumhuriyetinin en esaslı prensiplerinden biri olan yurtta barış, dünyada barış gayesi, insaniyetin ve medeniyetin refah ve ilerlemesinden en esaslı etken olsa gerektir Buna elimizden geldiği kadar hizmet etmiş ve etmekte bulunmuş olmak bizim için övünülecek bir harekettir
1933
Yurtta barış, dünyada barış için çalışıyoruz
1931
Barış yolunda nereden bir çağrı geliyorsa, Türkiye onu gönülden karşıladı ve yardımlarını esirgemedi
1937
Biz, milletlerarası münasebetlerde karşılıklı emniyet ve riayeti hedef tutan açık ve samimi politikanın en ateşli taraftarıyız Hassasiyetimiz, bu yolda kendisini gösteren hazırlıklara ve uğraşmalara karşı, bunların bizim için de fiilî ve hakiki bir güven vücuda getirip getiremeyeceği noktasındadır
1926
Dış işlerinde dürüst ve açık olan siyasetimiz bilhassa barış fikrine dayalıdır Beynelmilel herhangi bir meselemizi barış vasıtalarıyla çözümlemeyi aramak bizim menfaat ve anlayışımıza uyan bir yoldur Bu yol dışında bir teklif karşısında kalmamak içindir ki, güvenlik prensibine onun vasıtalarına çok ehemmiyet veriyoruz
1929
Barış, milletleri refah ve mutluluğa eriştiren en iyi yoldur Fakat bu kavram bir defa ele geçirilince daimî bir dikkat ve itina ve her milletin ayrı ayrı hazırlığını ister
1938
Bizim kanaatimizce beynelmilel siyasî güvenliğin gelişmesi için, ilk ve en mühim şart, milletlerin hiç olmazsa barışı koruma fikrinde, samimî olarak birleşmesidir
1932
Şuna da inanıyorum ki, eğer devamlı barış isteniyorsa, kütlelerin vaziyetlerini iyileştirecek beynelmilel tedbirler alınmalıdır İnsanlığın bütününün refahı, açlık ve baskının yerine geçmelidir Dünya vatandaşları, kıskançlık, aç gözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmelidir
1935
Askerî hareket, siyasî faaliyetin ümitsiz olduğu noktada başar Ümidin güven verici bir şekilde geri gelmesi orduların hareketinden daha hızlı, hedeflere varışı temin edebilir
1922
Bu sözler, Fransız Büyük Elçisine sohbet esnasında söylenmiştir:
Ben toprak büyütme dileklisi değilim; barış bozma alışkanlığım yoktur; ancak antlaşmaya dayanan hakkımızın isteyicisiyim Onu almasam, edemem Büyük Meclisin kürsüsünden milletime söz verdim: Hatay'ı alacağım Milletim benim dediğime inanır Sözümü yerine getirmezsem onun huzuruna çıkamam, yerimde kalamam Ben şimdiye kadar yenilmedim, yenilemem; yenilirsem bir dakika yaşayamam Bunu bilerek ve sözümü mutlaka yerine getireceğimi düşünerek benim dostluğumu lûtfen bildiriniz ve doğrulayınız, ekselâns Ambasadör
1937
Ve… Birgün herkes ɑnlɑr, sevdiğinin kıymetini… Amɑ gidince, Amɑ bitince, Amɑ ölünce… Kısɑcɑ; İş işten geçince!
çelik kapı çeyiz
çelik kapı çeyiz
Re: Atatürk Diyorki..
--------------------------------------------------------------------------------
Spor ve Sağlık
Muvaffak olmak için her türlü yardımdan ziyade bütün milletçe sporun mahiyeti, kıymeti anlaşılmak ve ona kalbten sevgi göstermek, onu vatanî vazife sayma lâzımdır
1926
Her çeşit spor faaliyetlerini, Türk gençliğinin millî terbiyesinin ana unsurlarından saymak lâzımdır
1937
Bir toplum yalnız spor ile rengini ve kuvvetini değiştiremez Orada hâkim olan sıhhî, sosyal, medenî birçok gerek ve şartların teminine yönelen teşebbüs ve tedbirlerin uygulanması lâzımdır
1926
Türk milleti anadan doğma sportmendir Henüz yürümeye başlayan köy çocuklarını bile harman yerlerinde güreşirlerken görürsünüz Ata en çok ve en iyi binen yalnız Türk erkekler değildir; Türk kadını da bu işi bilir
Benim en çok sevdiğim spor, serbest güreştir Hangi Türk askerini, köylüsünü isterseniz soyup meydana çıkarınız Dik omuzları, iyi, kusursuz teşekkül etmiş adaleleri, keskin yüz çizgileri, yanık tatlı renkleri, kafa yapıları, insanın ruhuna itimat ve neşe veren bir eser olarak canlanır
Kurtdereli Mehmet Pehlivan'a yazdığı mektup:
Kudretli Mehmet Pehlivan,
Seni cihanda büyük ün almış bir Türk pehlivan tanıdım Parlak başarıların sırrını şu sözlerle izah ettiğini de öğrendim:
"Ben her güreşte arkamda Türk milletinin bulunduğunu ve millet şerefini düşünürüm"
Bu dediğini, en az, yaptıkların kadar beğendim Onun için senin bu değerli sözünü Türk sporcularına bir meslek prensibi olarak kaydediyorum Bununla senden ve sözlerinden ne kadar çok memnun olduğumu anlarsın
1931
Spor, yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılamaz İdrak ve zekâ, ahlâk da bu işe yardım eder Zekâ ve kavrayışı kısa olan kuvvetliler, zekâ ve kavrayışı yerinde olan daha az kuvvetlilerle başa çıkamazlar Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlâklısını severim
Türk sosyal bünyesinde spor hareketlerini düzenlemekle görevli olanlar, Türk çocuklarının spor hayatını yükseltmeyi düşünürken, sadece gösteriş için herhangi bir yarışmada kazanmak emeliyle bir spor çizmezler Esas olan, bütün her yaştaki Türkler için beden eğitimini sağlamaktır "Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur" sözünü atalarımız boşuna söylememişlerdir
1937
Sağlık ve sosyal yardım hususlarında takibettiğimiz gaye şudur: Milletimizin sıhhatinin korunması ve takviyesi, ölümün azaltılması, nüfusun arttırılması, bulaşıcı ve salgın hastalıkların etkisiz hale getirilmesi, bu suretle millet fertlerinin dinç ve çalışmaya kabiliyetli bir halde sıhhatli vücutlar olarak yetiştirilmesi
1922
Spor ve Sağlık
Muvaffak olmak için her türlü yardımdan ziyade bütün milletçe sporun mahiyeti, kıymeti anlaşılmak ve ona kalbten sevgi göstermek, onu vatanî vazife sayma lâzımdır
1926
Her çeşit spor faaliyetlerini, Türk gençliğinin millî terbiyesinin ana unsurlarından saymak lâzımdır
1937
Bir toplum yalnız spor ile rengini ve kuvvetini değiştiremez Orada hâkim olan sıhhî, sosyal, medenî birçok gerek ve şartların teminine yönelen teşebbüs ve tedbirlerin uygulanması lâzımdır
1926
Türk milleti anadan doğma sportmendir Henüz yürümeye başlayan köy çocuklarını bile harman yerlerinde güreşirlerken görürsünüz Ata en çok ve en iyi binen yalnız Türk erkekler değildir; Türk kadını da bu işi bilir
Benim en çok sevdiğim spor, serbest güreştir Hangi Türk askerini, köylüsünü isterseniz soyup meydana çıkarınız Dik omuzları, iyi, kusursuz teşekkül etmiş adaleleri, keskin yüz çizgileri, yanık tatlı renkleri, kafa yapıları, insanın ruhuna itimat ve neşe veren bir eser olarak canlanır
Kurtdereli Mehmet Pehlivan'a yazdığı mektup:
Kudretli Mehmet Pehlivan,
Seni cihanda büyük ün almış bir Türk pehlivan tanıdım Parlak başarıların sırrını şu sözlerle izah ettiğini de öğrendim:
"Ben her güreşte arkamda Türk milletinin bulunduğunu ve millet şerefini düşünürüm"
Bu dediğini, en az, yaptıkların kadar beğendim Onun için senin bu değerli sözünü Türk sporcularına bir meslek prensibi olarak kaydediyorum Bununla senden ve sözlerinden ne kadar çok memnun olduğumu anlarsın
1931
Spor, yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılamaz İdrak ve zekâ, ahlâk da bu işe yardım eder Zekâ ve kavrayışı kısa olan kuvvetliler, zekâ ve kavrayışı yerinde olan daha az kuvvetlilerle başa çıkamazlar Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlâklısını severim
Türk sosyal bünyesinde spor hareketlerini düzenlemekle görevli olanlar, Türk çocuklarının spor hayatını yükseltmeyi düşünürken, sadece gösteriş için herhangi bir yarışmada kazanmak emeliyle bir spor çizmezler Esas olan, bütün her yaştaki Türkler için beden eğitimini sağlamaktır "Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur" sözünü atalarımız boşuna söylememişlerdir
1937
Sağlık ve sosyal yardım hususlarında takibettiğimiz gaye şudur: Milletimizin sıhhatinin korunması ve takviyesi, ölümün azaltılması, nüfusun arttırılması, bulaşıcı ve salgın hastalıkların etkisiz hale getirilmesi, bu suretle millet fertlerinin dinç ve çalışmaya kabiliyetli bir halde sıhhatli vücutlar olarak yetiştirilmesi
1922
Ve… Birgün herkes ɑnlɑr, sevdiğinin kıymetini… Amɑ gidince, Amɑ bitince, Amɑ ölünce… Kısɑcɑ; İş işten geçince!
çelik kapı çeyiz
çelik kapı çeyiz
Re: Atatürk Diyorki..
T B M M
Karşımızdaki düşmanlık ve büyük kötülük dünyasına karşı seslenmeli ve cevap vermelidir Milletin en yetkili ağzı ancak millet olabilir Bir kez meclis açılsın, olacak şey değil ya olayların etkisiyle Ankara'yı bırakmak zorunda bile kalsak, yerimizi değiştireceğimiz her yöreden daha büyük bir yetki ve güçle bağırabiliriz Milletimizin kurtuluşunu ve geleceğini vatanımızın son kaya parçası üzerinde dahi savunacağız ve kesinlikle başarılı olacağız
Mart 1920
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti, millîdir; tamamiyle maddidir, gerçekçidir Var sanılan ülküler arkasında, o ülkülere ulaşmak için değil, fakat ulaştırmak hülyasiyle milleti kayalara çarparak, bataklıklara batırarak, en sonunda kurban ederek mahvetmek gibi cinayetten kaçınan bir hükûmettir Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bütün programlarının ilkesi şu iki esastır: Tam bağımsızlık, kayıtsız ve şartsız millî egemenlik!
Ocak 1921
Her halde millet hükûmetin bekçisi olmak gerekir Çünkü, hükûmetin yaptığı işler olumsuz olup da millet itiraz etmez ve düşürmezse bütün kusur ve kabahatlara katılmış demektir
Aralık 1920
Millet bizi buraya gönderdi Fakat, ömür boyunca biz burada ve bu milletin yönetimini ve egemenliğini mirasa konmuş gibi temsil etmek için toplanmış değiliz
Aralık 1921
Efendiler, bizim hükûmetimiz demokratik bir hükûmet değildir, sosyalist bir hükûmet değildir ve gerçekten kitaplardaki hükûmetlerin, islâmî niteliği bakımından, hiç birine benzemeyen bir hükûmettir Fakat, millî egemenliği, millî iradeyi belirten bir hükûmettir, bu nitelikte bir hükûmettir Sosyal bilim bakımından bizim hükûmetimizi ifade etmek gerekirse (halk hükûmeti) deriz Efendiler, biz hakkımızı koruyup gözetmek, bağımsızlığımızı emin bulundurmak için genel kurulumuzca, milletin bütünlüğümüzce bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı milletin tümüyle savaşmayı caiz gören bir mesleği izleyen insanlarız O halde bu ve bu gibi teşviklerle ve izahlarla hükûmetimizin dayandığı esasın toplum bilime dayanan bir esas olduğunu açık bir surette görürüz Fakat ne yapalım ki demokrasiye benzemiyormuş, sosyalizme benzemiyormuş, hiçbir şeye benzemiyormuş! Efendiler, biz benzememekle ve benzememekle öğünmeliyiz! Çünkü, biz bize benziyoruz, efendiler!
Aralık 1921
Arkadaşlar, bir hükûmet iyi midir, fena mıdır? Hangi hükûmetin iyi veya fena olduğunu anlamak için, hükûmetten amaç nedir, bunu düşünmek gerekir Hükûmetin iki amacı vardır Biri milletin korunup gözetilmesi, ikincisi milletin refahını sağlamak Bu iki şeyi sağlayan hükûmeti iyi, sağlamayan fenadır
Mart 1923
Saltanat devrinden Cumhuriyet devrine geçebilmek için herkesin bildiği gibi, bir geçiş devresi yaşadık Bu devirde, iki fikir ve görüş, birbiriyle mütemadiyen mücadele etti O fikirlerden biri, saltanat devrinin devam ettirilmesiydi Bu fikrin taraftarları belli idi Diğer fikir, saltanat idaresine son vererek cumhuriyet idaresi kurmaktı Bu bizim fikrimizdi Biz fikrimizi, açık söylemekte mahzur görüyorduk Ancak görüşümüzün uygulanma kabiliyetini saklı tutup münasip zamanında tatbik edebilmek için, saltanat taraftarlarının fikirlerini tatbik sahasından uzaklaştırmak mecburiyetinde idik Yeni kanunlar yapıldıkça, bilhassa Anayasa yapılırken, saltanat taraftarları, padişahın ve halifenin hak ve yetkilerinin belirtilmesinde ısrar ederlerdi Biz, bunun zamanı gelmediğini veya lüzum olmadığını bildirerek o ciheti söylemeden geçmekte fayda görüyorduk
Devlet idaresini, cumhuriyetten bahsetmeksizin, millî hakimiyet esasları dairesinde, her an cumhuriyete doğru yürüyen biçimde şekillendirmeye çalışıyorduk
Büyük Millet Meclisi'nden daha büyük makam olmadığını aşılamada ısrar ederek saltanat ve hilâfet makamları olmaksızın, devleti idare etmek mümkün olduğunu ispat etmek lüzumlu idi
Devlet reisliğinden bahsetmeksizin, onun vazifesini fiilen Meclis reisine gördürüyorduk
Fiiliyatta, Meclisin reisi, ikinci reis idi Hükûmet vardı Fakat "Büyük Millet Meclisi"ni taşırdı Kabine sistemine geçmekten kaçınıyorduk; çünkü hemencecik saltanatçılar, padişahın yetkisini kullanma lüzumunu ortaya atacaklardı
İşte, geçiş devresinin bu mücadele safhalarında, bizim kabul ettirmek mecburiyetinde bulunduğumuz, aracı şekli, Büyük Millet Meclisi Hükûmeti sistemini, haklı olarak eksik bulan, meşrutiyet şeklinin açıkca ifadesini temine çalışan mualiflerimiz, bize itiraz ediyorlar, diyorlardı ki, bu yapmak istediğiniz hükûmet şekli neye, hangi idareye benzer? Maksat ve hedefimizi söyletmek için yöneltilen bu nevi suallere, bizde, zamanın gereğine göre cevaplar vererek saltanatçıları susturmak zaruretinde idik
1927
Biz dahi, uygulanamayacak fikirleri, nazarî bir takım teferruatı yaldızlayarak, bir kitap yazabilirdik Öyle yapmadık Milletin, maddî ve manevî yenileşme ve gelişmesi yolunda yaptığımız işlerle, söz ve nazariyattan önce davranmayı tercih ettik Bununla beraber "Egemenlik milletindir", "Türkiye Büyük Millet Meclisinin haricinde hiçbir makam, millî mukadderata hâkim olamaz", "Bütün kanunların düzenlenmesinde, her nevi teşkilatta, idarenin bütün teferruatında, genel eğitimde, iktisadî işlerde, millî egemenlik esasları dahilinde hareket olunacaktır", "Saltanatın ilgası hakkındaki karar değişmez kuraldır" Gibi bilinmesi lâzım gelen mühim noktalar ve gibi acele ihtiyaçlar prensiplerden hariç kalmamıştı
1927
Egemenlik ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye; görüşme ile, münakaşa ile verilmez Egemenlik, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır Osmanoğulları, zorla Türk milleti'nin egemenlik ve saltanatına el koymuşlardı; bu musallat olmalarını altı asırdan beri devam ettirmişlerdi Şimdi de, Türk Milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, egemenlik ve saltanatını, isyan ederek kendi eline açıkça almış bulunuyor Bu bir olupbittidir Söz konusu olan; millete saltanatını, egemenliğini bırakacak mıyız, bırakmıyacak mıyız? Meselesi değildir Mesele zaten olupbitti haline gelmiş bir hakikati ifadeden ibarettir Bu, mutlaka olacaktır Burada toplananlar, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce uygun olur Aksi takdirde, yine gerçek gerektiği şekilde ifade olunacaktır Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir
1922
Bugün maziden kuvvetliyiz Bugün maziye nisbetle daha büyük bir kabiliyet ve yaşama kudretine malikiz Bu üstünlüğü yapan nedir? Bunun gerçek sebepleri iki kuralın kavramında saklıdır Bu kurallardan birisi Misakı Millî, ikincisi egemenliği kayıtsız şartsız milletin elinde tutan anayasamızdır Zorlayıcı hadiselerin sevk ve tesiri altında toplanan yüksek Meclisiniz, bu devlet ve milletin şekil ve niteliğin en kesin bir tarzda tesbit etmiş ve anayasa ile onun kesin hükümlerini teyit ve takviye eden 1 Kasım 1922 kararını çoğunlukla kabul ederek yeni Türkiye Devletinin esaslarını ortaya koymuştur
1922
Misakı Millî ismi altında tanıyarak gerçekleşmesi uğrunda bütün milletin ömrünü tüketmeyi göze aldığı kurtuluş beratımızın kudret, kuvvet ve niteliği ne ise 1 Kasım kararının da kıymet ve ehemmiyeti odur Misakı Millî vatanın dış düşman karşısındaki vaziyet ve yerini tesbit eden bir kural olduğu gibi, 1 Kasım 1922 kararı da asırlardan beri cahillik ve şaşkınlığın koruyucusu, düşkünlük ve uğursuzluğun babası bulunan ve milletimiz için dahilî ve daimî bir düşman olan, ferdî saltanata ve onun temsil ettiği uğursuz bir idare şekline yönelmiş bir mukaddes silâhtır Asırlarca ve asırlarca müddet mert ve kahraman bir azme belirti sahası olmuş bir vatanı düşmana teslim etmek cüretini gösterenler, o cüreti ancak o idarenin ruhunda, şeklinde ve mahiyetinde bulmuşlardı
1922
Asla şüphem yoktur ki; Türklüğün unutulmuş büyük medenî vastı ve büyük medenî kabiliyeti bundan sonraki inkişafiyle âtinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır
Karşımızdaki düşmanlık ve büyük kötülük dünyasına karşı seslenmeli ve cevap vermelidir Milletin en yetkili ağzı ancak millet olabilir Bir kez meclis açılsın, olacak şey değil ya olayların etkisiyle Ankara'yı bırakmak zorunda bile kalsak, yerimizi değiştireceğimiz her yöreden daha büyük bir yetki ve güçle bağırabiliriz Milletimizin kurtuluşunu ve geleceğini vatanımızın son kaya parçası üzerinde dahi savunacağız ve kesinlikle başarılı olacağız
Mart 1920
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti, millîdir; tamamiyle maddidir, gerçekçidir Var sanılan ülküler arkasında, o ülkülere ulaşmak için değil, fakat ulaştırmak hülyasiyle milleti kayalara çarparak, bataklıklara batırarak, en sonunda kurban ederek mahvetmek gibi cinayetten kaçınan bir hükûmettir Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bütün programlarının ilkesi şu iki esastır: Tam bağımsızlık, kayıtsız ve şartsız millî egemenlik!
Ocak 1921
Her halde millet hükûmetin bekçisi olmak gerekir Çünkü, hükûmetin yaptığı işler olumsuz olup da millet itiraz etmez ve düşürmezse bütün kusur ve kabahatlara katılmış demektir
Aralık 1920
Millet bizi buraya gönderdi Fakat, ömür boyunca biz burada ve bu milletin yönetimini ve egemenliğini mirasa konmuş gibi temsil etmek için toplanmış değiliz
Aralık 1921
Efendiler, bizim hükûmetimiz demokratik bir hükûmet değildir, sosyalist bir hükûmet değildir ve gerçekten kitaplardaki hükûmetlerin, islâmî niteliği bakımından, hiç birine benzemeyen bir hükûmettir Fakat, millî egemenliği, millî iradeyi belirten bir hükûmettir, bu nitelikte bir hükûmettir Sosyal bilim bakımından bizim hükûmetimizi ifade etmek gerekirse (halk hükûmeti) deriz Efendiler, biz hakkımızı koruyup gözetmek, bağımsızlığımızı emin bulundurmak için genel kurulumuzca, milletin bütünlüğümüzce bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı milletin tümüyle savaşmayı caiz gören bir mesleği izleyen insanlarız O halde bu ve bu gibi teşviklerle ve izahlarla hükûmetimizin dayandığı esasın toplum bilime dayanan bir esas olduğunu açık bir surette görürüz Fakat ne yapalım ki demokrasiye benzemiyormuş, sosyalizme benzemiyormuş, hiçbir şeye benzemiyormuş! Efendiler, biz benzememekle ve benzememekle öğünmeliyiz! Çünkü, biz bize benziyoruz, efendiler!
Aralık 1921
Arkadaşlar, bir hükûmet iyi midir, fena mıdır? Hangi hükûmetin iyi veya fena olduğunu anlamak için, hükûmetten amaç nedir, bunu düşünmek gerekir Hükûmetin iki amacı vardır Biri milletin korunup gözetilmesi, ikincisi milletin refahını sağlamak Bu iki şeyi sağlayan hükûmeti iyi, sağlamayan fenadır
Mart 1923
Saltanat devrinden Cumhuriyet devrine geçebilmek için herkesin bildiği gibi, bir geçiş devresi yaşadık Bu devirde, iki fikir ve görüş, birbiriyle mütemadiyen mücadele etti O fikirlerden biri, saltanat devrinin devam ettirilmesiydi Bu fikrin taraftarları belli idi Diğer fikir, saltanat idaresine son vererek cumhuriyet idaresi kurmaktı Bu bizim fikrimizdi Biz fikrimizi, açık söylemekte mahzur görüyorduk Ancak görüşümüzün uygulanma kabiliyetini saklı tutup münasip zamanında tatbik edebilmek için, saltanat taraftarlarının fikirlerini tatbik sahasından uzaklaştırmak mecburiyetinde idik Yeni kanunlar yapıldıkça, bilhassa Anayasa yapılırken, saltanat taraftarları, padişahın ve halifenin hak ve yetkilerinin belirtilmesinde ısrar ederlerdi Biz, bunun zamanı gelmediğini veya lüzum olmadığını bildirerek o ciheti söylemeden geçmekte fayda görüyorduk
Devlet idaresini, cumhuriyetten bahsetmeksizin, millî hakimiyet esasları dairesinde, her an cumhuriyete doğru yürüyen biçimde şekillendirmeye çalışıyorduk
Büyük Millet Meclisi'nden daha büyük makam olmadığını aşılamada ısrar ederek saltanat ve hilâfet makamları olmaksızın, devleti idare etmek mümkün olduğunu ispat etmek lüzumlu idi
Devlet reisliğinden bahsetmeksizin, onun vazifesini fiilen Meclis reisine gördürüyorduk
Fiiliyatta, Meclisin reisi, ikinci reis idi Hükûmet vardı Fakat "Büyük Millet Meclisi"ni taşırdı Kabine sistemine geçmekten kaçınıyorduk; çünkü hemencecik saltanatçılar, padişahın yetkisini kullanma lüzumunu ortaya atacaklardı
İşte, geçiş devresinin bu mücadele safhalarında, bizim kabul ettirmek mecburiyetinde bulunduğumuz, aracı şekli, Büyük Millet Meclisi Hükûmeti sistemini, haklı olarak eksik bulan, meşrutiyet şeklinin açıkca ifadesini temine çalışan mualiflerimiz, bize itiraz ediyorlar, diyorlardı ki, bu yapmak istediğiniz hükûmet şekli neye, hangi idareye benzer? Maksat ve hedefimizi söyletmek için yöneltilen bu nevi suallere, bizde, zamanın gereğine göre cevaplar vererek saltanatçıları susturmak zaruretinde idik
1927
Biz dahi, uygulanamayacak fikirleri, nazarî bir takım teferruatı yaldızlayarak, bir kitap yazabilirdik Öyle yapmadık Milletin, maddî ve manevî yenileşme ve gelişmesi yolunda yaptığımız işlerle, söz ve nazariyattan önce davranmayı tercih ettik Bununla beraber "Egemenlik milletindir", "Türkiye Büyük Millet Meclisinin haricinde hiçbir makam, millî mukadderata hâkim olamaz", "Bütün kanunların düzenlenmesinde, her nevi teşkilatta, idarenin bütün teferruatında, genel eğitimde, iktisadî işlerde, millî egemenlik esasları dahilinde hareket olunacaktır", "Saltanatın ilgası hakkındaki karar değişmez kuraldır" Gibi bilinmesi lâzım gelen mühim noktalar ve gibi acele ihtiyaçlar prensiplerden hariç kalmamıştı
1927
Egemenlik ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye; görüşme ile, münakaşa ile verilmez Egemenlik, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır Osmanoğulları, zorla Türk milleti'nin egemenlik ve saltanatına el koymuşlardı; bu musallat olmalarını altı asırdan beri devam ettirmişlerdi Şimdi de, Türk Milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, egemenlik ve saltanatını, isyan ederek kendi eline açıkça almış bulunuyor Bu bir olupbittidir Söz konusu olan; millete saltanatını, egemenliğini bırakacak mıyız, bırakmıyacak mıyız? Meselesi değildir Mesele zaten olupbitti haline gelmiş bir hakikati ifadeden ibarettir Bu, mutlaka olacaktır Burada toplananlar, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce uygun olur Aksi takdirde, yine gerçek gerektiği şekilde ifade olunacaktır Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir
1922
Bugün maziden kuvvetliyiz Bugün maziye nisbetle daha büyük bir kabiliyet ve yaşama kudretine malikiz Bu üstünlüğü yapan nedir? Bunun gerçek sebepleri iki kuralın kavramında saklıdır Bu kurallardan birisi Misakı Millî, ikincisi egemenliği kayıtsız şartsız milletin elinde tutan anayasamızdır Zorlayıcı hadiselerin sevk ve tesiri altında toplanan yüksek Meclisiniz, bu devlet ve milletin şekil ve niteliğin en kesin bir tarzda tesbit etmiş ve anayasa ile onun kesin hükümlerini teyit ve takviye eden 1 Kasım 1922 kararını çoğunlukla kabul ederek yeni Türkiye Devletinin esaslarını ortaya koymuştur
1922
Misakı Millî ismi altında tanıyarak gerçekleşmesi uğrunda bütün milletin ömrünü tüketmeyi göze aldığı kurtuluş beratımızın kudret, kuvvet ve niteliği ne ise 1 Kasım kararının da kıymet ve ehemmiyeti odur Misakı Millî vatanın dış düşman karşısındaki vaziyet ve yerini tesbit eden bir kural olduğu gibi, 1 Kasım 1922 kararı da asırlardan beri cahillik ve şaşkınlığın koruyucusu, düşkünlük ve uğursuzluğun babası bulunan ve milletimiz için dahilî ve daimî bir düşman olan, ferdî saltanata ve onun temsil ettiği uğursuz bir idare şekline yönelmiş bir mukaddes silâhtır Asırlarca ve asırlarca müddet mert ve kahraman bir azme belirti sahası olmuş bir vatanı düşmana teslim etmek cüretini gösterenler, o cüreti ancak o idarenin ruhunda, şeklinde ve mahiyetinde bulmuşlardı
1922
Asla şüphem yoktur ki; Türklüğün unutulmuş büyük medenî vastı ve büyük medenî kabiliyeti bundan sonraki inkişafiyle âtinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır
Ve… Birgün herkes ɑnlɑr, sevdiğinin kıymetini… Amɑ gidince, Amɑ bitince, Amɑ ölünce… Kısɑcɑ; İş işten geçince!
çelik kapı çeyiz
çelik kapı çeyiz
Re: Atatürk Diyorki..
Tarih
Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır
1931
İnsan tarihin mânasını ancak olgun bir yaşa eriştikten sonra anlıyor Ve tarih ancak bu yaştan sonra yazılabilir Çok arzu ederdim ki bir kaç arkadaşla beraber hayatımızdan geri kalan zamanı tarih yazmakla geçirelim!
Tarihi yapan akıl, mantık, muhakeme değil, belki bunlardan ziyade duygulardır
1923
Tarih ne güzel aynadır İnsanlar, özellikle ahlâkta gelişmemiş kavimler, en büyük kutsal kavramlar karşısında bile hasis duygulara tâbi olmaktan nefislerini men edemiyor Tarihin sinesine geçen büyük hâdiselerde, bu hâdiseler içinde âmil ve fâil olanların hal, hareket ve muameleleri onların ahlâk seviyelerini ne açık gösterir
1915
Tarihte şanlar, şöhretler kazanmış pek çok insanlar millî noktadan fazilete sahip değildir Meselâ hakikaten askerî kudret sahibi olan, Moskova'ya kadar giden, yangınlar harabeler üstünden Fransız ordusunu sürükleyip eriten Napolyon'u düşünürüz Onun hareketleri Fransız milletinin hakiki ve millî menfaatlerine değil, kendi cihangirane emellerini tatmin içindi Bunu tatmin için Fransa'nın milyonlarca seçkin evlâdını eritti ve nihayet hepinizin bildiğiniz âkıbete uğradı Bizim Osmanlı tarihindeki en büyük ve şanlı görülen hareketleri de aynı noktadan tetkik, aynı mahiyette mukayese etmek mümkündür
1923
Ankara ve İstanbul şehirlerinden birine "Atatürk"adı verilmesi için bir kanun teklifinin hazırlığı üzerine verdiği cevap:
Bir adın tarihte kalması ve ağızlarda söylenmesi için, şehirlerin temellerine sığınmak şart değildir Tarih zorlanmayı sevmeyen nazlı bir peridir Fikirleri tercih eder
Büyük devletler kuran ecdadımız büyük ve şümullü medeniyetlere de sahip olmuştur Bunu aramak, tetkik etmek, Türklüğe ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur
Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır
Türkleri bütün dünyaya geri bir millet olarak tanıtan görüş bizim de içimize girmiştir Dörtyüz çadırlık bedevî bir kabileden bir imparatorluk ve millet tarihini başlatmak suretiyle imparatorluk zamanında Türklerin görüşü de bu merkezdeydi Evvelâ millete, tarihini, asîl bir millete mensup bulunduğunu, bütün medeniyetlerin anası olan ileri bir milletin çocukları olduğunu öğretmeliyiz
1930
Eğer bir millet büyükse kendisini tanımakla daha büyük olur
Türk çocuklarında kabiliyet her milletinkinden üstündür Türk kabiliyet ve kudretinin tarihteki başarıları meydana çıktıkça, büsbütün Türk çocukları kendileri için lâzım gelen hamle kaynağını o tarihte bulabileceklerdir Bu tarihten Türk çocukları bağımsızlık fikrini kazanacaklar, o büyük başarıları düşünecekler, harikalar yaratan adamları öğrenecekler, kendilerinin aynı kandan olduklarını düşünecekler ve bu kabiliyetle kimseye boyun eğmeyeceklerdir
Biz Balkanları niçin kaybettik biliyor musunuz? Bunun tek bir sebebi vardır Bu da İslâv araştırma cemiyetlerinin kurduğu Dil Kurumlarıdır, bizim içimizdeki insanların millî tarihlerini yazıp millî şuurlarını uyandırdığı zaman biz Balkanlarda Trakya hudutlarına çekildik
Bir Toplantı esnasında Türk Tarih Kurumu üyelerine söylenmiştir:
Ben fani bir insanım, bir gün öleceğim, büyüklüğüne ve üstün kabiliyetlerine inandığım Türk Milleti'nin gerçek tarihinin yazılmasını sağlığımda görmek istiyorum Onun için bu toplantılarda kendimden geçiyor, her şeyi unutuyor, sizi yoruyorum Beni affedin
1933
Alemdar Mustafa Paşa ile Mustafa Reşit Paşa'yı severim, fakat Alemdar'ın biraz kültürü olsa idi Cumhuriyet ilân ederdi Mustafa Reşit Paşa'nın biraz kültürü, Alemdar'ın kudreti birleştirilseydi, ben tarihe başka bir vazife ile girerdim
Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır
1931
İnsan tarihin mânasını ancak olgun bir yaşa eriştikten sonra anlıyor Ve tarih ancak bu yaştan sonra yazılabilir Çok arzu ederdim ki bir kaç arkadaşla beraber hayatımızdan geri kalan zamanı tarih yazmakla geçirelim!
Tarihi yapan akıl, mantık, muhakeme değil, belki bunlardan ziyade duygulardır
1923
Tarih ne güzel aynadır İnsanlar, özellikle ahlâkta gelişmemiş kavimler, en büyük kutsal kavramlar karşısında bile hasis duygulara tâbi olmaktan nefislerini men edemiyor Tarihin sinesine geçen büyük hâdiselerde, bu hâdiseler içinde âmil ve fâil olanların hal, hareket ve muameleleri onların ahlâk seviyelerini ne açık gösterir
1915
Tarihte şanlar, şöhretler kazanmış pek çok insanlar millî noktadan fazilete sahip değildir Meselâ hakikaten askerî kudret sahibi olan, Moskova'ya kadar giden, yangınlar harabeler üstünden Fransız ordusunu sürükleyip eriten Napolyon'u düşünürüz Onun hareketleri Fransız milletinin hakiki ve millî menfaatlerine değil, kendi cihangirane emellerini tatmin içindi Bunu tatmin için Fransa'nın milyonlarca seçkin evlâdını eritti ve nihayet hepinizin bildiğiniz âkıbete uğradı Bizim Osmanlı tarihindeki en büyük ve şanlı görülen hareketleri de aynı noktadan tetkik, aynı mahiyette mukayese etmek mümkündür
1923
Ankara ve İstanbul şehirlerinden birine "Atatürk"adı verilmesi için bir kanun teklifinin hazırlığı üzerine verdiği cevap:
Bir adın tarihte kalması ve ağızlarda söylenmesi için, şehirlerin temellerine sığınmak şart değildir Tarih zorlanmayı sevmeyen nazlı bir peridir Fikirleri tercih eder
Büyük devletler kuran ecdadımız büyük ve şümullü medeniyetlere de sahip olmuştur Bunu aramak, tetkik etmek, Türklüğe ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur
Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır
Türkleri bütün dünyaya geri bir millet olarak tanıtan görüş bizim de içimize girmiştir Dörtyüz çadırlık bedevî bir kabileden bir imparatorluk ve millet tarihini başlatmak suretiyle imparatorluk zamanında Türklerin görüşü de bu merkezdeydi Evvelâ millete, tarihini, asîl bir millete mensup bulunduğunu, bütün medeniyetlerin anası olan ileri bir milletin çocukları olduğunu öğretmeliyiz
1930
Eğer bir millet büyükse kendisini tanımakla daha büyük olur
Türk çocuklarında kabiliyet her milletinkinden üstündür Türk kabiliyet ve kudretinin tarihteki başarıları meydana çıktıkça, büsbütün Türk çocukları kendileri için lâzım gelen hamle kaynağını o tarihte bulabileceklerdir Bu tarihten Türk çocukları bağımsızlık fikrini kazanacaklar, o büyük başarıları düşünecekler, harikalar yaratan adamları öğrenecekler, kendilerinin aynı kandan olduklarını düşünecekler ve bu kabiliyetle kimseye boyun eğmeyeceklerdir
Biz Balkanları niçin kaybettik biliyor musunuz? Bunun tek bir sebebi vardır Bu da İslâv araştırma cemiyetlerinin kurduğu Dil Kurumlarıdır, bizim içimizdeki insanların millî tarihlerini yazıp millî şuurlarını uyandırdığı zaman biz Balkanlarda Trakya hudutlarına çekildik
Bir Toplantı esnasında Türk Tarih Kurumu üyelerine söylenmiştir:
Ben fani bir insanım, bir gün öleceğim, büyüklüğüne ve üstün kabiliyetlerine inandığım Türk Milleti'nin gerçek tarihinin yazılmasını sağlığımda görmek istiyorum Onun için bu toplantılarda kendimden geçiyor, her şeyi unutuyor, sizi yoruyorum Beni affedin
1933
Alemdar Mustafa Paşa ile Mustafa Reşit Paşa'yı severim, fakat Alemdar'ın biraz kültürü olsa idi Cumhuriyet ilân ederdi Mustafa Reşit Paşa'nın biraz kültürü, Alemdar'ın kudreti birleştirilseydi, ben tarihe başka bir vazife ile girerdim
Ve… Birgün herkes ɑnlɑr, sevdiğinin kıymetini… Amɑ gidince, Amɑ bitince, Amɑ ölünce… Kısɑcɑ; İş işten geçince!
çelik kapı çeyiz
çelik kapı çeyiz
Kimler çevrimiçi
Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 13 misafir