Gostivar Türkleri

Cevapla
Kullanıcı avatarı
moments
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi
Mesajlar: 5033
Kayıt: 14 Ağu 2008, 19:14
Konum: Almanya
İletişim:

Gostivar Türkleri

Mesaj gönderen moments » 24 Şub 2010, 13:46

Gostivar Türkleri
Osmanlı Devleti'nin para ve maliye sisteminde reformların yapılması için, bankaların ve benzeri müesseselerin kurulması gerekiyordu. Bankaların kurulmasına başlanıldı. Devlet'in daha büyük merkezlerinde Osmanlı, Ziraat vb. bankalar şubeler açmaya başladılar. Selanik, Üsküp ve Manastır vilâyetlerinin daha büyük ticaret, sanayi ve kültür merkezlerinde de Osmanlı, Ziraat ve Selanik Bankası şubeler açtılar. Bâb-ı Âli'nin sağladığı imkânlardan ve imtiyazlardan faydalanan Avrupa devletlerinden başka, komşu Balkan devletçikleri Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Romanya da Selanik, Üsküp ve Manastır vilâyetlerinin daha büyük kentlerinde banka şubeleri açmaya başladılar. Bu şubelerin faaliyetleri Makedonya Slav zenginler zümresinin de bankacılıkla uğraşmasına sebep oldular, hattâ onu, bankacılık işine teşvik ettiler. Adı geçen zümrenin bazı ad yapmış hissedarları şirketler kurdular. Onlardan en çok başarı gösterenlerden Pirlepeli Kondov Kardeşler, A. Yaranov vb. zenginlerdi. Onlar, Makedonya sermayesinin büyük bölümünü ellerine geçirdiler. 1908'de, bin Kuruşova zengininin ortaklığıyla, altı bin liralık ticaret ve banka sermayesi ile Kuruşova Ekonomi Cemiyeti (Bankası) kuruldu.

Muharrem Kararnamesi'nin getirilmesinden sonra, Bâb-ı Âli'nin Makedonya'da tanıdığı imtiyazlardan faydalanan Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri çok sayıda banka, ticaret, sanayi, demiryolu ulaşımı, posta ve telgraf, maden işletme vb. şirketler kurdular.
Osmanlı Devleti'nin sağladığı temel hak ve hürriyetlerden faydalanan Makedonya Slav halkı, XIX. yüzyılın son yıllarında ve XX. yüzyılın başında para müesseselerine benzeyen bir nevi yerel hissedar müesseseleri kurdu. Bu müesseseler, genellikle Selanik'ten uzak olan yerlerde kuruldu. XIX. yüzyılın son yılarında Üsküp'ün zengin pamuk tüccarları Petko Todorov, Nikola Hacı Traykov, Sazdo Hacı Antonov, Atanas Pop Burkoviç, Konstantin Klisarov, Petko S. Darkaçev vb. "Lyubof" hissedarlar para müessesesini kurdular.

1905'te, Üsküp alkollü içkiler üreticileri ve tüccarları beş bin lira sermaye ile "Grozd, 1906 veya 1907'de iki bin beşyüz lira sermaye ile Üsküp bakkalları "Terazi" adında bir para-kredi müessesesi kurdular. İkinci Meşrutiyet'in ilânına kadar, Üsküp'ün Makedon tüccarları "Napredok" ve "Ralo" para-kredi müesseselerini de kurdular. İkinci Meşrutiyet'in ilânından sonra ise Makedon tüccarları, Makedonya'nın bazı yerlerinde para-kredi fonları ve ticaret kooperatifleri kurdular. Ocak 1910 yılında on bin lira sermaye ile Üsküp tüccarları Petre Yakimov, Vladimir P. Anastasov, Torna Zdravev, Lazar Hacı Arsov, Todor Hacı Vasilev ve Kosta Kralov "Bratski Trud" para-kredi fonunu kurdular. 1911'de, aynı kentte A. Dapçev'in idaresinde bin hissedar "Soedinenie" şirketini kurdular. Bu şirket, kendi sermayesini, Makedonya Slav halkının bankacılığının ilerlemesi için kullandı. Bütün bu kuruluşlar ve bankalar, Makedonya Slav halkının ekonomik gücünü artırdı.
XIX. yüzyılın ortasından itibaren, Makedonya'da modern sanayinin kurulmasına da başlandı. İlk kurulan sanayi tesisleri makinalı un fabrikaları idi. Birinci Balkan Savaşı'nın başlamasına kadar, adı geçen bölgede toplam 53 un fabrikası inşa edildi. Bunlardan Selanik'te 13, Manastır'da üç, Üsküp'te altı, Serez'de üç, Pirlepe'de dört, Voden, Ohri, İştip, Kuruşova, Negotin vb. yerlerde ikişer fabrika inşa edildi. Bu fabrikaların çoğu, genellikle Osmanlı Rumları, Yahudileri ve Slavları'nın elinde bulunuyordu.
Sözü edilen dönemde, Makedonya'da besin sanayi de hızla modernleştirildi. Bu bölgenin daha büyük merkezlerinde bira, zeytinyağı, pirinç, şeker, makarna, konserve, alkollü içkiler vb. fabrikalar inşa edildi. Selanik'te besin sanayi yabancıların, Yahudiler'in ve Rumlar'ın elindeyken, Üsküp'te bu sanayi Hacı Kosta Pançev ve Lyubomir Boyiç'in; Köprülü'de zeytinyağı fabrikaları P. Zinkov ve İ. Kırtev'in; Koçana ve İştip'te ise pirinç fabrikaları Makedonya Slavlan'nın elindeydi. Birinci Balkan Savaşı'na kadar Osmanlı Devleti'nde varolan tezgâhlar, dokuma ve giyim sanayi, ülkenin pamuklu, ipekli ve yünlü kumaş ihtiyacının az bir kısmını karşılamaktaydı. Bu durum Makedonya'da azıcık daha iyi idi. Bu bölgede, sözü edilen savaşa kadar 36 dokuma ve konfeksiyon fabrikası kuruldu. Bu fabrikaların çoğu yine yabancıların, Osmanlı Yahudileri, Rumları ve Slavları'nın elinde idi. Üsküp kumaş ve gaytan fabrikası Petar Leçiç ve Hacı Kostov Kardeşlerin, Neguş ve Selanik fabrikaları ise Hacı Lazar'ın idi.

Makedonya Bölgesi'nin daha büyük sanayi ve ticarî merkezlerinde sabun, ispirto ve alkollü içkiler, kiremit ve tuğla, metal işletme, tütün işletme ve sigara, deri ve kösele, odun işletme ve mobilya, havagazı vb. fabrikalar ve elektrik santralları kuruldu. Bu fabrikaların ve santralların çoğunun sahipleri veya hissedarları yine Avrupalılar, Yahudiler, Rumlar, Slavlar, Ulahlar, Ermeniler vb. Türk olmayan unsurlardı. 1839-1912 yılları arasında ilân edilen Tanzimat Femam'nın, I. ve II. Meşrutiyet'in yankıları en çok Türk Makedonyası'nda görüldü. Bu bölgede yaşayan Slav vb. Türk olmayan unsurların ekonomik, siyasî ve sosyal hayatları daha da iyileşti. XIX. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Devleti'nde yapılan en büyük ıslâhatlardan biri 1876'da ilân edilen I. Meşrutiyet'ti. Bu Meşrutiyet, büyük çoğunlukta olan Türk Milleti'ne yeni imtiyazlar sağlayacağı yerde, Devlet'te yaşayan azınlıkların bütün temel hak ve hürriyetlerini daha da genişletti. Onlara yeni imtiyazlar tanıyarak Osmanlı toplumunda tam bir ekonomik, siyasî ve sosyal üstünlük ve hâkimiyet sağladı. Böylece, Türk milleti kendi devletinde ve vatanında ikinci sınıf bir topluluk durumuna düşürüldü.

I. Meşrutiyet Parlamentosu'na seçilen 130 milletvekilinden 50'si Hristiyandı. Hristiyan milletvekillerinin sayısına Arap, Arnavut vb. Türk olmayan Müslüman unsurların milletvekillerinin sayısı da ilâve edilirse, o zaman, Parlamento'da, Türk olmayan unsurların milletvekillerinin sayısı çoğunluğu oluşturuyordu. Bu durum, gerek Osmanlı Devleti, gerek Türk milleti için büyük tehlikeyi oluşturuyordu. Bu tehlikenin farkında olan Sultan II. Abdülhamit, 14 Şubat 1878'da haklı olarak Parlamento'yu feshetti ve II. Meşrutiyet'in ilânına kadar Devlet'i Parlamentosuz yönetti. Ancak, Parlamento'yu kapatmakla, Sultan II. Abdülhamit, çoktandır hız alan azınlıkların ekonomik vb. üstünlüklerine ve hâkimiyetlerine son veremedi. Bu durum Balkan Savaşı'na kadar sürdü. Sözü edilen dönemde de, Osmanlı Devleti'nde gerçek ekonomik üstünlük ve hâkimiyet yine Rumlar'ın, Ermeniler'in, Yahudiler'in, Ulahlar'ın, Slavlar'ın vb. Türk olmayan unsurların elindeydi. Ekonomik hâkimiyeti araç olarak kullanan bu unsurlar, Devlet'te kendilerine siyasî ve sosyal imtiyazlar sağladılar ve Devlet'in yönetimini etkilediler.

I. Meşrutiyet'in sağladığı bütün temel hak ve hürriyetlerden faydalanan Makedonya Slav halkı, I. Meşrutiyet Parlamentosu'na Manastırlı Dimitar Robev'i milletvekili, Ustrugalı Georgi Çakarov'u ise senatör olarak seçti.Ancak Makedonya Slav halkının siyasî hayatına en büyük etkiyi 1908'de ilân edilen II. Meşrutiyet yaptı. Bu Meşrutiyet'in ilânı bütün Devlet'te engin bir coşkunlukla kutlandı, kıvançla selâmlandı. O güne kadar biribirine düşman olan milletler kardeş gibi kucaklaştılar. Makedonya'da Türk olmayan unsurların komitacıları Osmanlı Devleti'ne ve Türk Milleti'ne karşı ve kendi aralarında yürüttükleri savaşa son verdiler. Dağlardan şehir ve köylere indiler. Oralarda nutuklar çektiler. "Yaşasın hürriyet, adalet, musavvat, uhuvvet" sloganlarını attılar ve bütün vatandaşların barış ve huzur içinde yaşayacaklarına söz verdiler. Manastır, Üsküp, Selanik, Serez, Kavala, Voden, Ustrumca, İştip, Koçana, Köprülü, Kalkandelen, Kırçova, Ohri, Pirlepe vb. şehir ve köylerin sokaklarında Türk, Arnavut, Makedon, Sırp, Rum, Ulah, Yahudi, Ermeni vb. unsurlar ve Türk olmayan unsurların dağlardan inen komitacıları dolaştılar. Bütün bunlar, Meşrutiyet rejimine iki elle sarıldılar. İttihatçılar ise İhitilâlin ilk günlerinde siyasî suçlulara genel af ilân ettiler.

II. Meşrutiyet'in ilânından sonra Osmanlı Devleti'nde çok sayıda siyasî parti, dernek ve kulüp kuruldu. Devletin Makedonya Bölgesi'nde de Türkler'in dışında Türk olmayan bütün unsurlar, din ve milliyet esaslarına dayanarak kendi siyasî partilerini, cemiyetlerini ve Meşrutiyet kulüplerini kurdular. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin dışında Bulgar, Sırp, Rum, Yahudi, Ermeni, Arnavut vb. meşrutiyet kulüpleri kuruldu. Bu kuruluşların hepsi, 1908'in sonunda yapılan seçimlere katıldılar ve Osmanlı Parlamentosu'na kendi temsilcilerini 71 seçtiler. Seçimlere katılan Makedonya Slav halkı da kendi temsilcilerini seçti. Bu halk, Osmanlı Parlamentosu'na Selanik'ten Dimitar Vlahov'u, Manastır'dan Panço Dorev'i, Üsküp'ten Todor Pavlov'u ve Serez'den Hıristo Dalçev'i milletvekili olarak seçti.

II. Meşrutiyet'in sağladığı imkânlardan faydalanan Makedonya Slav halkı çok sayıda risale ve kitap yayımladı, dergi ve gazete çıkardı. Bunların en tanınmışları Selanik'te çıkan "Konstitutsionna Zarya", "Narodna Volya", "Edinstvo", "Kulturno Edinstvo", "Oteçestvo", "İskra", "Svetlost", "Rodina"; Üsküp'te çıkan "Vardar" vb. gazete ve dergilerdi.74
Osmanlı Devleti, diğer bölgelerde yaşayan unsurlara sağladığı gibi, Makedonya Slavlarına ve diğer Hristiyan ve Türk olmayan Müslüman unsurlara da aynı şekilde bütün temel hak ve hürriyetleri sağladı, hattâ, onlara çok sayıda imtiyaz bile tanıdı. I. ve II. Meşrutiyet Parlamentosu'na milletvekili seçme olanağı sağladı. Osmanlı Devleti, Türk olmayan unsurlardan veziriazam, bakan, senatör, ordu komutanı, vali, vali yardımcısı, büyükelçi, mutasarrıf, müdür yaptı. Bu unsurların hepsi kendi dillerinde konuştular, eğitim ve öğrenim gördüler. Kitap ve risale yayımladılar, gazete ve dergi çıkardılar. Dinî âyinlerini ve ibadetlerini istedikleri dilde, dinde, mezhepte ve yerde yaptılar. Çok sayıda okul, kilise, sinagog onardılar ve yenilerini inşa ettiler. Askerlik yapmadılar.

Türkler, özellikle Türk köylüsü, ses çıkarmadan, şikâyet etmeden, tarlasını, ailesini, köyünü bırakıp askere gidiyordu, demiryollarını, karayollarını ve limanlan türlü tedhişçi grupların saldırılarından koruyordu. Osmanlı Devleti'ni ve Türk Milleti'ni imhaya çalışan Balkan unsurlarının çetelerini takip ediyordu, onlara karşı savaşıyordu. Osmanlı vatanını ve Türk Milleti'ni onların yıkıcı ve tedhişçi hareketlerinden koruyordu. Türkler yıllarca askerlik yaparken, Türk olmayan unsurlar, sürekli şekilde zenginleştiler. Siyasî, sanayi, ticaret, banka, sigorta vb. ekonomik müesseseleri kurdular. Huzur, mutluluk ve güven içinde yaşadılar. Kendi varlıklarını, Türk Milleti'nin ve Osmanlı Devleti'nin onlara sağladığı adaletli, insancıl, medenî ve hoşgörü politikası sayesinde korudular ve yaşattılar. Ancak, onlar, bugün, bu gerçeği inkâr etmektedirler. Kendi güçsüzlükleri ve başarısızlıkları için sürekli şekilde Osmanlı Devleti'ni ve Türk Milleti'ni suçlamaktadırlar. Halbuki unuttukları tarihî bir gerçektir ki, Türk esareti diye bir şey yoktu. 550 yıldan fazla süren bir Osmanlı ve Türk adaleti, hürriyeti, huzuru ve güvencesi vardı. Bu unsurlar, unutmamalıdırlar ki, bugünkü millî varlıkları için sadece Osmanlı Devleti'ne ve Türk Milleti'ne borçludurlar.
Ve… Birgün herkes ɑnlɑr, sevdiğinin kıymetini… Amɑ gidince, Amɑ bitince, Amɑ ölünce… Kısɑcɑ; İş işten geçince!

çelik kapı çeyiz

Cevapla

“Türk Dünyası” sayfasına dön

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 40 misafir