Hz. Peygamber (S.A.V.) Hayatından Kısa Notlar

Kullanıcı avatarı
cicek
Rep Gücü
Rep Gücü
Mesajlar: 1123
Kayıt: 15 Eyl 2008, 19:06
Konum: ( N L )
İletişim:

Re: Hz. Peygamber (S.A.V.) Hayatından Kısa Notlar

Mesaj gönderen cicek » 19 Eyl 2008, 16:18

Resulullah efendimizin hastalığında, hazret-i Ebu Bekir, Eshab-ı kirama on yedi vakit namaz kıldırdı. Bir defasında öğle namazı kıldırıyordu. O sırada Kainatın sultanı, mübarek vücudlarında bir hafiflik hissetmişler, hazret-i Ali ve Hazret-i Abbas'a dayanarak mescide gelmişlerdi.

Hz. Ebu Bekir-i Sıddik, sevgili Peygamberimizin teşrif ettiğini anlayıp, geriye çekilmek istedi. Efendimiz ona; "Yerinde dur!" anlamında işaret buyurdu. Peygamber efendimiz, hazret-i Ebu Bekir'in solunda, Eshabına son defa namaz kıldırdılar.

Sevgili Peygamberimizin vefatından üç gün evveldi. Cebrail aleyhisselam, Resulullah efendimizi ziyarete gelip; "Ya Resulallah! Allahü teâlânın sana selamı var. Durumunuzu bildiği halde, nasıl olduğunuzu, kendinizi nasıl hissettiğinizi soruyor" dedi.

Alemlerin efendisi ise; "Mahzunum!" buyurdular. Cebrail aleyhisselam, Pazar günü de geldi ve aynı şeyleri söyledi. Peygamber efendimiz yine evvelki cevabı verdiler.

Cebrail aleyhisselam ayrıca; Yemen'de peygamber olduğunu söyleyen Esved-i Ansi'nin öldürüldüğünü haber verdi. Resul-i ekrem de, Eshabına bildirdi. Hastalıktan önce, kendilerine gelmiş olan birkaç altını fakirlere, bir kaçını da hazret-i Aişe'ye vermişlerdi.

Pazar günü, Resulullah'ın hastalığı ağırlaştı. Huzuruna gelen ordu kumandanı hazret-i Üsame'ye bir şey söylediler. Fakat mübarek kollarını kaldırıp onun üzerine sürdüler. Onu dua ettikleri anlaşıldı.

Sevgili Peygamberimizin dünyayı şereflendirdiği ve ahırete irtihal buyurduğu gün Pazartesi idi. Hastalıklarının on üçüncü ve son günü... Alemlerin efendisi, Eshab-ı kiram Mescid-i şerifte saf saf olup Ebu Bekir-i Sıddik hazretlerinin arkasında sabah namazını kılarken iken, Mescid-i şerife geldiler. Ümmetinin saf saf olup ibadet ettiklerini gördüler. Sevinerek tebessüm buyurdular. Kendileri de hazret-i Ebu Bekir'e uyup, arkasında namaz kıldılar

Eshab-ı kiram, Resulullah'ı mescidde görünce, hastalık geçti sanarak sevindiler. Resul-i ekrem ise hazret-i Aişe'nin odasını teşrif buyurup yattılar. "Allahü teâlânın huzuruna, dünya malı bırakmadan gitmek isterim. Yanında kalan altınları da, fakirlere dağıt" buyurdular. Sonra ateşi arttı. Bir müddet sonra, tekrar gözlerini açıp, hazret-i Aişe'ye altınları dağıtıp dağıtmadığını sordular. Dağıtacağını söyledi.

Bunların hemen dağıtılmasını tekrar tekrar emir buyurdular. Hemen dağıtıldığı bildirilince; "Şimdi rahat ettim" buyurdular.
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "


Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez



Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i
:cici:

uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL

'''' Yaban Gulu ''''

Kullanıcı avatarı
cicek
Rep Gücü
Rep Gücü
Mesajlar: 1123
Kayıt: 15 Eyl 2008, 19:06
Konum: ( N L )
İletişim:

Re: Hz. Peygamber (S.A.V.) Hayatından Kısa Notlar

Mesaj gönderen cicek » 19 Eyl 2008, 16:19

Resulullah efendimiz hastalığı sırasında , huzur-i şeriflerine hazret-i Ali'yi çağırdılar. Mübarek başını onun kucağına koydular. Mübarek alnı terlemiş, mübarek rengi değişmişti.

Hazret-i Fatıma validemiz, mübarek babasının o halini görünce, bakmaya dayanamadı ve oğulları hazret-i Hasan ile hazret-i Hüseyin'in yanına gitti. Ellerinden tutup ağlamaya başladı.

"Ey benim babam! Kızını kim gözetir! Hasan ve Hüseyin'i kime emanet edersin? Vay babam! Canım sana feda olsun! Senden sonra benim halim nice olur! Gözüm, mübarek yüzünden sonra kime bakar!"

Resulullah efendimiz, kızının gönülleri yakan bu sözlerini işitince, mübarek gözlerini açtı ve onu yanına çağırdı. "Ya Rabbi! Bana sabır ihsan eyle" diye dua ettikten sonra; "Ey Fatıma! Ey gözümün nuru! Baban can çekişme halindedir!" buyurunca, işli iniltilerle ağlaması daha da arttı.

Hazret-i Ali; "Ey Fatıma! Ne olur sus, Resulullah'a daha fazla üzme!" deyince, sevgili Peygamberimiz; "İncitme ya Ali! Bırak babası için gözleri yaş döksün!.." buyurdu. Sonra, mübarek gözlerini yumarak kendinden geçer gibi oldu.

Sonra hazret-i Hasan, mübarek dedesinin huzur-i şerifine gelip; "Ey benim mübarek dedem! Senin ayrılığına kim dayanabilir! Gönül perişanlığımıza kime arz ederiz! Senden sonra anneme, babama ve kardeşime kim şefkat eder? Ezvacın ve Eshabın, o güzel ahlakınızı nerede bulurlar!.." diyerek ağlayınca, Peygamber efendimizin mübarek hanımefendilerinde dayanacak hal kalmadı. Hep birlikte ağlamaya başladılar.

Dışarda pek müteessir bir halde bekleyen Eshab-ı kiram, Peygamber efendimizin rahatsızıklarının çok arttığını işitince, gönülleri dağlandı. Ağlamaya başladılar. Son bir defacık olsun, sevgili Peygamberininin mübarek cemalini görmek için; "Ne olur, kapıyı açın! Resul aleyhisselamın mübarek yüzünü bir defa daha görelim!.." diyerek kapıda yalvarıyorlardı.

Alemlere rahmet olarak gönderilen Allahü teâlânın habibi, sevgilisi, Eshabının bu yakarışlarını işitince, merhamet eyleyip; "Kapıyı açınız!" buyurdular. Eshabın ileri gelenleri içeri girdiler. Sevgili Peygamberimiz, onlara sabır tavsiye etti.
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "


Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez



Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i
:cici:

uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL

'''' Yaban Gulu ''''

Kullanıcı avatarı
cicek
Rep Gücü
Rep Gücü
Mesajlar: 1123
Kayıt: 15 Eyl 2008, 19:06
Konum: ( N L )
İletişim:

Re: Hz. Peygamber (S.A.V.) Hayatından Kısa Notlar

Mesaj gönderen cicek » 19 Eyl 2008, 16:19

Son defa kendisini görmek için gelen Eshabına Efendimiz, "Ey Eshabım! Siz, insanların en üstünleri, en şereflilerisiniz. Sizden sonra kim gelirse gelsin, siz hepsinden önce Cennet'e girersiniz. Dini ayakta tutmakta metin olun ve Kur'an-ı azimi imam (rehber) edinin. Dinin hükümlerinden gafil olmayın" buyurdu. Sonra; "Ya Rabbi! Tebliğ ettim mi?" deyip mübarek gözlerini kapadı. Mübarek yüzü terledi. Hazret-i Ali, Eshaba işaretle çıkmalarını söyledi.
Onlar gittikten sonra, huzura hazret-i Aişe validemiz gelip, nasihat istedi. Peygamber efendimiz; "Ey Aişe! Evinin köşesine oturarak kendini muhafaza eyle!" buyurduktan sonra, mübarek gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Kainatın sultanı ağlıyordu...

Oradakilerin, gönülleri yaralandı, ciğerleri parçalandı. Hazret-i Ümmü Seleme validemiz; "Canım sana feda olsun ya Resulallah! Niçin ağlıyorsunuz?" diyerek sual eylediğinde; "Ümmetime merhamet olunması için ağlıyorum" buyurdu.
Güneş tepeye doğru yükseliyordu. Vakit yaklaşmıştı...

Sevgili Peygamberimizin mübarek başı, hazret-i Aişe validemize yaslı bulunuyordu. Alemlerin efendisi, artık son anlarını yaşıyor, mübarek dudaklarından

"Aman! Aman! Ellerinizdeki kölelerinize iyi davranınız! Onların üzerlerine elbise giydiriniz, karınlarını doyurunuz. Onlara yumuşak konuşunuz. Namaza, namaza devam ediniz. Kadınlarınız ve köleleriniz hakkında Allahü teâlâdan korkunuz!.. Ey Allah'ım! Beni yarlıga! Bana rahmetini ihsan eyle!.. Beni Refik-i ala zümresine kavuştur!.." cümleleri dökülüyordu.

Hazret-i Fatıma validemizin gözyaşları sel gibi akıyor, iniltisi ciğerleri dağılıyordu. Sevgili Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem onu yanına oturtup; "Kızım, bir miktar sabreyle, ağlama. Zira Hamele-i Arş (melekler) senin ağlaman üzerine ağlaşıyorlar" buyurdu.

Hazret-i Fatıma validemizin gözyaşını sildi. Teselli verip, Allahü teâlâdan sabır diledi ve; "Ey kızım, benim ruhum kabz olacak. "İnnalillahi ve inna ileyhi raci'un" diyesin. Ey Fatıma! Gelen her musibete bir karşılık verilir" buyurdu. Bir müddet mübarek gözlerini kapayıp sonra; "Bundan sonra babana üzüntü ve gussa (keder, tasa) olmaz. Zira fani alemden ve mihnet yerinden kurtuluyor" buyurdu.
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "


Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez



Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i
:cici:

uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL

'''' Yaban Gulu ''''

Kullanıcı avatarı
cicek
Rep Gücü
Rep Gücü
Mesajlar: 1123
Kayıt: 15 Eyl 2008, 19:06
Konum: ( N L )
İletişim:

Re: Hz. Peygamber (S.A.V.) Hayatından Kısa Notlar

Mesaj gönderen cicek » 19 Eyl 2008, 16:19

Resulullah efendimizin durumu ağırlaşıp gözlerini kapatınca, hazır olanlar, mübarek ruhunun kabzolduğunu sandılar. Hazret-i Fatıma validemiz dayanamayıp, babasının mübarek kulağına doğru eğildi ve gönülleri yaralayan bir sesle; "Ey benim babacığım!.." diye seslendi.

Hiç cevap gelmeyince bu sefer; "Canım sana feda olsun ya Resulallah! Ne olur mübarek gözlerini bir aç da bana bir şey söyle.." dedi.

Alemlerin efendisi, mübarek gözlerini açıp, kızının gözyaşlarını sildi ve onun kulağına vefat edeceğini bildirdi. Bunun üzerine hazret-i Fatıma ağlamaya başladı. Bu defa kulağına; "Ehl-i beytimden, ilk önce, benim yanıma gelecek sensin!" buyurdular. O da bu müjdeye sevinip teselli buldular.

Hazret-i Fatıma validemiz; "Ey babacığım! Bugün ayrılık günü! Bir daha sana ne zaman kavuşurum?" diye sordu. Resulullah efendimiz; "Ey kızım! Beni kıyamet günü havzın kenarında bulursun. Ümmetimden, havza gelenlere su veririm" buyurdu.

Hazret-i Fatıma; "Eğer seni orada bulamazsam, ne yaparım?" diye sorunca, Peygamber efendimiz; "Mizanın yanında bulursun. Orada, ben ümmetime şefaat ederim" buyurdu.

Hazret-i Fatıma validemiz; "Orada da bulamazsam ya Resulallah!" deyince, Peygamber efendimiz; "Sıratın yanında bulursun. Ben orada Rabbime; "Ya Rabbi! Benim ümmetimi ateşten muhafaza eyle" diye yalvarırım" buyurdu.
Bundan sonra hazret-i Ali hüzünlü bir sesle; "Ya Resulallah! Siz ruhunuzu teslim ettikten sonra, sizin gaslinizi kim yapacak, neye kefenleyeceğiz. Namazınızı kim kıldıracak, kabre kim koyacak?" diye sordu.

Peygamber efendimiz; "Ey Ali, beni sen yıka, Fadl bin Abbas sana su döksün. Cebrail sizin üçüncünüz olur. Gasl (yıkama) işimi bitirince, kefenimi yaparsınız. Cebrail, Cennet'ten güzel koku getirir. Sonra beni mescide götürünüz ve çıkınız. Çünkü ilk önce Cebrail, sonra Mikail, sonra İsrafil, sonra melekler grup grup namazımı kılacaklar. Daha sonra siz giriniz, saf saf olunuz. Hiç kimse benden öne geçmesin" buyurdu.

Sonra, beklemekte olan Azrail aleyhisselama; "Ey Azrail! Ziyaret için mi geldin, yoksa ruhumu kabzetmek için mi?" diye sorunca, Azrail aleyhisselam; "Hem misafir, hem de vazifeli olarak geldim. Allahü teâlâ bana, senin huzuruna izinle girmemi emretti. Mübarek ruhunu ancak izninle alırım. Ya Resulallah! İzin buyurursan, emrinize uyar, ruhunuzu kabz ederim. Yoksa döner, Rabbime giderim" dedi.
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "


Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez



Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i
:cici:

uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL

'''' Yaban Gulu ''''

Kullanıcı avatarı
cicek
Rep Gücü
Rep Gücü
Mesajlar: 1123
Kayıt: 15 Eyl 2008, 19:06
Konum: ( N L )
İletişim:

Re: Hz. Peygamber (S.A.V.) Hayatından Kısa Notlar

Mesaj gönderen cicek » 19 Eyl 2008, 16:19

Peygamber efendimiz ruhu almak için gelen ölüm meleğine; "Ey Azaril! Cebrail'i nerede bıraktın?" buyurdu. Cebrail'i dünya semasında bıraktım. Melekler, onu senin vefatın sebebiyle taziye ediyorlar" dedi.

Böyle konuşurlarken Cebrail aleyhisselam geldi. Resulullah efendimiz; "Ey kardeşim Cebrail! Artık dünyadan göç vakti geldi. Allahü teâlânın katında benim için ne var? Bana onu müjdele de gönül rahatlığı ile emaneti sahibine teslim edeyim" buyurdu.

Cebrail aleyhisselam; "Ey Allahü teâlânın sevgilisi! Ben semanın kapısını açık bıraktım. Melekler saf saf olmuşlar, senin ruhunu sevgiyle beklerler" dedi.
Peygamber efendimiz; "Hamd, Allahü teâlâya mahsustur. Sen bana müjde ver! Rabbimin nezdinde benim için ne var?" buyurdu.

Cebrail aleyhisselam; "Ya Resulallah! Senin teşrifinden dolayı, Cennet kapıları açılmış, Cennet'in nehirleri akmış, Cennet'in ağaçları sarkmış, huriler süslenmiştir" dedi.

Peygamber efendimiz yine; "Hamd, Allahü teâlâya mahsustur. Sen bana başka müjde ver ya Cebrail!" buyurdu. Cebrail aleyhisselam; "Ya Resulallah! Sen kıyamet günü ilk şefaat eden ve ilk şefaatı kabul olunansın" dedi.
Sevgili Peygamberimiz tekrar; "Hamd, Allahü teâlâya mahsustur. Ya Cebrail! Bana başka müjde ver" buyurunca, Cebrail aleyhisselam; "Ya Resulullah! Neyi soruyorsunuz!" dedi.

Bunun üzerine Peygamber efendimiz; "Benim bütün endişem, üzüntüm ve kederim, benden sonra geride bıraktığım ümmetimdir" buyurdu.

Hazret-i Cebrail; "Ey Allahü teâlânın Habibi! Allahü teâlâ kıyamet günü, sen razı oluncaya kadar ümmetini bağışlar. Bütün peygambelerden önce seni, bütün ümmetlerden önce senin ümmetini Cennet'e koyacaktır" dedi.

Sevgili Peygamberimiz, Cebrail aleyhisselama; "Allahü teâlâ katında üç muradım vardır: Biri; ümmetimin günahkarlarına beni şefaatçı etmesi, ikincisi; dünyada yaptıkları günahlardan dolayı onlara azab etmemesi, üçüncüsü; Perşembe ve Pazartesi günleri ümmetimin amellerinin bana arzedilmesidir. (Eğer amelleri iyi ise dua ederim, Allahü teâlâ kabul eder. Kötü ise şefaat edip, amel defterinden silinmesini isterim)" buyurdu.

Cebrail aleyhisselam, Allahü teâlâdan, bu üç arzusunun da kabul edildiği haberini verdi. Bunun üzerine sevgili Peygamberimiz rahatladılar.
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "


Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez



Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i
:cici:

uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL

'''' Yaban Gulu ''''

Kullanıcı avatarı
cicek
Rep Gücü
Rep Gücü
Mesajlar: 1123
Kayıt: 15 Eyl 2008, 19:06
Konum: ( N L )
İletişim:

Re: Hz. Peygamber (S.A.V.) Hayatından Kısa Notlar

Mesaj gönderen cicek » 19 Eyl 2008, 16:19

Peygamber efendimiz, Azrail aleyhisselam ruhu almaya geldiği vakit hem ümmetinin halini merak ediyordu. Bunun üzerine Allahü teâlâ vahy etti ki: "Ey Habibim! Ümmetine bu kadar muhabbet ve şefkat göstermeni, mübarek kalbine kim getirdi?"

Peygamber efendimiz; "Beni yaratıp, terbiye eden Rabbim teâlâ" diye cevap verdi. Cenab-ı Hak da; "Senin ümmetine, benim rahmetim, merhametim seninkinden bin kat fazladır. Onları bana bırak" buyurdu.

Sonra sevgili Peygamberimiz; "Şimdi rahatladım. Ey Azrail! Emrolunduğun vazifeyi yerine getir!" buyurdu.

Azrail aleyhisselam, vazifesini yapmak üzere hürmetine yaratıldığı Kainatın sultanının huzuruna yaklaştı. Sevgili Peygamberimiz, yanındaki su kabına mübarek iki elini batırıp, ıslak ellerini mübarek yüzüne sürdü ve; "La ilahe illallah! Ey Allah'ım! Refik-i ala!.." buyurdu.

Azrail aleyhisselam, Alemlerin efendisinin mübarek ruhunu almaya başladı. Resulullah efendimizin mübarek benzi bazan kırmızı oluyor, bazan sararıyordu. Azrail aleyhisselam; "Ümmetimin canını da böyle şiddet ve zorla mı alırsın!" buyurunca, o; "Ya Resulallah! Hiç kimsenin canını böyle kolay almadım" cevabını verdi.

Son anında bile ümmetini unutmayan sevgili Peygamberimiz; "Ey Azrail! Ümmetime edeceğin şiddeti bana eyle! Zira onlar zayıftır, dayanamazlar..." buyurdu. Sonra; "La ilahe illallah! Refik-i ala!" buyurdular ve mübarek ruhları alındı ve ala-yı illiyyine uluştırıldı...

Essalatü vesselamü aleyke ya Resulallah!
Essalatü vesselamü aleyke ya Habiballah!
Essalatü vesselamü aleyke ya Seyyidel evveline vel-ahırin!
Şefaat ya Resulallah! Dahıylek ya Resulallah!

Cebrail aleyhisselam, Peygamber efendimize; "Essalamü aleyküm ey Allahü teâlânın Resulü! Benim maksudum, matlubum sen idin. Artık, bir daha yeryüzüne gelmem!" diyerek veda eyledi.

Resul-i ekrem efendimizin mübarek ruhu, yüksek aleme gidince, hazret-i Fatıma validemiz ve ezvac-ı tahirat ağlamaya başladılar.
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "


Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez



Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i
:cici:

uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL

'''' Yaban Gulu ''''

Kullanıcı avatarı
cicek
Rep Gücü
Rep Gücü
Mesajlar: 1123
Kayıt: 15 Eyl 2008, 19:06
Konum: ( N L )
İletişim:

Re: Hz. Peygamber (S.A.V.) Hayatından Kısa Notlar

Mesaj gönderen cicek » 19 Eyl 2008, 16:19

Resulullah efendimizin mubarek ruhu kabzedildiği sırada sahibi görünmeyen bir ses; "Esselamü aleyküm ya Ehli beyt! Ve Rahmetullahı ve berekatühü" diye selam verdi ve; "Biliniz ki, her canlı ölümü tadacaktır. Ve kıyamet günü, size ecirleriniz tamamıyle verilecektir" mealindeki Al-i İmran suresinin 185. ayet-i kerimesini okudu.

Sonra, onlara teselli verip; "Allahü teâlânın ihsanlarına, ikramlarına güveniniz. O'na sarılıp, O'ndan umunuz. Feryad etmeyiniz! Asıl musibete uğrayan, sevabdan mahrum kalandır!" diyerek taziyede bulundu.

Bu sözleri oradakilerin hepsi işitip selamına cevap verdier. Bunları söyleyen Hızır aleyhisselam idi.

Resul-i ekremde mevt (ölüm) alametleri görülünce, Ümm-i Eymen, oğlu Üsame'ye haber gönderdi. Üsame, hazret-i Ömer ve Ebu Ubeyde bu acı haberi alınca, ordudan ayrılıp, Mescid-i Nebevi'ye geldiler.

Hz. Aişe-i Sıddika ve diğer kadınlar ağlayınca, Mescid-i şerifdeki Eshab-ı kiram şaşırdı. Ne olduklarını anlayamadılar. Beyinlerinden vurulmuşa döndüler.
Hazret-i Ali ölü gibi, hareketsiz kaldı. Hazret-i Osman'ın dili tutuldu. Hazret-i Ebu Bekir, o anda evinde idi. Koşarak geldi. Hemen hücre-i seadete girdi. Fahr-i alemin yüzünü açtı. Vefat etmiş olduğunu gördü. Mübarek yüzü ve her yeri latif, nazif olarak, nur gibi parlıyordu."Mematın da, hayatın gibi ne güzel ya Resulallah!" diyerek, öptü.

Çok ağladı. Mübarek yüzünü örttü. Evdekilere teselli verdi. Mescid-i şerife geldi. Minbere çıkarak Eshab-ı kirama bir hutbe okudu. Allahü teâlâya hamd ve sena etti ve Resul-i ekrem sallallahü aleyhi ve sellem efendimize salat okuduktan sonra; "Her kim Muhammed aleyhisselama iman etmişse bilsin ki, Muhammed aleyhisselam vefat etti. Her kim Allahü teâlâya tapıyorsa, O, hayy (diri) ve bakidir (ölmez, ebedidir)" buyurdu ve sonra; "Muhammed (aleyhisselam) resuldür. O'ndan önce de resuller gelmiştir. O da ölecektir. Vefat ederse veya öldürülürse, dininizden, döner misiniz? Dininden çıkan olursa, Allahü teâlâya zarar vermez. Kendine zarar verir. Dininden dönmeyenlere, Allahü teâlâ sevablar verir" mealindeki Al-i İmran suresinin 144. ayet-i kerimesini okudu.

Eshab-ı kirama nasihat edip, ortalığı düzene koydu. Böylece hepsi Resulullah'ın vefat etmiş olduğuna inandı. Hüzün ve keder, Eshab-ı kiramın yüreğine bir zehirli hançer gibi saplandı. Gözler ağlar, gözyaşları çağlar, hasret ateşi herkesin ciğerini dağlar idi.
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "


Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez



Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i
:cici:

uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL

'''' Yaban Gulu ''''

Kullanıcı avatarı
cicek
Rep Gücü
Rep Gücü
Mesajlar: 1123
Kayıt: 15 Eyl 2008, 19:06
Konum: ( N L )
İletişim:

Re: Hz. Peygamber (S.A.V.) Hayatından Kısa Notlar

Mesaj gönderen cicek » 19 Eyl 2008, 16:20

Peygamberimizin vefatından hemen sonra, Eshab-ı kiram ilk olarak, bütün işleri idare etmesi için hazret-i Ebu Bekir'i, halif seçtiler. Ona bi'at edip, tabi oldular ve emrine göre işleri görmeye başladılar.

Resul-i ekrem efendimiz, hicretin on birinci yılında (miladi 632) Rebi'ül-evvel-ayının 12'sinde Pazartesi günü öğleden evvel ahırete irtihal eyledi. O anda Kameri seneye göre 63, Şemsi seneye göre de 61 yaşında bulunuyordu.

Peygamber efendimizi, hazret-i Ali, hazret-i Abbas, hazret-i Fadl bin Abbas, hazret-i Kusem bin Abbas, hazret-i Üsame bin Zeyd, hazret-i Salih yıkadılar.

Yıkama esnasında mübarek vücudundan öyle bir misk kokusu yayıldı ki, şimdiye kadar hiç kimse öyle bir koku koklamamıştı. Sonra kefenlediler.

Bir sedir üzerinde taşınıp, mescide getirildi. Daha önce sevgili Peygamberimizin haber verdiği şekilde, herkes mescidden dışarı çıktı.

Melekler, bölük bölük gelip namazını kıldalar.

Meleklerin kılması bitince, sahibi görünmeye bir ses; "Giriniz! Peygamberinizin namazını kılınız!" diyordu. Bunun üzerine Eshab-ı kiram içeri girdi. İmamsız olarak sevgili Peygamberimizin namazını kıldılar. Çarşamba günü akşamına kadar ancak bitirebildiler.

Dedi ki: "Resulullah'ın mübarek yüzünü en son gören benim. Mübarek dudakları kıpırdıyordu. Üzerine eğilip kulak verdim; "Ya Rabbi! Ümmetim!.. Ya Rabbi! Ümmetim!..." diye yalvarıyordu.Sevgili Peygamberimiz, ahırete irtihal ettiği gün, Abdullah bin Zeyd hazretleri; "Ya Rabbi! Ben bu gözü, habibinin mübarek nurlu yüzüne bakmak için isterdim. O görünmez olunca, artık ne yapayım! Ya Rabbi! Gözümü al!" diye dua etti ve göremez oldu.

Ya Resulallah! Senin kapındaki kölenin,
Ayaklarına değen toprağı öpmeyenin,
Ve bu seadet için can feda etmeyenin,
Sana sevgisi yoktur; inanmam, sözü yalan.
Senin kölen mührünü vurmayanlar alnına,
Sevgi gerdanlığını takmayanlar boynuna;
Hedef olmayan eşsiz nazarının okuna,
Seviyorum demesin; eğer severse insan.
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "


Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez



Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i
:cici:

uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL

'''' Yaban Gulu ''''

Kullanıcı avatarı
cicek
Rep Gücü
Rep Gücü
Mesajlar: 1123
Kayıt: 15 Eyl 2008, 19:06
Konum: ( N L )
İletişim:

Re: Hz. Peygamber (S.A.V.) Hayatından Kısa Notlar

Mesaj gönderen cicek » 19 Eyl 2008, 16:20

Hazret-i Ali anlatır: Resul aleyhisselam, ağırlaştığı zaman "Ey Ali! Bana, bir kürek kemiği getir de, benden sonra, ümmetimi doğru yoldan şaşırtmayacak şeyi, ona yazdırayım." buyurdu.

Resul aleyhisselamın başı, kollarımın arasında bulunuyordu. Gidip gelinceye kadar kendisini gayb etmekten korktuğum için "Ben, buyuracaklarını, ezberimde tutarım!" dedim.

"Namaz kılmağa, zekat vermeğe devam etmenizi, ellerinizdeki kölelerin haklarını gözetmenizi tavsiye ederim!" buyurdu.

"Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resulüh" diyerek şehadette bulunmayı da, emretti.

"Bu iki gerçeğe şehadette bulunana, Cehennem ateşi haram olur." buyurdu.
Peygamberimiz, ziyaretine gelen Hz. Osman'ı görünce, ona "Yakınıma gel!" buyurdu. Hz. Osman, yaklaşıp Peygamberimizin üzerine eğildi.

Peygamberimiz, ona, gizilice bir şey söyledi. Hz. Osman, başını kaldırınca, Peygamberimiz "Sana söylediğim şeyi anladın mı?" diye sordu.

Hz. Osman "Evet!" dedi. Peygamberimiz "Yakınıma gel!" buyurdu. Hz. Osman, Peygamberimizin üzerine tekrar eğildi.

Peygamberimiz, yine, ona gizlice bir şey söyledi. Hz. Osman, başını kaldırınca, Peygamberimiz "Sana söylediğim şeyi anladın mı?" diye sordu.
Hz. Osman "Evet! Onu, kulağım işitti, kalbim de, ezberledi." dedi. Bunun üzerine, Peygamberimiz, ona "Haydi git!" buyurdu. Peygamberimizin, halifeliği sırasında başına gelecekleri ve bunlara sabretmesini bildirdiği rivayet edilmiştir.

Peygamberimiz, rahatsızlığı ağırlaştığı sırada, Abdurrahman bin Ebu Bekir'e "Bana, kalem kağıt getir de, Ebu Bekir için bir yazı yazayım ki, onun üzerinde anlaşmazlığa düşülmesin!" buyurdu.

Abdurrahman, kalem kağıt getirmeğe gitmek için kalkınca, "Otur! Ebu Bekir üzerinde anlaşmazlığa düşülmesine, Allah da, Mü'minler de, razı olmaz!" buyurdu.

Sonra, Hz. Aişe'ye "Bana, baban Ebu Bekir'i ve senin kardeşini çağır, bir yazı yazayım. Çünkü, ben, bir heveslinin, hevselenip "Ben, bu işe, herkesten önce gelirim!" demesinden korkuyorum. Oysa ki, Allah da, Mü'minler de, Ebu Bekir'den başkasına razı olmaz!" buyurdu.
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "


Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez



Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i
:cici:

uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL

'''' Yaban Gulu ''''

Kullanıcı avatarı
cicek
Rep Gücü
Rep Gücü
Mesajlar: 1123
Kayıt: 15 Eyl 2008, 19:06
Konum: ( N L )
İletişim:

Re: Hz. Peygamber (S.A.V.) Hayatından Kısa Notlar

Mesaj gönderen cicek » 19 Eyl 2008, 16:20

Peygamber efendimiz baygınlık derecesine gelen hastalığında ayıldıkça şu nasihatları tekrarlıyorlardı:

"Aman! Aman! Ellerinizdeki kölelerinize iyi davranınız!Onların sırtlarına, elbise giydiriniz! Karınlarını, doyurunuz! Onlara, yumuşak söz söyleyiniz! Namaza! Namaza devam ediniz! Ellerinizdeki köleleriniz hakkında da, Allah'dan korkunuz!" buyurmaktan son nefesinde bile "Namaza! Namaza! Ellerinizdeki kölelerinize..." diye tavsiyede bulunmaktan geri durmamakta idi.

Peygamberimizin en son sözü "Kadınlarınız ve ellerinizdeki köleleriniz hakkında Allah'dan korkunuz!" buyruğu idi.

Rebiül'evvel ayının on ikinci veya on üçüncü Pazartesi günü kaba kuşluk vakti idi. Güneş, zevale doğru yaklaşıyor Peygamberimiz, son dakikalarını yaşıyordu.

Peygamberimizin başı, Hz. Aişe'nin göksüne yaslı bulunuyor. Hz. Aişe "Ey insanların Rabbı! Hastalığı, gider, kaldır! Gerçek Tabib Sensin! Gerçek şifa verici Sensin!" diyerek şifa diliyor.

Peygamberimiz ise "Hayır! Ben, Allah'dan, Refik-ı ala zümresine katılmayı Cebrail, Mikail ve İsrafil ile birlikte olmayı dilerim!

Ey Allahım! Beni, Refik-ı ala zümresine kavuştur!

Ey Allahım! Bana, rahmetini ihsan et! Beni, Refik-ı ala zümresine kavuştur!" diyerek duaya devam ediyordu.

Resul aleyhisselamın özlediği Refik-ı ala, en yüksek makamlarda bulunan Peygamberler Allahın, kendilerine nimetler verdiği Peygamberler, Sıddiklar, Şehidler ve Salihler zümresi idi ki, bunlar, ne güzel arkadaştırlar.

Hz. Aişe buyurdu: Resul aleyhisselamdan, sıhhatta iken bir çok defalar "Hiçbir Peygamberin ruhu, Cennetteki durağını görmedikçe, alınmaz! Sonra, durağına gitmesi, arzusuna bırakılır." buyurmuştu.

Kendisi, hastalanıp ruhu alınmak zamanı gelince, başı, benim dizimde bulunduğu halde, üzerine, bir baygınlık geldi.

Sonra, ayılınca, gözü, açılıp evinin tavanına doğru dikildi ve "Allahım! Beni, Refik-ı ala zümresine kat!" diye dua etti.

Ben, o zaman "Resulullah, bizi tercih etmiyor! dedim.

Anladım ki: Resulullahın bu temennisi, vaktiyle, sıhhatlı zamanında, bize söyleyip durduğu bir haberin kendisinde gerçekleşmesidir.
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "


Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez



Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i
:cici:

uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL

'''' Yaban Gulu ''''

Cevapla

“Dini Konular / Dini Hikayeler” sayfasına dön

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 32 misafir