Dünya Savaşı'nda Irak'ın İngilizler Tarafından İşgali
Gönderilme zamanı: 24 Şub 2010, 13:59
Dünya Savaşı'nda Irak'ın İngilizler Tarafından İşgali
Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı'na resmen girmeden evvel İngilizlerin Basra Körfezi'nden Irak'ı istilâ için Hindistan'da hazırlık yaptıkları yolunda istihbarat alınmaktaydı. 1914 Ekim ayında, Basra körfezindeki Abadan petrol tesislerini korumak için Bombay'daki 6. İngiliz Fırkası'nın 16. Piyade Livası vazifelendirilmişti. Yavuz ve Midilli gemilerinin Sivastopol ve Odesa'yı bombalamasıyla meydana gelen durumdan sonra İngiltere 1914 Kasım ayında Osmanlı Devleti'ne harp ilan ederek zikrolunan birliklerine hareket emri verip Şattülarap ağzındaki Fav mevkiini işgal etti.
Irak ve Havalisi Kumandanı Cavit Paşa, Bağdad'tan iki taburu ve Bedre'den de bir taburu Basra'ya sevkederek, İngiliz gambotlarının Şattülarap nehrinden ilerlemelerini engellemek için Basra'nın güneydoğusunda bir set yaptırmıştı. İngilizler 14-15 Kasım 1914 tarihleri arasında Seyhan civarındaki Osmanlı mevzilerine taarruz ederek burayı işgal ettiler. Bunun üzerine Basra'yı müdafaa imkanı kalmadığını anlayan Osmanlı kuvvetleri 19-20 Kasım'da Basra şehrini boşaltarak geri çekilmek zorunda kaldılar. Şehrin ileri gelenlerinden bazılarının Basra'nın Türklertarafından boşaltıldığını haber vererek İngilizleri işgal için şehre davet etmeleri üzerine Basra, İngiliz birliklerince işgal olunmuştur.
Basra'dan çekilen Osmanlı kuvvetlerinin bir kısmı Sevkul suyu istikametinden Fırat vadisine diğer bir kısmı Şattülarap üzerinden Kurna'ya doğru çekildiler. Bu üzücü durum İstanbul'da büyük bir teessür uyandırmış, Irak ve havalisi Kumandanı Cavit Paşa Irak askerlerinin cesaret ve metanet göstermediklerinden şikayetle ısrarla Türk askeritalep etti. Hem bu isteğin yerine getirilmesi hem de Basra'nın geri alınmasına hazırlık teşkili gayesiyle İstanbul'dan iki piyade, iki makinalı tüfek bölüğü ile Halepcivarındaki 12. Kolordunun 35. Fırkası'ndan bir alay piyade ve bir makinalı tüfek bölüğünün Irak cephesine sevki emrolunmuştu.
Erkân-ı Harbiye Reisi Enver Paşa,Irak'ta yerli halktan oluşturulacak mücahitlerle İngiliz işgaline karşı mücadele etmek düşüncesiyle Arabistan'da bulunan İbn Suudve İbnürreşîd'e memurlar ve hediyeler gönderdi. Basra Mebusu Talib Bey'i de bu işe memur tayin etti. Fakat gelişmeler Enver Paşa'nın planladığı gibi olmamış, İngilizler9 Aralık 1914'de Korna'yı da işgal etmişler ve burada bulunan 38. Fırka Kumandanı Albay Suphi Beyile 45 subay ve 989 er esir düşmüştü. Bunun üzerine Dâhiliye Vekaleti'nde aşiret ve muhacir işleriyle meşgul Kurmay Binbaşı Süleyman Askerî Bey Irak'a gönderildi. Süleyman Askerî Bey de Enver Paşa gibi İngiliz kuvvetlerine karşı aşiret ve mücahitlerden müteşekkil birliklerle karşı koyabileceği fikrindeydi. Bu arada İngilizler Irak'taki 6. İngiliz Fırkası'nın gücünü az bulduklarından Mısır'dan 12. İngiliz Fırkası'nı da Irak'a sevketmişlerdi.Cavit Paşa, Korna'nın İngilizlerin eline geçmesine yolaçan savaş hakkındaki raporunda aşiret neferlerinin kaçmaları, Arap askerlerinin silahlarını terketmeleri ve Türk askerlerinin azlığı sebebiyle savaşı kaybettiklerini ve iki taburla Şatra-Ammare hattına çekildiğini beyan etmektedir.
Ocak 1915 tarihinde Süleyman Askerî Bey, yarbaylığa terfien Cavit Paşa'nın yerine Irak ve havalisi Kumandanlığı'na tayin olundu. Süleyman Askerî Bey Zübeyr Muharebesi'nde (20 Ocak 1915) ayağından yaralandığı halde kumandayı terketmedi. Fakat her ihtimale karşı Askerî Bey yerine 1. Kuvve-i Seferiye Kumandanı Yarbay Kâzım Karabekir'in acele Bağdad'a gitmesi emrolunmuştu. Askerî Bey İngilizlerin her halûkârda Basra'dan atılabileceğine inanarak hazırlıklarını hızlandırdı. 12-14 Nisan 1915 tarihinde Suaybe Bercisiyye ormanlığıetrafında meydana gelen çarpışmalarda İngilizlerin üstünlük sağlamaları üzerine intihar etmiş, yerine Albay Nureddin Beytayin edilmişti. Bu harekattan sonra Ammareve Nasıriyyedüşmüş, böylece İngilizlere Bağdad yolu da açılmıştı.
Eylül 1915'de Bağdad vilâyetinin kaza merkezlerinden ve büyük bir askerî ehemmiyete sahip olan Kutu'l-Ammare'nin, başında General Townshend'in bulunduğu İngiliz birliğitarafından düşürülmesi Bağdad'ı büyük bir tehlike ile karşı karşıya bırakmıştı.
Kutu'l-Ammare'nin İngiliz kuvvetlerinin eline düşmesinden sonra General Townshend, Bağdad'a doğru yürüyüşe geçti ise de Selmanpak'da Türk kuvvetlerince karşılanarak (22-23 Kasım 1915) büyük bir bozguna uğratılmış, kuvvetlerinin üçtebirini kaybetmiş bir halde Kutu'l-Ammare'ye geri çekilmek zorunda kalmıştı. İngiliz birliklerini kurtarmak için bir İngiliz kolordusunun Basra'dan kuzeye doğru gönderildiğini haber alan Enver Paşa Çanakkale'deki İngilizlerin çekilmesinden istifade ederek buradaki 2.ve 6.Piyade fırkaları'yla Müstakil Süvari Livası'ndan oluşmak üzere 13. Kolordu teşkili ile bir kısım birliklerin Bağdad'a sevki ve Mareşal Von der Goltz Paşa'nın 6. Ordu Kumandanı sıfatıyla Bağdad'ta işe başlamasını emretmişti. Bununla beraber 18. Kolordu'nun da hemen Hasankale'den Bağdad'a sevkedilmesi ve 9. Kolordu Kumandanı Vekili Miralay Ali İhsan Bey'in 13. Kolordu Kumandanı tayin olunarak acilen Bağdad'a hareket etmesi tebliğ edildi.
Kutu'l-Ammare'ye kapanmış bulunan İngiliz işgal kuvvetleri, Von der Goltz Paşa'nın idaresi ve Ali İhsan Bey'in kısa zaman zarfında düzensiz bulunan Osmanlı birliklerini disipline ederek ortaya koyduğu taktik neticesinde çok az zayiatla perişan edildi. 7 Mart 1916'da başlayan çarpışmalar Sabis mevkiinde yoğunlaşmış, sadece İngilizler bu mevkide o gün 1000 ölü bırakmışlardı. Harekat üç gün devam etti. Üstün idare ve disiplin anlayışı ile hareket etmenin sonucu zafer kazanılmış, İngilizler binlerce ölü ve yaralının yanında önemli miktarda silah ve mühimmatlarını terk ederek doğuya doğru çekilmişlerdi. Bu savaşta Türk kuvvetlerinin zayiatı 268 şehit ve 962 yaralı olarak tesbit edilmişti.
Martta Zemzir Muharebesi'nde Sabis zaferinin tesiri ve çoşkusu hemen kendini göstermiş, İngiliz kuvvetleri ellerinde bulundurdukları tepeleri terk ederek geri dönmüşlerdi. Zemzir yenilgisi İngilizlerin iyice zayıflamasına sebep olmuş, alınan tedbirler neticesi Kutu'l-Ammare'de kapalı bulunan İngiliz kuvvetleri açlığa maruz kalmış, uçakla erzak temini yoluna gitmişlerse de erzaklar Türklerin eline geçmişti. Bunun üzerine ihtiyaçlarını Dicle nehri üzerinden gemiyle tedarik etmeyi denedilerse de içerisinde 5000 Askeri iki ay besleyecek miktarda erzak bulunan gemi, Türk askerleri tarafından ele geçirilmişti. Townshend, erzak yetiştirme operasyonunun fayda vermediğini görünce 25 Nisan 1916 günü 6. Ordu Kumandanlığı'na teslim şartlarını müzakere etmeyi teklif etti. 26 Nisanda başlayan müzakereler neticesi 29 Nisanda 5 general, 481 zabit ve 13100 den ibaret olan İngiliz kuvvetleri kayıtsız şartsız teslim olmayı kabul ettiler.
İngiliz kuvvetlerinin teslimi ile bölgede Türkler lehine kurulan dengeden fazla istifade edilemedi. Yaz sıcaklarının başlamasından dolayı İngilizlerin yeni kuvvetler temin etseler bile uzun müddet harekete geçemeyecekleri fikrinden yola çıkılarak Enver Paşa'nın emri ile 13.Kolordu'nun 6. FırkasıBağdad'dan İran sınırına sevk olunduğu gibi bununla iktifa edilmeyerek Dicleboyunda yalnız 18. Kolordu'nun 51. ve 52. fırkaları ile 35. ve 45. fırkaları bırakılarak 13. Kolordu'nun 2. Piyade fırkası ve Müstakil Süvari LivasıKutu'l-Ammare cebhesinden İran'a gönderilmişti. Mühim miktarda kuvvetin İran'a sevkedilmesine gerekçe olarak İngilizlere yardım maksadıyla İran'dan Hanikin'e doğru ilerleyen Rus Baratof Kolordusu'nun durdurulması gösterilmiş, böylece bölge Osmanlı güçlerinden arındırılmış, önemli geçitler ve kavşak noktalarının kontrolu zayıflamıştı. İngilizler bölgede doğan bu boşluğu iyi değerlendirerek Basra'da beklettikleri Hindistan kuvvetleriyle ileri safta bulunan birliklerini takviye ettikleri gibi daha çetin şartlar için erzak ve mühimmat tedarikine başladılar ve çok geçmeden Bağdad11 Mart 1917 tarihinde İngiliz kuvvetleri tarafından hiçbir mukavemetle karşılaşmadan işgal edildi.
Bağdad'ın kolaylıkla işgal olunması İngilizlere moral kazandırmış, bir yıl önce uğradıkları felaketin üzerlerinde bıraktığı tesiri bertaraf ederek Irak'taki dengeyi lehlerine döndürmeyi başarmışlar ve daha ileri giderek 7 Mayıs 1918'de Kerkük'ü de rahatlıkla ele geçirmişlerdi. Bütün bu hadiseler üzerine İttihat ve Terakki Hükûmeti Ekim 1918 tarihinde istifa etti. Talat, Enverve Cemal Paşalar ülkeyi terketmek zorunda kaldılar. İttihat ve Terakki Komitesi'nden yönetimi devralan Yaver-i Ekrem Ferik Ahmet İzzet Paşa, sadrâzam sıfatıyla başkumandanlık ve Erkân-ı Harbiye riyasetinide uhdesine aldı (14 Ekim 1918) ve hükûmet ilk iş olarak mütareke yapmaya teşebbüs etti. Kutu'l-Ammare'de muhasara edilmesinden dolayı teslim olmayı kabul eden ve Büyükada'ya getirilen General Townshend'in aracılığıyla İngiltere'ye müracaat edilerek Limni adasının Mondros Limanında bulunan Agamennonismindeki İngiliz zırhlısında mütareke şartları görüşüldü. Müzakerelerde İngiltere'yi Akdeniz Başkomutanı Visamiral Arthur Calthorpeve Osmanlı Devleti'ni Bahriye Nazırı Rauf, Hâricîye Müsteşarı Reşat Hikmetve Erkân-ı Harp Kaymakamı Sadullahbeyler temsil etmişti. 30 Ekim 1918 tarihinde imza olunarak onaylanan Mondros Mütarekesi, 25 maddeden meydana gelmektedir.
Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı'na resmen girmeden evvel İngilizlerin Basra Körfezi'nden Irak'ı istilâ için Hindistan'da hazırlık yaptıkları yolunda istihbarat alınmaktaydı. 1914 Ekim ayında, Basra körfezindeki Abadan petrol tesislerini korumak için Bombay'daki 6. İngiliz Fırkası'nın 16. Piyade Livası vazifelendirilmişti. Yavuz ve Midilli gemilerinin Sivastopol ve Odesa'yı bombalamasıyla meydana gelen durumdan sonra İngiltere 1914 Kasım ayında Osmanlı Devleti'ne harp ilan ederek zikrolunan birliklerine hareket emri verip Şattülarap ağzındaki Fav mevkiini işgal etti.
Irak ve Havalisi Kumandanı Cavit Paşa, Bağdad'tan iki taburu ve Bedre'den de bir taburu Basra'ya sevkederek, İngiliz gambotlarının Şattülarap nehrinden ilerlemelerini engellemek için Basra'nın güneydoğusunda bir set yaptırmıştı. İngilizler 14-15 Kasım 1914 tarihleri arasında Seyhan civarındaki Osmanlı mevzilerine taarruz ederek burayı işgal ettiler. Bunun üzerine Basra'yı müdafaa imkanı kalmadığını anlayan Osmanlı kuvvetleri 19-20 Kasım'da Basra şehrini boşaltarak geri çekilmek zorunda kaldılar. Şehrin ileri gelenlerinden bazılarının Basra'nın Türklertarafından boşaltıldığını haber vererek İngilizleri işgal için şehre davet etmeleri üzerine Basra, İngiliz birliklerince işgal olunmuştur.
Basra'dan çekilen Osmanlı kuvvetlerinin bir kısmı Sevkul suyu istikametinden Fırat vadisine diğer bir kısmı Şattülarap üzerinden Kurna'ya doğru çekildiler. Bu üzücü durum İstanbul'da büyük bir teessür uyandırmış, Irak ve havalisi Kumandanı Cavit Paşa Irak askerlerinin cesaret ve metanet göstermediklerinden şikayetle ısrarla Türk askeritalep etti. Hem bu isteğin yerine getirilmesi hem de Basra'nın geri alınmasına hazırlık teşkili gayesiyle İstanbul'dan iki piyade, iki makinalı tüfek bölüğü ile Halepcivarındaki 12. Kolordunun 35. Fırkası'ndan bir alay piyade ve bir makinalı tüfek bölüğünün Irak cephesine sevki emrolunmuştu.
Erkân-ı Harbiye Reisi Enver Paşa,Irak'ta yerli halktan oluşturulacak mücahitlerle İngiliz işgaline karşı mücadele etmek düşüncesiyle Arabistan'da bulunan İbn Suudve İbnürreşîd'e memurlar ve hediyeler gönderdi. Basra Mebusu Talib Bey'i de bu işe memur tayin etti. Fakat gelişmeler Enver Paşa'nın planladığı gibi olmamış, İngilizler9 Aralık 1914'de Korna'yı da işgal etmişler ve burada bulunan 38. Fırka Kumandanı Albay Suphi Beyile 45 subay ve 989 er esir düşmüştü. Bunun üzerine Dâhiliye Vekaleti'nde aşiret ve muhacir işleriyle meşgul Kurmay Binbaşı Süleyman Askerî Bey Irak'a gönderildi. Süleyman Askerî Bey de Enver Paşa gibi İngiliz kuvvetlerine karşı aşiret ve mücahitlerden müteşekkil birliklerle karşı koyabileceği fikrindeydi. Bu arada İngilizler Irak'taki 6. İngiliz Fırkası'nın gücünü az bulduklarından Mısır'dan 12. İngiliz Fırkası'nı da Irak'a sevketmişlerdi.Cavit Paşa, Korna'nın İngilizlerin eline geçmesine yolaçan savaş hakkındaki raporunda aşiret neferlerinin kaçmaları, Arap askerlerinin silahlarını terketmeleri ve Türk askerlerinin azlığı sebebiyle savaşı kaybettiklerini ve iki taburla Şatra-Ammare hattına çekildiğini beyan etmektedir.
Ocak 1915 tarihinde Süleyman Askerî Bey, yarbaylığa terfien Cavit Paşa'nın yerine Irak ve havalisi Kumandanlığı'na tayin olundu. Süleyman Askerî Bey Zübeyr Muharebesi'nde (20 Ocak 1915) ayağından yaralandığı halde kumandayı terketmedi. Fakat her ihtimale karşı Askerî Bey yerine 1. Kuvve-i Seferiye Kumandanı Yarbay Kâzım Karabekir'in acele Bağdad'a gitmesi emrolunmuştu. Askerî Bey İngilizlerin her halûkârda Basra'dan atılabileceğine inanarak hazırlıklarını hızlandırdı. 12-14 Nisan 1915 tarihinde Suaybe Bercisiyye ormanlığıetrafında meydana gelen çarpışmalarda İngilizlerin üstünlük sağlamaları üzerine intihar etmiş, yerine Albay Nureddin Beytayin edilmişti. Bu harekattan sonra Ammareve Nasıriyyedüşmüş, böylece İngilizlere Bağdad yolu da açılmıştı.
Eylül 1915'de Bağdad vilâyetinin kaza merkezlerinden ve büyük bir askerî ehemmiyete sahip olan Kutu'l-Ammare'nin, başında General Townshend'in bulunduğu İngiliz birliğitarafından düşürülmesi Bağdad'ı büyük bir tehlike ile karşı karşıya bırakmıştı.
Kutu'l-Ammare'nin İngiliz kuvvetlerinin eline düşmesinden sonra General Townshend, Bağdad'a doğru yürüyüşe geçti ise de Selmanpak'da Türk kuvvetlerince karşılanarak (22-23 Kasım 1915) büyük bir bozguna uğratılmış, kuvvetlerinin üçtebirini kaybetmiş bir halde Kutu'l-Ammare'ye geri çekilmek zorunda kalmıştı. İngiliz birliklerini kurtarmak için bir İngiliz kolordusunun Basra'dan kuzeye doğru gönderildiğini haber alan Enver Paşa Çanakkale'deki İngilizlerin çekilmesinden istifade ederek buradaki 2.ve 6.Piyade fırkaları'yla Müstakil Süvari Livası'ndan oluşmak üzere 13. Kolordu teşkili ile bir kısım birliklerin Bağdad'a sevki ve Mareşal Von der Goltz Paşa'nın 6. Ordu Kumandanı sıfatıyla Bağdad'ta işe başlamasını emretmişti. Bununla beraber 18. Kolordu'nun da hemen Hasankale'den Bağdad'a sevkedilmesi ve 9. Kolordu Kumandanı Vekili Miralay Ali İhsan Bey'in 13. Kolordu Kumandanı tayin olunarak acilen Bağdad'a hareket etmesi tebliğ edildi.
Kutu'l-Ammare'ye kapanmış bulunan İngiliz işgal kuvvetleri, Von der Goltz Paşa'nın idaresi ve Ali İhsan Bey'in kısa zaman zarfında düzensiz bulunan Osmanlı birliklerini disipline ederek ortaya koyduğu taktik neticesinde çok az zayiatla perişan edildi. 7 Mart 1916'da başlayan çarpışmalar Sabis mevkiinde yoğunlaşmış, sadece İngilizler bu mevkide o gün 1000 ölü bırakmışlardı. Harekat üç gün devam etti. Üstün idare ve disiplin anlayışı ile hareket etmenin sonucu zafer kazanılmış, İngilizler binlerce ölü ve yaralının yanında önemli miktarda silah ve mühimmatlarını terk ederek doğuya doğru çekilmişlerdi. Bu savaşta Türk kuvvetlerinin zayiatı 268 şehit ve 962 yaralı olarak tesbit edilmişti.
Martta Zemzir Muharebesi'nde Sabis zaferinin tesiri ve çoşkusu hemen kendini göstermiş, İngiliz kuvvetleri ellerinde bulundurdukları tepeleri terk ederek geri dönmüşlerdi. Zemzir yenilgisi İngilizlerin iyice zayıflamasına sebep olmuş, alınan tedbirler neticesi Kutu'l-Ammare'de kapalı bulunan İngiliz kuvvetleri açlığa maruz kalmış, uçakla erzak temini yoluna gitmişlerse de erzaklar Türklerin eline geçmişti. Bunun üzerine ihtiyaçlarını Dicle nehri üzerinden gemiyle tedarik etmeyi denedilerse de içerisinde 5000 Askeri iki ay besleyecek miktarda erzak bulunan gemi, Türk askerleri tarafından ele geçirilmişti. Townshend, erzak yetiştirme operasyonunun fayda vermediğini görünce 25 Nisan 1916 günü 6. Ordu Kumandanlığı'na teslim şartlarını müzakere etmeyi teklif etti. 26 Nisanda başlayan müzakereler neticesi 29 Nisanda 5 general, 481 zabit ve 13100 den ibaret olan İngiliz kuvvetleri kayıtsız şartsız teslim olmayı kabul ettiler.
İngiliz kuvvetlerinin teslimi ile bölgede Türkler lehine kurulan dengeden fazla istifade edilemedi. Yaz sıcaklarının başlamasından dolayı İngilizlerin yeni kuvvetler temin etseler bile uzun müddet harekete geçemeyecekleri fikrinden yola çıkılarak Enver Paşa'nın emri ile 13.Kolordu'nun 6. FırkasıBağdad'dan İran sınırına sevk olunduğu gibi bununla iktifa edilmeyerek Dicleboyunda yalnız 18. Kolordu'nun 51. ve 52. fırkaları ile 35. ve 45. fırkaları bırakılarak 13. Kolordu'nun 2. Piyade fırkası ve Müstakil Süvari LivasıKutu'l-Ammare cebhesinden İran'a gönderilmişti. Mühim miktarda kuvvetin İran'a sevkedilmesine gerekçe olarak İngilizlere yardım maksadıyla İran'dan Hanikin'e doğru ilerleyen Rus Baratof Kolordusu'nun durdurulması gösterilmiş, böylece bölge Osmanlı güçlerinden arındırılmış, önemli geçitler ve kavşak noktalarının kontrolu zayıflamıştı. İngilizler bölgede doğan bu boşluğu iyi değerlendirerek Basra'da beklettikleri Hindistan kuvvetleriyle ileri safta bulunan birliklerini takviye ettikleri gibi daha çetin şartlar için erzak ve mühimmat tedarikine başladılar ve çok geçmeden Bağdad11 Mart 1917 tarihinde İngiliz kuvvetleri tarafından hiçbir mukavemetle karşılaşmadan işgal edildi.
Bağdad'ın kolaylıkla işgal olunması İngilizlere moral kazandırmış, bir yıl önce uğradıkları felaketin üzerlerinde bıraktığı tesiri bertaraf ederek Irak'taki dengeyi lehlerine döndürmeyi başarmışlar ve daha ileri giderek 7 Mayıs 1918'de Kerkük'ü de rahatlıkla ele geçirmişlerdi. Bütün bu hadiseler üzerine İttihat ve Terakki Hükûmeti Ekim 1918 tarihinde istifa etti. Talat, Enverve Cemal Paşalar ülkeyi terketmek zorunda kaldılar. İttihat ve Terakki Komitesi'nden yönetimi devralan Yaver-i Ekrem Ferik Ahmet İzzet Paşa, sadrâzam sıfatıyla başkumandanlık ve Erkân-ı Harbiye riyasetinide uhdesine aldı (14 Ekim 1918) ve hükûmet ilk iş olarak mütareke yapmaya teşebbüs etti. Kutu'l-Ammare'de muhasara edilmesinden dolayı teslim olmayı kabul eden ve Büyükada'ya getirilen General Townshend'in aracılığıyla İngiltere'ye müracaat edilerek Limni adasının Mondros Limanında bulunan Agamennonismindeki İngiliz zırhlısında mütareke şartları görüşüldü. Müzakerelerde İngiltere'yi Akdeniz Başkomutanı Visamiral Arthur Calthorpeve Osmanlı Devleti'ni Bahriye Nazırı Rauf, Hâricîye Müsteşarı Reşat Hikmetve Erkân-ı Harp Kaymakamı Sadullahbeyler temsil etmişti. 30 Ekim 1918 tarihinde imza olunarak onaylanan Mondros Mütarekesi, 25 maddeden meydana gelmektedir.