Gebelik Lousalık Emzirme-Doğum
Re: Gebelik Lousalık Emzirme-Doğum
BAŞARILI EMZİRMENİN 10 YOLU
Yazıda, başarılı emzirme ile ilgili 10 öneri ise şöyle sıralanıyor:
Anne sütü teşvik ilkelerini tüm sağlık personeli bilmeli.
Bu ilkeler doğrultusunda sağlık personeli eğitilmeli.
Hamileler emzirmenin yararları ve yöntemleri konusunda bilgilendirilmeli.
Annelerin, doğumu izleyen yarım saat içinde emzirmeye başlamaları sağlanmalı.
Annelere emzirme yöntemleri gösterilmeli.
Gerekli olmadıkça yeni doğanlara anne sütü dışında gıda verilmemeli.
Anne ile bebek aynı odada kalmalı.
Bebek her isteyişinde anne emzirmeli.
Emzirilen bebeklere emzik verilmemeli.
Taburcu olduktan sonra, anneler ilk 4 ay sadece anne sütü vermeye teşvik edilmmeli ve izlenmeli.
Yazıda, başarılı emzirme ile ilgili 10 öneri ise şöyle sıralanıyor:
Anne sütü teşvik ilkelerini tüm sağlık personeli bilmeli.
Bu ilkeler doğrultusunda sağlık personeli eğitilmeli.
Hamileler emzirmenin yararları ve yöntemleri konusunda bilgilendirilmeli.
Annelerin, doğumu izleyen yarım saat içinde emzirmeye başlamaları sağlanmalı.
Annelere emzirme yöntemleri gösterilmeli.
Gerekli olmadıkça yeni doğanlara anne sütü dışında gıda verilmemeli.
Anne ile bebek aynı odada kalmalı.
Bebek her isteyişinde anne emzirmeli.
Emzirilen bebeklere emzik verilmemeli.
Taburcu olduktan sonra, anneler ilk 4 ay sadece anne sütü vermeye teşvik edilmmeli ve izlenmeli.
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Re: Gebelik Lousalık Emzirme-Doğum
BEBEGI NASIL EMZIRMELI
Yeni doğan bebeklerin en çok ihtiyaç duyduğu besin anne sütüdür. İşte emzirirken dikkat edilmesi gerekenler...
Bebeğiniz doğduktan sonra ılk yarım saat içinde sütünüzün gelmesini beklemeden ve kesinlikle şekerli su vermeden mutlaka emzirmelisiniz.İlk 48 saat içinde sık emzirmek sütün yeterliliği açısından önem taşır.Çünkü sık emmeye bağlı olarak süt salgısında artış olacaktır.Bu nedenle sütünüz henüz gelmemiş bile olsa sık emzirmeye devam ediniz.
• Kolostrum adı verilen ilk süt protein bakımından oldukça zengindir ve içinde bebeği bulaşıcı hastalıklardan koruyacak bol miktarda antikor taşımaktadır.Kıvamı koyu ve sarımsı bir rengi olan kolostrum sonraki birkaç gün içinde normal anne sütüne dönüşecektir.
• Kolostrum sıvısı hamileliğinizin yedinci ayından sonra sağılabilir.Bu aylarda duş altında memenin ayla kısmına (meme başı etrafında bulunan koyu renkli kısım)baş ve işaret parmaklarıyla yapılacak kısa masajlar süt kanallarının açılmasına yardımcı olabilir.
• Bebeğinizi emzirmeden önce ellerinizi yıkayın.Yeni kaynatılmlş ılık suya batırdığınız pamukla meme başlarınızı silin.Bebeğinizi mümkün olduğu kadar dik bir pozisyonda kucağınıza alın.Meme başınızı bebeğin yanağına değdirerek onun içgüdüsel olarak memenize yönelmesini sağlayın.Bebeğinizin meme başını çevresindeki koyu renkli kısımla (ayla) birlikte ağzına almasını sağlayın.Böylece bebek bu kısma dudaklarıyla bastırdıkça meme başından süt gelir.Sadece meme ucunu emerse yeterli süt alamıyacaktır.
• Gaz sancılarını engellemek için hava yutmasını en aza indirmek gerekir.Bunun için emzirirken bebeğinizi mümkün olduğu kadar yere dik tutmaya çalışın.Gazını çıkarmak için başını omzunuza dayayıp yine dik bir pozisyonda sırtına hafif hafif vurmanız yeterli olacaktır.Bebeğiniz yuttuğu hava ile birlikte bir kısım sütü geri çıkartabilir.Bu nedenle omuzunuza önceden temiz bir peçete yada mendil koymalısınız.Bu işlem 15-20 dakika sürmelidir.
• Anne sütü ile beslenen sağlıklı bir bebeğe ilk üç ayda ayrıca su vermeye gerek yoktur.Ancak kemik ve diş gelişimi için beslenmeye D vitamini eklenmelidir.
• Bebeğinizi yan yatırmaya özen gösterin.Bu bebeğinizin çıkaracağı süt veya tükürük salgısının nefes borusuna kaçmasını engelleyecektir.
• Bebeğinizi her ağlayışında ve istediğinde emzirmelisiniz.Bu bebeğinizin hem beslenmesini hem de psikolojik olarak doyuma ulaşmasını sağlayacaktır.
• Süt üretiminin uyarılabilmesi için özellikle başlangıçta bebeğinizin her öğünde heriki memedende emmesi gerekir.Bir sonraki emzirme öğününde son emzirmede bıraktığınız meme ile başlayın.İlk günlerde emzirme süresi her göğüs için 3-5 dakika olabilir.Bebeğin emme gücünün artmasıyla birlikte bu süre 10-15 dakikaya uzayacaktır.15 dakika bir göğüs, 15 dakika diğer göğüs şeklinde 30 dakikalık bir emzirme yeterli beslenmeyi sağlar.
• Bebeğiniz emzirme sırasında genellikle uyuya kalır.Göğüs değiştirme sırasında hafif uyarılarla uyandırılarak diğer göğüsü de emmesi sağlanabilir.
• Göğüs temizliği ve bakımı için kaynatılmış ılık suyla ıslatılmış pamukla silmek yeterli olacaktır.Emzirmeden sonra meme başlarınızı dikkatle kurulayın ve sütyeninizin içine temiz bir bez yada göğüs pedi koyarak kuru kalmalarını sağlayın.Sızan sütle nemlenir nemlenmez bezi değiştirin.Emzirmenin sonunda göğüs ucu sıkılarak çıkan sütün meme başı veya etrafına sürülerek bırakılması göğsün yumuşak kalmasına yardımcı olur.
• Hamilelik döneminde olduğu gibi emzirme döneminde de doktorunuza danışmadan ilaç kullanmamaya özen gösterin
Yeni doğan bebeklerin en çok ihtiyaç duyduğu besin anne sütüdür. İşte emzirirken dikkat edilmesi gerekenler...
Bebeğiniz doğduktan sonra ılk yarım saat içinde sütünüzün gelmesini beklemeden ve kesinlikle şekerli su vermeden mutlaka emzirmelisiniz.İlk 48 saat içinde sık emzirmek sütün yeterliliği açısından önem taşır.Çünkü sık emmeye bağlı olarak süt salgısında artış olacaktır.Bu nedenle sütünüz henüz gelmemiş bile olsa sık emzirmeye devam ediniz.
• Kolostrum adı verilen ilk süt protein bakımından oldukça zengindir ve içinde bebeği bulaşıcı hastalıklardan koruyacak bol miktarda antikor taşımaktadır.Kıvamı koyu ve sarımsı bir rengi olan kolostrum sonraki birkaç gün içinde normal anne sütüne dönüşecektir.
• Kolostrum sıvısı hamileliğinizin yedinci ayından sonra sağılabilir.Bu aylarda duş altında memenin ayla kısmına (meme başı etrafında bulunan koyu renkli kısım)baş ve işaret parmaklarıyla yapılacak kısa masajlar süt kanallarının açılmasına yardımcı olabilir.
• Bebeğinizi emzirmeden önce ellerinizi yıkayın.Yeni kaynatılmlş ılık suya batırdığınız pamukla meme başlarınızı silin.Bebeğinizi mümkün olduğu kadar dik bir pozisyonda kucağınıza alın.Meme başınızı bebeğin yanağına değdirerek onun içgüdüsel olarak memenize yönelmesini sağlayın.Bebeğinizin meme başını çevresindeki koyu renkli kısımla (ayla) birlikte ağzına almasını sağlayın.Böylece bebek bu kısma dudaklarıyla bastırdıkça meme başından süt gelir.Sadece meme ucunu emerse yeterli süt alamıyacaktır.
• Gaz sancılarını engellemek için hava yutmasını en aza indirmek gerekir.Bunun için emzirirken bebeğinizi mümkün olduğu kadar yere dik tutmaya çalışın.Gazını çıkarmak için başını omzunuza dayayıp yine dik bir pozisyonda sırtına hafif hafif vurmanız yeterli olacaktır.Bebeğiniz yuttuğu hava ile birlikte bir kısım sütü geri çıkartabilir.Bu nedenle omuzunuza önceden temiz bir peçete yada mendil koymalısınız.Bu işlem 15-20 dakika sürmelidir.
• Anne sütü ile beslenen sağlıklı bir bebeğe ilk üç ayda ayrıca su vermeye gerek yoktur.Ancak kemik ve diş gelişimi için beslenmeye D vitamini eklenmelidir.
• Bebeğinizi yan yatırmaya özen gösterin.Bu bebeğinizin çıkaracağı süt veya tükürük salgısının nefes borusuna kaçmasını engelleyecektir.
• Bebeğinizi her ağlayışında ve istediğinde emzirmelisiniz.Bu bebeğinizin hem beslenmesini hem de psikolojik olarak doyuma ulaşmasını sağlayacaktır.
• Süt üretiminin uyarılabilmesi için özellikle başlangıçta bebeğinizin her öğünde heriki memedende emmesi gerekir.Bir sonraki emzirme öğününde son emzirmede bıraktığınız meme ile başlayın.İlk günlerde emzirme süresi her göğüs için 3-5 dakika olabilir.Bebeğin emme gücünün artmasıyla birlikte bu süre 10-15 dakikaya uzayacaktır.15 dakika bir göğüs, 15 dakika diğer göğüs şeklinde 30 dakikalık bir emzirme yeterli beslenmeyi sağlar.
• Bebeğiniz emzirme sırasında genellikle uyuya kalır.Göğüs değiştirme sırasında hafif uyarılarla uyandırılarak diğer göğüsü de emmesi sağlanabilir.
• Göğüs temizliği ve bakımı için kaynatılmış ılık suyla ıslatılmış pamukla silmek yeterli olacaktır.Emzirmeden sonra meme başlarınızı dikkatle kurulayın ve sütyeninizin içine temiz bir bez yada göğüs pedi koyarak kuru kalmalarını sağlayın.Sızan sütle nemlenir nemlenmez bezi değiştirin.Emzirmenin sonunda göğüs ucu sıkılarak çıkan sütün meme başı veya etrafına sürülerek bırakılması göğsün yumuşak kalmasına yardımcı olur.
• Hamilelik döneminde olduğu gibi emzirme döneminde de doktorunuza danışmadan ilaç kullanmamaya özen gösterin
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Re: Gebelik Lousalık Emzirme-Doğum
Doğuştan Olan Anomaliler ve Doğum Oncesi Tanı Yöntemleri
Doğuştan meydana gelen engeller iki şekilde oluşmaktadır. Bunlardan birincisi; Anne veya babada hastalık oluşturacak genetik yapıda bir olumsuzluk söz konusudur. Genlerde mevcut olan bu durum anne ve babadaki kromozomlar aracılığıyla bebeğe geçmekte ve bebeğin engelli doğmasına sebep olmaktadır. Bu tür engeller, o çiftin her gebeliğinde ortaya çıkabileceği gibi, hiç çıkmama ihtimali de vardır. Kendiliğinden meydana gelen sık düşükler veya ailede daha önce meydana gelmiş engelli bebek mevcudiyeti, bu ihtimalin düşünülmesini ve genetik araştırmanın yapılmasını gerektirmektedir.
Tüm gebelikler içerisinde engelli bebek doğma riski %1-2 civarındadır. Akraba evliliklerinde bu tür hastalıkların ortaya çıkması için uygun bir ortam oluşturduğundan risk oranının arttığı görülmektedir. Çünkü bu hastalıkların genel toplum içinde farklı ailelerden gelen kadın ve erkeklerde görülme oranı çok düşüktür. Ancak akrabalar arasında görülme oranı ise çok daha yüksektir. Bunun sonucunda hem anne hem de babada aynı hastalıklı gen bulunacağından, şifrelenme (kromozom) yoluyla bebeğe aktarılması sağlanacak ve bebeğin engelli doğmasına sebep olacaktır.
Özellikle "birinci derece akraba" evliliğinden kaçınılması, akraba evliliği yapmış olanlar ise mutlaka genetik araştırmalarını yaptırmaları gerekir.
Diğer bir durum ise anne ve babada genetik hastalık yaratacak herhangi bir etken mevcut değilken, sadece o gebelikte bebeğin kromozomlarında bozukluk yaratan faktörlerin mevcudiyeti rol oynamaktadır.
Bunun haricinde, gebeliğin ilk üç ayında; gebeliğe zararlı olduğu belirlenmiş ilaçların alınması, röntgen ışınlarına maruz kalınması, özellikle gebeliğin ilk üç ayında mikrobik hastalıklardan kızamıkçık, sitomegolovirüs, frengi, kabakulak, suçiçeği, grip, toksoplazma gibi bazı hastalıkların geçirilmesi sonucu genlerde bozukluk oluşarak anne karnındaki bebeklerin engelli olmasına sebep olabilir.
Doğuştan engellerin bazılarında ise yukarıda belirtilen etkenlerin hiçbirisi bulunmayabilir. Gebeliğin ilk üç ayı içerisinde meydana gelen düşüklerin incelenmesinde, bu bebeklerin yaşama şansı olmayacak kadar ciddi genetik bir engele sahip oldukları ortaya çıkmıştır.
Down Sendromu
Down Sendromu, insanın en küçük yapıtaşı olan kromozomların sayısının farklı olmasından ileri gelen bir sorundur. Sağlıklı her insanın hücrelerinde toplam 46 tane kromozom mevcuttur. Bu kromozomlar; kadında 46 tane "X", erkekte ise 45 tane"X" ve 1 tane de "Y" kromozomu olarak bulunmaktadır. İnsan hücrelerinde bulunan toplam 46 tane kromozom, bilimsel anlamda 1 den 46 ya kadar numaralandırılmıştır. Down Sendromunda ise 21 numaralı kromozoma ilave olarak 1 kromozom daha bulunmaktadır. Bu kişilerde 2 tane 21 kromozom olduğundan toplam kromozom sayısı 46 yerine 47 tane olmaktadır. Buna benzer başka isimlerle anılan 18 ve 13 üncü kromozom fazlalığı ile beraber olan farklı sendromlar da mevcuttur.
Hayatla bağdaşan ve en sık rastlanan kromozom bozukluğu olan Down Sendromunun ortaya çıkmasında annenin yaşı çok önemlidir. Canlı doğumlarda görülme sıklığı yaklaşık 1/850 dir. Bu sıklık, 20 li yaşlarda 1/1500 iken, 45 yaşında 1/28 kadar yükselmektedir. Yaklaşık % 30-35 inde ağır derecede kalp rahatsızlığı ve %15 inde de başta oniki parmak bağırsağında tıkanık ve mide barsak sistemi ile ilgili diğer engeller bulunmaktadır.
Anne rahmindeki bebekte, Down sendromu olma riski anne yaşı ile artmaktadır. Çok önceleri tarama testi yapılırken annenin yaşı gözönüne alındığında, 35 yaştan gün almış olan kadınların Down sendromlu bebek doğurma riskinin 1/270 olarak bilindiğinden, bu kadınlara anne karnındaki bebeğin bulunduğu keseden su numunesi alınarak (amniyosentez) kromozom tetkiki önerilmekteydi. Bu konuda yapılan çalışmaların başlıca amacı, mümkün olduğunca annelere az müdahale yaparak yüksek teşhis yeteneklerine sahip bir test geliştirmektir. Daha eski olan ve Üçlü Test olarak adlandırılan test ile daha güncel olan 11-14 haftaları arasında yapılan "İlk üç ay Down Sendromu" tarama testi bu amaçla kullanılan testlerdir.
11-14 ncü gebelik haftaları arasında yapılan Tarama Testi:
Bu testin Down Sendromlu bebekleri ortaya çıkarma duyarlığının % 90 civarında olduğu bildirilmektedir. Kullanılan parametrelerden biri gebeliğin 11-14 ncü haftaları arasında, bebeğin ense derisi altında bulunan sıvı birikimi ile meydana gelen ense kalınlığının ölçülmesi, kanda PAPP-A ve serbest (3-hCG değerleridir. Bu değerler; annenin yaşı hesaba katılarak bir programa girilir ve buna göre Down sendromu riski hesaplanır.
Bu testin en önemli parçası olan ense kalınlığı ölçümü 18 ve 13 ncü kromozomlardaki sayısal değişikliklerle ortaya çıkan diğer engellerin (Trizomi 18 ve 13, Turner Sendromu Kromozom yapısı: "45 XO") taranmasında da yardımcı olmaktadır. Yapılan çalışmalar bu ense kalınlığının artması ile anne rahmindeki bebeklerde doğumsal kalp hastalıkları riskinin de artmış olduğunu göstermiştir. Bu durumda çıkan test sonuçlarında, bebeğin kromozom yapısı normal saptansa bile kalp hastalıkları açısından 5 nci ayda mutlaka tetkik edilmesi önerilmektedir.
16-18 nci gebelik haftaları arasında yapılan Tarama Testi:
Üçlü test olarak bilinen bu yöntem, gebeliğin 16 ile 18 nci haftaları arasında en doğru sonuçları veren bir kan testidir. Yapılış amacı özellikle Down Sendromu diye adlandırılan problemli bebeklerin anne karnında iken saptanmasına yöneliktir. Üçlü test için anneden bir miktar kan alınması gerekir. Alınan kanda Alfa Feto Protein (AFP), human Koryonik Gonadotropin (hCG) ve Östriol (uE3) hormonları ölçülür. Gebeliğin değişik haftalarına göre bu hormonların değerlerinde farklılıklar olmaktadır. Gebelik haftasına göre özel bir hesaplama yöntemi ile "MoM" değerleri bulunur. Testin neticesini hesaplarkn annenin yaşı, ırkı, vücut ağırlığı, şeker hastalığı olup olmadığı ve sigara kullanıp kullanmadığı da dikkate alınır. Tüm bu veriler ile kandaki üç hormon değerleri bir bilgisayar programına girilerek olasılık olarak sonuç elde edilir. Örneğin 1/2300 gibi çıkan bir sonuçta, Down Sendromlu çocuk doğurma olasılığının çok düşük olduğunu gösterir. Bu sonucun 1/270 ve daha sık olarak, 1/220 veya 1/200 olarak hesaplanması, Down Sendromlu bebek doğurma riskinin yüksek olduğunu bildirir. "Üçlü tesfte yüksek risk saptanan yaklaşık 100 anne adayının doğurduğu çocuklardan ancak 1 tanesinin Down Sendromlu olduğu bildirilmektedir. "Üçlü test" yöntemi Down Sendromlu bebeklerin yaklaşık % 60-70 inin saptanmasına yardımcı olur.
Tarama Testinde Yüksek Risk Saptandığı Durumlarda Ne Yapılmaktadır ?
Bu testin sonucunun riski yüksek gösterdiği durumlarda, anne karnındaki bebeğin gerçekten Down Sendromlu olup olmadığını ortaya koymak gerekir. Bu amaçla bebeğin kromozom yapısının saptanması için bebeğin anne karnında bulunduğu kese içindeki sıvıdan örnek almak (amniyosentez) veya göbek kordonundan kan alınarak bebeğin genetik incelemesi (kromozom analizi) nin yapılması gerekmektedir. 5 nci aydan önce kolay yapılan ve gebeliğe olan riski en az olan yöntem olarak su kesesinden sıvı alınması (amniyosentez) yapılmaktadır. Amniyosentez ile elde edilen sıvıdan laboratuvarda yapılan kromozom tayini ile bebeğin normal olup olmadığı hakkında bir karar verilir.
Down Sendromu Testleri Niçin Önemli ?
İlk 3 ay Down Testi, gebeliğin 11-14ncü haftalarında, Üçlü test ise anne adayına gebeliğin16-18 nci haftalarında uygulanması gereken bir testtir. Testin bir tarama testi olduğu unutulmamalıdır. Tarama testi genel olarak kolay yapılan ve herkese uygulanabilen ve aynı zamanda ucuz bir test olmalıdır. Sonuçları ise kesin bir teşhisten ziyade, bir hastalığın ortaya çıkarılmasında kullanılan yardımcı bir yöntemdir. Kesin teşhis için her zaman daha ileri bir yönteme ihtiyaç duyulur. Üçlü testte de kesin sonuç amniyosentezle konur. Tekrar vurgulamak gerekir ki nasıl her yüksek riskli test sakat çocuk anlamına gelmiyorsa, normal sonuç alınan her test de bebeğin % 100 sağlıklı olduğunu göstermez. Bu nedenle bu teste ilaveten 18 ile 20 ci gebelik haftalarında ayrıntılı ultrasonografik inceleme ile diğer problemler aranmalıdır. Özellikle ense kalınlığı 2 mm üstünde olan bebeklerde, kromozom incelemesi normal olsa bile 18-20 nci haftalarda mutlaka detaylı ultrasonografiye ilaveten kalp yönünden incelenmesi gerekmektedir.
Ultrasonografi:
Ultrasonografik inceleme; ses dalgaları kullanılarak elde edilen görüntüleme yöntemleridir.
Anne karnındaki bebeğin durumunun değerlendirilmesi ve bebekteki engelin saptanması açısından ultrasonografi; doğum öncesi tanıda giderek artan bir değer kazanmaktadır. Gebelik döneminde uygulanan ultrasonografi, bebek yaşının hesaplanması, bebeğin yaşam fonksiyonlarının, çoğul gebeliklerin, su kesesindeki sıvı miktarının değerlendirilmesi ve bebek eşinin rahimde -bulunduğu bölgenin tayin edilmesi açısından çok önemlidir. Pek çok doğuştan engeller, anne karnındaki dönemde ultrasonografi aracılığı iletanmabilmektedir.
Anne karnındaki bebekte engelin saptanması açısından ultrasonografi duyarlılığı % 14-85 arasında değişmekte, kişiye özel yapılan incelemede % 99 dolaylarında olduğu bildirlmektedir. Seçilmiş bir engelli olabileceği düşünülen ve aile hikâyesine dayanarak uygulanan özgün ultrasonografide, anne karnındaki bebekte engelin saptanması açısından duyarlılık % 99 lara çıkabileceği bildirilmektedir.
Doğum öncesi bakım almak ve kontrollere düzenli olarak gitmek, gebelikte muhtemel anormal durumların tespiti için yapılacak en doğru seçimdir.
Gebelikte bu tür durumların tespiti için en çok başvurulan ve hiçbir yan etkisi olmayan yöntem ultrasonografidir. Yapılan ultrasonografik tetkik ile bebekteki fiziksel anormalliklerin daha gebeliğin ilk haftasından itibaren belirlenmesi sağlanır. Gebeliğin on ikinci haftasında ultrasonografi ile bebeğin ense cilt kalınlığının ölçülmesi sonucu Down sendromu olma riski hesaplanabilir.
Bebekteki kromozom bozukluğunun kesin tespiti için bebeğin eşinden (plesentadan) ya da kesenin suyundan gebeliğin 15-16ncı haftalarında örnek alınarak (amniyosentez) genetik inceleme yapılmalıdır. Bebeğin eşinden parça alma işlemi ( Koryonik Villüs Biyopsisi=CVS ), gebeliğin 10-11nci haftalarında uygulanır. Hastahanede yatmayı gerektirmeyen ağrısız ve kolay uygulanabilen bir işlemdir. Yapılan işleme bağlı olarak %2-3 oranında düşük yapma veya mikrop kapma riski vardır.
Bu işlemler sadece risk grubu; ense kalınlığı ölçümü ve / veya üçlü tarama testi sonucuna göre risk oranı yüksek olanlara, 35 yaşını geçmiş tüm gebelere, ultrasaund sonucunda şüpheli durumda olanlara, genetik hastalık taşıyıcısı olduğu bilinen ebeveynlere ve daha önce engelli (anomalili) bebek sahibi olan gebelere uygulanması gerekmektedir.
Bebek sahibi olmayı isteyen her çiftin aklının bir kenarında endişe olarak bulunan anomalili bebek sahibi olma ihtimalini; akraba evliliğinin önlenmesi, gebelikte bulaşıcı hastalıklardan, alkol, ilaç, sigara, röntgen ışınları ve diğer zararlı durumlardan kaçınmak gibi önlemlerle azaltmak mümkündür. Ancak bilinmeyen ve önlenemeyen nedenlerle ortaya çıkan engellere yönelik alınacak en etkili yöntemin uygun doğum öncesi bakım olduğu unutulmamalıdır.
Doğuştan meydana gelen engeller iki şekilde oluşmaktadır. Bunlardan birincisi; Anne veya babada hastalık oluşturacak genetik yapıda bir olumsuzluk söz konusudur. Genlerde mevcut olan bu durum anne ve babadaki kromozomlar aracılığıyla bebeğe geçmekte ve bebeğin engelli doğmasına sebep olmaktadır. Bu tür engeller, o çiftin her gebeliğinde ortaya çıkabileceği gibi, hiç çıkmama ihtimali de vardır. Kendiliğinden meydana gelen sık düşükler veya ailede daha önce meydana gelmiş engelli bebek mevcudiyeti, bu ihtimalin düşünülmesini ve genetik araştırmanın yapılmasını gerektirmektedir.
Tüm gebelikler içerisinde engelli bebek doğma riski %1-2 civarındadır. Akraba evliliklerinde bu tür hastalıkların ortaya çıkması için uygun bir ortam oluşturduğundan risk oranının arttığı görülmektedir. Çünkü bu hastalıkların genel toplum içinde farklı ailelerden gelen kadın ve erkeklerde görülme oranı çok düşüktür. Ancak akrabalar arasında görülme oranı ise çok daha yüksektir. Bunun sonucunda hem anne hem de babada aynı hastalıklı gen bulunacağından, şifrelenme (kromozom) yoluyla bebeğe aktarılması sağlanacak ve bebeğin engelli doğmasına sebep olacaktır.
Özellikle "birinci derece akraba" evliliğinden kaçınılması, akraba evliliği yapmış olanlar ise mutlaka genetik araştırmalarını yaptırmaları gerekir.
Diğer bir durum ise anne ve babada genetik hastalık yaratacak herhangi bir etken mevcut değilken, sadece o gebelikte bebeğin kromozomlarında bozukluk yaratan faktörlerin mevcudiyeti rol oynamaktadır.
Bunun haricinde, gebeliğin ilk üç ayında; gebeliğe zararlı olduğu belirlenmiş ilaçların alınması, röntgen ışınlarına maruz kalınması, özellikle gebeliğin ilk üç ayında mikrobik hastalıklardan kızamıkçık, sitomegolovirüs, frengi, kabakulak, suçiçeği, grip, toksoplazma gibi bazı hastalıkların geçirilmesi sonucu genlerde bozukluk oluşarak anne karnındaki bebeklerin engelli olmasına sebep olabilir.
Doğuştan engellerin bazılarında ise yukarıda belirtilen etkenlerin hiçbirisi bulunmayabilir. Gebeliğin ilk üç ayı içerisinde meydana gelen düşüklerin incelenmesinde, bu bebeklerin yaşama şansı olmayacak kadar ciddi genetik bir engele sahip oldukları ortaya çıkmıştır.
Down Sendromu
Down Sendromu, insanın en küçük yapıtaşı olan kromozomların sayısının farklı olmasından ileri gelen bir sorundur. Sağlıklı her insanın hücrelerinde toplam 46 tane kromozom mevcuttur. Bu kromozomlar; kadında 46 tane "X", erkekte ise 45 tane"X" ve 1 tane de "Y" kromozomu olarak bulunmaktadır. İnsan hücrelerinde bulunan toplam 46 tane kromozom, bilimsel anlamda 1 den 46 ya kadar numaralandırılmıştır. Down Sendromunda ise 21 numaralı kromozoma ilave olarak 1 kromozom daha bulunmaktadır. Bu kişilerde 2 tane 21 kromozom olduğundan toplam kromozom sayısı 46 yerine 47 tane olmaktadır. Buna benzer başka isimlerle anılan 18 ve 13 üncü kromozom fazlalığı ile beraber olan farklı sendromlar da mevcuttur.
Hayatla bağdaşan ve en sık rastlanan kromozom bozukluğu olan Down Sendromunun ortaya çıkmasında annenin yaşı çok önemlidir. Canlı doğumlarda görülme sıklığı yaklaşık 1/850 dir. Bu sıklık, 20 li yaşlarda 1/1500 iken, 45 yaşında 1/28 kadar yükselmektedir. Yaklaşık % 30-35 inde ağır derecede kalp rahatsızlığı ve %15 inde de başta oniki parmak bağırsağında tıkanık ve mide barsak sistemi ile ilgili diğer engeller bulunmaktadır.
Anne rahmindeki bebekte, Down sendromu olma riski anne yaşı ile artmaktadır. Çok önceleri tarama testi yapılırken annenin yaşı gözönüne alındığında, 35 yaştan gün almış olan kadınların Down sendromlu bebek doğurma riskinin 1/270 olarak bilindiğinden, bu kadınlara anne karnındaki bebeğin bulunduğu keseden su numunesi alınarak (amniyosentez) kromozom tetkiki önerilmekteydi. Bu konuda yapılan çalışmaların başlıca amacı, mümkün olduğunca annelere az müdahale yaparak yüksek teşhis yeteneklerine sahip bir test geliştirmektir. Daha eski olan ve Üçlü Test olarak adlandırılan test ile daha güncel olan 11-14 haftaları arasında yapılan "İlk üç ay Down Sendromu" tarama testi bu amaçla kullanılan testlerdir.
11-14 ncü gebelik haftaları arasında yapılan Tarama Testi:
Bu testin Down Sendromlu bebekleri ortaya çıkarma duyarlığının % 90 civarında olduğu bildirilmektedir. Kullanılan parametrelerden biri gebeliğin 11-14 ncü haftaları arasında, bebeğin ense derisi altında bulunan sıvı birikimi ile meydana gelen ense kalınlığının ölçülmesi, kanda PAPP-A ve serbest (3-hCG değerleridir. Bu değerler; annenin yaşı hesaba katılarak bir programa girilir ve buna göre Down sendromu riski hesaplanır.
Bu testin en önemli parçası olan ense kalınlığı ölçümü 18 ve 13 ncü kromozomlardaki sayısal değişikliklerle ortaya çıkan diğer engellerin (Trizomi 18 ve 13, Turner Sendromu Kromozom yapısı: "45 XO") taranmasında da yardımcı olmaktadır. Yapılan çalışmalar bu ense kalınlığının artması ile anne rahmindeki bebeklerde doğumsal kalp hastalıkları riskinin de artmış olduğunu göstermiştir. Bu durumda çıkan test sonuçlarında, bebeğin kromozom yapısı normal saptansa bile kalp hastalıkları açısından 5 nci ayda mutlaka tetkik edilmesi önerilmektedir.
16-18 nci gebelik haftaları arasında yapılan Tarama Testi:
Üçlü test olarak bilinen bu yöntem, gebeliğin 16 ile 18 nci haftaları arasında en doğru sonuçları veren bir kan testidir. Yapılış amacı özellikle Down Sendromu diye adlandırılan problemli bebeklerin anne karnında iken saptanmasına yöneliktir. Üçlü test için anneden bir miktar kan alınması gerekir. Alınan kanda Alfa Feto Protein (AFP), human Koryonik Gonadotropin (hCG) ve Östriol (uE3) hormonları ölçülür. Gebeliğin değişik haftalarına göre bu hormonların değerlerinde farklılıklar olmaktadır. Gebelik haftasına göre özel bir hesaplama yöntemi ile "MoM" değerleri bulunur. Testin neticesini hesaplarkn annenin yaşı, ırkı, vücut ağırlığı, şeker hastalığı olup olmadığı ve sigara kullanıp kullanmadığı da dikkate alınır. Tüm bu veriler ile kandaki üç hormon değerleri bir bilgisayar programına girilerek olasılık olarak sonuç elde edilir. Örneğin 1/2300 gibi çıkan bir sonuçta, Down Sendromlu çocuk doğurma olasılığının çok düşük olduğunu gösterir. Bu sonucun 1/270 ve daha sık olarak, 1/220 veya 1/200 olarak hesaplanması, Down Sendromlu bebek doğurma riskinin yüksek olduğunu bildirir. "Üçlü tesfte yüksek risk saptanan yaklaşık 100 anne adayının doğurduğu çocuklardan ancak 1 tanesinin Down Sendromlu olduğu bildirilmektedir. "Üçlü test" yöntemi Down Sendromlu bebeklerin yaklaşık % 60-70 inin saptanmasına yardımcı olur.
Tarama Testinde Yüksek Risk Saptandığı Durumlarda Ne Yapılmaktadır ?
Bu testin sonucunun riski yüksek gösterdiği durumlarda, anne karnındaki bebeğin gerçekten Down Sendromlu olup olmadığını ortaya koymak gerekir. Bu amaçla bebeğin kromozom yapısının saptanması için bebeğin anne karnında bulunduğu kese içindeki sıvıdan örnek almak (amniyosentez) veya göbek kordonundan kan alınarak bebeğin genetik incelemesi (kromozom analizi) nin yapılması gerekmektedir. 5 nci aydan önce kolay yapılan ve gebeliğe olan riski en az olan yöntem olarak su kesesinden sıvı alınması (amniyosentez) yapılmaktadır. Amniyosentez ile elde edilen sıvıdan laboratuvarda yapılan kromozom tayini ile bebeğin normal olup olmadığı hakkında bir karar verilir.
Down Sendromu Testleri Niçin Önemli ?
İlk 3 ay Down Testi, gebeliğin 11-14ncü haftalarında, Üçlü test ise anne adayına gebeliğin16-18 nci haftalarında uygulanması gereken bir testtir. Testin bir tarama testi olduğu unutulmamalıdır. Tarama testi genel olarak kolay yapılan ve herkese uygulanabilen ve aynı zamanda ucuz bir test olmalıdır. Sonuçları ise kesin bir teşhisten ziyade, bir hastalığın ortaya çıkarılmasında kullanılan yardımcı bir yöntemdir. Kesin teşhis için her zaman daha ileri bir yönteme ihtiyaç duyulur. Üçlü testte de kesin sonuç amniyosentezle konur. Tekrar vurgulamak gerekir ki nasıl her yüksek riskli test sakat çocuk anlamına gelmiyorsa, normal sonuç alınan her test de bebeğin % 100 sağlıklı olduğunu göstermez. Bu nedenle bu teste ilaveten 18 ile 20 ci gebelik haftalarında ayrıntılı ultrasonografik inceleme ile diğer problemler aranmalıdır. Özellikle ense kalınlığı 2 mm üstünde olan bebeklerde, kromozom incelemesi normal olsa bile 18-20 nci haftalarda mutlaka detaylı ultrasonografiye ilaveten kalp yönünden incelenmesi gerekmektedir.
Ultrasonografi:
Ultrasonografik inceleme; ses dalgaları kullanılarak elde edilen görüntüleme yöntemleridir.
Anne karnındaki bebeğin durumunun değerlendirilmesi ve bebekteki engelin saptanması açısından ultrasonografi; doğum öncesi tanıda giderek artan bir değer kazanmaktadır. Gebelik döneminde uygulanan ultrasonografi, bebek yaşının hesaplanması, bebeğin yaşam fonksiyonlarının, çoğul gebeliklerin, su kesesindeki sıvı miktarının değerlendirilmesi ve bebek eşinin rahimde -bulunduğu bölgenin tayin edilmesi açısından çok önemlidir. Pek çok doğuştan engeller, anne karnındaki dönemde ultrasonografi aracılığı iletanmabilmektedir.
Anne karnındaki bebekte engelin saptanması açısından ultrasonografi duyarlılığı % 14-85 arasında değişmekte, kişiye özel yapılan incelemede % 99 dolaylarında olduğu bildirlmektedir. Seçilmiş bir engelli olabileceği düşünülen ve aile hikâyesine dayanarak uygulanan özgün ultrasonografide, anne karnındaki bebekte engelin saptanması açısından duyarlılık % 99 lara çıkabileceği bildirilmektedir.
Doğum öncesi bakım almak ve kontrollere düzenli olarak gitmek, gebelikte muhtemel anormal durumların tespiti için yapılacak en doğru seçimdir.
Gebelikte bu tür durumların tespiti için en çok başvurulan ve hiçbir yan etkisi olmayan yöntem ultrasonografidir. Yapılan ultrasonografik tetkik ile bebekteki fiziksel anormalliklerin daha gebeliğin ilk haftasından itibaren belirlenmesi sağlanır. Gebeliğin on ikinci haftasında ultrasonografi ile bebeğin ense cilt kalınlığının ölçülmesi sonucu Down sendromu olma riski hesaplanabilir.
Bebekteki kromozom bozukluğunun kesin tespiti için bebeğin eşinden (plesentadan) ya da kesenin suyundan gebeliğin 15-16ncı haftalarında örnek alınarak (amniyosentez) genetik inceleme yapılmalıdır. Bebeğin eşinden parça alma işlemi ( Koryonik Villüs Biyopsisi=CVS ), gebeliğin 10-11nci haftalarında uygulanır. Hastahanede yatmayı gerektirmeyen ağrısız ve kolay uygulanabilen bir işlemdir. Yapılan işleme bağlı olarak %2-3 oranında düşük yapma veya mikrop kapma riski vardır.
Bu işlemler sadece risk grubu; ense kalınlığı ölçümü ve / veya üçlü tarama testi sonucuna göre risk oranı yüksek olanlara, 35 yaşını geçmiş tüm gebelere, ultrasaund sonucunda şüpheli durumda olanlara, genetik hastalık taşıyıcısı olduğu bilinen ebeveynlere ve daha önce engelli (anomalili) bebek sahibi olan gebelere uygulanması gerekmektedir.
Bebek sahibi olmayı isteyen her çiftin aklının bir kenarında endişe olarak bulunan anomalili bebek sahibi olma ihtimalini; akraba evliliğinin önlenmesi, gebelikte bulaşıcı hastalıklardan, alkol, ilaç, sigara, röntgen ışınları ve diğer zararlı durumlardan kaçınmak gibi önlemlerle azaltmak mümkündür. Ancak bilinmeyen ve önlenemeyen nedenlerle ortaya çıkan engellere yönelik alınacak en etkili yöntemin uygun doğum öncesi bakım olduğu unutulmamalıdır.
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Re: Gebelik Lousalık Emzirme-Doğum
DOGUM ICIN IHTIYAC LISTESI
Doğuma hazırsınız. Peki bebek için, kendiniz için ve hastane için gerekli şeylerin hepsi tam mı biliyor musunuz? İşte size kontrol etme fırsatı....
BEBEK İÇİN GEREKENLER:
- Bebeğinizin içinde uyuyabileceği bebek beşiği
- Yatak takımları
- Yumuşak bir battaniye
- Bebek arabası veya ana kucağı
- Varsa arabanız için bebek oturağı
- Bebeğin yıkanması için küvet
- Bebeğin banyosu için havlu, özel sabun ve şampuan
- Altını değiştirirken sereceğiniz kalınca örtü yada ince bir minder
- Bebek bezleri ve altını temizlemek için kremli mendiller, pudra
- Bebeği biberonla beslayecekseniz şişe, emzik gibi malzemeler
Bebeğiniz için gereken giysiler:
- 6-8 adet geniş yakalı fanila, 8 tulum, en az 2 hırka, 2 pijama, 3-4 çift yumuşak çorap, bebek başlığı yada şapka, bebek eldiveni, hava soğuk ise yünlü dış giysi
- Bebeğinize masaj yapmak için bebek yağları, temizleyici mendil, nemlendirici ve pudra
ANNE İÇİN GEREKENLER:
- Hijyenik kadın pedi (emici özelliği yüksek olmalı)
- 3-4 adet lohusa sutyeni; başlıca iki tür lohusa sutyeni vardır. Birinde açıldığında yalnızca meme başını ortaya çıkaran pencereler bulunur. Diğeri ise önden kopcalı olduğundan emzireceğiniz zaman kolayca bütünü ile açılabilir. İkinci tip daha iyidir, çünkü bunda bütünü ile açıkta kaldığından bebek memeye dokunma olanağı da bulur. Saf pamuklu ve alttan destekli sutyenler yeğlenmelidir. Göğsünüzün en şişkin yerinden alacağınız ölçü size lohusa sutyeninin ölçüsünü verir. Bolca pamuklu ve tercihan tek kullanımlık iç çamaşırı
- Acıyan meme uçları için krem
- Sutyen tamponları; sızan sütün sutyene geçmesini önler.
- Önden açılan gecelik ve pijamalar
- Alçak topuklu terlik
HASTANE İÇİN GEREKENLER
- Öncelikle hamilelik ve doğum çizelgeniz ve doktor kontrollerinizin bulunduğu dosyanız
- Bol fanila ve gecelik, pamuklu ve ter emen cinsten olmasına dikkat edin.
- Kalın çoraplar, doğumun ileri evresinde üşüyebilirsiniz.
- Küçük bir sünger parçası yada bez,dudaklarınızı ıslatmak için.
- Temiz havlular ve sabun
- Kişisel temizlik malzemeleriniz; deodorant, pudra, diş macunu ve fırçası, tarak, şampuan, kağıt peçete ve havlu, nemlendirici ruj, temizleme mendilleri
- Sabahlık ve alçak topuklu terlik
- Sırt masajınız için bir masaj topu ve masaj yağı
- Sizi dinlendirip rahatlatacak kitap, dergi, teyp ve kasetler
- Fotoğraf makinası ve kamera
- Eşiniz için yiyecek ve içecek gıdalar
Doğuma hazırsınız. Peki bebek için, kendiniz için ve hastane için gerekli şeylerin hepsi tam mı biliyor musunuz? İşte size kontrol etme fırsatı....
BEBEK İÇİN GEREKENLER:
- Bebeğinizin içinde uyuyabileceği bebek beşiği
- Yatak takımları
- Yumuşak bir battaniye
- Bebek arabası veya ana kucağı
- Varsa arabanız için bebek oturağı
- Bebeğin yıkanması için küvet
- Bebeğin banyosu için havlu, özel sabun ve şampuan
- Altını değiştirirken sereceğiniz kalınca örtü yada ince bir minder
- Bebek bezleri ve altını temizlemek için kremli mendiller, pudra
- Bebeği biberonla beslayecekseniz şişe, emzik gibi malzemeler
Bebeğiniz için gereken giysiler:
- 6-8 adet geniş yakalı fanila, 8 tulum, en az 2 hırka, 2 pijama, 3-4 çift yumuşak çorap, bebek başlığı yada şapka, bebek eldiveni, hava soğuk ise yünlü dış giysi
- Bebeğinize masaj yapmak için bebek yağları, temizleyici mendil, nemlendirici ve pudra
ANNE İÇİN GEREKENLER:
- Hijyenik kadın pedi (emici özelliği yüksek olmalı)
- 3-4 adet lohusa sutyeni; başlıca iki tür lohusa sutyeni vardır. Birinde açıldığında yalnızca meme başını ortaya çıkaran pencereler bulunur. Diğeri ise önden kopcalı olduğundan emzireceğiniz zaman kolayca bütünü ile açılabilir. İkinci tip daha iyidir, çünkü bunda bütünü ile açıkta kaldığından bebek memeye dokunma olanağı da bulur. Saf pamuklu ve alttan destekli sutyenler yeğlenmelidir. Göğsünüzün en şişkin yerinden alacağınız ölçü size lohusa sutyeninin ölçüsünü verir. Bolca pamuklu ve tercihan tek kullanımlık iç çamaşırı
- Acıyan meme uçları için krem
- Sutyen tamponları; sızan sütün sutyene geçmesini önler.
- Önden açılan gecelik ve pijamalar
- Alçak topuklu terlik
HASTANE İÇİN GEREKENLER
- Öncelikle hamilelik ve doğum çizelgeniz ve doktor kontrollerinizin bulunduğu dosyanız
- Bol fanila ve gecelik, pamuklu ve ter emen cinsten olmasına dikkat edin.
- Kalın çoraplar, doğumun ileri evresinde üşüyebilirsiniz.
- Küçük bir sünger parçası yada bez,dudaklarınızı ıslatmak için.
- Temiz havlular ve sabun
- Kişisel temizlik malzemeleriniz; deodorant, pudra, diş macunu ve fırçası, tarak, şampuan, kağıt peçete ve havlu, nemlendirici ruj, temizleme mendilleri
- Sabahlık ve alçak topuklu terlik
- Sırt masajınız için bir masaj topu ve masaj yağı
- Sizi dinlendirip rahatlatacak kitap, dergi, teyp ve kasetler
- Fotoğraf makinası ve kamera
- Eşiniz için yiyecek ve içecek gıdalar
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Re: Gebelik Lousalık Emzirme-Doğum
DOGUM ONCESI BAKIM
Kendiniz ve bebeğiniz için yapabileceğiniz en önemli şey, hamile olduğunuzdan kuşkulandığınız anda doğum öncesi bakıma başvurmaktır.
Birçok kadın bir doğum uzmanından ya da doğum öncesi bakım sağlayan başka bir doktordan randevu aldığında, hamile olduğunu biliyordur. Tüm semptomlar görülmektedir ve evde yaptıkları bir gebelik testi pozitif sonuç vermiştir. Hamileliğiniz bir testle doğrulanmadıysa, doktorunuzun muayenehanesinde bir test yaptırabilirsiniz.
Doktorların çoğu, bir adet gecikir gecikmez özellikle hamile kalmaya çalışıyorsanız doğum öncesi bakıma başvurulmasını önermektedir. En fazla iki adetin gecikmesini bekleyebilirsiniz.
Doktora gittiğinizde ayrıntılı bir sağlık formu doldurursunuz ve doktorunuz, soruna yol açacak ya da hamilelik sırasında özel önlemleri gerektirecek, önceden varolan bazı durumların söz konusu olup olmadığını anlamak için aile öykünüz ve genel sağlığınız hakkında birçok soru sorar.
Ne zaman gebe kaldığınızı öğrenmek önemlidir, bu nedenle doktor bebeğin ne zaman doğacağını kesin olarak belirlemek için adet düzeniniz hakkında sorular sorar. Ancak bu yalnızca bir tahmindir. Bebeklerin çoğu tam beklendikleri gün doğmazlar. Bir bebeğin tahmin edilen tarihten 2 hafta önce ile 2 hafta sonrası arasında doğması tamamen normaldir.
Tıbbi öykünüzü öğrendikten sonra, doktorunuz fiziksel bir muayene ve bir pelvis muayenesi yapar. Tipik olarak, ilk vizitten sonra genellikle hamileliğin son haftalarına kadar pelvis muayenesi bir daha yapılmaz, o zaman da doğumun yakın olup olmadığını belirlemek için yapılır. Kan ve idrar tahlilleri ilk vizitte yapılır.
Vizit genellikle doktorun sizinle hamilelik konusunda tartışması, beslenme, kilo alma ve egzersiz konusunda öğütlerde bulunması ve vajinal kanama gibi potansiyel komplikasyonlar konusunda sizi uyarmasıyla son bulur.
İlk vizitten sonra, düzenli vizitleriniz, ağırlık ve kan basıncınızın belirlenmesiyle başlar, ayrıca tahlil için bir idrar örneği vermeniz istenir. Doktorunuz, baş ağrısı, görmede değişiklikler, karın ağrısı, mide bulantısı, kusma, bacaklarda ya da ayaklarda şişme ya da vajinal kanama gibi sorunların olup olmadığını öğrenmek ister. Doktorunuza sormak için, ay boyunca aklınıza gelen soruları not edin.
Gebeliğin 10 ila 12 haftasından sonra, vizitin heyecan verici bir parçası, bebeğinizin bir Doppler aletiyle (bir ses yükseltme aracı) teşhis edilen kalp atışını dinlemektir.
Doktorunuz bebeğin uygun bir şekilde büyüyüp büyümediğini anlamak için karnınızı muayene edecektir. Bazen, döllenmenin gerçekleştiğini düşündüğünüz zaman ile ceninin büyüklüğü arasında bir çelişki olur. Ceninin yaşı söz konusu olduğunda, doktor, ceninin düşünüldüğünden daha büyük olup olmadığını belirlemek için bir ultrason muayenesinin yapılmasını isteyebilir. Bu, doktorun bebeğin kafatasının genişliğini ölçmesi için, ceninin bir resmini kaydetmek üzere yüksek frekanslı ses dalgalarını kullanan acısız bir testtir. Ultrasonografi denilen bu testle, son adet döneminden 7 hafta sonra cenin de görülebilir.
Bedene müdahale etmeden sağlık hakkında yaşamsal bilgiler edinilmesini sağlaması açısından, ultrason testi doğum uzmanlarının pratiğinde önemli bir etki yaratmıştır. Cenin yaşını belirlemek için kullanılmasının yanı sıra, birden fazla bebek taşıyıp taşımadığınızı, bebeğin bütün kısımlarının tamam olup olmadığını, uygun bir şekilde büyüyüp büyümediğini, plasentanın konumunu ve bazı durumlarda çocuğun cinsiyetini de açık bir şekilde gösterebilir.
Bazı doktorların muayenehanelerinde küçük ultrason cihazları vardır ve anneyi bebeğin hayatta ve aktif olduğuna ikna etmek için doğum öncesi vizitler sırasında kullanırlar. Ancak genellikle bu birimler cenin hakkında çok ayrıntılı bilgi sağlayamazlar, bu nedenle ultrason incelemelerinin büyük kısmı hastanelerde ya da radyoloji merkezlerinde yapılır.
Kendiniz ve bebeğiniz için yapabileceğiniz en önemli şey, hamile olduğunuzdan kuşkulandığınız anda doğum öncesi bakıma başvurmaktır.
Birçok kadın bir doğum uzmanından ya da doğum öncesi bakım sağlayan başka bir doktordan randevu aldığında, hamile olduğunu biliyordur. Tüm semptomlar görülmektedir ve evde yaptıkları bir gebelik testi pozitif sonuç vermiştir. Hamileliğiniz bir testle doğrulanmadıysa, doktorunuzun muayenehanesinde bir test yaptırabilirsiniz.
Doktorların çoğu, bir adet gecikir gecikmez özellikle hamile kalmaya çalışıyorsanız doğum öncesi bakıma başvurulmasını önermektedir. En fazla iki adetin gecikmesini bekleyebilirsiniz.
Doktora gittiğinizde ayrıntılı bir sağlık formu doldurursunuz ve doktorunuz, soruna yol açacak ya da hamilelik sırasında özel önlemleri gerektirecek, önceden varolan bazı durumların söz konusu olup olmadığını anlamak için aile öykünüz ve genel sağlığınız hakkında birçok soru sorar.
Ne zaman gebe kaldığınızı öğrenmek önemlidir, bu nedenle doktor bebeğin ne zaman doğacağını kesin olarak belirlemek için adet düzeniniz hakkında sorular sorar. Ancak bu yalnızca bir tahmindir. Bebeklerin çoğu tam beklendikleri gün doğmazlar. Bir bebeğin tahmin edilen tarihten 2 hafta önce ile 2 hafta sonrası arasında doğması tamamen normaldir.
Tıbbi öykünüzü öğrendikten sonra, doktorunuz fiziksel bir muayene ve bir pelvis muayenesi yapar. Tipik olarak, ilk vizitten sonra genellikle hamileliğin son haftalarına kadar pelvis muayenesi bir daha yapılmaz, o zaman da doğumun yakın olup olmadığını belirlemek için yapılır. Kan ve idrar tahlilleri ilk vizitte yapılır.
Vizit genellikle doktorun sizinle hamilelik konusunda tartışması, beslenme, kilo alma ve egzersiz konusunda öğütlerde bulunması ve vajinal kanama gibi potansiyel komplikasyonlar konusunda sizi uyarmasıyla son bulur.
İlk vizitten sonra, düzenli vizitleriniz, ağırlık ve kan basıncınızın belirlenmesiyle başlar, ayrıca tahlil için bir idrar örneği vermeniz istenir. Doktorunuz, baş ağrısı, görmede değişiklikler, karın ağrısı, mide bulantısı, kusma, bacaklarda ya da ayaklarda şişme ya da vajinal kanama gibi sorunların olup olmadığını öğrenmek ister. Doktorunuza sormak için, ay boyunca aklınıza gelen soruları not edin.
Gebeliğin 10 ila 12 haftasından sonra, vizitin heyecan verici bir parçası, bebeğinizin bir Doppler aletiyle (bir ses yükseltme aracı) teşhis edilen kalp atışını dinlemektir.
Doktorunuz bebeğin uygun bir şekilde büyüyüp büyümediğini anlamak için karnınızı muayene edecektir. Bazen, döllenmenin gerçekleştiğini düşündüğünüz zaman ile ceninin büyüklüğü arasında bir çelişki olur. Ceninin yaşı söz konusu olduğunda, doktor, ceninin düşünüldüğünden daha büyük olup olmadığını belirlemek için bir ultrason muayenesinin yapılmasını isteyebilir. Bu, doktorun bebeğin kafatasının genişliğini ölçmesi için, ceninin bir resmini kaydetmek üzere yüksek frekanslı ses dalgalarını kullanan acısız bir testtir. Ultrasonografi denilen bu testle, son adet döneminden 7 hafta sonra cenin de görülebilir.
Bedene müdahale etmeden sağlık hakkında yaşamsal bilgiler edinilmesini sağlaması açısından, ultrason testi doğum uzmanlarının pratiğinde önemli bir etki yaratmıştır. Cenin yaşını belirlemek için kullanılmasının yanı sıra, birden fazla bebek taşıyıp taşımadığınızı, bebeğin bütün kısımlarının tamam olup olmadığını, uygun bir şekilde büyüyüp büyümediğini, plasentanın konumunu ve bazı durumlarda çocuğun cinsiyetini de açık bir şekilde gösterebilir.
Bazı doktorların muayenehanelerinde küçük ultrason cihazları vardır ve anneyi bebeğin hayatta ve aktif olduğuna ikna etmek için doğum öncesi vizitler sırasında kullanırlar. Ancak genellikle bu birimler cenin hakkında çok ayrıntılı bilgi sağlayamazlar, bu nedenle ultrason incelemelerinin büyük kısmı hastanelerde ya da radyoloji merkezlerinde yapılır.
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Re: Gebelik Lousalık Emzirme-Doğum
DOGUM ONCESI BAKIMIN ONEMI
Gebelik; aileye yeni bir üye katılımının beklentisi ve heyecanıyla yaşanılan çok önemli bir süreçtir. Bu süreçte verilen doğum öncesi bakımla; anne karnındaki bebek gelişiminin yakından takip edilmesi, gebelikteki risk oranlarının saptanması, gereksiz müdahalelerden kaçınılması, anne ve bebek ölümlerinin önlenmesi veya asgariye indirilmesi amaçlanmaktadır.
Gebeliğin hedeflendiği şekilde; sağlıklı bir bebek ve sağlıklı bir anneyle sonuçlanması, gebenin ve ona bakım veren sağlık ekibinin görev ve sorumluluğu kapsamındadır.
İngiltere de 1915 yılına kadar gebeler ancak doğum anında doktor veya ebe tarafından görülebiliyorlardı. Ülkemizde bunun önemi gün geçtikçe daha iyi anlaşılmakla birlikte, halen büyük bir sorun olarak önemini koruduğu dikkati çekmektedir.
Doğum öncesi bakım ebelerin ev ziyareti, gebelerin pratisyen hekimlere gitmeleri veya daha ideal şekliyle konunun uzmanlarınca gerekli lâboratuvar desteği altında kliniklerde izlenmeleri şeklinde olmalıdır.
Doğum öncesi bakım uygulamalarının prensipleri:
o Gebelik süresince beslenme ve diğer konularda gerekli eğitimin verilmesi, fiziksel ve ruhsal iyilik halinin temini ve devamını sağlamak.
o Doğumsal engel oluşumuna yol açabilecek nedenleri ortadan kaldırmak veya zamanında tanının konmasının temini ile, bebeğin canlı, sağlıklı ve gününde doğmasını sağlamak.
o Anne ve bebeğinin hayatını tehdit edebilecek veya sağlığını bozabilecek durumları tespit ve tedavi etmek.
o Anneyi sosyal, fiziksel, psikolojik ve eğitsel olarak en üst düzeye çıkarmak suretiyle doğuma, emzirmeye ve bebek bakımına hazırlamak.
o Anneye; genel vücut bakımı, beslenme, aile planlaması, gebelikte tehlike belirtileri, yeni doğanın bakımı ve ihtiyacı olabilecek diğer konularda eğitim verilmesi sağlanabilir.
Son yıllarda tıbbi ve teknolojik gelişmelere paralel olarak hamilelik bakımının zamanında ve etkin bir şekilde yapılması ile genetik hastalıkların anne karnında iken tespit edilmesi ve gereken tedbirlerin geç kalmadan önceden alınması sağlanmış, anne ve bebek ölümleri büyük bir oranda azaltılmıştır.
Gebelik ve doğuma bağlı nedenlerle dünyada her yıl 600 bin kadın başka hiçbir sağlık sorunları olmamasına rağmen yaşamını kaybetmektedir. Bu kadınların ölüm nedenleri incelendiğinde, ilk sıralarda doğum öncesi bakımla önlenebilecek kanama, iltihaplanma (enfeksiyon) ve gebelik zehirlenmelerinin olduğu görülmektedir. Bu nedenle doğum öncesi bakım; gebelik oluştuğu anda başlanmalı ve sağlıklı bir bebek dünyaya gelene kadar aksatılmadan devam edilmelidir.
Sorun olmadan ilerleyen bir gebelikte, doktor tarafından aksi söylenmediği takdirde planlı ve düzenli bir şekilde yapılması gereken doğum öncesi bakım ve kontroller; gebeliğin ilk üç ayında bir kez, 4-7 nci aylar arasında ayda bir, 8 nci ayda 15 günde bir ve 9 ncu ayda ise haftada bir kez olmak üzere yapılması gerekir. Kontrol süreleri ve bu kontrollerde yapılacak işlemler aşağıdaki çizelgede belirtilmiştir.
Doğum Öncesi Bakım Periyodu:
İlk 12 Hafta :
Şikâyetlerin ve soruların dinlenmesi,
Psikolojik ve sosyal desteğin sağlanması,
risklerin belirlenmesi,
Sağlık durumunun değerlendirilmesi,
Genel danışmanlık hizmeti ve öneriler
13-24 Hafta :
Gelişimin ve ağırlık artışının takibi,
Nabız ve Kan basıncı kontrolleri
Rahim büyümesi
Çocuk kalp sesi takibi (ÇKS)
Beslenme ile ilgili öneriler
Şeker hastalığı yönünden değerlendirme(Şeker yükleme testi)
Genetik inceleme (Üçlü Tarama Testi)
Gerekirse Amniosentez (çocuk kesesinden su alınması)
28-32 Hafta :
Rahim içindeki bebeğin gelişimi
Gebelik krizleri yönünden takip
Tetanoz aşısının yapılması
Doğuma hazırlık
Bebek bakımı ve doğum kontrolü ile ilgili eğitimin verilmesi
Kan basıncı, nabız ve solunum = Normal & Şişlik (ödem) = Yok & İdrarda albümin (protein) =Yok ise Diğer kontrollerde idrar tetkiki gerekmez
34-36 Hafta :
Bebeğin gelişiminin takibi,
Annenin kan seviyesinin değerlendirilmesi
Bebeğin pozisyonu ve rahim içi yerleşimi
Doğum yapılacak merkezin belirlenmesi
Doğum belirtileri ve doğum yardımı
Meme muayenesi ve emzirme eğitimi
Doğum sonu aile planlaması eğitimi
37-38-39-40 Hafta :
Bebeğin geliş pozisyonunun tespiti
Doğum eylemi
Vücudun genel inceleme bulguları
Genel danışmanlık hizmetinin verilmesi
Gebelik; aileye yeni bir üye katılımının beklentisi ve heyecanıyla yaşanılan çok önemli bir süreçtir. Bu süreçte verilen doğum öncesi bakımla; anne karnındaki bebek gelişiminin yakından takip edilmesi, gebelikteki risk oranlarının saptanması, gereksiz müdahalelerden kaçınılması, anne ve bebek ölümlerinin önlenmesi veya asgariye indirilmesi amaçlanmaktadır.
Gebeliğin hedeflendiği şekilde; sağlıklı bir bebek ve sağlıklı bir anneyle sonuçlanması, gebenin ve ona bakım veren sağlık ekibinin görev ve sorumluluğu kapsamındadır.
İngiltere de 1915 yılına kadar gebeler ancak doğum anında doktor veya ebe tarafından görülebiliyorlardı. Ülkemizde bunun önemi gün geçtikçe daha iyi anlaşılmakla birlikte, halen büyük bir sorun olarak önemini koruduğu dikkati çekmektedir.
Doğum öncesi bakım ebelerin ev ziyareti, gebelerin pratisyen hekimlere gitmeleri veya daha ideal şekliyle konunun uzmanlarınca gerekli lâboratuvar desteği altında kliniklerde izlenmeleri şeklinde olmalıdır.
Doğum öncesi bakım uygulamalarının prensipleri:
o Gebelik süresince beslenme ve diğer konularda gerekli eğitimin verilmesi, fiziksel ve ruhsal iyilik halinin temini ve devamını sağlamak.
o Doğumsal engel oluşumuna yol açabilecek nedenleri ortadan kaldırmak veya zamanında tanının konmasının temini ile, bebeğin canlı, sağlıklı ve gününde doğmasını sağlamak.
o Anne ve bebeğinin hayatını tehdit edebilecek veya sağlığını bozabilecek durumları tespit ve tedavi etmek.
o Anneyi sosyal, fiziksel, psikolojik ve eğitsel olarak en üst düzeye çıkarmak suretiyle doğuma, emzirmeye ve bebek bakımına hazırlamak.
o Anneye; genel vücut bakımı, beslenme, aile planlaması, gebelikte tehlike belirtileri, yeni doğanın bakımı ve ihtiyacı olabilecek diğer konularda eğitim verilmesi sağlanabilir.
Son yıllarda tıbbi ve teknolojik gelişmelere paralel olarak hamilelik bakımının zamanında ve etkin bir şekilde yapılması ile genetik hastalıkların anne karnında iken tespit edilmesi ve gereken tedbirlerin geç kalmadan önceden alınması sağlanmış, anne ve bebek ölümleri büyük bir oranda azaltılmıştır.
Gebelik ve doğuma bağlı nedenlerle dünyada her yıl 600 bin kadın başka hiçbir sağlık sorunları olmamasına rağmen yaşamını kaybetmektedir. Bu kadınların ölüm nedenleri incelendiğinde, ilk sıralarda doğum öncesi bakımla önlenebilecek kanama, iltihaplanma (enfeksiyon) ve gebelik zehirlenmelerinin olduğu görülmektedir. Bu nedenle doğum öncesi bakım; gebelik oluştuğu anda başlanmalı ve sağlıklı bir bebek dünyaya gelene kadar aksatılmadan devam edilmelidir.
Sorun olmadan ilerleyen bir gebelikte, doktor tarafından aksi söylenmediği takdirde planlı ve düzenli bir şekilde yapılması gereken doğum öncesi bakım ve kontroller; gebeliğin ilk üç ayında bir kez, 4-7 nci aylar arasında ayda bir, 8 nci ayda 15 günde bir ve 9 ncu ayda ise haftada bir kez olmak üzere yapılması gerekir. Kontrol süreleri ve bu kontrollerde yapılacak işlemler aşağıdaki çizelgede belirtilmiştir.
Doğum Öncesi Bakım Periyodu:
İlk 12 Hafta :
Şikâyetlerin ve soruların dinlenmesi,
Psikolojik ve sosyal desteğin sağlanması,
risklerin belirlenmesi,
Sağlık durumunun değerlendirilmesi,
Genel danışmanlık hizmeti ve öneriler
13-24 Hafta :
Gelişimin ve ağırlık artışının takibi,
Nabız ve Kan basıncı kontrolleri
Rahim büyümesi
Çocuk kalp sesi takibi (ÇKS)
Beslenme ile ilgili öneriler
Şeker hastalığı yönünden değerlendirme(Şeker yükleme testi)
Genetik inceleme (Üçlü Tarama Testi)
Gerekirse Amniosentez (çocuk kesesinden su alınması)
28-32 Hafta :
Rahim içindeki bebeğin gelişimi
Gebelik krizleri yönünden takip
Tetanoz aşısının yapılması
Doğuma hazırlık
Bebek bakımı ve doğum kontrolü ile ilgili eğitimin verilmesi
Kan basıncı, nabız ve solunum = Normal & Şişlik (ödem) = Yok & İdrarda albümin (protein) =Yok ise Diğer kontrollerde idrar tetkiki gerekmez
34-36 Hafta :
Bebeğin gelişiminin takibi,
Annenin kan seviyesinin değerlendirilmesi
Bebeğin pozisyonu ve rahim içi yerleşimi
Doğum yapılacak merkezin belirlenmesi
Doğum belirtileri ve doğum yardımı
Meme muayenesi ve emzirme eğitimi
Doğum sonu aile planlaması eğitimi
37-38-39-40 Hafta :
Bebeğin geliş pozisyonunun tespiti
Doğum eylemi
Vücudun genel inceleme bulguları
Genel danışmanlık hizmetinin verilmesi
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Re: Gebelik Lousalık Emzirme-Doğum
DOGUM SONRASI BEL VE SIRT AGRILARI
12 ay boyunca annenin her gün en az 50 kez 3.5 ile 5 kiloluk bebeği, uzanarak kucağına aldığı, çocuğun ağırlaşmasıyla bu yükün daha da arttığı kaydedildi. Araştırmacılar tarafından, annenin bel ağrısından sakınması için hazırlanan 10 temel kural, Amerikan Ortopedistler Akademisi yayın organında yer aldı.
Bu temel kurallar şöyle:
1- Doğum sonrası annenin günde 10 dakika egzersiz ve yer hareketleri yaparak vücudun gerilmesini sağlaması gerekiyor.
2- Anne doğumdan sonra 6 hafta içinde eski normal kilosunu dönmeli.
3- Anne, bebeği, kollarını uzatarak değil, göğse yakın bir mesafeden kucağa almalı. Anne, aynı zamanda vücudunu bükmemeye dikkat etmeli.
4- Anne çocuğu kucağına almak için dizlerini kırarak eğilmeli. Çocuğun kucağa alınmasından önce karın adalelerinin gerilmesi ve çocuğu kaldırmak için bacak adalelerinden kuvvet alınması gerekiyor.
5- Çocuğun, önünde tepsisi bulunan özel sandalyeden alınması veya sandalyeye konulması sırasında, sandalyenin tepsisinin çıkarılması gerekiyor. Bu durumda anne zorlanmadan çocuğu sandalyeden alıp koyabilecek.
6- Bebeğin karyolasından alınıp kornulması sırasında, karyolanın yan korumasının çıkarılması gerekiyor. Annenin uzanarak bebeği karyolanın üzerinden kucağına almaması gerekiyor.
7- Anne yürüyüşe çıktığı sırada bebeği sırtında değil, önüne asacağı bir askı çanta içinde taşımalı.
8- Anne çocuğu kalçasının üzerine yük gelecek şekilde taşımamalı, bu şekilde taşınan çocuğun yükü bel adalelerine fazla yük binmesine yol açıyor.
9- Bebeğin emzirilmesi sırasında annenin bebeğin üzerine eğilmemesi salık veriliyor. Emzirme sırasında bebeğin yüksek bir sandalye üzerinden annenin göğsüne yaslandırılması gerekiyor. Bu durumda annenin, sırt ağrısını giderebileceği belirtiliyor.
10- 4 kapılı otomobillerin bebeğin arabaya konulması sırasında anneye daha fazla kolaylık sağladığı, bebeği arabadaki koltuğa, aracın dışından uzanarak bırakılmaması gerekiyor. Uzmanlar, genç ve kilolu annelerin sırt ve bel ağrısından daha fazla şikayetçi olduğunu belirtiyor. Bazı özel durumlarda doktorun egzersiz için izin vermesi gerektiğine dikkat çekilirken, sezaryenle doğum yapan kadınların, egzersiz için 6 hafta beklemesi gerekiyor.
12 ay boyunca annenin her gün en az 50 kez 3.5 ile 5 kiloluk bebeği, uzanarak kucağına aldığı, çocuğun ağırlaşmasıyla bu yükün daha da arttığı kaydedildi. Araştırmacılar tarafından, annenin bel ağrısından sakınması için hazırlanan 10 temel kural, Amerikan Ortopedistler Akademisi yayın organında yer aldı.
Bu temel kurallar şöyle:
1- Doğum sonrası annenin günde 10 dakika egzersiz ve yer hareketleri yaparak vücudun gerilmesini sağlaması gerekiyor.
2- Anne doğumdan sonra 6 hafta içinde eski normal kilosunu dönmeli.
3- Anne, bebeği, kollarını uzatarak değil, göğse yakın bir mesafeden kucağa almalı. Anne, aynı zamanda vücudunu bükmemeye dikkat etmeli.
4- Anne çocuğu kucağına almak için dizlerini kırarak eğilmeli. Çocuğun kucağa alınmasından önce karın adalelerinin gerilmesi ve çocuğu kaldırmak için bacak adalelerinden kuvvet alınması gerekiyor.
5- Çocuğun, önünde tepsisi bulunan özel sandalyeden alınması veya sandalyeye konulması sırasında, sandalyenin tepsisinin çıkarılması gerekiyor. Bu durumda anne zorlanmadan çocuğu sandalyeden alıp koyabilecek.
6- Bebeğin karyolasından alınıp kornulması sırasında, karyolanın yan korumasının çıkarılması gerekiyor. Annenin uzanarak bebeği karyolanın üzerinden kucağına almaması gerekiyor.
7- Anne yürüyüşe çıktığı sırada bebeği sırtında değil, önüne asacağı bir askı çanta içinde taşımalı.
8- Anne çocuğu kalçasının üzerine yük gelecek şekilde taşımamalı, bu şekilde taşınan çocuğun yükü bel adalelerine fazla yük binmesine yol açıyor.
9- Bebeğin emzirilmesi sırasında annenin bebeğin üzerine eğilmemesi salık veriliyor. Emzirme sırasında bebeğin yüksek bir sandalye üzerinden annenin göğsüne yaslandırılması gerekiyor. Bu durumda annenin, sırt ağrısını giderebileceği belirtiliyor.
10- 4 kapılı otomobillerin bebeğin arabaya konulması sırasında anneye daha fazla kolaylık sağladığı, bebeği arabadaki koltuğa, aracın dışından uzanarak bırakılmaması gerekiyor. Uzmanlar, genç ve kilolu annelerin sırt ve bel ağrısından daha fazla şikayetçi olduğunu belirtiyor. Bazı özel durumlarda doktorun egzersiz için izin vermesi gerektiğine dikkat çekilirken, sezaryenle doğum yapan kadınların, egzersiz için 6 hafta beklemesi gerekiyor.
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Re: Gebelik Lousalık Emzirme-Doğum
DOGUM SONRASI JIMNASTIK
Doğumdan sadece altı hafta sonra bebeğinizle birlikte jimnastik yapabilirsiniz. Bu forma girme programı sadece anneler ve yenidoğan bebekleri için. Bu program sayesinde hem siz doğumdan önceki formunuza kavuşacaksınız, hem de bebeğiniz sizinle girdiği bu yakın ilişkiden ötürü mutlu olacak; algısı ve vücudu daha kolay gelişecek.
Doğumunuzdan sonra jimnastik yapmak istiyorsanız, bunu yapmak için temizliği bitirmeyi, küçüğün mamasını hazırlayıp, onu yedirip, yatırmayı beklemenize gerek yok. Bunu beklerseniz, hiçbir zaman uygun zamanı gelmez. Gelse bile siz yorgunluktan kolunuzu kaldıramayacak halde olursunuz. Beklemek yerine, zamanı iyi şekilde değerlendirin ve sevgili bebeğinizle birlikte jimnastik yapmanın tadına varın.
Bu egzersizler sadece anneler ve küçük bebekleri için geçerli. Dokuz aylık hamilelik süresinden sonra, yıpranan ve hareketsiz kalan bütün vücudunuz bu egzersizler sayesinde yeniden çalışmaya başlar. Siz karnınızı sıkılaştırırken ve sırtınızı güçlendirirken, bebeğiniz de hem görsel, hem de bedensel algılamasını geliştirecek. Kollarını ve bacaklarını hareket ettirirken aynı zamanda gözleriyle de sizi izleyecektir. Böylece onunla sadece ona özel, çok yakın bir ilişkiniz olacak. Sonuçta, hem yararlı, hem de harika zaman geçireceksiniz. Üstelik hem oyun ilişkileriniz derinleşecek, hem de bebeğiniz kolaylıkla, dengesini bulacak, kasları gelişecek. Bu programı birçok ay boyunca sürdürürseniz, bebeğinizin sportif yönünün gelişmesine de çok yardımcı olursunuz.
Daha büyük bir çocuğunuz varsa, o da sizinle ve kardeşiyle birlikte bu hareketleri yapabilir. Ancak, egzersizler sırasında onunla konuşun, hareketleri dilediği gibi yapmasına izin verin ve ona dokunun. Böylece kardeşini kıskanmaz, aksine sizinle birlikte bu işi paylaştığı için kendini mutlu hisseder.
Egzersizlere başladığınızda kendinizi zorlamayın ve yavaş yavaş ilerleyin. Unutmayın vücudunuzun tekrar harekete başlamaya alışması gerekiyor. Bu hem eklemleriniz, hem sırtınız, hem de basenleriniz için geçerlidir.
Doğumu izleyen haftalarda, genç anneler kendilerini çok yorgun, neredeyse depresyona girecek kadar yorgun hissederler. Tekrar dinçleşmek için düzenli olarak bir fizik aktivitesi yapmak, vücudu hareket ettirmek en iyi yoldur. Birkaç günün sonunda, hem uyku düzeninizde, hem de iştahınızda bunun etkilerini göreceksiniz. Burada verdiğimiz bütün egzersizlerin en az sekiz kadar tekrarlamanız gerekir, ama eğer isterseniz daha fazlasını da yapabilirsiniz. İyi jimnastikler.
Hassas bölgeleri güçlendirmek için 11 etkili egzersiz
Bu 11 egzersizi doğumdan 6 hafta sonra, haftada en az üç kez olmak üzere istediğiniz sıklıkla yapabilirsiniz. Jimnastik yapacağınız mekanın geniş olmasına dikkat ederek, rahat giysilerinizi giyin ve daha iyi konsantre olmak için bebeğinizle birlikte zevkli dakikalar geçirmeye hazırlanın. Bebeğinizin altının temiz olmasına ve karnının aç olmamasına da özen göstermelisiniz.
1* Karnınızı sertleştirmek için
Sırtüstü yere uzanın ve bacaklarınızı havada üstüste koyun. Bebeğinizi karnınız üzerine oturtun, sırtı oyluklarınız üzerine yerleşsin; aynı zamanda iki elinden tutun. Karnınızı içinize çekin ve aynı anda kasın. Sırtınızın aşağı kısmı yere değmeli. Bu pozisyonda, başınızı ve vücudunuzun üst kısmını kaldırın, bu sırada karnınız ve baseniniz kasılı olmalı. Başlangıçta, kendinizi zorlamayın. Ve kendinize dinlenmek için ara verin. Bu aralarda da, bebeğinizi kollarının altından tutarak, kendinize doğru çekin. Onu kendi kendine kalkmaya alıştırmalısınız. Siz karın kaslarınızı çalıştırırken, o da boyun kaslarını güçlendirecek ve başını daha iyi kontrol etmeyi öğrenecek.
2* Mideyi kaslandırmak
Sırt üstü uzanın, böbreklerinize destek vermesi amacıyla, katlanmış bir havlunun üzerine yatabilirsiniz. Dizlerinizi kırın ve ayaklarınızı sağlam bir şekilde yere basın. Bebeğinizi sırtı oyluklarınıza dayanacak şekilde üzerinize yerleştirin. Bütün basen kaslarını gererek, karnınızı içeri çekin. Yavaşca büstünüzü kaldırın, bu arada da bebeğinizi bir eliniz ile tutun. Öteki elinizi de ters taraftaki dizinizin üzerine doğru uzatın. Bu hareketi en az sekiz kere, kendinizi iyi hissederseniz daha fazla kez tekrarlayın. Kendinize bir ara verdikten sonra, bu kez de öteki tarafınızla aynı hareketleri tekrarlayın. Bu bebeğinizin dengesini bulması için çok iyi bir egzersiz türüdür. Aynı zamanda, sizin karın bölgesi kaslarınızın güçlenmesine yardımcı olacağı gibi, midenizin de gerilmesine yardımcı olacaktır.
3* Mideyi germek
Bebeğiniz sırt üstü uzanmış bir şekilde önünüze alarak, yüz üstü uzanın. Karnınızın alt kısmına havlu koymayı ihmal etmeyin, aksi takdirde, böbreklerinizi zorlayabilirsiniz. Aynı şekilde bebeğinizi de bir havlunun üzerine yatırın. Bu pozisyonda, avuçiçleriniz yere değecek şekilde, kollarınızı uzatarak bebeğinize yaklaşmaya çalışın. Karın kaslarınız kasılmış bir durumda 15 ile 60 saniye arasında bu şekilde kalın. Bebeğiniz sizi kendisine yakın hissetmekten çok memnun olacaktır. Her arada bebeğinizi sevip okşamalısınız.
4* Sırtı ve kalçaları sıkılaştırmak
Her ikinizde aynı pozisyonda uzanın. Düzenli olarak her bacağınızı en az 8 kez kaldırın. Her hareket arasında gevşeyin. Siz bacak kaslarınızı çalıştırırken, bebeğiniz de eğlenecek.
5* Sırtınızı güçlendirin
Aynı pozisyonda yatarken, kollarınızı sırtınızın arkasında birleştirin. Kürekkemiğinizi gerin ve başınızı 6 ile 8 kez kaldırın. Böylece sırtınızın üst bölge kaslarını çalıştırmış oluyorsunuz. Her hareket arasında gevşemeyi unutmayın.
6* Göğüs ve kollarınızı sıkılaştırın
Oturun ve bebeğinizi önünüze alın. Koltuk altlarından öne ve arkaya kaldırın, sonra yukarı kaldırın ve indirin; bunu sekiz kez yapmalısınız. Ancak her harekettten sonra bir ara vermeyi ihmal etmeyin. Bebeğinizin boyununu güçlendirirken aynı zamanda kollarınızı ve göğüsünüzü de kuvvetlendirecek ve sıkılaştıracaksınız.
7* Kol ve göğüsü gerin
Oturur pozisyonda, kollarınızı arkada birleştirin ve kaldırabildiğiniz kadar yukarı kaldırın. Bu gerginlikte 15 ile 60 saniye arasında tutun, gevşeyin ve sonra tekrar başlayın.
8* Oylukları sıkılaştırın
Ayakta, oyluklar açılmış, bebeğinizi kollarından tutun. Baseninizi gerin, sonra hafifçe dizlerinizi kırın, büstünüzü öne eğin. Sırtınızı düz ve gergin tutun. Ayaklarınızı düz tutarak ve oyluklarınızın üzerine gerinerek, topuklarınız üzerine inin. Sonra kalkın. Egzersizi 8 kez tekrarlayın, bu arada her seferinde bir durak vermeyi unutmayın.
9* Oylukları gerin
Ayakta, bebeğiniz göğüsünüze yaslanmış şekilde, bir bacağınızı öne çekerek durun. Bu pozisyonda 15 ile 60 sanile arasında kaldıktan sonra ayak değiştirin.
10* Sırtınızı esnetin
Bebeğinizi yeniden önünüze sırtüstü yatırın. Bir kedi gibi sırtınızı yuvarlatarak, kalçalarınızı da topuklarınıza oturtarak yerleşin. (a) Sonra öne doğru kayın, başınız yere doğru olsun. Kollarınızın yardımı ile kendinizi kaldırın ve sonra tekrar sırtınızı eski haline getirin (b). Hareketi yapabildiğiniz kadar tekrarlayın. Bu hareket bebeğinizi eğlendirecektir. Sizi gözleriyle izlerken hem gülecek ve bunu eğlenceli bir oyun olarak algılayacaktır.
11* Sırtınızı gerin
Sırtınızı tekrar yuvarlak yapın. Bebeğinizi altınızı alın. Sırtınız eğik olarak bu pozisyonda en fazla bir dakika kalın. Bakışlarınızı bebeğinizden ayırmayın
Doğumdan sadece altı hafta sonra bebeğinizle birlikte jimnastik yapabilirsiniz. Bu forma girme programı sadece anneler ve yenidoğan bebekleri için. Bu program sayesinde hem siz doğumdan önceki formunuza kavuşacaksınız, hem de bebeğiniz sizinle girdiği bu yakın ilişkiden ötürü mutlu olacak; algısı ve vücudu daha kolay gelişecek.
Doğumunuzdan sonra jimnastik yapmak istiyorsanız, bunu yapmak için temizliği bitirmeyi, küçüğün mamasını hazırlayıp, onu yedirip, yatırmayı beklemenize gerek yok. Bunu beklerseniz, hiçbir zaman uygun zamanı gelmez. Gelse bile siz yorgunluktan kolunuzu kaldıramayacak halde olursunuz. Beklemek yerine, zamanı iyi şekilde değerlendirin ve sevgili bebeğinizle birlikte jimnastik yapmanın tadına varın.
Bu egzersizler sadece anneler ve küçük bebekleri için geçerli. Dokuz aylık hamilelik süresinden sonra, yıpranan ve hareketsiz kalan bütün vücudunuz bu egzersizler sayesinde yeniden çalışmaya başlar. Siz karnınızı sıkılaştırırken ve sırtınızı güçlendirirken, bebeğiniz de hem görsel, hem de bedensel algılamasını geliştirecek. Kollarını ve bacaklarını hareket ettirirken aynı zamanda gözleriyle de sizi izleyecektir. Böylece onunla sadece ona özel, çok yakın bir ilişkiniz olacak. Sonuçta, hem yararlı, hem de harika zaman geçireceksiniz. Üstelik hem oyun ilişkileriniz derinleşecek, hem de bebeğiniz kolaylıkla, dengesini bulacak, kasları gelişecek. Bu programı birçok ay boyunca sürdürürseniz, bebeğinizin sportif yönünün gelişmesine de çok yardımcı olursunuz.
Daha büyük bir çocuğunuz varsa, o da sizinle ve kardeşiyle birlikte bu hareketleri yapabilir. Ancak, egzersizler sırasında onunla konuşun, hareketleri dilediği gibi yapmasına izin verin ve ona dokunun. Böylece kardeşini kıskanmaz, aksine sizinle birlikte bu işi paylaştığı için kendini mutlu hisseder.
Egzersizlere başladığınızda kendinizi zorlamayın ve yavaş yavaş ilerleyin. Unutmayın vücudunuzun tekrar harekete başlamaya alışması gerekiyor. Bu hem eklemleriniz, hem sırtınız, hem de basenleriniz için geçerlidir.
Doğumu izleyen haftalarda, genç anneler kendilerini çok yorgun, neredeyse depresyona girecek kadar yorgun hissederler. Tekrar dinçleşmek için düzenli olarak bir fizik aktivitesi yapmak, vücudu hareket ettirmek en iyi yoldur. Birkaç günün sonunda, hem uyku düzeninizde, hem de iştahınızda bunun etkilerini göreceksiniz. Burada verdiğimiz bütün egzersizlerin en az sekiz kadar tekrarlamanız gerekir, ama eğer isterseniz daha fazlasını da yapabilirsiniz. İyi jimnastikler.
Hassas bölgeleri güçlendirmek için 11 etkili egzersiz
Bu 11 egzersizi doğumdan 6 hafta sonra, haftada en az üç kez olmak üzere istediğiniz sıklıkla yapabilirsiniz. Jimnastik yapacağınız mekanın geniş olmasına dikkat ederek, rahat giysilerinizi giyin ve daha iyi konsantre olmak için bebeğinizle birlikte zevkli dakikalar geçirmeye hazırlanın. Bebeğinizin altının temiz olmasına ve karnının aç olmamasına da özen göstermelisiniz.
1* Karnınızı sertleştirmek için
Sırtüstü yere uzanın ve bacaklarınızı havada üstüste koyun. Bebeğinizi karnınız üzerine oturtun, sırtı oyluklarınız üzerine yerleşsin; aynı zamanda iki elinden tutun. Karnınızı içinize çekin ve aynı anda kasın. Sırtınızın aşağı kısmı yere değmeli. Bu pozisyonda, başınızı ve vücudunuzun üst kısmını kaldırın, bu sırada karnınız ve baseniniz kasılı olmalı. Başlangıçta, kendinizi zorlamayın. Ve kendinize dinlenmek için ara verin. Bu aralarda da, bebeğinizi kollarının altından tutarak, kendinize doğru çekin. Onu kendi kendine kalkmaya alıştırmalısınız. Siz karın kaslarınızı çalıştırırken, o da boyun kaslarını güçlendirecek ve başını daha iyi kontrol etmeyi öğrenecek.
2* Mideyi kaslandırmak
Sırt üstü uzanın, böbreklerinize destek vermesi amacıyla, katlanmış bir havlunun üzerine yatabilirsiniz. Dizlerinizi kırın ve ayaklarınızı sağlam bir şekilde yere basın. Bebeğinizi sırtı oyluklarınıza dayanacak şekilde üzerinize yerleştirin. Bütün basen kaslarını gererek, karnınızı içeri çekin. Yavaşca büstünüzü kaldırın, bu arada da bebeğinizi bir eliniz ile tutun. Öteki elinizi de ters taraftaki dizinizin üzerine doğru uzatın. Bu hareketi en az sekiz kere, kendinizi iyi hissederseniz daha fazla kez tekrarlayın. Kendinize bir ara verdikten sonra, bu kez de öteki tarafınızla aynı hareketleri tekrarlayın. Bu bebeğinizin dengesini bulması için çok iyi bir egzersiz türüdür. Aynı zamanda, sizin karın bölgesi kaslarınızın güçlenmesine yardımcı olacağı gibi, midenizin de gerilmesine yardımcı olacaktır.
3* Mideyi germek
Bebeğiniz sırt üstü uzanmış bir şekilde önünüze alarak, yüz üstü uzanın. Karnınızın alt kısmına havlu koymayı ihmal etmeyin, aksi takdirde, böbreklerinizi zorlayabilirsiniz. Aynı şekilde bebeğinizi de bir havlunun üzerine yatırın. Bu pozisyonda, avuçiçleriniz yere değecek şekilde, kollarınızı uzatarak bebeğinize yaklaşmaya çalışın. Karın kaslarınız kasılmış bir durumda 15 ile 60 saniye arasında bu şekilde kalın. Bebeğiniz sizi kendisine yakın hissetmekten çok memnun olacaktır. Her arada bebeğinizi sevip okşamalısınız.
4* Sırtı ve kalçaları sıkılaştırmak
Her ikinizde aynı pozisyonda uzanın. Düzenli olarak her bacağınızı en az 8 kez kaldırın. Her hareket arasında gevşeyin. Siz bacak kaslarınızı çalıştırırken, bebeğiniz de eğlenecek.
5* Sırtınızı güçlendirin
Aynı pozisyonda yatarken, kollarınızı sırtınızın arkasında birleştirin. Kürekkemiğinizi gerin ve başınızı 6 ile 8 kez kaldırın. Böylece sırtınızın üst bölge kaslarını çalıştırmış oluyorsunuz. Her hareket arasında gevşemeyi unutmayın.
6* Göğüs ve kollarınızı sıkılaştırın
Oturun ve bebeğinizi önünüze alın. Koltuk altlarından öne ve arkaya kaldırın, sonra yukarı kaldırın ve indirin; bunu sekiz kez yapmalısınız. Ancak her harekettten sonra bir ara vermeyi ihmal etmeyin. Bebeğinizin boyununu güçlendirirken aynı zamanda kollarınızı ve göğüsünüzü de kuvvetlendirecek ve sıkılaştıracaksınız.
7* Kol ve göğüsü gerin
Oturur pozisyonda, kollarınızı arkada birleştirin ve kaldırabildiğiniz kadar yukarı kaldırın. Bu gerginlikte 15 ile 60 saniye arasında tutun, gevşeyin ve sonra tekrar başlayın.
8* Oylukları sıkılaştırın
Ayakta, oyluklar açılmış, bebeğinizi kollarından tutun. Baseninizi gerin, sonra hafifçe dizlerinizi kırın, büstünüzü öne eğin. Sırtınızı düz ve gergin tutun. Ayaklarınızı düz tutarak ve oyluklarınızın üzerine gerinerek, topuklarınız üzerine inin. Sonra kalkın. Egzersizi 8 kez tekrarlayın, bu arada her seferinde bir durak vermeyi unutmayın.
9* Oylukları gerin
Ayakta, bebeğiniz göğüsünüze yaslanmış şekilde, bir bacağınızı öne çekerek durun. Bu pozisyonda 15 ile 60 sanile arasında kaldıktan sonra ayak değiştirin.
10* Sırtınızı esnetin
Bebeğinizi yeniden önünüze sırtüstü yatırın. Bir kedi gibi sırtınızı yuvarlatarak, kalçalarınızı da topuklarınıza oturtarak yerleşin. (a) Sonra öne doğru kayın, başınız yere doğru olsun. Kollarınızın yardımı ile kendinizi kaldırın ve sonra tekrar sırtınızı eski haline getirin (b). Hareketi yapabildiğiniz kadar tekrarlayın. Bu hareket bebeğinizi eğlendirecektir. Sizi gözleriyle izlerken hem gülecek ve bunu eğlenceli bir oyun olarak algılayacaktır.
11* Sırtınızı gerin
Sırtınızı tekrar yuvarlak yapın. Bebeğinizi altınızı alın. Sırtınız eğik olarak bu pozisyonda en fazla bir dakika kalın. Bakışlarınızı bebeğinizden ayırmayın
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Re: Gebelik Lousalık Emzirme-Doğum
EMZİRME VE MEME KANSERİ RİSKİ
İngiliz bilim adamları, uzun süredir ortaya konan, emzirmenin göğüs kanseri riskini azalttığı tezini doğruladılar.
İngiltere Kanser Araştırma Vakfının yaptığı çok geniş çaplı araştırmada, uzun süreli emzirmenin göğüs kanserine karşı büyük bir koruma sağladığı belirlendi.
İngiltere Kanser Araştırma Vakfından Profesör Valeria Beral, gazetecilere yaptığı açıklamada, araştırmalarında ortaya konanın uzun süreli emzirme ile birden fazla çocuk sahibi olmanın göğüs kanseri oranını azaltması olduğunu belirtti.
HER BİR YIL RİSKİ %4.3 DÜŞÜRÜYOR
Araştırmada, birkaç çocuk sahibi olmak ve bunların herbirinin uzun süreli emzirilmesinin, göğüs kanseri vakalarının oranının gelişmekte olan ülkelerde düşük olması, gelişmiş ülkelerde ise artmasındaki ana faktörü oluşturduğu kaydedildi. Beral ve ekibinin tahminlerine göre, kadınların her birinin çocuğunu 6 aydan fazla emzirmesiyle sadece İngilterede her yıl yaklaşık 1000 vakanın önüne geçilebilecek. Çalışmada, bir kadının her bir yıllık emzirmesinin göğüs kanseri riskini yüzde 4.3 oranında azalttığı hesaplandı.
RAHİBELERDEN YOLA ÇIKILDI
Bilim adamları, çocuk doğurmak ve emzirmenin göğüs kanserine karşı koruyucu etkisi olabileceği görüşünü ilk kez 1743lerde dile getirmeye başlamışlardı. O tarihlerde yapılan arıştırmada, rahibelerin bu hastalığa yakalanma oranının diğer kadınlardan oldukça fazla olması dikkat çekmişti.
EN KAPSAMLI ARAŞTIRMA
Bugüne kadarki araştırmalarda, sahip olunan çocuk sayısı ve kadının ilk doğumunu yaptığı yaş ile hastalık arasında bağlantı kurulurken, tıp dergisi The Lancetde yayımlanan son çalışmanın, göğüs kanserinin rolünü inceleyen en kapsamlı araştırma olduğu belirtiliyor. Son araştırmada, 30 ülkedeki göğüs kanseri olan 50 bin kadın ile sağlıklı 100 bin kadınla ilgili yapılan 47 çalışmanın verilerinin incelendiği kaydedildi.
BEBEK KADAR ANNE İÇİNDE YARARLI
Bebeğin yanı sıra anne için de yararlı olduğu ortaya konan emzirme ile çocuk sahibi olmanın, göğüs kanseri riskini nasıl azalttığı kesin olarak henüz bilinmezken, yine de bunun, daha iyi koruma ve tedavi yöntemleri için yol gösterebileceği belirtiliyor
İngiliz bilim adamları, uzun süredir ortaya konan, emzirmenin göğüs kanseri riskini azalttığı tezini doğruladılar.
İngiltere Kanser Araştırma Vakfının yaptığı çok geniş çaplı araştırmada, uzun süreli emzirmenin göğüs kanserine karşı büyük bir koruma sağladığı belirlendi.
İngiltere Kanser Araştırma Vakfından Profesör Valeria Beral, gazetecilere yaptığı açıklamada, araştırmalarında ortaya konanın uzun süreli emzirme ile birden fazla çocuk sahibi olmanın göğüs kanseri oranını azaltması olduğunu belirtti.
HER BİR YIL RİSKİ %4.3 DÜŞÜRÜYOR
Araştırmada, birkaç çocuk sahibi olmak ve bunların herbirinin uzun süreli emzirilmesinin, göğüs kanseri vakalarının oranının gelişmekte olan ülkelerde düşük olması, gelişmiş ülkelerde ise artmasındaki ana faktörü oluşturduğu kaydedildi. Beral ve ekibinin tahminlerine göre, kadınların her birinin çocuğunu 6 aydan fazla emzirmesiyle sadece İngilterede her yıl yaklaşık 1000 vakanın önüne geçilebilecek. Çalışmada, bir kadının her bir yıllık emzirmesinin göğüs kanseri riskini yüzde 4.3 oranında azalttığı hesaplandı.
RAHİBELERDEN YOLA ÇIKILDI
Bilim adamları, çocuk doğurmak ve emzirmenin göğüs kanserine karşı koruyucu etkisi olabileceği görüşünü ilk kez 1743lerde dile getirmeye başlamışlardı. O tarihlerde yapılan arıştırmada, rahibelerin bu hastalığa yakalanma oranının diğer kadınlardan oldukça fazla olması dikkat çekmişti.
EN KAPSAMLI ARAŞTIRMA
Bugüne kadarki araştırmalarda, sahip olunan çocuk sayısı ve kadının ilk doğumunu yaptığı yaş ile hastalık arasında bağlantı kurulurken, tıp dergisi The Lancetde yayımlanan son çalışmanın, göğüs kanserinin rolünü inceleyen en kapsamlı araştırma olduğu belirtiliyor. Son araştırmada, 30 ülkedeki göğüs kanseri olan 50 bin kadın ile sağlıklı 100 bin kadınla ilgili yapılan 47 çalışmanın verilerinin incelendiği kaydedildi.
BEBEK KADAR ANNE İÇİNDE YARARLI
Bebeğin yanı sıra anne için de yararlı olduğu ortaya konan emzirme ile çocuk sahibi olmanın, göğüs kanseri riskini nasıl azalttığı kesin olarak henüz bilinmezken, yine de bunun, daha iyi koruma ve tedavi yöntemleri için yol gösterebileceği belirtiliyor
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Re: Gebelik Lousalık Emzirme-Doğum
GEBELIGIN ASAMALARI
Bebeğin doğuşuna kadar geçen süre ortalama 280 gündür. Diğer türlerin çoğundaki gebelik süresiyle karşılaştırıldığında, bu inanılmaz uzunlukta bir süre gibi görünebilir; bu yaratımın önemini düşündüğünüzde ise daha uzun sürmemesi şaşkınlık vericidir.
İnsan gibi karmaşık bir şeyin nasıl tek bir yumurtadan ortaya çıktığını kavramak güçtür. Aynı ölçüde hayret verici olan bir nokta, bu mikroskopik parçanın görünüşte çaba gerektirmeyen gelişimidir. En küçük tırnaktan beynin oluşumuna kadar, bu sürecin her yönü mükemmel bir şekilde düzenlenmiş bir zaman çizelgesine göre ayarlanmıştır ve seyrek olarak aksar. Aksarsa, sonuç düşük ya da bir doğum kusuru olabilir.
Aşağıda hamileliğin üç ayındaki gelişme süreci gözden geçirilmektedir. Hamileliğin süresini ölçmek için kullanılan iki yöntem gebelik yaşı ile döllenme yaşıdır.
Gebelik yaşı, gerçek döllenmeden yaklaşık 2 hafta önce olan, son adet döneminin ilk günü temel alınarak ölçülür. Dolayısıyla bu yöntemle hesaplanan bir hamilelik 280 gün (9,3 ay) kadardır. Döllenme yaşı döllenme zamanından itibaren ölçülür. 0 halde, bu yöntemle hesaplanan hamilelik süresi diğer yöntemle hesaplanan süreden 2 hafta kısadır.
Genellikle, doğum uzmanları ya da aile doktorları gebeliğin süresini gebelik yaşı temelinde hesaplamaktadırlar, bu nedenle bu kısımda da bu yöntem kullanılacaktır.
İlk Uç Ay:
Cenin gelişiminin ilk 3 ayı birçok açıdan en önemli dönemdir. Bu dönemde, vücudun bütün temel organları oluşur. Bu dönemin sonunda bebeğiniz en fazla 7,5 cm uzunluğunda ve 30 gramdan biraz daha ağırdır.
Sperm ile yumurtanın döllenmesinden rahimde yerleşmeye kadar geçen süre 5 ila 7 gündür. Yumurta rahimin derinlerinde yuvalandıktan sonra her gün boyutlarını iki katına çıkararak büyümeye başlar. Bu andan itibaren, plasenta oluşmaya başlar. Sonraki hafta, omuriliğin gelişmemiş hali ortaya çıkar ve birkaç gün içinde beş ila sekiz omur yerine yerleşir. Ayrıca, gözler ve kalp de oluşmaya başlar.
Döllenmeden sonraki üçüncü hafta içinde, embriyonik dönem başlar. Bundan önce, döllenme ürünlerine yumurta denir. Bu, beklenen bir adetin gerçekleşmediği zamandır. Bir gebelik testi yaptırırsanız, sonuç muhtemelen pozitif olacaktır.
Başlangıçta insan yavrusu bazı başka memelilerin gelişmekte olan yavrularına görünüş olarak benzer olduğu halde, sonraki birkaç hafta boyunca insanın bileşenleri gelişmeye başlar. Baş ve barsak sistemi oluşmaya başlar.
Altıncı haftanın sonunda beyin daha fark edilir hale gelir, kol ve bacak tomurcukları belirir. Daha sonra yumurta ya da testis haline gelecek hücreler ortaya çıkar.
Yedinci haftada, göğüs ve karın tamamen oluşur ve akciğerler gelişmeye başlar. Embriyon 1,5 cm den biraz daha uzundur ve 30 gramdan biraz daha fazla çekmektedir.
Bebeğinizin yüzü ve uzuvları gebeliğin sekizinci haftasında oluşur. Yumurtalık ya da testisin yanı sıra, el ve ayak parmakları da gelişmeye başlar. Embriyo erkekse, penisi bu dönemde belirmeye başlar.
Hamileliğin ikinci ayının sonunda, bebeğiniz minyatür boyutlarda bir insan yavrusuna benzer.
10. haftada, çeneler dışında bebeğinizin yüzü çok gelişmiştir. Kalbin dört odacığı vardır ve dakikada 120 ila 160 atmaktadır. Bu noktada, embriyo bir cenin olarak kabul edilir.
İlk üç ayın sonunda, ceninin başı bedeninin geri kalanıyla karşılaştırıldığında orantısız derecede büyüktür.
İkinci Üç Ay:
İkinci üç ay boyunca cenin gelişir ve önceki haftalarda oluşan organlar olgunlaşır.
13,5. haftada ceninin el tırnakları çok küçüktür. Üreme organları tamamen oluşmuştur ve cinsiyet bazı doğum öncesi testlerle belirlenebilir. Cenin tekme atabilir ve ayak parmaklarını oynatabilir. Ağız açılıp kapanabilir ve cenin kollarını kıvırma ve yumruk yapma kabiliyetine sahiptir.
Dördüncü ayın sonunda, kalp atışı stetoskopla dinlenebilir (başka özel aletler kalp atışını çok daha erken tespit edebilir). Ayrıca karnınızdaki yaşamın ilk belirtilerini hissedebilirsiniz. Ceninin cildi bu noktada hafif pembedir ve daha önce olduğundan daha az saydamdır. İnce tüyler tüm vücudu kaplar. İlk kirpikler ve kaşlar belirmeye başlar.
Bir ay sonra ceninin kafasında saç olabilir. Yağ tortuları kırışık derinin altında belirmeye başlar. Cenin şimdi 30 cm uzunluğundadır ve yarım kilodan biraz daha ağırdır. Bu sırada doğarsa, nefes almaya çalışacak ama muhtemelen hayatta kalamayacaktır.
Üçüncü Üç Ay:
Cenin en çok kiloyu gelişiminin son 13 haftasında alır. Gelişimin bu son aşamasının başlangıcında, fetüs yarım kilodan biraz daha fazla gelmektedir. Ortalama bir bebek 3 ay sonra 3,5 kilogram olarak doğar.
Gebeliğinizin 28. haftasında, bebeğiniz verniks denilen kalın beyaz bir koruyucu tabakayla kaplanır. Bebeğin gözleri açıktır ve bu sırada doğan bir bebek güçsüz bir şekilde bağırabilir ve kol ve bacaklarını hareket ettirebilir. Bu aşamada bir bebek yalnızca 1 kilo geldiği halde, bu aşamada doğan üç bebekten ikisi, önemli tıbbi sorunlar yaşayabildikleri halde, erken ve hasta doğan bebeklerin bakımındaki son ilerlemeler nedeniyle hayatta kalabilmektedirler.
Bir ay sonra erkek bebeğin testisleri skrotuma iner. Bebek artık 1 kilo yedi yüz elli gram gelmektedir. Bu bebeklerin büyük çoğunluğu uygun bakımla yaşama kabiliyetine sahiptirler.
Zamanında ya da annenin son adet döneminden 40 hafta sonra doğan bebekler daha dolgun bir bedene sahiptirler ve daha önce doğan bebeklerden daha az kırışıktırlar. Ten hala verniksle kaplı olabilir ya da olmayabilir. Omuzlarda ve kollarda hala hafif hafif tüyler bulunabilir, ama vücut tüylerinin çoğu yok olmuştur. Tırnaklar parmakları aşmış olabilir.
Bebeğin doğuşuna kadar geçen süre ortalama 280 gündür. Diğer türlerin çoğundaki gebelik süresiyle karşılaştırıldığında, bu inanılmaz uzunlukta bir süre gibi görünebilir; bu yaratımın önemini düşündüğünüzde ise daha uzun sürmemesi şaşkınlık vericidir.
İnsan gibi karmaşık bir şeyin nasıl tek bir yumurtadan ortaya çıktığını kavramak güçtür. Aynı ölçüde hayret verici olan bir nokta, bu mikroskopik parçanın görünüşte çaba gerektirmeyen gelişimidir. En küçük tırnaktan beynin oluşumuna kadar, bu sürecin her yönü mükemmel bir şekilde düzenlenmiş bir zaman çizelgesine göre ayarlanmıştır ve seyrek olarak aksar. Aksarsa, sonuç düşük ya da bir doğum kusuru olabilir.
Aşağıda hamileliğin üç ayındaki gelişme süreci gözden geçirilmektedir. Hamileliğin süresini ölçmek için kullanılan iki yöntem gebelik yaşı ile döllenme yaşıdır.
Gebelik yaşı, gerçek döllenmeden yaklaşık 2 hafta önce olan, son adet döneminin ilk günü temel alınarak ölçülür. Dolayısıyla bu yöntemle hesaplanan bir hamilelik 280 gün (9,3 ay) kadardır. Döllenme yaşı döllenme zamanından itibaren ölçülür. 0 halde, bu yöntemle hesaplanan hamilelik süresi diğer yöntemle hesaplanan süreden 2 hafta kısadır.
Genellikle, doğum uzmanları ya da aile doktorları gebeliğin süresini gebelik yaşı temelinde hesaplamaktadırlar, bu nedenle bu kısımda da bu yöntem kullanılacaktır.
İlk Uç Ay:
Cenin gelişiminin ilk 3 ayı birçok açıdan en önemli dönemdir. Bu dönemde, vücudun bütün temel organları oluşur. Bu dönemin sonunda bebeğiniz en fazla 7,5 cm uzunluğunda ve 30 gramdan biraz daha ağırdır.
Sperm ile yumurtanın döllenmesinden rahimde yerleşmeye kadar geçen süre 5 ila 7 gündür. Yumurta rahimin derinlerinde yuvalandıktan sonra her gün boyutlarını iki katına çıkararak büyümeye başlar. Bu andan itibaren, plasenta oluşmaya başlar. Sonraki hafta, omuriliğin gelişmemiş hali ortaya çıkar ve birkaç gün içinde beş ila sekiz omur yerine yerleşir. Ayrıca, gözler ve kalp de oluşmaya başlar.
Döllenmeden sonraki üçüncü hafta içinde, embriyonik dönem başlar. Bundan önce, döllenme ürünlerine yumurta denir. Bu, beklenen bir adetin gerçekleşmediği zamandır. Bir gebelik testi yaptırırsanız, sonuç muhtemelen pozitif olacaktır.
Başlangıçta insan yavrusu bazı başka memelilerin gelişmekte olan yavrularına görünüş olarak benzer olduğu halde, sonraki birkaç hafta boyunca insanın bileşenleri gelişmeye başlar. Baş ve barsak sistemi oluşmaya başlar.
Altıncı haftanın sonunda beyin daha fark edilir hale gelir, kol ve bacak tomurcukları belirir. Daha sonra yumurta ya da testis haline gelecek hücreler ortaya çıkar.
Yedinci haftada, göğüs ve karın tamamen oluşur ve akciğerler gelişmeye başlar. Embriyon 1,5 cm den biraz daha uzundur ve 30 gramdan biraz daha fazla çekmektedir.
Bebeğinizin yüzü ve uzuvları gebeliğin sekizinci haftasında oluşur. Yumurtalık ya da testisin yanı sıra, el ve ayak parmakları da gelişmeye başlar. Embriyo erkekse, penisi bu dönemde belirmeye başlar.
Hamileliğin ikinci ayının sonunda, bebeğiniz minyatür boyutlarda bir insan yavrusuna benzer.
10. haftada, çeneler dışında bebeğinizin yüzü çok gelişmiştir. Kalbin dört odacığı vardır ve dakikada 120 ila 160 atmaktadır. Bu noktada, embriyo bir cenin olarak kabul edilir.
İlk üç ayın sonunda, ceninin başı bedeninin geri kalanıyla karşılaştırıldığında orantısız derecede büyüktür.
İkinci Üç Ay:
İkinci üç ay boyunca cenin gelişir ve önceki haftalarda oluşan organlar olgunlaşır.
13,5. haftada ceninin el tırnakları çok küçüktür. Üreme organları tamamen oluşmuştur ve cinsiyet bazı doğum öncesi testlerle belirlenebilir. Cenin tekme atabilir ve ayak parmaklarını oynatabilir. Ağız açılıp kapanabilir ve cenin kollarını kıvırma ve yumruk yapma kabiliyetine sahiptir.
Dördüncü ayın sonunda, kalp atışı stetoskopla dinlenebilir (başka özel aletler kalp atışını çok daha erken tespit edebilir). Ayrıca karnınızdaki yaşamın ilk belirtilerini hissedebilirsiniz. Ceninin cildi bu noktada hafif pembedir ve daha önce olduğundan daha az saydamdır. İnce tüyler tüm vücudu kaplar. İlk kirpikler ve kaşlar belirmeye başlar.
Bir ay sonra ceninin kafasında saç olabilir. Yağ tortuları kırışık derinin altında belirmeye başlar. Cenin şimdi 30 cm uzunluğundadır ve yarım kilodan biraz daha ağırdır. Bu sırada doğarsa, nefes almaya çalışacak ama muhtemelen hayatta kalamayacaktır.
Üçüncü Üç Ay:
Cenin en çok kiloyu gelişiminin son 13 haftasında alır. Gelişimin bu son aşamasının başlangıcında, fetüs yarım kilodan biraz daha fazla gelmektedir. Ortalama bir bebek 3 ay sonra 3,5 kilogram olarak doğar.
Gebeliğinizin 28. haftasında, bebeğiniz verniks denilen kalın beyaz bir koruyucu tabakayla kaplanır. Bebeğin gözleri açıktır ve bu sırada doğan bir bebek güçsüz bir şekilde bağırabilir ve kol ve bacaklarını hareket ettirebilir. Bu aşamada bir bebek yalnızca 1 kilo geldiği halde, bu aşamada doğan üç bebekten ikisi, önemli tıbbi sorunlar yaşayabildikleri halde, erken ve hasta doğan bebeklerin bakımındaki son ilerlemeler nedeniyle hayatta kalabilmektedirler.
Bir ay sonra erkek bebeğin testisleri skrotuma iner. Bebek artık 1 kilo yedi yüz elli gram gelmektedir. Bu bebeklerin büyük çoğunluğu uygun bakımla yaşama kabiliyetine sahiptirler.
Zamanında ya da annenin son adet döneminden 40 hafta sonra doğan bebekler daha dolgun bir bedene sahiptirler ve daha önce doğan bebeklerden daha az kırışıktırlar. Ten hala verniksle kaplı olabilir ya da olmayabilir. Omuzlarda ve kollarda hala hafif hafif tüyler bulunabilir, ama vücut tüylerinin çoğu yok olmuştur. Tırnaklar parmakları aşmış olabilir.
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Kimler çevrimiçi
Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 13 misafir