NBA Oyuncuları'nın Hayat Hikayeleri(İlginç)
Re: NBA Oyuncuları'nın Hayat Hikayeleri(İlginç)
Tam ismi: Williams Anthony Parker
Doğum Tarihi: 17 Mayıs 1982
Boyu: 1.88
Kilosu: 80.3
Okul: Fransa
Kariyeri..
Avrupa basketbolunda çok da fazla tanınmayan Tony Parker, 2001 yılında düzenlenen Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda Fransa Milli Takımında bile ilk beş başlayamıyordu. Ancak o zamanda bile çabukluğu ve yetenekleriyle dikkat çeken Parker, buna karşın fizik dezavantajı nedeniyle benchte oturuyordu. 2001 Draftında ilk tur 28.sıradan San Antonio Spurs tarafından seçilerek NBA’e adım atan Parker, çaylak sezonunda 77 karşılaşmada oynadı. Bu maçların tamamında ilk beş başlayan Fransız oyuncu, 9.2 sayı- 4.3 asist ve 2.6 ribaund ortalamaları yakalarken, 29.4 dakika da oyunda kaldı. Parker ayrıca, All-Star haftasonunda da Rookie takımında görev yapmıştı.
İkinci yılından itibaren kendini iyice kabul ettiren Parker, bu kez takımının oynadığı 82 maçın tamamında da görev yaptı. Parker, 15.5 sayı- 5.3 asist ortalamalarıyla da dikkat çekti. Coach Gregg Popovic’in yaşına aldırış etmeden yeteneklerine inanarak ilk beş başlattığı Parker, kısa süre içerisinde NBA’in en önemli point guardlarından biri olarak kendisini kanıtladı. Şutu her zaman için kendisi için sorun olsa da Parker, çabukluğu ve kendine has ‘gözyaşı damlası’ adındaki atışıyla bu eksiklerini kapattı.
5 Yıllık NBA kariyerinde iki kez NBA şampiyonluğu sevinci yaşayan Parker, kariyeri boyunca da 378 karşılaşmada oynadı. 23 Yaşındaki Parker, 14.9 sayı- 3.1 ribaund ve 5.4 asist ortalamaları yakalarken, tama 67 play-off maçında görev yaptı. Parker ayrıca, bu yıl kariyerinde ilk defa All-Star olma onuruna da erişti.
YIL TAKIM OYUN SAYI RİBAUND ASİST T.ÇALMA T.KAYBI
2001-02 SAS 77 9.2 2.6 4.3 1.1 1.9
2002-03 SAS 82 15.5 2.6 5.3 0.8 2.4
2003-04 SAS 75 14.7 3.2 5.5 0.8 2.3
2004-05 SAS 80 16.6 3.7 6.1 1.2 2.6
2005-06 SAS 64 19.2 3.3 5.8 1.0 3.1
KARİYER 378 14.9 3.1 5.4 1.0 2.4
Doğum Tarihi: 17 Mayıs 1982
Boyu: 1.88
Kilosu: 80.3
Okul: Fransa
Kariyeri..
Avrupa basketbolunda çok da fazla tanınmayan Tony Parker, 2001 yılında düzenlenen Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda Fransa Milli Takımında bile ilk beş başlayamıyordu. Ancak o zamanda bile çabukluğu ve yetenekleriyle dikkat çeken Parker, buna karşın fizik dezavantajı nedeniyle benchte oturuyordu. 2001 Draftında ilk tur 28.sıradan San Antonio Spurs tarafından seçilerek NBA’e adım atan Parker, çaylak sezonunda 77 karşılaşmada oynadı. Bu maçların tamamında ilk beş başlayan Fransız oyuncu, 9.2 sayı- 4.3 asist ve 2.6 ribaund ortalamaları yakalarken, 29.4 dakika da oyunda kaldı. Parker ayrıca, All-Star haftasonunda da Rookie takımında görev yapmıştı.
İkinci yılından itibaren kendini iyice kabul ettiren Parker, bu kez takımının oynadığı 82 maçın tamamında da görev yaptı. Parker, 15.5 sayı- 5.3 asist ortalamalarıyla da dikkat çekti. Coach Gregg Popovic’in yaşına aldırış etmeden yeteneklerine inanarak ilk beş başlattığı Parker, kısa süre içerisinde NBA’in en önemli point guardlarından biri olarak kendisini kanıtladı. Şutu her zaman için kendisi için sorun olsa da Parker, çabukluğu ve kendine has ‘gözyaşı damlası’ adındaki atışıyla bu eksiklerini kapattı.
5 Yıllık NBA kariyerinde iki kez NBA şampiyonluğu sevinci yaşayan Parker, kariyeri boyunca da 378 karşılaşmada oynadı. 23 Yaşındaki Parker, 14.9 sayı- 3.1 ribaund ve 5.4 asist ortalamaları yakalarken, tama 67 play-off maçında görev yaptı. Parker ayrıca, bu yıl kariyerinde ilk defa All-Star olma onuruna da erişti.
YIL TAKIM OYUN SAYI RİBAUND ASİST T.ÇALMA T.KAYBI
2001-02 SAS 77 9.2 2.6 4.3 1.1 1.9
2002-03 SAS 82 15.5 2.6 5.3 0.8 2.4
2003-04 SAS 75 14.7 3.2 5.5 0.8 2.3
2004-05 SAS 80 16.6 3.7 6.1 1.2 2.6
2005-06 SAS 64 19.2 3.3 5.8 1.0 3.1
KARİYER 378 14.9 3.1 5.4 1.0 2.4
Re: NBA Oyuncuları'nın Hayat Hikayeleri(İlginç)
Tam Adı: Kareem Abdul-Jabbar
Doğum Tarihi: 16/8/1947 New York
Boy: 7-2; Kilo: 267 lbs.
Lise: Power Memorial (N.Y.)
Üniversite: UCLA
Draft: Milwaukiee Bucks (1969)
Transfer: Los Angeles Lakers'a 16/6/1975 Image
Kareem Abdul-Jabbar basketbolu 42 yaşında bıraktığında; kimse ondan daha fazla blok yapmamış, sayı atmamış, MVP seçilmemiş, maç oynamamış, All-Star olmamıştı. Onun başarıları belki de lig tarihinde tektir. Yılın çaylağı, altı şampiyonluk, altı kez NBA MVP’si, iki kez finallerin MVP’si, 19 kez All-Star, iki kez sayı lideri, ve NBA’in 35. ve 50. Yıldönümlerinde tüm zamanların takımlarına seçildi. Aynı zamanda 8 playoff rekoru ve 7 All-Star rekoru var. Hiç kimse Abdul-Jabbar kadar fazla bireysel ve takım başarısı elde etmedi.
Abdul-Jabbar’ın çaylak zamanlarındaki fiziği bile NBA için fazlaydı. Yeni gelenler onun fiziğine yakın olsa da, asla onun gibi sky-hook atamadılar. Abdul-Jabbar’ın NBA tarihine kazandırdığı bu sky-hook, zamanla NBA’in en önemli silahlarından birisi haline geldi. Kareem; pivot pozisyonuna zerafet, beceriklilik ve çok yönlülük getirdi. Önceden sadece fizik üstünlüğü olarak bakılan bu pozisyona başka bir bakış açısı kazandırdı.
Sahadaki inanılmaz başarısına rağmen Kareem; basketbol fanları tarafından fazla sevilmedi. O basına karşı hep soğuk ve ilgisizdi. Bir kezsinde The Sporting News’e: “Ben kötü adamlar arasında en kötüsüyüm” demişti.
İlerleyen dönemlerde Abdul-Jabbar açılmaya başladı; taraftarlar, koçlar ve oyuncular onun basketbola getirdiklerini kabullenmeye başladılar. 1988-89 sezonunda Kareem ismi bütün sahalarda dolandı.
Miami baş koçu Pat Riley, Lakers’da 8 sezon Kareem’e koçluk yapmıştı, bir kezsinde Sports Illustrate’e “Neden hala yargılıyoruz ki? Ne zaman bir adam rekorlar kırsa, şampiyonluklar getirse hep çok büyük eleştirilere maruz kalır. Neden yargılıyoruz ki? Hadi onu gelmiş geçmiş en iyi oyuncu olarak kabul edelim” diye açıklamada bulunmuştu.
Abdul-Jabbar; Ferdinand Levis Alcindor Jr. olarak New York’da, 2. dünya savaşının bitmesinden iki sene sonra doğdu. Katı bir baba ve disiplinli bir annenin tek çocuğuydu. Harlem okul sistemindeki en uzun boylu çocuktu. Alcindor’a Okul arkadaşları bir yaratık gözüyle bakıyorlardı. New York High School, şimdiki adıyla Power Memorial’da UCLA’ya üye oldu ve John Wooden’in güç santrali olarak Bruins için oynadı.
Alcindor kolayca okulun en iyi oyuncuları arasına girdi. NCAA’in düzenlediği, çaylaklık yılında oynamama gibi bir kuralı yüzünden ilk senesinde oturduktan sonra 1967 ve 1969’da U.S.A.’de Sporting News, United Pres International, The Associated Pres ve U.S. Basketball Writers Association tarafından yılın oyuncusu olarak seçildi. 1967, 1968, 1969’da NCAA’deki All-American ve En Çok Göze Çarpan Oyuncu ödüllerine layik görüldü. Alcindor’un liderliğinde Wooden ve UCLA üç ulusal şampiyonluk kazandı.
ImageMilwaukee Bucks daha ikinci sezonunda, 1969 NBA draftında ilk olarak Alcindor’u draft etti. (Bucks’ın ilk sezonu berbattı. 22-55’lik skorla Phoenix Suns’dan önce draft hakkını kullandı.) Sıra yeni bir pivotu olgunlaştırmaya geldi. Bill Russell Boston’dan daha yeni ayrılmıştı ve Wilt Chamberlain 35 yaşında olmasına rağmen hala etkiliydi. Alcindor’un önderliği ile Bucks, East Division’da 56-26’lık seri ile 2.liğe yerleşti. Alcindor ligde, en fazla sayı sıralamasında (28,8) 2. sırada, en fazla ribaund (14,5) sıralamasında 3. sırada yer alıyordu. NBA Yılın Çaylağı ödülüne layik görüldü.
Sezon öncesinde Bucks, 31 yaşındaki guard Oscar Robertson’u Cincinnati Royals’dan alarak NBA liderliği için biletini ayırttı. Bobby Dandridge’nin güçlü kadrosu sayesinde 66 galibiyetle 1970-71 sezonunda sezon birinciliğini aldılar. Bu 60 galibiyetin içinde 20 maçlık yenilmeme rekoru da vardı. Alcindor kariyerinin ilk MVP ödülünü ve en fazla sayı yapma rekorunu (31,7) da bu sezonda kırdı. Milwaukee finallerde 12-2 skor elde etti. Baltimore Bullets’i ezdi geçti. Alcindor finallerin de MVP’si olmuştu.
1971-72 sezonundan önce Alcindor din değiştirdi ve Katoliklik’ten İslamiyet’e geçti. İsmini değiştirerek Kareem Abdul-Jabbar yaptı. İsmi; güçlü köle, asilzade anlamına geliyordu. O gerçekten de bir asilzade ve güçlü bir oyuncuydu ve yıllarını Milwaukee’de geçirmeyi seviyordu. 1971-72’de yine sayı krallığını (34,8) elde etti ve MVP ödülüne layık görüldü. Milwaukee de yine sezonu 1. olarak bitirdi. 1973-74’te Kareem ligdeki 5. yılında 3. kez MVP seçildi ve dört alanda ilk dörde girdi. Bunlar: 27 sayı ortalaması ile 3.lük, 14,5 ribaund ortalaması ile 4.lük, 283 blok ile 2.lik, 0.539 saha içi isabet oranı ile 2.lik.
1974’te Bucks yine NBA finallerinde oynadı ama Boston’a kaybetti. Boston’da çok iyi oyun kurucular vardı. 35 yaşında olmasına rağmen hala çok hızlı olan Robertson; playofflardan sonra emekli oldu.
Kareem, Milwaukee’deki inanılmaz başarısına rağmen; kendi dininden ve kültüründen fazla kişi olmaması nedeniyle Milwaukee’den ayrılmak istedi. Lakers ya da New York’a gitmek istedi. Bucks başkanı Wayne Embry 1975’te Jabbar’ın; Junior Bridgeman, Dave Meyers, Elmore Smith, Brian Winters’e karşılık takas olması konusunda şikâyetçi olsa da Abdul-Jabbar, Lakers’a gönderildi.
Chamberlain iki yıl önceden emekli olmuştu, bunun yüzünden Lakers; 30-52’lik galibiyetle 1974-75 sezonunu sonuncu bitirdi. Abdul-Jabbar; Lakers’daki ilk sezonunda 10 maçı kurtarabildi. 27.7 maç başına sayı ve 16.9 maç başına ribaund ile başka bir MVP ödülü aldı. Bu ödül onun 7 yıllık kariyerindeki 4. MVP ödülüydü.
ImageBir sezon sonra Lakers’ın başına Jerry West geldi ve 53-29’luk derece ile takımı ligdeki eski yerinde getirdi. 26.2 sayı ortalaması, 13.3 ribaund ortalaması, 261 blok ve 0.579 iç sayı isabeti ile yine MVP ödülüne layık görüldü. Bu ödülle 8 senede 5. kez MVP oldu ve Celtics’li Bill Russel’ın rekorunu kırdı. Ama Lakers finallerde, şampiyonluk için niyetli olan ve kendisine ait inanılmaz bir devi yani Bill Walton’ı olan Portland Trail Blazers’a karşı kaybetti.
Abdul-Jabbar’ın üst derecede performanslarına rağmen Lakers; sonraki iki sezonu ligde orta sıralarda bitirdi. 1977- 78 sezonunda Milwaukee’nin çaylağı Kent Benson ile yaptığı kavga yüzünden eli kırılan ve 20 maç kaçıran Jabbar; yine de yüksek bir ortalama ile oynamaya devam etti. Genç oyuncular Jamaal Wilkes ve Norm Nixon kararlı görünmesine rağmen Lakers sezonu vasat bir biçimde bitirdi.
1979’da Utah Jazz’dan aldığı draft hakkını elinde bulunduran Lakers, bu hakkını 6- 9’luk oyun kurucu Earvin “Magic” Johnson’u draft ederek kullandı. Lakers; Johnson’un gelişiyle şampiyonluğu seriye bağladı, Jabbar; 5 şampiyonluk yüzüğü daha elde etti. Lakers’ın bu hummalı dönemlerine “showtime” dendi. Jabbar’ın son 10 yıllık kariyerinde 9 kez lig şampiyonluğu elde ettiler.
Johnson’un ilk sezonunda 60 maç kazandılar. Philadelphia’ya karşı olan final maçlarının 6.sında bir olay oldu ki bu olay iki yıldız oyuncuyu sonsuza kadar birbirine bağladı. Kareem sakatlanınca Johnson onun pozisyonuna geçti. 5. maçta 40 sayı atarak takımını serilerde de öne geçiren Kareem’in sakatlığı ciddiydi ve 33 yaşındaki pivot 6. maçta yoktu. Bu yüzden Lakers; 20 yaşındaki çaylağı Johnson’ı, Jabbar’ın pozisyonuna koydu. Johnson üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirdi. 42 sayı, 15 ribaund, 7 asist ile Lakers’ı 123-107 galibiyete taşıdı. Sezonda ise Kareem 24.8 sayı ortalaması ve 10.8 ribaund ortalaması ile bir MVP ödülü daha aldı ve tarihe adını altın harflerle kazıdı.
Bundan sonraki altı sezonda da Kareem en az 20 sayı ortalama ile oynadı. Ribaund ortalaması ise 6 ila 8 arasına düştü. Ama 30’lu yaşlarındayken bile çevik, kaslı ve dengeliydi. Hala maç başına 32- 35 dakika oynayabiliyordu ki onun yaşındaki çoğu oyuncu emekli olmayı tercih ederdi.
Magic Johnson; Gary Smith’e “O bütün spor dallarındaki en güzel atlet” diyordu. Kariyerinin son yılında Abdul-Jabbar’ın sağlık programı çok daha dikkatle düzenlendi. Kollarını ve bacaklarını güçlü ve esnek tutmak için yoga ve savaş sanatları yapmaya başladı. Stresi atmak için maç önceleri meditasyon yaptı.
5 Nisan 1984’te, Vegas’ta, Utah Jazz’a karşı oynanan maç; belki de Kareem’in en güzel maçlarından birisiydi. Magic Johnson’dan bir pas aldı ve o mükemmel sky-hook’unu potaya doğru yolladı. Bu şut; oyun adına fazla bir şey değiştirmedi. Ama aslında bu sayı ile 31,420. sayısına ulaştı ve Chamberlain’in sayı rekorunu kırdı.
Lakers 1979- 80 ve 1988- 89 sezonları arasındaki on sezonda sekiz kez finallere katıldı. Finallerde ise Boston ve Philadelphia’yı ikişer kez, Detroit’i ise bir kez ezerek kupaya ulaştılar. 1985’deki Boston’a karşı olan seri ise belki de Abdul-Jabbar için en tatmin edici olanıydı. 38 yaşındaki ligin tecrübeli pivotu dağıtılmıştı. İlk maçta Abdul-Jabbar 12 sayı ve 3 ribaund ile oynadı.
Bundan sonraki iki gün boyunca, saatlerce Boston’un maçlarını izledi. Zayıf noktalar üzerinde çalıştı. Koç Pat Riley’in de motivasyon denemeleri sonunda Kareem hazırdı.
Image2. maçta Abdul-Jabbar 30 sayı, 17 ribaund, 8 asist ve 3 blok ile oynadı. Lakers maçı 109-102 kazandı. Lakers seriyi altı maçta geçti. Bu serilerde Abdul-Jabbar 30.2 sayı, 11.2 ribaund, 6.5 asist ve 2 blokluk ortalama ile oynadı.
1986- 87 serilerinde Lakers yine Boston’u devirdi ve şampiyon oldu. Kareem’in oldukça iyi oynamasına rağmen yıldız kesinlikle Johnson’dı. Bu finallerde Johnson MVP ödülünü de aldı. Normal sezonda Abdul-Jabbar ilk defa 20 sayı ortalamasının altına düştü ve maç başına 17.5 sayı ortalaması ile oynadı. 40 yaşındayken iki yıllık bir kontrat daha imzaladı.
1988- 89 sezonu Kareem’in son sezonuydu. Pistons’a karşı olan final serisinin 3. maçında Jabbar o sezondaki en yüksek sayıyı attı.(24 sayı, 13 ribaund) Aynı finallerin son maçında ise Jabbar 7 sayı, 3 ribaund ile oynadı. Tamamen düşüşteydi. Kötü sezon ve kötü finaller geçirmişti.
Abdul-Jabbar’ın emekliliği bir dönemin sonu olmuştu. NBA’i bıraktığında bütün zamanların en skor er oyuncusu olarak bırakmıştı. Kariyerine 38,387 (24.6 maç başına) sayı, 17,440 (11.2 maç başına) ribaund, 3,189 blok ve 0.559 isabet oranı ile veda etti. 20 yıllık kariyerine bu kadar istatistiği sığdıran mükemmel oyuncu 1,560 maçta görev aldı.
Bırakmasından birkaç yıl sonra Kareem; Orange County Register’a şunları söyledi: “70’lerde yaptığım her şeyi 80’ler kötüye kullandı. Bıraktığım zamandan beri h***es beni saygıdeğer birisi olarak görüyor ama zaman akıyor.”
Ayrıldıktan sonra Jabbar; eğlence sektöründe çalıştı. “Basketbolun Büyükelçisi” olarak hizmet verdi. Koçluk ve spikerlik gibi çeşitli işler yaptı. Açlık ve cahillik, cehalet ile savaşmaya yardım etti. 1995’te Naismith Memorial Basketball Hall Of Fame’e layık görüldü.
Doğum Tarihi: 16/8/1947 New York
Boy: 7-2; Kilo: 267 lbs.
Lise: Power Memorial (N.Y.)
Üniversite: UCLA
Draft: Milwaukiee Bucks (1969)
Transfer: Los Angeles Lakers'a 16/6/1975 Image
Kareem Abdul-Jabbar basketbolu 42 yaşında bıraktığında; kimse ondan daha fazla blok yapmamış, sayı atmamış, MVP seçilmemiş, maç oynamamış, All-Star olmamıştı. Onun başarıları belki de lig tarihinde tektir. Yılın çaylağı, altı şampiyonluk, altı kez NBA MVP’si, iki kez finallerin MVP’si, 19 kez All-Star, iki kez sayı lideri, ve NBA’in 35. ve 50. Yıldönümlerinde tüm zamanların takımlarına seçildi. Aynı zamanda 8 playoff rekoru ve 7 All-Star rekoru var. Hiç kimse Abdul-Jabbar kadar fazla bireysel ve takım başarısı elde etmedi.
Abdul-Jabbar’ın çaylak zamanlarındaki fiziği bile NBA için fazlaydı. Yeni gelenler onun fiziğine yakın olsa da, asla onun gibi sky-hook atamadılar. Abdul-Jabbar’ın NBA tarihine kazandırdığı bu sky-hook, zamanla NBA’in en önemli silahlarından birisi haline geldi. Kareem; pivot pozisyonuna zerafet, beceriklilik ve çok yönlülük getirdi. Önceden sadece fizik üstünlüğü olarak bakılan bu pozisyona başka bir bakış açısı kazandırdı.
Sahadaki inanılmaz başarısına rağmen Kareem; basketbol fanları tarafından fazla sevilmedi. O basına karşı hep soğuk ve ilgisizdi. Bir kezsinde The Sporting News’e: “Ben kötü adamlar arasında en kötüsüyüm” demişti.
İlerleyen dönemlerde Abdul-Jabbar açılmaya başladı; taraftarlar, koçlar ve oyuncular onun basketbola getirdiklerini kabullenmeye başladılar. 1988-89 sezonunda Kareem ismi bütün sahalarda dolandı.
Miami baş koçu Pat Riley, Lakers’da 8 sezon Kareem’e koçluk yapmıştı, bir kezsinde Sports Illustrate’e “Neden hala yargılıyoruz ki? Ne zaman bir adam rekorlar kırsa, şampiyonluklar getirse hep çok büyük eleştirilere maruz kalır. Neden yargılıyoruz ki? Hadi onu gelmiş geçmiş en iyi oyuncu olarak kabul edelim” diye açıklamada bulunmuştu.
Abdul-Jabbar; Ferdinand Levis Alcindor Jr. olarak New York’da, 2. dünya savaşının bitmesinden iki sene sonra doğdu. Katı bir baba ve disiplinli bir annenin tek çocuğuydu. Harlem okul sistemindeki en uzun boylu çocuktu. Alcindor’a Okul arkadaşları bir yaratık gözüyle bakıyorlardı. New York High School, şimdiki adıyla Power Memorial’da UCLA’ya üye oldu ve John Wooden’in güç santrali olarak Bruins için oynadı.
Alcindor kolayca okulun en iyi oyuncuları arasına girdi. NCAA’in düzenlediği, çaylaklık yılında oynamama gibi bir kuralı yüzünden ilk senesinde oturduktan sonra 1967 ve 1969’da U.S.A.’de Sporting News, United Pres International, The Associated Pres ve U.S. Basketball Writers Association tarafından yılın oyuncusu olarak seçildi. 1967, 1968, 1969’da NCAA’deki All-American ve En Çok Göze Çarpan Oyuncu ödüllerine layik görüldü. Alcindor’un liderliğinde Wooden ve UCLA üç ulusal şampiyonluk kazandı.
ImageMilwaukee Bucks daha ikinci sezonunda, 1969 NBA draftında ilk olarak Alcindor’u draft etti. (Bucks’ın ilk sezonu berbattı. 22-55’lik skorla Phoenix Suns’dan önce draft hakkını kullandı.) Sıra yeni bir pivotu olgunlaştırmaya geldi. Bill Russell Boston’dan daha yeni ayrılmıştı ve Wilt Chamberlain 35 yaşında olmasına rağmen hala etkiliydi. Alcindor’un önderliği ile Bucks, East Division’da 56-26’lık seri ile 2.liğe yerleşti. Alcindor ligde, en fazla sayı sıralamasında (28,8) 2. sırada, en fazla ribaund (14,5) sıralamasında 3. sırada yer alıyordu. NBA Yılın Çaylağı ödülüne layik görüldü.
Sezon öncesinde Bucks, 31 yaşındaki guard Oscar Robertson’u Cincinnati Royals’dan alarak NBA liderliği için biletini ayırttı. Bobby Dandridge’nin güçlü kadrosu sayesinde 66 galibiyetle 1970-71 sezonunda sezon birinciliğini aldılar. Bu 60 galibiyetin içinde 20 maçlık yenilmeme rekoru da vardı. Alcindor kariyerinin ilk MVP ödülünü ve en fazla sayı yapma rekorunu (31,7) da bu sezonda kırdı. Milwaukee finallerde 12-2 skor elde etti. Baltimore Bullets’i ezdi geçti. Alcindor finallerin de MVP’si olmuştu.
1971-72 sezonundan önce Alcindor din değiştirdi ve Katoliklik’ten İslamiyet’e geçti. İsmini değiştirerek Kareem Abdul-Jabbar yaptı. İsmi; güçlü köle, asilzade anlamına geliyordu. O gerçekten de bir asilzade ve güçlü bir oyuncuydu ve yıllarını Milwaukee’de geçirmeyi seviyordu. 1971-72’de yine sayı krallığını (34,8) elde etti ve MVP ödülüne layık görüldü. Milwaukee de yine sezonu 1. olarak bitirdi. 1973-74’te Kareem ligdeki 5. yılında 3. kez MVP seçildi ve dört alanda ilk dörde girdi. Bunlar: 27 sayı ortalaması ile 3.lük, 14,5 ribaund ortalaması ile 4.lük, 283 blok ile 2.lik, 0.539 saha içi isabet oranı ile 2.lik.
1974’te Bucks yine NBA finallerinde oynadı ama Boston’a kaybetti. Boston’da çok iyi oyun kurucular vardı. 35 yaşında olmasına rağmen hala çok hızlı olan Robertson; playofflardan sonra emekli oldu.
Kareem, Milwaukee’deki inanılmaz başarısına rağmen; kendi dininden ve kültüründen fazla kişi olmaması nedeniyle Milwaukee’den ayrılmak istedi. Lakers ya da New York’a gitmek istedi. Bucks başkanı Wayne Embry 1975’te Jabbar’ın; Junior Bridgeman, Dave Meyers, Elmore Smith, Brian Winters’e karşılık takas olması konusunda şikâyetçi olsa da Abdul-Jabbar, Lakers’a gönderildi.
Chamberlain iki yıl önceden emekli olmuştu, bunun yüzünden Lakers; 30-52’lik galibiyetle 1974-75 sezonunu sonuncu bitirdi. Abdul-Jabbar; Lakers’daki ilk sezonunda 10 maçı kurtarabildi. 27.7 maç başına sayı ve 16.9 maç başına ribaund ile başka bir MVP ödülü aldı. Bu ödül onun 7 yıllık kariyerindeki 4. MVP ödülüydü.
ImageBir sezon sonra Lakers’ın başına Jerry West geldi ve 53-29’luk derece ile takımı ligdeki eski yerinde getirdi. 26.2 sayı ortalaması, 13.3 ribaund ortalaması, 261 blok ve 0.579 iç sayı isabeti ile yine MVP ödülüne layık görüldü. Bu ödülle 8 senede 5. kez MVP oldu ve Celtics’li Bill Russel’ın rekorunu kırdı. Ama Lakers finallerde, şampiyonluk için niyetli olan ve kendisine ait inanılmaz bir devi yani Bill Walton’ı olan Portland Trail Blazers’a karşı kaybetti.
Abdul-Jabbar’ın üst derecede performanslarına rağmen Lakers; sonraki iki sezonu ligde orta sıralarda bitirdi. 1977- 78 sezonunda Milwaukee’nin çaylağı Kent Benson ile yaptığı kavga yüzünden eli kırılan ve 20 maç kaçıran Jabbar; yine de yüksek bir ortalama ile oynamaya devam etti. Genç oyuncular Jamaal Wilkes ve Norm Nixon kararlı görünmesine rağmen Lakers sezonu vasat bir biçimde bitirdi.
1979’da Utah Jazz’dan aldığı draft hakkını elinde bulunduran Lakers, bu hakkını 6- 9’luk oyun kurucu Earvin “Magic” Johnson’u draft ederek kullandı. Lakers; Johnson’un gelişiyle şampiyonluğu seriye bağladı, Jabbar; 5 şampiyonluk yüzüğü daha elde etti. Lakers’ın bu hummalı dönemlerine “showtime” dendi. Jabbar’ın son 10 yıllık kariyerinde 9 kez lig şampiyonluğu elde ettiler.
Johnson’un ilk sezonunda 60 maç kazandılar. Philadelphia’ya karşı olan final maçlarının 6.sında bir olay oldu ki bu olay iki yıldız oyuncuyu sonsuza kadar birbirine bağladı. Kareem sakatlanınca Johnson onun pozisyonuna geçti. 5. maçta 40 sayı atarak takımını serilerde de öne geçiren Kareem’in sakatlığı ciddiydi ve 33 yaşındaki pivot 6. maçta yoktu. Bu yüzden Lakers; 20 yaşındaki çaylağı Johnson’ı, Jabbar’ın pozisyonuna koydu. Johnson üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirdi. 42 sayı, 15 ribaund, 7 asist ile Lakers’ı 123-107 galibiyete taşıdı. Sezonda ise Kareem 24.8 sayı ortalaması ve 10.8 ribaund ortalaması ile bir MVP ödülü daha aldı ve tarihe adını altın harflerle kazıdı.
Bundan sonraki altı sezonda da Kareem en az 20 sayı ortalama ile oynadı. Ribaund ortalaması ise 6 ila 8 arasına düştü. Ama 30’lu yaşlarındayken bile çevik, kaslı ve dengeliydi. Hala maç başına 32- 35 dakika oynayabiliyordu ki onun yaşındaki çoğu oyuncu emekli olmayı tercih ederdi.
Magic Johnson; Gary Smith’e “O bütün spor dallarındaki en güzel atlet” diyordu. Kariyerinin son yılında Abdul-Jabbar’ın sağlık programı çok daha dikkatle düzenlendi. Kollarını ve bacaklarını güçlü ve esnek tutmak için yoga ve savaş sanatları yapmaya başladı. Stresi atmak için maç önceleri meditasyon yaptı.
5 Nisan 1984’te, Vegas’ta, Utah Jazz’a karşı oynanan maç; belki de Kareem’in en güzel maçlarından birisiydi. Magic Johnson’dan bir pas aldı ve o mükemmel sky-hook’unu potaya doğru yolladı. Bu şut; oyun adına fazla bir şey değiştirmedi. Ama aslında bu sayı ile 31,420. sayısına ulaştı ve Chamberlain’in sayı rekorunu kırdı.
Lakers 1979- 80 ve 1988- 89 sezonları arasındaki on sezonda sekiz kez finallere katıldı. Finallerde ise Boston ve Philadelphia’yı ikişer kez, Detroit’i ise bir kez ezerek kupaya ulaştılar. 1985’deki Boston’a karşı olan seri ise belki de Abdul-Jabbar için en tatmin edici olanıydı. 38 yaşındaki ligin tecrübeli pivotu dağıtılmıştı. İlk maçta Abdul-Jabbar 12 sayı ve 3 ribaund ile oynadı.
Bundan sonraki iki gün boyunca, saatlerce Boston’un maçlarını izledi. Zayıf noktalar üzerinde çalıştı. Koç Pat Riley’in de motivasyon denemeleri sonunda Kareem hazırdı.
Image2. maçta Abdul-Jabbar 30 sayı, 17 ribaund, 8 asist ve 3 blok ile oynadı. Lakers maçı 109-102 kazandı. Lakers seriyi altı maçta geçti. Bu serilerde Abdul-Jabbar 30.2 sayı, 11.2 ribaund, 6.5 asist ve 2 blokluk ortalama ile oynadı.
1986- 87 serilerinde Lakers yine Boston’u devirdi ve şampiyon oldu. Kareem’in oldukça iyi oynamasına rağmen yıldız kesinlikle Johnson’dı. Bu finallerde Johnson MVP ödülünü de aldı. Normal sezonda Abdul-Jabbar ilk defa 20 sayı ortalamasının altına düştü ve maç başına 17.5 sayı ortalaması ile oynadı. 40 yaşındayken iki yıllık bir kontrat daha imzaladı.
1988- 89 sezonu Kareem’in son sezonuydu. Pistons’a karşı olan final serisinin 3. maçında Jabbar o sezondaki en yüksek sayıyı attı.(24 sayı, 13 ribaund) Aynı finallerin son maçında ise Jabbar 7 sayı, 3 ribaund ile oynadı. Tamamen düşüşteydi. Kötü sezon ve kötü finaller geçirmişti.
Abdul-Jabbar’ın emekliliği bir dönemin sonu olmuştu. NBA’i bıraktığında bütün zamanların en skor er oyuncusu olarak bırakmıştı. Kariyerine 38,387 (24.6 maç başına) sayı, 17,440 (11.2 maç başına) ribaund, 3,189 blok ve 0.559 isabet oranı ile veda etti. 20 yıllık kariyerine bu kadar istatistiği sığdıran mükemmel oyuncu 1,560 maçta görev aldı.
Bırakmasından birkaç yıl sonra Kareem; Orange County Register’a şunları söyledi: “70’lerde yaptığım her şeyi 80’ler kötüye kullandı. Bıraktığım zamandan beri h***es beni saygıdeğer birisi olarak görüyor ama zaman akıyor.”
Ayrıldıktan sonra Jabbar; eğlence sektöründe çalıştı. “Basketbolun Büyükelçisi” olarak hizmet verdi. Koçluk ve spikerlik gibi çeşitli işler yaptı. Açlık ve cahillik, cehalet ile savaşmaya yardım etti. 1995’te Naismith Memorial Basketball Hall Of Fame’e layık görüldü.
Re: NBA Oyuncuları'nın Hayat Hikayeleri(İlginç)
Tam Adı: Earvin Johnson Jr.
Doğum Tarihi: 14/08/1959
Boy: 6-9; Kilo: 255 lbs.
Lise: Everret
Üniversite: Michigan State
Draft: L.A. Lakers (1979)
Transfer: -- Image
Çok az atlet gerçekten de üstün yeteneklidir. Kişisel yetenekleriyle, oynadıkları spora katkıda bulunurlar. Earvin “Magic” Johnson da bunlardan biriydi
Johnson çok mükemmel bir oyuncuydu. Mükemmel üstü… Çoğu hayranı onu izlemek için “Keşki dünyaya daha ***en gelseydik de onu canlı canlı izleyebilseydik” diyorlar.
ImageO 1950’lerin Bob Cousy’i, 1960’ların Oscar Robertson’u, 1970’lerin Julius Erving’iydi. Sadece bir devrimci değildi. 6-9luk boyuyla ligin en uzun oyun kurucusuydu. Onun gurur verici bir doğal yeteneği vardı. Onu izleyen h***esi kendine hayran bırakıyordu.
Johnson, 13 yıllık NBA kariyerinde, bir oyuncunun yapabileceği, hatta hayal edebileceği her şeyi yapmıştı. Bütün kariyerini Lakers’da geçirmişti. 5 şampiyonluk yaşamıştı. En değerli oyuncu ödülünü ve MVP ödülünü 3 defa aldı. 12 defa All-Star oldu ve 9 kez de All NBA First Team’e seçildi. Robertson’un asist yapma rekorunu egale etti ama bu rekor sonradan Stockton tarafından kırıldı. 1992’de Barcelona’da orijinal “Rüya takımı” ile altın madalya kazandı.
O; “Triple-double” kelimesini NBA’a kazandırdı. Fakat tarih, Robertson’un ilk triple-double yapan oyuncu olduğunu söylüyordu. Fakat bu terim 1960’dan önce kullanılmıyordu.
Johnson, çocukluğundaki neşesini ve coşkusunu hiçbir zaman kaybetmedi. Ün, şan, şöhret onu değiştirmedi. O hâla basketbolu oynamak için oynuyordu.
Johnson’un en çok göze batan özelliği; pas verme yeteneğiydi. Fastbreaklerde, alley-oops larda, bakmadan attığı fakat hedefi tutturduğu paslar, yarı sahadan attığı ve alley-oops ile biten paslar, üçlü sıkıştıma geldiğinde bile topu istediği arkadaşına ulaştırabilmesi onu iyi bir pasör yapıyordu. Onu savunan oyuncuları öyle bir şaşırtıyordu ki, pas atacağını sandıklarında şut, şut atacağını sandıklarında pas veriyordu.
Lakers oyuncusu Michael Cooper şöyle diyor: ”Bazen pas attıktan sonra nereye gittiğini göremezdim. Birisi o topu yakalardı ve sayı yapardı. Geri koşarken şöyle düşünürdüm: “topu bir oyuncuya doğru atmalı.”
14 Ağustos 1959’da doğdu ve dokuz kardeşiyle birlikte Lansing, Mitch’de büyüdü. Babası; bir General Motors fabrikasında çalışıyordu. Annesi bir okulda görevliydi. Küçük Earvin; çocukluğunu sokaklarda arkadaşlarıyla takılarak, şarkı söyleyerek ve tabi ki basketbol oynayarak geçirdi. Komşuları ona “Junior” ya da “June Bug” lakabını takmışlardı çünkü o sabahın 7:30’unda bile basketbol oynuyordu.
Johnson; USA Weekend’e şöyle bir açıklama yapmıştı: ”Bütün gün antrenman yapıyordum. Topu sağ elimle sürüp sol elime geçiriyordum. Sonra da basketbol topumla uyuyordum.”
Johnson ilk defa “Magic” diye çağırıldığında; daha Everett Lisesi’nde oynuyordu. Bu isim onu 15 yaşındayken izleyen bir spor yazarı tarafından ona verilmişti. Johnson maçta 36 sayı, 16 ribaunt, 16 asist yapmıştı.(Johnson’un annesi dindar bir Hıristiyan’dı. Bu yüzden onun lakabının Allah’a saygısızlık olduğunu düşünüyordu.) Everett ile 27-1’lik bir rekora imza attı ve 28,8 sayı, 16,8 ribaunt ortalamasına sahipti.
ImageJohnson evine yakın bir kolejde okumak istiyordu. Bu sebeple Lansing’in doğusundaki Michigan State kolejine gitmeye karar verdi. Daha ilk yıllarında bile mükemmel istatistiklere sahipti. (Maç başına; 17.0 sayı, 7.9 ribaunt, 7.4 asist) Big Ten Conference’da 25-5’lik galibiyetle h***es onu ve takımını konuşuyordu. 1979’da 2. sınıf öğrencisiyken Johnson; takımını galibiyetten galibiyete taşıyarak; Larry Bird’ün Indiana State’ini de ezip geçti. Bu maç NCAA tarihinin en çok beklenen (hatta en çok izlenen) maçıydı.
Johnson kolejdeki son 2 yılını da bitirdi ve 1979’da NBA draftına katıldı. İlk sıra draft hakkı Utah Jazz’ındı ama Utah, 3 yıl önce serbest oyuncu Gail Goodrich’i alırken tazminat olarak Lakers’a 1979 draft hakkını vermişti. Bu yüzden Johnson; Lakers tarafından draft edildi.
Lakers bu sırada bir değişim sürecindeydi. Yeni koç Jack McKinney, yeni kulüp sahibi Dr. Jerry Buss ve 7 tane yeni oyuncu ki bunlardan birisi en görkemli kolej oyunculuğu kariyerine sahip olan Johnson’dı. Buss; artık takımın showtime’a başlamasını umuyordu.
Lakers fanları Johnson’un kariyerinin başlangıç maçında mükemmel bir oyuna şahit oldular. Açılış gecesinde Karem Abdul-Jabbar’ın son saniye basketiyle San Diego Clippers’ı yenmesinden sonra Johnson deliye döndü. Sarılmaya, dirsek atmaya başladı. Canla başla mücadele ediyordu. Çoğu izleyici Johnson’un sezon sonuna kadar canlı kalmayacağını düşünüyordu. Çünkü Johnson öyle bir enerji harcıyordu ki… Fakat sonra Abdul-Jabbar ona gelip sakinleşmesini söyledi ve daha 81 maçlarının olduğunu söyledi. Hatta play-off’ları saymazsak.
Sezonun çaylağı ödülü Boston’un Bird’üne verildi. Fakat NBA şampiyonu Lakers olmuştu. Lakers 60-22’lik dereceyle Batı şampiyonluğuna oynamıştı ama 2. oldu. (Paul Westhead; McKinney’in bisiklet kazasında ciddi bir şekilde yaralanmasından sonra 14. maçtan itibaren takıma koç olarak getirldi.) 77 Maçta Johnson’un istatistikleri şu şekilde olmuştu: 18.0 ppg 7.7 rpg 7.3 apg. 11 Yıl önceki Evlin Hayes’ten sonra NBA All-Star maçına ilk beşte başlayan ilk çaylak olmuştu.
Philadelphia 76ers’la oynanan 1980 NBA finallerinde Johnson’un performansı Lakers’a seriyi getiren şey olmuştu. 6. Maçtaki çabası da hafızalara kazındı. Abdul-Jabbar’ın 5. maçtaki 40 sayılık performansından sonra ayak bileğinin burkulması Lakers için bir felaketti. Serideki 3-2’lik sonuçtan sonra Lakers; seriyi elde etmek için 76ers’ın evinde savaşacaktı.
Henüz 20 yaşındaki çaylak; Abdul-Jabbar’ın pozisyonuna (pivot) geçti ve ribaund almaya başladı. 42 Sayı, 15 ribaund, 7 asist, 3 top çalma yaptı. Hatta maç başında hava atışına bile çıktı. Johnson; NBA finallerinin MVP’si ödülünü alan ilk çaylak oldu. Onun inanılmaz performansı ve anlaşılamayan yeteneği Lakers’ın kazanmak için ihtiyacı olan şeydi ve işe yaradı.
Westhead Los Angeles Times’a yaptığı açıklamada şöyle dedi: ”Hepimiz onun bir film yıldızı olduğunu sandık ama aslında o kadar ağır bir yük taşıyordu ki. Sanki mükemmel bir estetik cerrahı bulmuş da kendisini buldozere çevirtmiş gibi oynuyordu.”
ImageErtesi yıl ne Lakers için ne de Johnson için güzel bir yıl olmuştu. Sezonun ilk ayında; Atalanta Hawks’ın 7-2’lik oyuncusu Tom Burleson; Johnson’un dizinin üzerine düştü ve Johnson’ın 45 maç kaçırmasına sebep oldu. Johnson sahalara döndüğünde Lakers; play-offlarda Houston Rockets ile oynuyordu. Johnson 13 basket girişiminden sadece 2 tanesini sayıya çevirebildi. Oyunun sonlarına doğru bir de airball yolladı. Lakers maçı ve serileri kaybetmişti.
Johnson ve Lakers 1987-82 sezonunda geri gelmişti. Ligi kazandılar, finallerde 76ers’ı devirdiler ve Johnson yine MVP seçildi. Fakat bu sezonda kötü olaylar da oldu. Westhead hücum oyununu değiştirmek istedi. Fakat Johnson bu yeni düzenin, onun rolünü azatlığını düşünüyordu. Hatta Johnson Utah’taki bir maçtan sonra soyunma odasında şöyle bir konuşma yaptı: ”Bu takımda daha fazla oynamak istemiyorum. Gitmek istiyorum. Takas edilmek istiyorum”. Gazeteciler; Johnson’un şaka yaptığına dair bir gülümseme, bir hareket beklediler ama Johnson şaka yapmıyordu.
Ertesi gün Westhead kovuldu ve yerine asistan koç olan Pat Riley getirildi. Riley’in ilk iç saha maçında Johnson; anons edilirken taraftarlar tarafından yuhalandı. Seattle’da topu her eline alışında ona gülündü ve alay edildi. Kariyerinde ilk defa All-Star’ın ilk beşine seçilmedi. Play-offlarda kendisine yöneltilen sorulardan kaçmak zorunda kaldı.
Sahada ise Johnson’un oyunu istikrarlı bir şekilde gayet iyi gidiyordu. Top çalma istatistiklerinde iki kez üst üste ligin en iyi top çalan oyucusu oldu. Bu sezonda 17.6 ppg, 5.9 rpg, 10.5 apg ile kariyerinde önemli bir istatistik elde etmiş oldu.
Bundan sonraki iki yılda Westhead Johnson’un kişisel yeteneklerine övgüler yağdırdı. Kariyerindeki 4 asist krallığının ilkini bu yıllarda aldı ve mükemmel oyun yeteneğini geliştirmeye devam etti. 1982-83’de, artık klasikleşen Philadelphia-Lakers finallerinden birinde; Lakerslı Norm Nixon, Worthy ve Bob McAdoo sakatlıkları yüzünden oynayamadılar. Bu seride Philadelphia, Lakers’ı silip süpürdü.
1984 Finallerinde Lakers’ta Nixon gitmişti, Abdul-Jabbar 40’a dayanmıştı, Johnson ise 25 yaşında 25 milyon dolarlık bir kontrata imza atıyordu. Boston’a karşı yorucu 7 maçta Johnson, çok az skor yapmıştı. 2, 4 ve 7. maçlarda onun liderliğindeki Lakers’ın kaybetmesine engel olamadı.
Johnson’ın dış şutlarını geliştirmesi ve asist yapma yeteneğini arttırması sonucunda Lakers; önündeki 4 yılda 3 şampiyonluk yaşadı. Boston’a karşı olan ilk maçta 148-114 mağlup olup sahadan silinmelerine rağmen diğer maçlarda Boston’u ezip geçti. Lakers; Minneapolis’de ilk defa Boston’a karşı, bundan önce 8 defa kaybetmesine rağmen bu sefer finali kazanıyordu.
1986-87 sezonunda Abdul-Jabbar bir göz enfeksiyonu geçirdi. Johnson bu sezonda; birçok profesyonel gözlemcinin Johnson hakkında yapamaz dediği şeyi yaptı: skor. Houston’a karşı 18 sayı attı ve bir sonraki maçta Sacramento Kings’e karşı 46 sayı yaparak, kariyer rekorunu kırdı. Sezonu 23.9 ppg ile bitirdi ki bu onun en iyi skor istatistiğiydi.
ImageBu sezonda Johnson MVP oldu. MVP’lik yedi kez onun elinden alınmıştı ki Bird bu işi 3 defa yapmıştı. Fakat Johnson ödülü hak ettiğini kötü bir şekilde ima etmişti. Kazanan açıklanmadan önce Johnson; New York Times’a : “Şu anda o üç, bense sıfırıım. Bu beni biraz sinir ediyor” dedi. (İleride Bird ile Johnson eşitleniyordu. 1989-90 yıllarında da MVP olan Johnson; Bird gibi 3 kez MVP ödülünün sahibi olacaktı.)
Johnson 1987 finallerinde “finallerin MVP” si ödülünü 3. defa aldı. Bu finallerde Boston’a karşı oynamışlardı. Bu yıl aynı zamanda Johnson’un; Karem Abdul-Jabbar’dan takımın liderlik rolünü aldığı yıldı. 40 yaşındaki pivot; H-O-R-S-E maçlarının antrenmanlarında nasıl sky-hook atılacağını öğretti. Johnson hemen kavradı ve bu atışın kendi versiyonunu geliştirdi. Bu atışı Garden’da 4. maçta kazanmak için kullandı ve bu atış sayesinde maçı kazandılar. 107-106 biten maç sonucunda Boston’u 3 yılda 2 kez mağlup etmiş oldular.
1988’de Lakers; Detroit Pistons’ı acı mağlubiyetlerle kenara iterek tekrar şampiyon oldu. Bundan sonraki 2 sezonda Johnson 20 sayının üzerinde ortalamayla oynadı. Bu sayede Lakers 2 tane daha lig 1.’liği kazandı. 1988-89 sezonu Abdul-Jabbar’ın son sezonuydu. Bu sezonda Johnson arka adalesindeki bir sakatlık yüzünden finallerde oynayamadı ve tam teşekküllü Pistons karşısında ezildi. Bir sonraki sene de Lakers; 9 yıldır ilk defa serileri bu kadar ***en t*** etmişti. Phoenix Suns onları Konferans Yarı Finalleri’nde mağlup etti.
1990-91’de Johnson Lakers’ı 58-24’e getirmeye yardım etti. Clyde Drexler’in TrailBlazers’a Pasifik Grubunu’nu kazadırması ile yıkılan Lakers; yine de NBA finallerine gitti. Lakers; Chicago Bulls ve Jordan’a karşı olan seriyi 5 maçta kaybetmesine rağmen; Johnson 12 yılda 9 kez serilerde oynama şerefine erişti.
1991-92 kamp sezonundan önce Johnson’un kanında HIV virüsünün bulunması ve Johnson’un basketbol’u bırakacağını açıklamasıyla dünya şaşkına dönmüştü. All-Star maçında güzel bir performans gösterdi hatta maçın MVP’si ödülünü de aldı. Batı’yı 153-113 galibiyete de taşıdı. Aynı zamanda AIDS’e karşı bir kampanya da başlattı ve bu sayede ligin J. Walter Kennedy Vatandaşlık ödülünü aldı.
Johnson 1992’de USA Olimpik Rüya Takımı’nda yer aldı. Güvenli seks hakkında bir kitap yazdı. NBC’de maç anlatıcısı olarak çalıştı ve NBA’den pay alma imkânını elde etti. 1993-94 sezonunun bitmesine 16 maç kala; Randy Pfund yerine Lakers’a baş koç olarak getirildi.
Takım playofflar için savaşıyordu ve Lakers 5 maçı art arda kazandı. Fakat bundan sonraki 6 maçın 5’ini kaybedince Johnson; bir dahaki sezonda takımı çalıştırmayacağını söyledi.
“Eve gitmek istiyorum” demişti Associated Press gazetesine. “Hiçbir zaman bir koç olma hayalim olmadı. Benim hayalim farklı. Ben bir iş adamı olmak istiyorum. Hayallerinizin peşinden gitmeniz lazım.” 1994’de Lakers’ın ortaklarından olunca Johnson’un hayalleri gerçek oldu.
Bundan sonra başka karmaşık birkaç işle daha uğraştı. Fakat NBA’i bırakamadı. 1995-96 sezonunda Lakers’a katıldı. Sezondaki son 32 maçta forma giydi. Fakat Johnson 115 kilo olmuştu ve gard olarak yapabileceklerini bu sene de pf olarak yaptı. 1996 playofflarında Houston tarafından ilk maçta elenince Lakers’dan ayrıldı.
ImageJohnson’un 13 yıllık NBA kariyerinde 17,707 sayı (19.5ppg), 6,559 ribaund (7.2 rpg), 10,141 asist (11.2 apg) yatıyor. Ayrıca 1,724 top çalma ile NBA tarihindeki 9. sırayı alıyor. Aynı zamanda All-Star maçlarında 10 üçlük ve 127 asistle üst sıralarda yer alıyor.
1996-97’de NBA’in 50th Anniversary All-Time Team’e seçildi. 2002’de de Naismith Memorial Basketball Hall of Fame’e layık görüldü.
Zamanın en iyi oyuncusu muydu? Gelmiş geçmiş en iyilerdendi.
Bir keresinde Larry Bird, Chicago Sun-Times’a şöyle bir açıklama yapmıştı: “Magic h***esten üstün bir yapıya sahipti. Onun kadar iyisini ben hiç görmedim.”
Kariyer Tablosu
Maç İ.Y. 3 İ.Y. S.A.Y. Rib. R.O. Ast. A.O. T.Ç. BLK Sayı S.O.
906 %52 %30.3 %84.8 6,559 7.2 10,141 11.2 1,724 374 17,707 19.5
Doğum Tarihi: 14/08/1959
Boy: 6-9; Kilo: 255 lbs.
Lise: Everret
Üniversite: Michigan State
Draft: L.A. Lakers (1979)
Transfer: -- Image
Çok az atlet gerçekten de üstün yeteneklidir. Kişisel yetenekleriyle, oynadıkları spora katkıda bulunurlar. Earvin “Magic” Johnson da bunlardan biriydi
Johnson çok mükemmel bir oyuncuydu. Mükemmel üstü… Çoğu hayranı onu izlemek için “Keşki dünyaya daha ***en gelseydik de onu canlı canlı izleyebilseydik” diyorlar.
ImageO 1950’lerin Bob Cousy’i, 1960’ların Oscar Robertson’u, 1970’lerin Julius Erving’iydi. Sadece bir devrimci değildi. 6-9luk boyuyla ligin en uzun oyun kurucusuydu. Onun gurur verici bir doğal yeteneği vardı. Onu izleyen h***esi kendine hayran bırakıyordu.
Johnson, 13 yıllık NBA kariyerinde, bir oyuncunun yapabileceği, hatta hayal edebileceği her şeyi yapmıştı. Bütün kariyerini Lakers’da geçirmişti. 5 şampiyonluk yaşamıştı. En değerli oyuncu ödülünü ve MVP ödülünü 3 defa aldı. 12 defa All-Star oldu ve 9 kez de All NBA First Team’e seçildi. Robertson’un asist yapma rekorunu egale etti ama bu rekor sonradan Stockton tarafından kırıldı. 1992’de Barcelona’da orijinal “Rüya takımı” ile altın madalya kazandı.
O; “Triple-double” kelimesini NBA’a kazandırdı. Fakat tarih, Robertson’un ilk triple-double yapan oyuncu olduğunu söylüyordu. Fakat bu terim 1960’dan önce kullanılmıyordu.
Johnson, çocukluğundaki neşesini ve coşkusunu hiçbir zaman kaybetmedi. Ün, şan, şöhret onu değiştirmedi. O hâla basketbolu oynamak için oynuyordu.
Johnson’un en çok göze batan özelliği; pas verme yeteneğiydi. Fastbreaklerde, alley-oops larda, bakmadan attığı fakat hedefi tutturduğu paslar, yarı sahadan attığı ve alley-oops ile biten paslar, üçlü sıkıştıma geldiğinde bile topu istediği arkadaşına ulaştırabilmesi onu iyi bir pasör yapıyordu. Onu savunan oyuncuları öyle bir şaşırtıyordu ki, pas atacağını sandıklarında şut, şut atacağını sandıklarında pas veriyordu.
Lakers oyuncusu Michael Cooper şöyle diyor: ”Bazen pas attıktan sonra nereye gittiğini göremezdim. Birisi o topu yakalardı ve sayı yapardı. Geri koşarken şöyle düşünürdüm: “topu bir oyuncuya doğru atmalı.”
14 Ağustos 1959’da doğdu ve dokuz kardeşiyle birlikte Lansing, Mitch’de büyüdü. Babası; bir General Motors fabrikasında çalışıyordu. Annesi bir okulda görevliydi. Küçük Earvin; çocukluğunu sokaklarda arkadaşlarıyla takılarak, şarkı söyleyerek ve tabi ki basketbol oynayarak geçirdi. Komşuları ona “Junior” ya da “June Bug” lakabını takmışlardı çünkü o sabahın 7:30’unda bile basketbol oynuyordu.
Johnson; USA Weekend’e şöyle bir açıklama yapmıştı: ”Bütün gün antrenman yapıyordum. Topu sağ elimle sürüp sol elime geçiriyordum. Sonra da basketbol topumla uyuyordum.”
Johnson ilk defa “Magic” diye çağırıldığında; daha Everett Lisesi’nde oynuyordu. Bu isim onu 15 yaşındayken izleyen bir spor yazarı tarafından ona verilmişti. Johnson maçta 36 sayı, 16 ribaunt, 16 asist yapmıştı.(Johnson’un annesi dindar bir Hıristiyan’dı. Bu yüzden onun lakabının Allah’a saygısızlık olduğunu düşünüyordu.) Everett ile 27-1’lik bir rekora imza attı ve 28,8 sayı, 16,8 ribaunt ortalamasına sahipti.
ImageJohnson evine yakın bir kolejde okumak istiyordu. Bu sebeple Lansing’in doğusundaki Michigan State kolejine gitmeye karar verdi. Daha ilk yıllarında bile mükemmel istatistiklere sahipti. (Maç başına; 17.0 sayı, 7.9 ribaunt, 7.4 asist) Big Ten Conference’da 25-5’lik galibiyetle h***es onu ve takımını konuşuyordu. 1979’da 2. sınıf öğrencisiyken Johnson; takımını galibiyetten galibiyete taşıyarak; Larry Bird’ün Indiana State’ini de ezip geçti. Bu maç NCAA tarihinin en çok beklenen (hatta en çok izlenen) maçıydı.
Johnson kolejdeki son 2 yılını da bitirdi ve 1979’da NBA draftına katıldı. İlk sıra draft hakkı Utah Jazz’ındı ama Utah, 3 yıl önce serbest oyuncu Gail Goodrich’i alırken tazminat olarak Lakers’a 1979 draft hakkını vermişti. Bu yüzden Johnson; Lakers tarafından draft edildi.
Lakers bu sırada bir değişim sürecindeydi. Yeni koç Jack McKinney, yeni kulüp sahibi Dr. Jerry Buss ve 7 tane yeni oyuncu ki bunlardan birisi en görkemli kolej oyunculuğu kariyerine sahip olan Johnson’dı. Buss; artık takımın showtime’a başlamasını umuyordu.
Lakers fanları Johnson’un kariyerinin başlangıç maçında mükemmel bir oyuna şahit oldular. Açılış gecesinde Karem Abdul-Jabbar’ın son saniye basketiyle San Diego Clippers’ı yenmesinden sonra Johnson deliye döndü. Sarılmaya, dirsek atmaya başladı. Canla başla mücadele ediyordu. Çoğu izleyici Johnson’un sezon sonuna kadar canlı kalmayacağını düşünüyordu. Çünkü Johnson öyle bir enerji harcıyordu ki… Fakat sonra Abdul-Jabbar ona gelip sakinleşmesini söyledi ve daha 81 maçlarının olduğunu söyledi. Hatta play-off’ları saymazsak.
Sezonun çaylağı ödülü Boston’un Bird’üne verildi. Fakat NBA şampiyonu Lakers olmuştu. Lakers 60-22’lik dereceyle Batı şampiyonluğuna oynamıştı ama 2. oldu. (Paul Westhead; McKinney’in bisiklet kazasında ciddi bir şekilde yaralanmasından sonra 14. maçtan itibaren takıma koç olarak getirldi.) 77 Maçta Johnson’un istatistikleri şu şekilde olmuştu: 18.0 ppg 7.7 rpg 7.3 apg. 11 Yıl önceki Evlin Hayes’ten sonra NBA All-Star maçına ilk beşte başlayan ilk çaylak olmuştu.
Philadelphia 76ers’la oynanan 1980 NBA finallerinde Johnson’un performansı Lakers’a seriyi getiren şey olmuştu. 6. Maçtaki çabası da hafızalara kazındı. Abdul-Jabbar’ın 5. maçtaki 40 sayılık performansından sonra ayak bileğinin burkulması Lakers için bir felaketti. Serideki 3-2’lik sonuçtan sonra Lakers; seriyi elde etmek için 76ers’ın evinde savaşacaktı.
Henüz 20 yaşındaki çaylak; Abdul-Jabbar’ın pozisyonuna (pivot) geçti ve ribaund almaya başladı. 42 Sayı, 15 ribaund, 7 asist, 3 top çalma yaptı. Hatta maç başında hava atışına bile çıktı. Johnson; NBA finallerinin MVP’si ödülünü alan ilk çaylak oldu. Onun inanılmaz performansı ve anlaşılamayan yeteneği Lakers’ın kazanmak için ihtiyacı olan şeydi ve işe yaradı.
Westhead Los Angeles Times’a yaptığı açıklamada şöyle dedi: ”Hepimiz onun bir film yıldızı olduğunu sandık ama aslında o kadar ağır bir yük taşıyordu ki. Sanki mükemmel bir estetik cerrahı bulmuş da kendisini buldozere çevirtmiş gibi oynuyordu.”
ImageErtesi yıl ne Lakers için ne de Johnson için güzel bir yıl olmuştu. Sezonun ilk ayında; Atalanta Hawks’ın 7-2’lik oyuncusu Tom Burleson; Johnson’un dizinin üzerine düştü ve Johnson’ın 45 maç kaçırmasına sebep oldu. Johnson sahalara döndüğünde Lakers; play-offlarda Houston Rockets ile oynuyordu. Johnson 13 basket girişiminden sadece 2 tanesini sayıya çevirebildi. Oyunun sonlarına doğru bir de airball yolladı. Lakers maçı ve serileri kaybetmişti.
Johnson ve Lakers 1987-82 sezonunda geri gelmişti. Ligi kazandılar, finallerde 76ers’ı devirdiler ve Johnson yine MVP seçildi. Fakat bu sezonda kötü olaylar da oldu. Westhead hücum oyununu değiştirmek istedi. Fakat Johnson bu yeni düzenin, onun rolünü azatlığını düşünüyordu. Hatta Johnson Utah’taki bir maçtan sonra soyunma odasında şöyle bir konuşma yaptı: ”Bu takımda daha fazla oynamak istemiyorum. Gitmek istiyorum. Takas edilmek istiyorum”. Gazeteciler; Johnson’un şaka yaptığına dair bir gülümseme, bir hareket beklediler ama Johnson şaka yapmıyordu.
Ertesi gün Westhead kovuldu ve yerine asistan koç olan Pat Riley getirildi. Riley’in ilk iç saha maçında Johnson; anons edilirken taraftarlar tarafından yuhalandı. Seattle’da topu her eline alışında ona gülündü ve alay edildi. Kariyerinde ilk defa All-Star’ın ilk beşine seçilmedi. Play-offlarda kendisine yöneltilen sorulardan kaçmak zorunda kaldı.
Sahada ise Johnson’un oyunu istikrarlı bir şekilde gayet iyi gidiyordu. Top çalma istatistiklerinde iki kez üst üste ligin en iyi top çalan oyucusu oldu. Bu sezonda 17.6 ppg, 5.9 rpg, 10.5 apg ile kariyerinde önemli bir istatistik elde etmiş oldu.
Bundan sonraki iki yılda Westhead Johnson’un kişisel yeteneklerine övgüler yağdırdı. Kariyerindeki 4 asist krallığının ilkini bu yıllarda aldı ve mükemmel oyun yeteneğini geliştirmeye devam etti. 1982-83’de, artık klasikleşen Philadelphia-Lakers finallerinden birinde; Lakerslı Norm Nixon, Worthy ve Bob McAdoo sakatlıkları yüzünden oynayamadılar. Bu seride Philadelphia, Lakers’ı silip süpürdü.
1984 Finallerinde Lakers’ta Nixon gitmişti, Abdul-Jabbar 40’a dayanmıştı, Johnson ise 25 yaşında 25 milyon dolarlık bir kontrata imza atıyordu. Boston’a karşı yorucu 7 maçta Johnson, çok az skor yapmıştı. 2, 4 ve 7. maçlarda onun liderliğindeki Lakers’ın kaybetmesine engel olamadı.
Johnson’ın dış şutlarını geliştirmesi ve asist yapma yeteneğini arttırması sonucunda Lakers; önündeki 4 yılda 3 şampiyonluk yaşadı. Boston’a karşı olan ilk maçta 148-114 mağlup olup sahadan silinmelerine rağmen diğer maçlarda Boston’u ezip geçti. Lakers; Minneapolis’de ilk defa Boston’a karşı, bundan önce 8 defa kaybetmesine rağmen bu sefer finali kazanıyordu.
1986-87 sezonunda Abdul-Jabbar bir göz enfeksiyonu geçirdi. Johnson bu sezonda; birçok profesyonel gözlemcinin Johnson hakkında yapamaz dediği şeyi yaptı: skor. Houston’a karşı 18 sayı attı ve bir sonraki maçta Sacramento Kings’e karşı 46 sayı yaparak, kariyer rekorunu kırdı. Sezonu 23.9 ppg ile bitirdi ki bu onun en iyi skor istatistiğiydi.
ImageBu sezonda Johnson MVP oldu. MVP’lik yedi kez onun elinden alınmıştı ki Bird bu işi 3 defa yapmıştı. Fakat Johnson ödülü hak ettiğini kötü bir şekilde ima etmişti. Kazanan açıklanmadan önce Johnson; New York Times’a : “Şu anda o üç, bense sıfırıım. Bu beni biraz sinir ediyor” dedi. (İleride Bird ile Johnson eşitleniyordu. 1989-90 yıllarında da MVP olan Johnson; Bird gibi 3 kez MVP ödülünün sahibi olacaktı.)
Johnson 1987 finallerinde “finallerin MVP” si ödülünü 3. defa aldı. Bu finallerde Boston’a karşı oynamışlardı. Bu yıl aynı zamanda Johnson’un; Karem Abdul-Jabbar’dan takımın liderlik rolünü aldığı yıldı. 40 yaşındaki pivot; H-O-R-S-E maçlarının antrenmanlarında nasıl sky-hook atılacağını öğretti. Johnson hemen kavradı ve bu atışın kendi versiyonunu geliştirdi. Bu atışı Garden’da 4. maçta kazanmak için kullandı ve bu atış sayesinde maçı kazandılar. 107-106 biten maç sonucunda Boston’u 3 yılda 2 kez mağlup etmiş oldular.
1988’de Lakers; Detroit Pistons’ı acı mağlubiyetlerle kenara iterek tekrar şampiyon oldu. Bundan sonraki 2 sezonda Johnson 20 sayının üzerinde ortalamayla oynadı. Bu sayede Lakers 2 tane daha lig 1.’liği kazandı. 1988-89 sezonu Abdul-Jabbar’ın son sezonuydu. Bu sezonda Johnson arka adalesindeki bir sakatlık yüzünden finallerde oynayamadı ve tam teşekküllü Pistons karşısında ezildi. Bir sonraki sene de Lakers; 9 yıldır ilk defa serileri bu kadar ***en t*** etmişti. Phoenix Suns onları Konferans Yarı Finalleri’nde mağlup etti.
1990-91’de Johnson Lakers’ı 58-24’e getirmeye yardım etti. Clyde Drexler’in TrailBlazers’a Pasifik Grubunu’nu kazadırması ile yıkılan Lakers; yine de NBA finallerine gitti. Lakers; Chicago Bulls ve Jordan’a karşı olan seriyi 5 maçta kaybetmesine rağmen; Johnson 12 yılda 9 kez serilerde oynama şerefine erişti.
1991-92 kamp sezonundan önce Johnson’un kanında HIV virüsünün bulunması ve Johnson’un basketbol’u bırakacağını açıklamasıyla dünya şaşkına dönmüştü. All-Star maçında güzel bir performans gösterdi hatta maçın MVP’si ödülünü de aldı. Batı’yı 153-113 galibiyete de taşıdı. Aynı zamanda AIDS’e karşı bir kampanya da başlattı ve bu sayede ligin J. Walter Kennedy Vatandaşlık ödülünü aldı.
Johnson 1992’de USA Olimpik Rüya Takımı’nda yer aldı. Güvenli seks hakkında bir kitap yazdı. NBC’de maç anlatıcısı olarak çalıştı ve NBA’den pay alma imkânını elde etti. 1993-94 sezonunun bitmesine 16 maç kala; Randy Pfund yerine Lakers’a baş koç olarak getirildi.
Takım playofflar için savaşıyordu ve Lakers 5 maçı art arda kazandı. Fakat bundan sonraki 6 maçın 5’ini kaybedince Johnson; bir dahaki sezonda takımı çalıştırmayacağını söyledi.
“Eve gitmek istiyorum” demişti Associated Press gazetesine. “Hiçbir zaman bir koç olma hayalim olmadı. Benim hayalim farklı. Ben bir iş adamı olmak istiyorum. Hayallerinizin peşinden gitmeniz lazım.” 1994’de Lakers’ın ortaklarından olunca Johnson’un hayalleri gerçek oldu.
Bundan sonra başka karmaşık birkaç işle daha uğraştı. Fakat NBA’i bırakamadı. 1995-96 sezonunda Lakers’a katıldı. Sezondaki son 32 maçta forma giydi. Fakat Johnson 115 kilo olmuştu ve gard olarak yapabileceklerini bu sene de pf olarak yaptı. 1996 playofflarında Houston tarafından ilk maçta elenince Lakers’dan ayrıldı.
ImageJohnson’un 13 yıllık NBA kariyerinde 17,707 sayı (19.5ppg), 6,559 ribaund (7.2 rpg), 10,141 asist (11.2 apg) yatıyor. Ayrıca 1,724 top çalma ile NBA tarihindeki 9. sırayı alıyor. Aynı zamanda All-Star maçlarında 10 üçlük ve 127 asistle üst sıralarda yer alıyor.
1996-97’de NBA’in 50th Anniversary All-Time Team’e seçildi. 2002’de de Naismith Memorial Basketball Hall of Fame’e layık görüldü.
Zamanın en iyi oyuncusu muydu? Gelmiş geçmiş en iyilerdendi.
Bir keresinde Larry Bird, Chicago Sun-Times’a şöyle bir açıklama yapmıştı: “Magic h***esten üstün bir yapıya sahipti. Onun kadar iyisini ben hiç görmedim.”
Kariyer Tablosu
Maç İ.Y. 3 İ.Y. S.A.Y. Rib. R.O. Ast. A.O. T.Ç. BLK Sayı S.O.
906 %52 %30.3 %84.8 6,559 7.2 10,141 11.2 1,724 374 17,707 19.5
Re: NBA Oyuncuları'nın Hayat Hikayeleri(İlginç)
Tam Adı: Wilton Norman Chamberlain
Doğum Tarihi: 21/8/1936 Philadelphia
Boy: 7-1; Kilo: 275 lbs.
Lise: Overbrook (Philadelphia)
Üniversite: Kansas
Draft: Philadelphia Warriors (1956)
Transfer: Philadelphia 76ers'a 15/1/1965, Los Angeles Lakers'a 9/7/1968 Image
O basketbolun durdurulamaz gücüydü, inanılamayacak bir ofansif güce sahipti. Insanlara sorun "Basketbol oynamış en mükemmel oyuncular kimlerdi?". H***es Wilt Chamberlain'i ya zirveye ya da ilk üç'e koyar.
Dünyadaki çok az sporcunun sahip olduğu oyuna hakim olma yeteneği, skor yapma ve ribaund alma yeteneği karşısında rakip takım; onu durdurmak için ikili ve üçlü sıkıştırmaları, kasti faulleri kullanıyordu.
ImageRekor kitapları Chamberlain’in yaptıklarından çokça bahseder. O, NBA tarihinin bir sezonda 4,000 sayı atan ilk oyuncusu. O, NBA tarihindeki bir maçta;e n fazla sayı yapma rekorunu 100 sayıyla elinde tutan, ard arda en fazla basket yapan (18) ve en fazla ribaund alan oyuncu (55). Belki de onun en inanılmaz rekoru; 1961-62 sezonundaki maç başına ortalama 50,4 sayı atmasıdır. Bu değilse bile belki de; maç başına ortalama 48,5 dakika oyunda kalmasıdır.
O, basketboldan kariyerindeki 31,419 sayıyla ayrıldı. Kareem Abdul-Jabbar, Karl Malone ve Michael Jordan’dan sonra en fazla sayı atan oyuncu oldu. 23,924 ribaundla en fazla ribaund alan oyuncu.O, bir sezonda en fazla sayı atma rekorunu yedi yıl kaybetmeden elinde tuttu. O, kariyerinin, 14 sezonunun 11’inde ligin en fazla ribaund alan oyuncusuydu. Onun bencil bir oyuncu olmadığını kanıtlayan NBA’deki en fazla asist yapma rekorunu 1967-68 sezonunda elde etmiş olması.
Ama en etkileyici rekorları sayı yapma istatisliklerinde.En fazla maçta (118 maç) elliden fazla sayı yapma rekoru, ard arda (14 maç) kırkın üzerinde sayı yapılan maç rekoru, ard arda (65 maç) otuzun üzerinde sayı yapılan maç rekoru, ard arda (126 maç) yirminin üzerinde sayı yapılan maç rekoru, en fazla sayı atan çaylak rekoru (maç başına 37,6 sayı ile), en fazla bir sezonda basket yapma oranını (.727.) elinde tutuyor ve bu rekorların hepsinde ikinci sırada olan oyunculara fark atmış durumda.Onun adına skor rekorları kitaplarında sıklıkla rastlanıyor. Onun adı NBA’de skorla ilgili her türlü soruya cevap olabilir.
Kariyeri boyunca, onun başarıları birçok kuralın değişimini hızlandırdı. Değişen kurallar arasında; çizgilerin genişletilmesi, ofansif goaltending’in kaldırılması, faul atışlarındaki kuralların değiştirilmesi bulunuyor. (Chamberlain faul atışlarını, faul çizgisinin gerisinden zıplayarak atıyordu.)
Hiçbir oyuncu onun gibi efsaneler yazmamıştır. Şu anda hayal etmek o kadar güç ki, şu anki oyuncuların Chamberlain gibi bir devasa oyuncuya karşı oynaması…Chamberlain eşleştiği h***esten uzun olmasını bir yana bırakın, hepsinden daha yetenekliydi. Chamberlain 2.18 metre ve 125 kiloydu, kariyeri boyunca vücuduna 11 kilo kas ekleyerek 136 kiloya çıktı.
Tom Meschery, Philadelphia Daily News gazetesine “Chamberlain’e karşı oynamak istiyorum” diye yazı vermişti. Maç gününde; Meschery topu içeride aldı ve şut çekmeden once dört kez fake attı. Chamberlain topu bloklayarak yere düşürttü. Meschery topu tekrar çaldı ve tam şuta kalkarken Chamberlain ona bir blok daha koydu. Kızgın ve sinirli olan Seattle oyuncusu, Chamberlain’e doğru çılgınca koşmaya başladı. Onu gören Chamberlain, 2.01’lik Meschery’nin kafasını onu incitmeden tuttu ve kendinden uzaklaştırdı. Üçüncü yumruk sallamasından sonra, Chamberlain; ”Bu kadar yeter!” dedi ve Meschery durdu.
ImageChamberlain'in efsanevi bir gücü vardı. Rod Thorn, -oyunculuk, koçluk, genel menajerlik ve NBA yorumculuğu görevlerinde bulunan- Chamberlain'in 2.08’lik 100 kilo ağırlığındaki bir oyuncuyu yerden kavrayıp bir tüy gibi yukarıya kaldırdığını anımsıyor.
Chamberlain; kendi zamanında, smaçları bloklayabilen sayılı oyunculardan biriydi. 1968’de New York oyuncusu Walt Bellamy, Chamberlain’in üzerinden smaç basmaya kalktı ki kendisi 2.13 m boyunda ve 111 kilo ağırlığındaydı. Bu olayı bir seyirci şöyle anlatıyor: ”Bellamy geri sekti! Smaçlarken Chamberlain topun üstüne elini koydu ve top kortun dışına çıktı. Aynı zamanda Bellamy de kortun dışına fırlamıştı.”
Chamberlain; gücünü, kolej ve profosyonel oyunculuk zamanında geliştirmişti. Kolejdeki bir resminde, Chamberlain; zayıf, sıska, atik bir oyuncu gibi gözüküyordu ki o zamanlar 2.13 boyundaydı. Kolejde; Philadelphia’nın Overbook High sezonunda, takımını rekorlara geçirdi. (19-2,19-0,18-1). O zamanki takım koçu; Chamberlain’in bütün nimetlerinden yararlanıyodu. Antremanlarda; takım oyuncuları; ”Serbest atış kaçırma” antremanı yapıyolardı! Çünkü onların kaçırdığı serbest atışları Chamberlain tamamlayıp, iki sayıya çeviriyordu. Goaltending’in yasak olmadığı zamanlarda; Chamberlain, bazen takım arkadaşlarının; potaya girecek olan şutlarını; onları sinirlendirmek için çeliyordu.
Hazırlık yıllarında, kendi yetenekleriyle kazandığı maçlarda; 90, 74, 71 sayı atıyordu. Bu yıllarda toplam 2,206 sayısı vardı. on yıllarında ortalama 44,5 sayıyla oynuyordu. 90 sayı attığı maçta; attığı onca sayının altmışını; ikinci yarıda 12 dakikada atmıştı. Bundan sonra Chamberlain; 1991’de Philadelphia Inquirer’a: ”Benim yaptığım hiçbirşey değil. Hele karşı takımın topu dondurmaya çalıştığını düşünürseniz; önemli birşey yapmadığımı anlarsınız” şeklinde bir açıklama yaptı.
Onun lakaplarından birisi olan “The Stilt”; bir gazeteci tarafından koyulmuştu. Chamberlain bu isimden nefret ediyordu.”Goliah” gibi diğer lakaplar onun boyu ile ilgiliydi.”Dippy” ve “Dipper” ise onun akıl erdiremediği lakaplardı. Bu lakaplerın soraki versiyonu “Big Dipper” ise şu şekilde oluştu; Chamberlain kapılardan geç***en sü***li kafasını eğiyordu. Bu yüzden yakın arkadaşları ona bu ismi verdi ve bu isim böyle kaldı.
1995’te Chamberlain; Kansas Universtesi’nde oynayacağını söyledi. Ama NCAA kuralları; üniversitede oynayan birinci sınıf öğrencilerini yasaklıyordu ve Chamberlain Kansas’da “birinci sınıf öğrencisi” takımına koyulmuştu. Chameberlain’in ilk savaşı üniversiteye karşı olmuştu ki üniversite o yıllarda şampiyonluk için favori gösteriliyordu. Chamberlain; eski günleri anlatırken şöyle söylüyordu: ”Onları 81’e 71 ezdik. Ben kırk ya da kırk iki sayı attım, otuz ribaund aldım, on beş de blok yaptım. Çünkü onlara başarıp, başaramıyacağımı göstermek zorundaydım.”
3 Aralık 1965’de Chamberlain; Jayhawks ile Northwestern’e karşı ilk sınavına çıktı. 87-59 kazandıkları maçta 52 sayı attı ve okul rekorunu kırdı. Chamberlain Kansas’dayken; North Carolina’ya karşı oynadığı şampiyonluk maçında takımını sırtlamıştı. Bu maçta North Carolina; Kansas’ı 1 sayı farkla; 3. uzatmada yemiş olmasına rağmen Chamberlain; turnuvada en fazla göze çarpan oyuncuydu.
ImageBundan sonraki yılda Chamberlain; All-Conference ve All-America takımlarına seçildi. Big Eight track and field Championship ‘i kazanarak; atletik yeteneğini ispatladı. Kansas’da oynarken profesyonel olmak istedi ama NBA’in bir kuralı yüzünden (sınıfını bitiremeyen oyuncular hakkında), profesyonel olması bir sene gecikti. Chamberlain’de bir yılı (1958-59), Harlem Globetrotters’da oynayarak geçirdi. Bu yılda; 50,000$ gibi o zamana göre astronomik bir para aldı.
1995’de NBA; özel bir draft kuralı başlattı. Bu kurala göre; NBA takımları kendi yöresinde olan kolejden bir oyuncuyu draft etme hakkına sahipti. Bu kuralla Chamberlain; Kansas’da bir takıma draft edilicekti. Ama Eddie Gottlieb; (NBA’in temellerini atan birisi. Aynı zamanda Philadelphia Warriors’un da sahibiydi.) Chamberlain’in Philadelphia’da büyüdüğünü ve lise yıllarında üne kavuştuğunu, onun lise yıllarında Kansas’da takım olmadığını, yani Philadelphia’ya ait olduğunu söyledi. Bu konuda NBA de onu haklı buldu. Chamberlain bu sayede, NBA tarihindeki ilk liseyi geçirdiği yerdeki bir takıma draft edilen oyuncu oldu.
1959-60 sezonunda Chamberlain, en sonunda Philadelphia formasıyla sahaya çıktı. Basketbol dünyası bu hareketli “küçük dev” i izlemek için sabırsızlanıyodu. Ondan çok şey bekliyorlardı ve hayal kırıklığına da uğramadılar. İlk maçta, Knicks’e karşı 43 sayı attı ve 28 ribaund aldı. İnanılmaz çaylak yılında Chamberlain; 37,6 sayı ve 27,0 ribaund ortalamasıyla o yılın “En iyi Çaylak” , “All-Star maçının en değerli oyucusu” , “Sezonun en değerli oyuncusu” oldu. Ayrıca “All-NBA first team” e de seçilmişti. Bu ödüllerin aynısını Wes Unseld de 1968-69 sezonunda alabildi. Ona en çok yaklaşan kişi Wes olmuş oldu.
Chamberlainli Warriors, finale kadar adım adım yükseldi ve sonunda 1960 finalinde Boston Celtics ile karşılaştı. NBA’deki ve muhtemelen diğer bütün sporlardaki en büyük kişisel yetenek savaşı bu maçta Chamberlin ve Bill Russell arasında yaşanacaktı. Chamberlain bu seride Bill Russell’den 81 sayı fazla atmasına rağmen Celtics seriyi 4-2 kazandı.
Chamberlain’in en yetersiz sezonu ona pahalıya patlamıştı. Boston maçları sonrası fanlarını üzen bir açıklama yaptı ve basketbolu bırakacağını belirtti. Çünkü rakipleri tarafından çok fazla yıpratılıyordu, çok fazla darbe alıyordu. Eğer bir sezon daha böyle olursa o da kendisine yapılan hareketlere karşılık vereceğini düşünüyordu ve bu istediği bir şey değildi.
Chamberlain’in oynadığı ilk sezonda ve sonraki sezonlarda rakip takım koçları; Chamberlain’i nasıl durduracaklarını, onunla nasıl başa çıkacaklarını bilmiyorlardı. Tom Heinson (Celtics’in forveti ve NBA spikeri) Chamberlain’i durdurmak için neler yaptıklarını 1991’de Philadelphia Daily News’e şöyle açıklıyor: ”Onun zayıf noktasını yakaladık ve üzerine gittik. Onu faul atmaya zorlayacaktık ki zorladık. Bunu başarabilmek için ona o kadar vurduk ki herhalde NBA’de en fazla dayak yiyen oyuncu o’dur. Bu günlerde insanlar kasti faullerden, sert hareketlerden konuşuyor. Bizim Chamberlain’e yaptıklarımızın yarısı kasti hareketler ve sert faullerdi.”
ImageDevasa bir vücudu olmasına rağmen Chamberlain; vücudunu kullanmasını iyi biliyordu. O intikam almak isteyen, zarar vermek isteyen bir oyuncu değildi. Bir istatistikçi onun 14 yıllık kariyeri boyunca hiçbir oyunda (hazırlık maçları vs. de dahil, yaklaşık 1200 maç) faul prblemi yüzünden oyundan atılmadığını söylüyor. Bazı arkadaşları onun yeterince agresif bir oyuncu olmadığını söylüyorlardı. Ona: ”Hey Wilt, sadece topu değil, (Bill) Russell’ı da potadan geçirmelisin” diyorlardı. Ayrıca onun rakiplerine karşı çok nazik olduğunu söylüyorlardı.
Bu olaylardan sonra Chamberlain tabi ki basketbolu bırakmadı. Kendisine yapılan hareketlerle başa çıkmayı, acıya daha fazla dayanmayı öğrendi. Kaslarını darbelere, dirseklere, yüklenmelere karşı daha da güçlendirdi.
1960-61 sezonunu 38,4 sayı ve 27,2 ribaund ortalamasıyla tamamladı. Bundan sonraki sezonda ise istatistiklerinde büyük bir artış oldu. Sezon ortalaması 50,4 sayıydı ve bir sezonda 4000 sayı atan tek oyuncu unvanına sahip oldu.
2 Mayıs 1962’de Chamberlain; sonsuza kadar kalacak bir rekora imza attı. New York Knicks’e karşı 100 sayı attı. Warriors maçı 169-147 kazandı. Söylenenlere göre Chamberlain; maçtan önceki gece her şeyden uzak durmuştu. Bu sayede Knicks e karşı hazır duruma gelmişti. Chamberlain o kadar hazırdı ki sezon istatistiği 0,506 iken 32 serbest atışın 28’ini saya çevirdi.
Chamberlain bu maçta, 63 şutta 36 isabet buldu. Hoop dergisine yaptığı açıklamada: ”Aman Allah’ım! Bu kadar çok isabetsiz şutu ben mi attım. Ne berbat bir durum!” dedi. Maçın sonlarına doğru Warriors oyuncuları Chamberlain’a pas atmaktan vazeçmişlerdi.
1962’de Chamberlain San Francisco’ya gitti. 1962-63, 1963-64 sezonlarında da sayı liderliğini elinde tuttu. Warriors, finallerde Celtics’e karşı 5 maçta kaybetti. Chamberlain sezonun ortasında yuvaya yani Philadelphia’ya geri döndü. All-Star maçından 2 gün sonra (Bu maçta Chamberlain 20 sayı kaydetti ve 16 ribaund aldı.); 76ers’a takas edildi.(takas; Connie Di***in, Lee Shaffer, Paul Neumann ve 150,000$ karşılığında gerçekleşti) Takastan sonra; Chamberlain’lı 76ers’ın kadrosunda Hal Greer, Larry Costello, Chet Walker ve Luke Jackson bulunuyordu.
1965-66 sezonunda Philadelphia 55-25 ile ligdeki en yüksek başarıyı elde etti ama doğu finallerinde Boston ile karşı karşıya geldi ve kaybetti.Yeni sezon başlangıcında kadrosuna Billy Cunningham’ı da katan 76ers, ilk 49 maçın 45’ini kazandı ve 68-13 ile lig tarihinin en iyi başarısını elde etti.
Lig finalleri öncesinde 76ers Cincinnati’yi serbest bıraktı. Lig finalleri 76ers ile Boston Celtics’i tekrar karşı karşıya getirdi. Chamberlain ile Russell’ı da. Hayal kırıklığı olan yıllardan sonra Chamberlain ve 76ers; Celtics’in 8 yıldır elde ettiği şampiyonluğa son verdi. 76ers 6 maçta onları yenerek şampiyon oldu.
1961-62’deki yaptığı yüksek skorlardan sonra, Chamberlain’in ortalaması; 1967-68 sezonuna kadar yavaşça düştü. Bu sezonda 24,3 sayı ortalaması ile oynuyordu. Önceki sezonda ise 24,1 ile oynamıştı. Kariyerinin ilk yedi yılında Chamberlain; 39,4 sayı ortalaması ile oynuyordu ki ligde sayı krallığı da ona aitti. Bundan sonraki 7 yılında ise ortalama 20,7 sayı ile oynadı.
Acaba bu düşüşün sebebi Chamberlain’in ilerleyen yaşı mıydı? Chamberlain öyle düşünmüyordu. Konu hakkında Philadelphia News’e açıklaması şuydu: ”Geçmişe baktığımda görüyorum ki; geçirdiğim ilk 7 yıl ile son 7 yıl arasında, sayı atmam anlamında şaka gibi bir fark var. Şut atmayı kestim. Çünkü koçlar bana şut atmamamı söyledi. Ben de atmadım. Bazen kendime ‘acaba yanlış mı yaptım?’ diye soruyorum.”
ImageKoçların ona “daha az şut at” demesinin sebebi, daha çok maç kazanmaya çalışmalarıydı. Çünkü Chamberlain’in 14 yıllık kariyeri boyunca ancak 2 kere NBA’in üst sıralarına çıkmışlardı. 1966-67 sezonunda; 76ers Koçu Alex Hannum; Chamberlain’den daha çok pas vermesini ve daha agresif bir savunma oyunu ortaya koymasını istedi. Bu taktik işe yaramıştı ama kariyerinde ilk defa sayı krallığını kaçırmıştı (24,1 sayı ortalaması ile) ama sezonun en yüksek yüzdeli atan oyuncusu olmuştu (0,683). En fazla ribaund alan oyuncu da oydu (24,2) ve en fazla asist yapan 3. oyuncuydu (7,8).
Chamberlain yeni rolüne çok ciddi hazırlanmıştı, bu yüzden gelecek sezonda asist kralı oldu. 1967-68’de “All NBA first team” e 7. defa seçildi. Aynı zamanda 4. ve son defa ligin MVP’si de olmuştu. Doğu ligini kazandıktan sonra 76ers; 4 yılda 3. kez, kıta finallerinde Boston’a elendi. Bundan sonra da Chamberlain; Jerry Chambers, Archie Clark ve Darrall Imhoff karşılığında Lakers’e takas edildi.
Son 5 yılını Lakers’ta geçirdi. Lakers’ın 5 sezonda 4 kez NBA finallerine katılmasına yardım etti. Onun en enteresan sezonu 1971-72 sezonuydu. Bu sezonda sadece 14,8 sayı ortalamasıyla oynadı fakat bu; onun diğer istatistiklerinin gelişmesine katkı sağladı. 35 yaşında 19,2 ribaund ortalamasıyla oynadı ve “All NBA Defansive team” e seçildi.
Chamberlain mükemmel bir takım oyuncusu olmuştu. Gardları Jerry West, Gail Goodrich ve forvetleri Happy Hairston, Jim McMillian’ın tamamlayıcısı olmuştu. 1971-72 sezonunda 33 maç üst üste kazanarak NBA tarihine geçtiler. Bu sezonu 69-13 ile bitirerek NBA tarihine adlarını yazdırdılar. Bu istatistik 76ers’dakinden daha iyiydi ama Jordan ve Chicago Bulls; 1995-96’da 72-10’la onların bu rekorunu geride bırakmıştı.
1972-73 sezonunda emekliye ayrıldı. Diğer oyuncular gibi; 1 yılını koçluk yaparak geçirdi. Amerikan Basketbol Derneği’nin San Diego Conquistadors takımına koçluk yaptı. San Diego onun Oyuncu-Koç olmasını istedi fakat yasalar buna engel oldu. Chamberlain koçluktan sıkılmaya başladı. 1984’de Conan the Barbarian filminde oynadı. Bir aralar voleybol ilgisini çekmeye başlamıştı ayrıca tenis de oynadı, maraton koşuculuğu yaptı, polo bile oynadı. Hatta Muhammed Ali ile ağırsıklet maçı bile yapmak istedi.
50 yaşlarındayken, onun tekrar basketbol’a dönüp; 15-20 dakika oynayabileceği söylentileri dolaşmaya başladı. Chamberlain; bu habere olan ilgiden memnundu ve tadını çıkartıyordu. Fakat hiçbir takımın teklifiyle ilgilenmiyordu. Bu sıralarda kitap kurdu olmaya başlamıştı ki birkaç kitap da bastırmıştı.
1978’de Chamberlain; Naismith Memorial Basketball Hall of Fame’e laik görüldü ve 1996-97’de NBA 50th “Anniversary All-time Team” e seçildi.
12 Ekim 1999’da 63 yaşını geçtikten sonra; evinde Ursa Major denilen bir kalp rahatsızlığına yakalanarak öldü. Basketbol dünyasından bir yıldız daha kaymıştı. NBA “Big Dipper”ını kaybetmişti. Fakat onun adı ölümünden sonra bile yıllarca anılacak.
Kariyer Tablosu
Maç İ.Y. S.A.Y. Rib. R.O. Ast. A.O. Sayı S.O.
1045 54 51 23924 22.9 4643 4.4 31419 30.1
Doğum Tarihi: 21/8/1936 Philadelphia
Boy: 7-1; Kilo: 275 lbs.
Lise: Overbrook (Philadelphia)
Üniversite: Kansas
Draft: Philadelphia Warriors (1956)
Transfer: Philadelphia 76ers'a 15/1/1965, Los Angeles Lakers'a 9/7/1968 Image
O basketbolun durdurulamaz gücüydü, inanılamayacak bir ofansif güce sahipti. Insanlara sorun "Basketbol oynamış en mükemmel oyuncular kimlerdi?". H***es Wilt Chamberlain'i ya zirveye ya da ilk üç'e koyar.
Dünyadaki çok az sporcunun sahip olduğu oyuna hakim olma yeteneği, skor yapma ve ribaund alma yeteneği karşısında rakip takım; onu durdurmak için ikili ve üçlü sıkıştırmaları, kasti faulleri kullanıyordu.
ImageRekor kitapları Chamberlain’in yaptıklarından çokça bahseder. O, NBA tarihinin bir sezonda 4,000 sayı atan ilk oyuncusu. O, NBA tarihindeki bir maçta;e n fazla sayı yapma rekorunu 100 sayıyla elinde tutan, ard arda en fazla basket yapan (18) ve en fazla ribaund alan oyuncu (55). Belki de onun en inanılmaz rekoru; 1961-62 sezonundaki maç başına ortalama 50,4 sayı atmasıdır. Bu değilse bile belki de; maç başına ortalama 48,5 dakika oyunda kalmasıdır.
O, basketboldan kariyerindeki 31,419 sayıyla ayrıldı. Kareem Abdul-Jabbar, Karl Malone ve Michael Jordan’dan sonra en fazla sayı atan oyuncu oldu. 23,924 ribaundla en fazla ribaund alan oyuncu.O, bir sezonda en fazla sayı atma rekorunu yedi yıl kaybetmeden elinde tuttu. O, kariyerinin, 14 sezonunun 11’inde ligin en fazla ribaund alan oyuncusuydu. Onun bencil bir oyuncu olmadığını kanıtlayan NBA’deki en fazla asist yapma rekorunu 1967-68 sezonunda elde etmiş olması.
Ama en etkileyici rekorları sayı yapma istatisliklerinde.En fazla maçta (118 maç) elliden fazla sayı yapma rekoru, ard arda (14 maç) kırkın üzerinde sayı yapılan maç rekoru, ard arda (65 maç) otuzun üzerinde sayı yapılan maç rekoru, ard arda (126 maç) yirminin üzerinde sayı yapılan maç rekoru, en fazla sayı atan çaylak rekoru (maç başına 37,6 sayı ile), en fazla bir sezonda basket yapma oranını (.727.) elinde tutuyor ve bu rekorların hepsinde ikinci sırada olan oyunculara fark atmış durumda.Onun adına skor rekorları kitaplarında sıklıkla rastlanıyor. Onun adı NBA’de skorla ilgili her türlü soruya cevap olabilir.
Kariyeri boyunca, onun başarıları birçok kuralın değişimini hızlandırdı. Değişen kurallar arasında; çizgilerin genişletilmesi, ofansif goaltending’in kaldırılması, faul atışlarındaki kuralların değiştirilmesi bulunuyor. (Chamberlain faul atışlarını, faul çizgisinin gerisinden zıplayarak atıyordu.)
Hiçbir oyuncu onun gibi efsaneler yazmamıştır. Şu anda hayal etmek o kadar güç ki, şu anki oyuncuların Chamberlain gibi bir devasa oyuncuya karşı oynaması…Chamberlain eşleştiği h***esten uzun olmasını bir yana bırakın, hepsinden daha yetenekliydi. Chamberlain 2.18 metre ve 125 kiloydu, kariyeri boyunca vücuduna 11 kilo kas ekleyerek 136 kiloya çıktı.
Tom Meschery, Philadelphia Daily News gazetesine “Chamberlain’e karşı oynamak istiyorum” diye yazı vermişti. Maç gününde; Meschery topu içeride aldı ve şut çekmeden once dört kez fake attı. Chamberlain topu bloklayarak yere düşürttü. Meschery topu tekrar çaldı ve tam şuta kalkarken Chamberlain ona bir blok daha koydu. Kızgın ve sinirli olan Seattle oyuncusu, Chamberlain’e doğru çılgınca koşmaya başladı. Onu gören Chamberlain, 2.01’lik Meschery’nin kafasını onu incitmeden tuttu ve kendinden uzaklaştırdı. Üçüncü yumruk sallamasından sonra, Chamberlain; ”Bu kadar yeter!” dedi ve Meschery durdu.
ImageChamberlain'in efsanevi bir gücü vardı. Rod Thorn, -oyunculuk, koçluk, genel menajerlik ve NBA yorumculuğu görevlerinde bulunan- Chamberlain'in 2.08’lik 100 kilo ağırlığındaki bir oyuncuyu yerden kavrayıp bir tüy gibi yukarıya kaldırdığını anımsıyor.
Chamberlain; kendi zamanında, smaçları bloklayabilen sayılı oyunculardan biriydi. 1968’de New York oyuncusu Walt Bellamy, Chamberlain’in üzerinden smaç basmaya kalktı ki kendisi 2.13 m boyunda ve 111 kilo ağırlığındaydı. Bu olayı bir seyirci şöyle anlatıyor: ”Bellamy geri sekti! Smaçlarken Chamberlain topun üstüne elini koydu ve top kortun dışına çıktı. Aynı zamanda Bellamy de kortun dışına fırlamıştı.”
Chamberlain; gücünü, kolej ve profosyonel oyunculuk zamanında geliştirmişti. Kolejdeki bir resminde, Chamberlain; zayıf, sıska, atik bir oyuncu gibi gözüküyordu ki o zamanlar 2.13 boyundaydı. Kolejde; Philadelphia’nın Overbook High sezonunda, takımını rekorlara geçirdi. (19-2,19-0,18-1). O zamanki takım koçu; Chamberlain’in bütün nimetlerinden yararlanıyodu. Antremanlarda; takım oyuncuları; ”Serbest atış kaçırma” antremanı yapıyolardı! Çünkü onların kaçırdığı serbest atışları Chamberlain tamamlayıp, iki sayıya çeviriyordu. Goaltending’in yasak olmadığı zamanlarda; Chamberlain, bazen takım arkadaşlarının; potaya girecek olan şutlarını; onları sinirlendirmek için çeliyordu.
Hazırlık yıllarında, kendi yetenekleriyle kazandığı maçlarda; 90, 74, 71 sayı atıyordu. Bu yıllarda toplam 2,206 sayısı vardı. on yıllarında ortalama 44,5 sayıyla oynuyordu. 90 sayı attığı maçta; attığı onca sayının altmışını; ikinci yarıda 12 dakikada atmıştı. Bundan sonra Chamberlain; 1991’de Philadelphia Inquirer’a: ”Benim yaptığım hiçbirşey değil. Hele karşı takımın topu dondurmaya çalıştığını düşünürseniz; önemli birşey yapmadığımı anlarsınız” şeklinde bir açıklama yaptı.
Onun lakaplarından birisi olan “The Stilt”; bir gazeteci tarafından koyulmuştu. Chamberlain bu isimden nefret ediyordu.”Goliah” gibi diğer lakaplar onun boyu ile ilgiliydi.”Dippy” ve “Dipper” ise onun akıl erdiremediği lakaplardı. Bu lakaplerın soraki versiyonu “Big Dipper” ise şu şekilde oluştu; Chamberlain kapılardan geç***en sü***li kafasını eğiyordu. Bu yüzden yakın arkadaşları ona bu ismi verdi ve bu isim böyle kaldı.
1995’te Chamberlain; Kansas Universtesi’nde oynayacağını söyledi. Ama NCAA kuralları; üniversitede oynayan birinci sınıf öğrencilerini yasaklıyordu ve Chamberlain Kansas’da “birinci sınıf öğrencisi” takımına koyulmuştu. Chameberlain’in ilk savaşı üniversiteye karşı olmuştu ki üniversite o yıllarda şampiyonluk için favori gösteriliyordu. Chamberlain; eski günleri anlatırken şöyle söylüyordu: ”Onları 81’e 71 ezdik. Ben kırk ya da kırk iki sayı attım, otuz ribaund aldım, on beş de blok yaptım. Çünkü onlara başarıp, başaramıyacağımı göstermek zorundaydım.”
3 Aralık 1965’de Chamberlain; Jayhawks ile Northwestern’e karşı ilk sınavına çıktı. 87-59 kazandıkları maçta 52 sayı attı ve okul rekorunu kırdı. Chamberlain Kansas’dayken; North Carolina’ya karşı oynadığı şampiyonluk maçında takımını sırtlamıştı. Bu maçta North Carolina; Kansas’ı 1 sayı farkla; 3. uzatmada yemiş olmasına rağmen Chamberlain; turnuvada en fazla göze çarpan oyuncuydu.
ImageBundan sonraki yılda Chamberlain; All-Conference ve All-America takımlarına seçildi. Big Eight track and field Championship ‘i kazanarak; atletik yeteneğini ispatladı. Kansas’da oynarken profesyonel olmak istedi ama NBA’in bir kuralı yüzünden (sınıfını bitiremeyen oyuncular hakkında), profesyonel olması bir sene gecikti. Chamberlain’de bir yılı (1958-59), Harlem Globetrotters’da oynayarak geçirdi. Bu yılda; 50,000$ gibi o zamana göre astronomik bir para aldı.
1995’de NBA; özel bir draft kuralı başlattı. Bu kurala göre; NBA takımları kendi yöresinde olan kolejden bir oyuncuyu draft etme hakkına sahipti. Bu kuralla Chamberlain; Kansas’da bir takıma draft edilicekti. Ama Eddie Gottlieb; (NBA’in temellerini atan birisi. Aynı zamanda Philadelphia Warriors’un da sahibiydi.) Chamberlain’in Philadelphia’da büyüdüğünü ve lise yıllarında üne kavuştuğunu, onun lise yıllarında Kansas’da takım olmadığını, yani Philadelphia’ya ait olduğunu söyledi. Bu konuda NBA de onu haklı buldu. Chamberlain bu sayede, NBA tarihindeki ilk liseyi geçirdiği yerdeki bir takıma draft edilen oyuncu oldu.
1959-60 sezonunda Chamberlain, en sonunda Philadelphia formasıyla sahaya çıktı. Basketbol dünyası bu hareketli “küçük dev” i izlemek için sabırsızlanıyodu. Ondan çok şey bekliyorlardı ve hayal kırıklığına da uğramadılar. İlk maçta, Knicks’e karşı 43 sayı attı ve 28 ribaund aldı. İnanılmaz çaylak yılında Chamberlain; 37,6 sayı ve 27,0 ribaund ortalamasıyla o yılın “En iyi Çaylak” , “All-Star maçının en değerli oyucusu” , “Sezonun en değerli oyuncusu” oldu. Ayrıca “All-NBA first team” e de seçilmişti. Bu ödüllerin aynısını Wes Unseld de 1968-69 sezonunda alabildi. Ona en çok yaklaşan kişi Wes olmuş oldu.
Chamberlainli Warriors, finale kadar adım adım yükseldi ve sonunda 1960 finalinde Boston Celtics ile karşılaştı. NBA’deki ve muhtemelen diğer bütün sporlardaki en büyük kişisel yetenek savaşı bu maçta Chamberlin ve Bill Russell arasında yaşanacaktı. Chamberlain bu seride Bill Russell’den 81 sayı fazla atmasına rağmen Celtics seriyi 4-2 kazandı.
Chamberlain’in en yetersiz sezonu ona pahalıya patlamıştı. Boston maçları sonrası fanlarını üzen bir açıklama yaptı ve basketbolu bırakacağını belirtti. Çünkü rakipleri tarafından çok fazla yıpratılıyordu, çok fazla darbe alıyordu. Eğer bir sezon daha böyle olursa o da kendisine yapılan hareketlere karşılık vereceğini düşünüyordu ve bu istediği bir şey değildi.
Chamberlain’in oynadığı ilk sezonda ve sonraki sezonlarda rakip takım koçları; Chamberlain’i nasıl durduracaklarını, onunla nasıl başa çıkacaklarını bilmiyorlardı. Tom Heinson (Celtics’in forveti ve NBA spikeri) Chamberlain’i durdurmak için neler yaptıklarını 1991’de Philadelphia Daily News’e şöyle açıklıyor: ”Onun zayıf noktasını yakaladık ve üzerine gittik. Onu faul atmaya zorlayacaktık ki zorladık. Bunu başarabilmek için ona o kadar vurduk ki herhalde NBA’de en fazla dayak yiyen oyuncu o’dur. Bu günlerde insanlar kasti faullerden, sert hareketlerden konuşuyor. Bizim Chamberlain’e yaptıklarımızın yarısı kasti hareketler ve sert faullerdi.”
ImageDevasa bir vücudu olmasına rağmen Chamberlain; vücudunu kullanmasını iyi biliyordu. O intikam almak isteyen, zarar vermek isteyen bir oyuncu değildi. Bir istatistikçi onun 14 yıllık kariyeri boyunca hiçbir oyunda (hazırlık maçları vs. de dahil, yaklaşık 1200 maç) faul prblemi yüzünden oyundan atılmadığını söylüyor. Bazı arkadaşları onun yeterince agresif bir oyuncu olmadığını söylüyorlardı. Ona: ”Hey Wilt, sadece topu değil, (Bill) Russell’ı da potadan geçirmelisin” diyorlardı. Ayrıca onun rakiplerine karşı çok nazik olduğunu söylüyorlardı.
Bu olaylardan sonra Chamberlain tabi ki basketbolu bırakmadı. Kendisine yapılan hareketlerle başa çıkmayı, acıya daha fazla dayanmayı öğrendi. Kaslarını darbelere, dirseklere, yüklenmelere karşı daha da güçlendirdi.
1960-61 sezonunu 38,4 sayı ve 27,2 ribaund ortalamasıyla tamamladı. Bundan sonraki sezonda ise istatistiklerinde büyük bir artış oldu. Sezon ortalaması 50,4 sayıydı ve bir sezonda 4000 sayı atan tek oyuncu unvanına sahip oldu.
2 Mayıs 1962’de Chamberlain; sonsuza kadar kalacak bir rekora imza attı. New York Knicks’e karşı 100 sayı attı. Warriors maçı 169-147 kazandı. Söylenenlere göre Chamberlain; maçtan önceki gece her şeyden uzak durmuştu. Bu sayede Knicks e karşı hazır duruma gelmişti. Chamberlain o kadar hazırdı ki sezon istatistiği 0,506 iken 32 serbest atışın 28’ini saya çevirdi.
Chamberlain bu maçta, 63 şutta 36 isabet buldu. Hoop dergisine yaptığı açıklamada: ”Aman Allah’ım! Bu kadar çok isabetsiz şutu ben mi attım. Ne berbat bir durum!” dedi. Maçın sonlarına doğru Warriors oyuncuları Chamberlain’a pas atmaktan vazeçmişlerdi.
1962’de Chamberlain San Francisco’ya gitti. 1962-63, 1963-64 sezonlarında da sayı liderliğini elinde tuttu. Warriors, finallerde Celtics’e karşı 5 maçta kaybetti. Chamberlain sezonun ortasında yuvaya yani Philadelphia’ya geri döndü. All-Star maçından 2 gün sonra (Bu maçta Chamberlain 20 sayı kaydetti ve 16 ribaund aldı.); 76ers’a takas edildi.(takas; Connie Di***in, Lee Shaffer, Paul Neumann ve 150,000$ karşılığında gerçekleşti) Takastan sonra; Chamberlain’lı 76ers’ın kadrosunda Hal Greer, Larry Costello, Chet Walker ve Luke Jackson bulunuyordu.
1965-66 sezonunda Philadelphia 55-25 ile ligdeki en yüksek başarıyı elde etti ama doğu finallerinde Boston ile karşı karşıya geldi ve kaybetti.Yeni sezon başlangıcında kadrosuna Billy Cunningham’ı da katan 76ers, ilk 49 maçın 45’ini kazandı ve 68-13 ile lig tarihinin en iyi başarısını elde etti.
Lig finalleri öncesinde 76ers Cincinnati’yi serbest bıraktı. Lig finalleri 76ers ile Boston Celtics’i tekrar karşı karşıya getirdi. Chamberlain ile Russell’ı da. Hayal kırıklığı olan yıllardan sonra Chamberlain ve 76ers; Celtics’in 8 yıldır elde ettiği şampiyonluğa son verdi. 76ers 6 maçta onları yenerek şampiyon oldu.
1961-62’deki yaptığı yüksek skorlardan sonra, Chamberlain’in ortalaması; 1967-68 sezonuna kadar yavaşça düştü. Bu sezonda 24,3 sayı ortalaması ile oynuyordu. Önceki sezonda ise 24,1 ile oynamıştı. Kariyerinin ilk yedi yılında Chamberlain; 39,4 sayı ortalaması ile oynuyordu ki ligde sayı krallığı da ona aitti. Bundan sonraki 7 yılında ise ortalama 20,7 sayı ile oynadı.
Acaba bu düşüşün sebebi Chamberlain’in ilerleyen yaşı mıydı? Chamberlain öyle düşünmüyordu. Konu hakkında Philadelphia News’e açıklaması şuydu: ”Geçmişe baktığımda görüyorum ki; geçirdiğim ilk 7 yıl ile son 7 yıl arasında, sayı atmam anlamında şaka gibi bir fark var. Şut atmayı kestim. Çünkü koçlar bana şut atmamamı söyledi. Ben de atmadım. Bazen kendime ‘acaba yanlış mı yaptım?’ diye soruyorum.”
ImageKoçların ona “daha az şut at” demesinin sebebi, daha çok maç kazanmaya çalışmalarıydı. Çünkü Chamberlain’in 14 yıllık kariyeri boyunca ancak 2 kere NBA’in üst sıralarına çıkmışlardı. 1966-67 sezonunda; 76ers Koçu Alex Hannum; Chamberlain’den daha çok pas vermesini ve daha agresif bir savunma oyunu ortaya koymasını istedi. Bu taktik işe yaramıştı ama kariyerinde ilk defa sayı krallığını kaçırmıştı (24,1 sayı ortalaması ile) ama sezonun en yüksek yüzdeli atan oyuncusu olmuştu (0,683). En fazla ribaund alan oyuncu da oydu (24,2) ve en fazla asist yapan 3. oyuncuydu (7,8).
Chamberlain yeni rolüne çok ciddi hazırlanmıştı, bu yüzden gelecek sezonda asist kralı oldu. 1967-68’de “All NBA first team” e 7. defa seçildi. Aynı zamanda 4. ve son defa ligin MVP’si de olmuştu. Doğu ligini kazandıktan sonra 76ers; 4 yılda 3. kez, kıta finallerinde Boston’a elendi. Bundan sonra da Chamberlain; Jerry Chambers, Archie Clark ve Darrall Imhoff karşılığında Lakers’e takas edildi.
Son 5 yılını Lakers’ta geçirdi. Lakers’ın 5 sezonda 4 kez NBA finallerine katılmasına yardım etti. Onun en enteresan sezonu 1971-72 sezonuydu. Bu sezonda sadece 14,8 sayı ortalamasıyla oynadı fakat bu; onun diğer istatistiklerinin gelişmesine katkı sağladı. 35 yaşında 19,2 ribaund ortalamasıyla oynadı ve “All NBA Defansive team” e seçildi.
Chamberlain mükemmel bir takım oyuncusu olmuştu. Gardları Jerry West, Gail Goodrich ve forvetleri Happy Hairston, Jim McMillian’ın tamamlayıcısı olmuştu. 1971-72 sezonunda 33 maç üst üste kazanarak NBA tarihine geçtiler. Bu sezonu 69-13 ile bitirerek NBA tarihine adlarını yazdırdılar. Bu istatistik 76ers’dakinden daha iyiydi ama Jordan ve Chicago Bulls; 1995-96’da 72-10’la onların bu rekorunu geride bırakmıştı.
1972-73 sezonunda emekliye ayrıldı. Diğer oyuncular gibi; 1 yılını koçluk yaparak geçirdi. Amerikan Basketbol Derneği’nin San Diego Conquistadors takımına koçluk yaptı. San Diego onun Oyuncu-Koç olmasını istedi fakat yasalar buna engel oldu. Chamberlain koçluktan sıkılmaya başladı. 1984’de Conan the Barbarian filminde oynadı. Bir aralar voleybol ilgisini çekmeye başlamıştı ayrıca tenis de oynadı, maraton koşuculuğu yaptı, polo bile oynadı. Hatta Muhammed Ali ile ağırsıklet maçı bile yapmak istedi.
50 yaşlarındayken, onun tekrar basketbol’a dönüp; 15-20 dakika oynayabileceği söylentileri dolaşmaya başladı. Chamberlain; bu habere olan ilgiden memnundu ve tadını çıkartıyordu. Fakat hiçbir takımın teklifiyle ilgilenmiyordu. Bu sıralarda kitap kurdu olmaya başlamıştı ki birkaç kitap da bastırmıştı.
1978’de Chamberlain; Naismith Memorial Basketball Hall of Fame’e laik görüldü ve 1996-97’de NBA 50th “Anniversary All-time Team” e seçildi.
12 Ekim 1999’da 63 yaşını geçtikten sonra; evinde Ursa Major denilen bir kalp rahatsızlığına yakalanarak öldü. Basketbol dünyasından bir yıldız daha kaymıştı. NBA “Big Dipper”ını kaybetmişti. Fakat onun adı ölümünden sonra bile yıllarca anılacak.
Kariyer Tablosu
Maç İ.Y. S.A.Y. Rib. R.O. Ast. A.O. Sayı S.O.
1045 54 51 23924 22.9 4643 4.4 31419 30.1
Re: NBA Oyuncuları'nın Hayat Hikayeleri(İlginç)
Tam Adı: Peter Press Maravich
Doğum Tarihi: 6/22/47 in Aliquippa, Pa
Boy: 6-5; Kilo: 200 lbs.
Lise: Daniel (Clemson, S.C.); Needham Broughton (Raleigh, N.C.); Edwards Military Institute (Salemburg, N.C.)
Üniversite: Louisiana State
Draft: Atlanta Hawks, 1970
O, basketbol kariyeri boyunca kaybedenler sınıfında yer almış bir efsane. O, parmaklarını şampiyonluk yüzükleriyle donatamamış bir “point god”. O, bireysel başarıların ötesine gidememiş bir Hall of Fame. O, aramızdan ayrılmasının üzerinden çok zaman geçmiş olsa da hala kendinden bahsettirebilen bir fenomen. Ve o, basketbol tarihinin en gösterişli Şovmen’i. O; Pete “Pistol” Maravich...
PISTOL PETE
NBA tarihine yön vermek...
Hemen h***es; Julius “Dr. J.” Erving’in, Michael Jordan’ın NBA liginin gidişatını değiştirdiğini, bu ligi olduğundan çok farklı noktalara taşıdığını kabul eder. Ancak Pistol Pete’in de zamanında bir çok tabuyu yıktığını da kabul etmek gerekir. Pistol Pete; o zamanlar sıradan, gösterişsiz, uzun oyuncuların hakim olduğu, ribaund ve savunmanın ön plana çıktığı bir lig olan NBA’de devrim yaratmış oyuncuların başında yer alır. Gösterişli ve şov ağırlıklı oyun tarzının yanında dış görüntüsüyle de zamanında kendinden sıkça bahsettiren Pete, bir çok günümüz yıldızına da örnek olmuştur. Ki Bob Cousy’den sonra oyunu gösterişe döken ilk oyuncu olduğu düşünülür...
ÇOCUKLUK YILLARI
Hayatını basketbol topuna adayan bir “çocuk”...
Pete Maravich’in çocukluğu da; tıpkı bir çok NBA oyuncusunun olduğu gibi zor şartlarda geçti. Hayatının çok ***en vakitlerinde kendini; kavga, çatışma ve yasa dışı işlerin had safhada olduğu bir bölgede buldu.
Aynı zamanlarda, bu kötü durumdan kurtulabilmenin yolunun basketbolden geçtiğinin farkına varmıştı. Hayat felsefesinin ana teması basketboldü. Yeteneklerinin sınırlı olduğunun farkındaydı. Ancak farkında olduğu bir şey daha vardı, o da; yeteneğini en üst düzeye çıkarabilmenin de kendi elinde olduğuydu. Ona bu konuda, başarısız bir koçluk kariyeri olan babası Press de oldukça yardım etmişti. Pistol’ın yaşı ilerl***en ilgi alanları da zamanla azalıyor, günlerini tamamen basketbol topuyla geçiriyordu. Pete h***esten çok çalıştığı takdirde zirveye ulaşabileceğini biliyordu. Ve bu doğrultuda fundemantal çalışmalarını çok disiplinli bir biçimde yapmaya karar verdi. Zaman geçtikçe de kendini geliştirebildiği fark edilebiliyordu. Pete hedefini genç yaşlarda belirlemenin meyvelerini hayatının ilerleyen zamanlarında toplayacaktı.
Pistol lise takımına 8. sınıfa gid***en katıldı. Lise yıllarını üç farklı okulda geçirdi: Daniel (Clemson, S.C.) High School (1961-63), Needham Broughton (Raleigh, NC) (1963-65), Edward Military Institute (Salemberg, NC) (1965-66). Dersler onun ilgi alanına girmediği için lise yıllarında örnek gösterilebilecek bir öğrenci değildi fakat hiç kimseye benzemeyen basketbolü oynayış şekli ile de örnek bir sporcuydu. Hatta kimilerine göre basketbole ayırdığı zamanın yarısını derslerine ayırsaydı,dünya yeni bir bilim adamı kazanmış olurdu...
LOUSIANA STATE VE KIRILAMAYAN REKORLAR
NCAA ligi toplam kariyerinde 44.2 ayı ortalaması tutturan oyuncu...
Kolejde ikinci yılını geçirirken Lousiana State University’e katılan Maravich, hala kırılamayan rekorların sahibi olmak için bir adım daha atmış oluyordu. İnanılmaz hareketlerini de kolejdeki ilk yıllarında görücüye çıkartmaya başladı. LSU yıllarında basketbol adına çok önemli düşüncelere sahip olmaya başlamıştı. Kazanmak elbette ki önemliydi ama seyirciyi mutlu edebilmek, onların ödediği paranın karşılığını almasını sağlayabilmek öncelikli düşüncesi haline gelmişti. Ve bu doğrultuda çıktığı maçlarda kaybeden takımın taraftarlarını bile mutlu etmeye başlamıştı.
Pete aynı zamanda o zamanın basketbol anlayışını da değiştiriyordu. Oyunu daha şov ve gösterişli bir hale getiren Pistol, insanların beyinlerindeki tabuları da yıkıyordu. İnanılmaz performansıyla doğru orantılı olarak artan şöhreti onu şımartmıyor aksine daha mütevazı ve ne yaptığını bilen bir insan yapıyordu. Pistol insanüstü performanslarından sonra “Ben hadiseyi yemiş bitirmişim.” demiyor, aksine çalışmalarına daha da tempo kazandırıyordu.
LSU’de okuduğu üç sezonda toplam 83 maç oynadı ve bunların 56’sında 40 ve üzerinde sayı üretti. Bir maçta da 69, başka bir maçta da 64 sayı atmayı başarmıştı. Toplam attığı sayı (3677) ve ortalaması (44.2) kategorilerinde NCAA rekorlarını elinde bulunduruyor. Şut denemesi (3.169), şut başarısı (1.387), serbest atış denemesi (1.152), serbest atış başarısı (893), en fazla 60 sayıyı geçme (4), en fazla 50 sayıyı geçme (28) ve en fazla 40 sayıyı geçme (56) kategorilerinde de rekor sahibi bir oyuncu. Pistol,bu kadar kişisel başarılara rağmen hiçbir zaman takımsal başarıyı yakalayamadı. 69-70 sezonunda NIT şampiyonluğuna yaklaşmışlardı aslında. Fakat çeyrek finallerde Oklahama karşısında mükemmel bir oyun ortaya koyan Pete sayesinde tur atlanmış ancak Pete’in bu zaferi kutlamak için gittiği gece kulübünde içkiyi fazla kaçırıp ertesi gün yarı finallerde yorgun olup kötü bir performans sergilemesi sebebiyle de elenmişlerdi...
NBA YILLARI
Gösterişli oyunun kutsal adamı...
Son derece göz önünde geçen kolej macerasından sonra sıra kapağı profesyonel lige atmaya gelmişti. Bir çok takım Pete’e talip oldu. Çünkü; Pete demek seyirci demek, seyirci demek de para demekti. Bu yüzden dolarları Maravich’e saçmakta kimse bir sakınca görmüyordu. Pistol ilk profesyonel anlaşmasını Atlanta Hawks ile yaptı. Tahmin edilebileceği üzere de bu anlaşma o zamana kadar ki en büyük anlaşmaydı. Ve bir sürü insan sırf Maravich’i seyredebilmek için salonlara koştu. Pete’in gittiği deplasmanlarda seyirci rekorları kırılıyor, Hawks salonunu hiçbir zaman olmadığı kadar kalabalıklaştırabiliyordu. Çaylak sezonunda All-Rookie Team’e seçilen Maravich Hawks forması altında üç kez playoff’lara kalsa da daha ileriye gidememişti. Maravich Atlanta’da geçirdiği dört sezonda 302 maçta sahada yer aldı; 7325 sayı atıp, 24.2 sayı ve 5.5 asist ortalaması tutturdu.
Maravich oyun tarzının yanı sıra dış görüntüsüyle de dönemin oyuncularından ayırt edilebiliyordu. Zaman zaman renk değiştiren saçları, o koşarken havada uçuştuğunda basketbol oyunu farklılaşıyor ve uzunların hakim olduğu sıkıcı oyun tarzından kurtuluyordu. Uzun konçlu çorapları ve günlük hayatta giydiği giysiler de bir çok gence ilham kaynağı oluyordu.
1974-75 sezonundan önce New Orleans Jazz’e geçen Maravich, Atlanta’da dört sezonda yaşayamadığı başarı sevincini burada yaşamak istiyordu. Aslında takımsal başarı dışında bir çok şeyi Jazz’ın başkentinde yaşayacaktı.1976-77 sezonunda sayı kralı (31.1) oldu, yine aynı yıl All-Nba First Team’e seçildi, beş kez All-Star maçına davet edildi, bir New York maçında 68 sayı attı. Fakat hiçbir zaman kariyerinin geri kalanında olduğu gibi şampiyonluk ve ya ona yakın bir şey yaşayamadı. Ama o her zaman seyircileri eğlendirdi, takımlarının biletlerini sattırdı. Basketbolu hiç olmadığı noktalara taşıdı. Bugün Jason Williams ve ya Rafer Alston’ın maç içinde korkarak yaptığı bazı estetik hareketleri Pete her maçta onlarca defa hiç korkmadan yaptı. Ve her hareketinde, her pasında ,her sayısında ayrı bir yaratıcılık vardı. Ve o tüm şovlarını kusursuz bir biçimde yaptı. Ta ki 1977-78 sezonunun ortasında ki bir Sixers maçına kadar. O maçta bir fast break sırasında takım arkadaşına bir pas yollamak için havaya sıçradı ve yere düştüğünde bir şeyler değişmişti. Pete sakatlandı ve bir daha hiçbir zaman eski formuna kavuşamadı. Sakatl***** kadar Jazz forması giydiği 264 maçta 26.2 sayı ortalaması tutturdu. Takip eden 78-79 sezonunda sadece 49 maçta görev alabildi ve 22.6 sayı averajı yakaladı. Tabii bu rakam iyi gözükse de Pistol’un oyununda eskisinden eser yoktu.
Jazz formasıyla başladığı son NBA sezonunda (1979-80) Boston Celtics’e takas oldu. Celtics’e gidiş sebebi ise kariyerinde eksik olan yüzüğü kazanma ihtimaliydi. Fakat Pistol yeni kurulmuş Boston’da umduğundan daha az süre aldı ve aldığı bu az sürelere rağmen 13.7 sayı ortalaması tutturmayı başardı. Ne var ki Boston, playof’larda Philadelphia’ya elenmekten kurtulamadı. Pete çok önemli bir karar aşamasına gelmişti. Boston’ın kendine şampiyonluk yüzüğü kazandırabilecek bir takım olduğunun farkındaydı ancak süre alma ihtimali de çok azdı.
Ve Pistol kararını verdi: Bir şampiyonluk yüzüğü uğruna tüm kariyerini lekeleyemezdi ve Boston’ın şampiyonluğunu bench’ten değil evden izlemeyi tercih etti. Kariyer ortalamaları da şu şekilde oluştu:658 maç, 15.984 toplam sayı, 24.2 sayı, 5.2 asist ve 4.2 ribaund.
Pistol hayattaki tek arkadaşıyla yollarını ayırmıştı ve bir çıkmazın içerisindeydi. Babası kanserle verdiği savaştan galip çıkamayıp hayata gözlerini yummuştu. Annesi de kendini alkole verip intihara başvurmuştu. Pete ne yapacağını bilmiyor ve önüne gelen her şeyden yardım almaya çalışıyor, karşısına çıkan tüm olgular ile mutlu olmaya çalışıyordu. Ve para, şan şöhret gibi olgularla bulamadığı mutluluğu başka alanlarda aramayı denedi. Hayatı yavaş yavaş rayına oturmaya başladı ve hayatında hiç olmadığı kadar mutluydu. Eğitim seminerlerine katıldı, gençlere basketbolün temel ilkelerini öğretmek için kasetler doldurttu.
O artık bir efsaneydi. Oyunu basketbola yeni başlayan gençlere öğretiliyor, gençler onun hücumdaki kurnaz oyun tarzını örnek alıyordu. Basketbolu taşıdığı nokta yüzünden h***es ona saygı gösteriyordu. Utah Jazz Ekim 1985’te “7 Maravich” formasını emekliye ayırıyordu. Daha sonra, 1986 yılında, 39 yaşındayken Naismith Memorial Basketball Hall of Fame’e seçildi.
Ama Pistol Pete efsanesi, 5 Ocak 1988 sabahında, California’da bir basketbol maçı sırasında son buluyordu. O belki “Benim doğduğum zaman, basketbol topunu elime aldığım ilk andır.” d***en elinde basketbol topu varken öleceğini hissetmiş olabilir. Çünkü eşi Jackie’nin dediğine göre hayattaki tek amacı basketbol oynarken ölmektir.
Onun oyununu Jason Williams’ın gösterişli paslarında, Tim Duncan’ın işine verdiği ciddiyette, Ray Allen’ın şutlarında, Rafer Alston’ın akıl almaz turnikelerinde ve Allen Iverson’ın sayı yapma arzusunda görebiliyoruz. Ve anlıyoruz ki o ölmedi; hala buralarda ve bizimle...
Doğum Tarihi: 6/22/47 in Aliquippa, Pa
Boy: 6-5; Kilo: 200 lbs.
Lise: Daniel (Clemson, S.C.); Needham Broughton (Raleigh, N.C.); Edwards Military Institute (Salemburg, N.C.)
Üniversite: Louisiana State
Draft: Atlanta Hawks, 1970
O, basketbol kariyeri boyunca kaybedenler sınıfında yer almış bir efsane. O, parmaklarını şampiyonluk yüzükleriyle donatamamış bir “point god”. O, bireysel başarıların ötesine gidememiş bir Hall of Fame. O, aramızdan ayrılmasının üzerinden çok zaman geçmiş olsa da hala kendinden bahsettirebilen bir fenomen. Ve o, basketbol tarihinin en gösterişli Şovmen’i. O; Pete “Pistol” Maravich...
PISTOL PETE
NBA tarihine yön vermek...
Hemen h***es; Julius “Dr. J.” Erving’in, Michael Jordan’ın NBA liginin gidişatını değiştirdiğini, bu ligi olduğundan çok farklı noktalara taşıdığını kabul eder. Ancak Pistol Pete’in de zamanında bir çok tabuyu yıktığını da kabul etmek gerekir. Pistol Pete; o zamanlar sıradan, gösterişsiz, uzun oyuncuların hakim olduğu, ribaund ve savunmanın ön plana çıktığı bir lig olan NBA’de devrim yaratmış oyuncuların başında yer alır. Gösterişli ve şov ağırlıklı oyun tarzının yanında dış görüntüsüyle de zamanında kendinden sıkça bahsettiren Pete, bir çok günümüz yıldızına da örnek olmuştur. Ki Bob Cousy’den sonra oyunu gösterişe döken ilk oyuncu olduğu düşünülür...
ÇOCUKLUK YILLARI
Hayatını basketbol topuna adayan bir “çocuk”...
Pete Maravich’in çocukluğu da; tıpkı bir çok NBA oyuncusunun olduğu gibi zor şartlarda geçti. Hayatının çok ***en vakitlerinde kendini; kavga, çatışma ve yasa dışı işlerin had safhada olduğu bir bölgede buldu.
Aynı zamanlarda, bu kötü durumdan kurtulabilmenin yolunun basketbolden geçtiğinin farkına varmıştı. Hayat felsefesinin ana teması basketboldü. Yeteneklerinin sınırlı olduğunun farkındaydı. Ancak farkında olduğu bir şey daha vardı, o da; yeteneğini en üst düzeye çıkarabilmenin de kendi elinde olduğuydu. Ona bu konuda, başarısız bir koçluk kariyeri olan babası Press de oldukça yardım etmişti. Pistol’ın yaşı ilerl***en ilgi alanları da zamanla azalıyor, günlerini tamamen basketbol topuyla geçiriyordu. Pete h***esten çok çalıştığı takdirde zirveye ulaşabileceğini biliyordu. Ve bu doğrultuda fundemantal çalışmalarını çok disiplinli bir biçimde yapmaya karar verdi. Zaman geçtikçe de kendini geliştirebildiği fark edilebiliyordu. Pete hedefini genç yaşlarda belirlemenin meyvelerini hayatının ilerleyen zamanlarında toplayacaktı.
Pistol lise takımına 8. sınıfa gid***en katıldı. Lise yıllarını üç farklı okulda geçirdi: Daniel (Clemson, S.C.) High School (1961-63), Needham Broughton (Raleigh, NC) (1963-65), Edward Military Institute (Salemberg, NC) (1965-66). Dersler onun ilgi alanına girmediği için lise yıllarında örnek gösterilebilecek bir öğrenci değildi fakat hiç kimseye benzemeyen basketbolü oynayış şekli ile de örnek bir sporcuydu. Hatta kimilerine göre basketbole ayırdığı zamanın yarısını derslerine ayırsaydı,dünya yeni bir bilim adamı kazanmış olurdu...
LOUSIANA STATE VE KIRILAMAYAN REKORLAR
NCAA ligi toplam kariyerinde 44.2 ayı ortalaması tutturan oyuncu...
Kolejde ikinci yılını geçirirken Lousiana State University’e katılan Maravich, hala kırılamayan rekorların sahibi olmak için bir adım daha atmış oluyordu. İnanılmaz hareketlerini de kolejdeki ilk yıllarında görücüye çıkartmaya başladı. LSU yıllarında basketbol adına çok önemli düşüncelere sahip olmaya başlamıştı. Kazanmak elbette ki önemliydi ama seyirciyi mutlu edebilmek, onların ödediği paranın karşılığını almasını sağlayabilmek öncelikli düşüncesi haline gelmişti. Ve bu doğrultuda çıktığı maçlarda kaybeden takımın taraftarlarını bile mutlu etmeye başlamıştı.
Pete aynı zamanda o zamanın basketbol anlayışını da değiştiriyordu. Oyunu daha şov ve gösterişli bir hale getiren Pistol, insanların beyinlerindeki tabuları da yıkıyordu. İnanılmaz performansıyla doğru orantılı olarak artan şöhreti onu şımartmıyor aksine daha mütevazı ve ne yaptığını bilen bir insan yapıyordu. Pistol insanüstü performanslarından sonra “Ben hadiseyi yemiş bitirmişim.” demiyor, aksine çalışmalarına daha da tempo kazandırıyordu.
LSU’de okuduğu üç sezonda toplam 83 maç oynadı ve bunların 56’sında 40 ve üzerinde sayı üretti. Bir maçta da 69, başka bir maçta da 64 sayı atmayı başarmıştı. Toplam attığı sayı (3677) ve ortalaması (44.2) kategorilerinde NCAA rekorlarını elinde bulunduruyor. Şut denemesi (3.169), şut başarısı (1.387), serbest atış denemesi (1.152), serbest atış başarısı (893), en fazla 60 sayıyı geçme (4), en fazla 50 sayıyı geçme (28) ve en fazla 40 sayıyı geçme (56) kategorilerinde de rekor sahibi bir oyuncu. Pistol,bu kadar kişisel başarılara rağmen hiçbir zaman takımsal başarıyı yakalayamadı. 69-70 sezonunda NIT şampiyonluğuna yaklaşmışlardı aslında. Fakat çeyrek finallerde Oklahama karşısında mükemmel bir oyun ortaya koyan Pete sayesinde tur atlanmış ancak Pete’in bu zaferi kutlamak için gittiği gece kulübünde içkiyi fazla kaçırıp ertesi gün yarı finallerde yorgun olup kötü bir performans sergilemesi sebebiyle de elenmişlerdi...
NBA YILLARI
Gösterişli oyunun kutsal adamı...
Son derece göz önünde geçen kolej macerasından sonra sıra kapağı profesyonel lige atmaya gelmişti. Bir çok takım Pete’e talip oldu. Çünkü; Pete demek seyirci demek, seyirci demek de para demekti. Bu yüzden dolarları Maravich’e saçmakta kimse bir sakınca görmüyordu. Pistol ilk profesyonel anlaşmasını Atlanta Hawks ile yaptı. Tahmin edilebileceği üzere de bu anlaşma o zamana kadar ki en büyük anlaşmaydı. Ve bir sürü insan sırf Maravich’i seyredebilmek için salonlara koştu. Pete’in gittiği deplasmanlarda seyirci rekorları kırılıyor, Hawks salonunu hiçbir zaman olmadığı kadar kalabalıklaştırabiliyordu. Çaylak sezonunda All-Rookie Team’e seçilen Maravich Hawks forması altında üç kez playoff’lara kalsa da daha ileriye gidememişti. Maravich Atlanta’da geçirdiği dört sezonda 302 maçta sahada yer aldı; 7325 sayı atıp, 24.2 sayı ve 5.5 asist ortalaması tutturdu.
Maravich oyun tarzının yanı sıra dış görüntüsüyle de dönemin oyuncularından ayırt edilebiliyordu. Zaman zaman renk değiştiren saçları, o koşarken havada uçuştuğunda basketbol oyunu farklılaşıyor ve uzunların hakim olduğu sıkıcı oyun tarzından kurtuluyordu. Uzun konçlu çorapları ve günlük hayatta giydiği giysiler de bir çok gence ilham kaynağı oluyordu.
1974-75 sezonundan önce New Orleans Jazz’e geçen Maravich, Atlanta’da dört sezonda yaşayamadığı başarı sevincini burada yaşamak istiyordu. Aslında takımsal başarı dışında bir çok şeyi Jazz’ın başkentinde yaşayacaktı.1976-77 sezonunda sayı kralı (31.1) oldu, yine aynı yıl All-Nba First Team’e seçildi, beş kez All-Star maçına davet edildi, bir New York maçında 68 sayı attı. Fakat hiçbir zaman kariyerinin geri kalanında olduğu gibi şampiyonluk ve ya ona yakın bir şey yaşayamadı. Ama o her zaman seyircileri eğlendirdi, takımlarının biletlerini sattırdı. Basketbolu hiç olmadığı noktalara taşıdı. Bugün Jason Williams ve ya Rafer Alston’ın maç içinde korkarak yaptığı bazı estetik hareketleri Pete her maçta onlarca defa hiç korkmadan yaptı. Ve her hareketinde, her pasında ,her sayısında ayrı bir yaratıcılık vardı. Ve o tüm şovlarını kusursuz bir biçimde yaptı. Ta ki 1977-78 sezonunun ortasında ki bir Sixers maçına kadar. O maçta bir fast break sırasında takım arkadaşına bir pas yollamak için havaya sıçradı ve yere düştüğünde bir şeyler değişmişti. Pete sakatlandı ve bir daha hiçbir zaman eski formuna kavuşamadı. Sakatl***** kadar Jazz forması giydiği 264 maçta 26.2 sayı ortalaması tutturdu. Takip eden 78-79 sezonunda sadece 49 maçta görev alabildi ve 22.6 sayı averajı yakaladı. Tabii bu rakam iyi gözükse de Pistol’un oyununda eskisinden eser yoktu.
Jazz formasıyla başladığı son NBA sezonunda (1979-80) Boston Celtics’e takas oldu. Celtics’e gidiş sebebi ise kariyerinde eksik olan yüzüğü kazanma ihtimaliydi. Fakat Pistol yeni kurulmuş Boston’da umduğundan daha az süre aldı ve aldığı bu az sürelere rağmen 13.7 sayı ortalaması tutturmayı başardı. Ne var ki Boston, playof’larda Philadelphia’ya elenmekten kurtulamadı. Pete çok önemli bir karar aşamasına gelmişti. Boston’ın kendine şampiyonluk yüzüğü kazandırabilecek bir takım olduğunun farkındaydı ancak süre alma ihtimali de çok azdı.
Ve Pistol kararını verdi: Bir şampiyonluk yüzüğü uğruna tüm kariyerini lekeleyemezdi ve Boston’ın şampiyonluğunu bench’ten değil evden izlemeyi tercih etti. Kariyer ortalamaları da şu şekilde oluştu:658 maç, 15.984 toplam sayı, 24.2 sayı, 5.2 asist ve 4.2 ribaund.
Pistol hayattaki tek arkadaşıyla yollarını ayırmıştı ve bir çıkmazın içerisindeydi. Babası kanserle verdiği savaştan galip çıkamayıp hayata gözlerini yummuştu. Annesi de kendini alkole verip intihara başvurmuştu. Pete ne yapacağını bilmiyor ve önüne gelen her şeyden yardım almaya çalışıyor, karşısına çıkan tüm olgular ile mutlu olmaya çalışıyordu. Ve para, şan şöhret gibi olgularla bulamadığı mutluluğu başka alanlarda aramayı denedi. Hayatı yavaş yavaş rayına oturmaya başladı ve hayatında hiç olmadığı kadar mutluydu. Eğitim seminerlerine katıldı, gençlere basketbolün temel ilkelerini öğretmek için kasetler doldurttu.
O artık bir efsaneydi. Oyunu basketbola yeni başlayan gençlere öğretiliyor, gençler onun hücumdaki kurnaz oyun tarzını örnek alıyordu. Basketbolu taşıdığı nokta yüzünden h***es ona saygı gösteriyordu. Utah Jazz Ekim 1985’te “7 Maravich” formasını emekliye ayırıyordu. Daha sonra, 1986 yılında, 39 yaşındayken Naismith Memorial Basketball Hall of Fame’e seçildi.
Ama Pistol Pete efsanesi, 5 Ocak 1988 sabahında, California’da bir basketbol maçı sırasında son buluyordu. O belki “Benim doğduğum zaman, basketbol topunu elime aldığım ilk andır.” d***en elinde basketbol topu varken öleceğini hissetmiş olabilir. Çünkü eşi Jackie’nin dediğine göre hayattaki tek amacı basketbol oynarken ölmektir.
Onun oyununu Jason Williams’ın gösterişli paslarında, Tim Duncan’ın işine verdiği ciddiyette, Ray Allen’ın şutlarında, Rafer Alston’ın akıl almaz turnikelerinde ve Allen Iverson’ın sayı yapma arzusunda görebiliyoruz. Ve anlıyoruz ki o ölmedi; hala buralarda ve bizimle...
Re: NBA Oyuncuları'nın Hayat Hikayeleri(İlginç)
Tam Adı: Hakeem Abdul Olajuwon
Doğum Tarihi: 1/21/63 in Lagos, Nigeria
Boy: 7-0; Kilo: 255 lbs.
Lise: Muslim Teachers College (Lagos, Nigeria)
Üniversite: Houston
Draft: Houston Rockets (1984)
Transfer: Toronto'ya takas edildi. 8/2/01
Nijerya doğumlu Hakeem Olajuwon, 18 yıllık kariyeri boyunca kendisine has oyunu ve başarılarıyla NBA tarihinin en iyi oyuncularından biri oldu. Houston Üniversitesi'ndeki günlerinden itibaren estetik ve yaratıcı oyunu ona bu oyunun en iyileri arasında önemli bir yer kazandırdı.
1993-94 sezonunda Olajuwon; MVP, Yılın En İyi Savunmacısı ve NBA Finalleri MVP ödüllerini aynı sezonda kazanan ilk oyuncu olarak bir tarih yazdı. Takip eden sezonda takımını altıncı sıradan playoffa dahil edip üst üste ikinci NBA şampiyonluğuna götürerek, Houston'ı arka arkaya şampiyonluk kazanan beşinci NBA takımı yaptı.
Olajuwon, altı çocuklu bir ailenin üçüncü çocuğuydu ve Lagos'ta orta sınıf ailesinden devraldığı çimento işinde çalışarak temel değerlerini kazandı. Olajuwon, "Ailem bize dürüst olmamızı, çok çalışmamızı, büyüklerimize saygı göstermemizi ve kendimize inanmamızı öğütlemişti." dedi.
Hakeem 15 yaşında basketbol oynamaya başladı. Okuduğu Müslüman Öğretmenler Lisesi, Tüm Nijerya Öğretmenler Spor Festivali basketbol turnuvasına katıldığı sırada hentbol takımındaydı. Arkadaşları Olajuwon'un takımda oynaması için koçlarına başvurdular. İzin verildi ve bir basketbol süperstarı doğmuş oldu.
İki yıl sonra Akeem Abdul Olajuwon ismiyle Houston Üniversitesi'ne yazıldı. NBA'e gir***en Abdul ismini çıkardı ve 9 Mart 1991'de ismini resmi olarak Hakeem yaptı.
Atletik kariyerinin kalecilik ve hentbol ile başlaması ona basketbolda ayaklarının hızlanmasına ve muazzam bir şekilde güçlenmesine yardımcı oldu. Houston'da hemen dominant bir oyuncu oldu, üç sezon oynadı ve Cougars'ın her yıl Final Dörtlüsüne kalmasına yardımcı oldu.
1982'de Olajuwon ve Clyde Drexler, NCAA yarı finallerine yükselen ancak James Worthy ve Michael Jordan'ın liderliğindeki North Carolina Tar Heels'e 68-63 kaybeden Houston kadrosundaydılar. Ertesi yıl da yine yarı finalde Cougars, --şimdilerde "Phi Slamma Jamma" olarak da bilinen-- atletik bir kadroya sahip olan Louisville'i muhteşem bir performansla 94-81 yendi. Ancak finalde karşılaştıkları North Carolina'ya bu sefer de bir son saniye basketiyle 54-52 yenildiler.
1983-84 sezonunda, Olajuwon 16.8 sayı ortalaması ve 13.5 ribaund (NCAA lideri), 5.6 blok ve .675 isabet yüzdesi istatistiklerini yakaladı. O sezon Tüm Amerika İlk Beşine seçildi fakat şampiyonluk maçında Patrick Ewing’li George Towns Hoyas Olajuwon’lı Cougars’ı 84-75 yendi.
Rockets, Portland’dan kazandığı 1984 NBA Draftı ilk sıra seçim hakkı ile Olajuwon’ı seçti. Jordan’ın (üçüncü sırada Chicago tarafından seçildi) da listede olduğu draftta Olajuwon’un birinci seçilmesi tüm basketbol camiasında doğru bulunuyordu.
Bir yıl önce Rockets, Indiana Pacers’tan aldığı seçim hakkı ile Virginia Üniversitesi’nden Ralph Sampson’ı seçmişti. Böylece Rockets pota altında 2,13’lük Olajuwon ve 2,25’lik Sampson ile ikiz kuleleri kurmuş oluyordu.
Olajuwon çaylak sezonunda .538 isabet yüzdesiyle 20.6 sayı ve 11.9 ribaund ortalamaları yakaladı ve Yılın Çaylağı oylamalarında Jordan’ın ardından ikinci oldu. Rockets Olajuwon’ın gelişinden önceki 29-53’lük derecesinden 48-34’lük bir dereceye yükseldi. Fakat 1985 Playofflarında ilk turda Utah Jazz’a 5 maç sonunda elendiler.
Olajuwon ligde ribaundlarda dördüncü ve 2.68 ortalama ile bloklarda ikinci oldu. 1985 All-Star maçında oynadı ve NBA En İyi Çaylak İlk Beşi ve NBA En İyi 2. Savunma Beşi’ne seçildi. O ve Sampson, 1970’teki Wilt Chamberlain ve Elgin Baylor’dan sonra 20’şer sayı ve 10’ar ribaunddan fazla ortalama yakalayan ilk ikili oldular.
Ertesi yıl, Olajuwon ve Sampson Rockets’ı 1986 NBA Finallerine getirdiler. Finale gelirken o dönemin hanedanı şampiyon Lakers’ı 5 maçta elediler. Serinin son 3 maçında, Olajuwon 40, 35 ve 30’ar sayı üreterek Rockets’ finale taşıdı. Boston Celtics, 1981 ve 1984 yıllarının şampiyonuydu. Larry Bird, Kevin McHale ve Robert Parish gibi oyunculardan kurulu bir kadrosu vardı ve Rockets’ı final serisinde 6 maçta yenmeyi başardılar.
1986-87 sezonunda, Sampson sürekli sakatlanmaya başladı ve takip eden sezonda Golden State’le takas edildi. Olajuwon’ ın yaratıcı oyunu, onu bu oyunun en iyi büyük adamlarından biri yaptı. Olajuwon Rockets’ın 13 istatistiki kategoride lideriydi, skor, ribaund, top çalma ve blok... NBA En İyi İlk Beşi’ne (1987-89), NBA En İyi Savunma Beşi’ne (1987,88 ve 90) seçildi ve pivot olarak oynamaya başladığı dönemde Batı All-Star takımının 3 yıl ardarda (1987-90) pivotu oldu.
Olajuwon düzenli olarak sayı, ribaund, blok ve top çalma istatistiklerinde lig liderleri arasında yer aldı. Ribaund kralı olduğu 1989 ve 1990 yıllarında, 13.5 ve 14.0 ribaund ortalamalarıyla oynadı. Ve 1989’da iki sezon ardarda sayı, ribaund, top çalma ve blok ortalamalarında ligin ilk 10’u arasında yer alan ilk oyuncu oldu. Aynı yıl bir maçta Milwaukee Bucks’a karşı 18 sayı 16 ribaund, 11 blok ve 10 asist ile oynayarak quadruple-double (4 istatistikte çift haneli rakam ulaşma) yaptı. Bunun yanında 1989-90 sezonunda 4.59 ve 1990-91 sezonunda 3.59’luk blok ortalamalarıyla NBA’in lideri oldu.
Bu tempoda Olajuwon, iki kez sakatlandı. 1990-91 sezonunun ortasında Chicago’lu Bill Cartwright’ın parmağı gözüne geldi ve göz yuvarlığındaki kemikler çatladı. Bu yüzden Hakeem 25 maç kaçırdı. 1991-92 sezonunun başında da kalp rahatsızlığı nedeniyle 7 maç kaçırdı.
Olajuwon’un oyununa karşın Rockets 1986 NBA Finalleri’ne kaldıklarından beri vasat bir durumdaydı. Houston 1988’den 1992’ye kadar bir playoff serisi kazanamadı. Fakat 1992-93 sezonu başlangıcında kariyerinin ortalarına gelmiş olan Olajuwon daha da iyi oynamaya başladı ve kendisiyle birlikte Rockets’ı da yeni başarılara doğru sürükledi.
Durgunlaşan kontrat görüşmeleri nedeniyle, h***es Hakeem’in 1991-92 kampı sonunda Houston için son maçını oynadığını düşünüyordu. Fakat Rockets’ın Japonya’da 1992-93 sezonunun Seattle’a karşı oynadığı ilk iki maçından sonra; Olajuwon ve Houston’ın Sahibi Charlie Thomas, aralarındaki prüzleri giderdi. Sonraki üç sezonda Hakeem, 26.1, 27.3 ve 27.8 sayı ortalamalarıyla oynadı.
Kontrat tartışmalarının Olajuwon’un 1991-92 performansını etkileyip etkilemediğini bilemeyiz fakat o yıl Hakeem’in NBA En İyi İlk Beşi’ne ya da NBA En İyi Savunma Beşi’ne seçilemediği ilk sezonuydu. 1992-93 sezonunda kesin bir şekilde performansını arttırdı. Koç Rudy Tomjanovich Rockets’la ilk tam sezonuna başlamıştı. Takıma savunma yaptırmaya ve Olajuwon’u desteklemesini sağlamaya çalışıyordu.
8 yıllık tecrübesiyle Olajuwon, 2 Nisan 1993 tarihinde Amerikan vatandaşı oldu. 26.1 sayı, 13.0 ribaund ve 4.17 blok ortalamaları yakarlarken 4 sezonda 3. kez blok kralı olmuş oluyordu. Daha önemlisi, Rockets’ı önceki yılın 42-40’lık derecesinden 55-27’lik dereceye yükselterek Ortabatı Grubu şampiyonu yapıyordu.
Sezon sonunda, Olajuwon MVP ödülü oylamasında Charles Barkley’nin ardından ikinci oldu. Bunun yanı sıra ilk kez Yılın En İyi Savunmacısı ödülünü alırken, Yılın En İyi İlk Beşi ve Yılın Savunma İlk Beşi’ne seçildi.
Atletik yapısıyla Muhammed Ali’ye benzetilen Olajuwon, yeni çizgi spinleri, fadeaway şutları ve zıplamaları ile hücumda durdurulamaz bir oyuncu haline geldi. “Hakeem the Dream” lakabını aldı. Arkası dönük ve yüz yüze oyunlarındaki değişik hareketleri ve kendine has fakeleri “Dream Shake” olarak isimlendirilmeye başlandı.
1995 sezonu playofflarında Houston ikinci NBA şampiyonluğunu kazanırken, San Antonio ve Orlando’yu yendi. İki takım da çok iyi pivotlara sahip olmasına rağmen Olajuwon’un hareketleri karşısında ç****iz kaldılar.
Bir dergiye konuşan San Antonio oyuncusu David Robinson, “Hakeem’i çözmek?, Onu çözemezsiniz.” dedi.
Orlandolu Sh**uille O’Neal da final serisinde süpürüldükten sonra, “5 özel hareketi var ve bu hareketleri 4 farklı şekilde yapabiliyor. Bu da ona 20 hareket kazandırıyor” dedi.
Yeni Olajuwon, savunmada ve hücumda takımının tüm sorumluluğunu alıyor ve takımına kusursuz bir şekilde liderlik yapıyordu. Bu performansı Rockets’ın 1993 Batı Konferansı Yarı Finalleri’ne geldiğinde ortaya çıkıyordu. Yine de Rockets serinin 7. maçında Gary Payton ve genç oyuncu Shawn Kemp’in liderliğindeki Sonics’e uzatmalarda 103-100 kaybediyordu.
Fakat 1993-94 sezonunda Olajuwon Houston’ı ilk NBA şampiyonluğuna ulaştırırken hem Normal Sezon hem de NBA Finalleri MVP ödüllerini alarak kariyerine yeni başarılar kattı. Bu muazzam başarılı normal sezonun ardından Houston pivotu ardarda 2. Yılın En İyi Savunmacısı ödülünü aldı.
Rockets, şampiyonluğu Patrick Ewing’li New York karşısında 7 maçın ardından kazanmıştı. Hakeem’in defansif yönü serinin 6. maçının sonunda John Starks’ın maçı kazandırabilecek olan üçlüğüne yaptığı blok ile görülüyordu. 10 yıllık tecrübeye sahip olan Hakeem finallerde muhteşem oynamış ve 29.1 sayı, 9.1 ribaund ve 3.86 blok ortalamalarıyla oynamıştı.
1994-95 sezonunda, Olajuwon bir kariyer rekoru kırarak 27.8 sayı ve 10.8 ribaund ortalamalarını yakaladı. Olajuwon’un bu performansına rağmen ligin MVP ödülü Spurs’un lideri Robinson’a gitti. Olajuwon bunun yanı sıra Rockets’ın tüm zamanlarının skoreri Calvin Murphy’i geçerek en skorer oyuncusu oldu. Şubat ayında Olajuwon’un kolej takımından arkadaşı Drexler, Otis Thorpe karşılığında Portland’dan takas edildi.
Houston Drexler’ı hazırlamaya çalışırken playofflara 6. sıradan girebildi. Fakat Drexler playofflarda muhteşemdi ve Olajuwon playofflarda gerçekleştirdiği .531 isabet yüzdesi ile 33 sayı, 10.3 ribaund, 4.5 asist, 1.2 top çalma ve 2.81 blok ortalamalarıyla takımına ikinci şampiyonluğunu kazandırıyordu. Hakeem Batı Konferansı Finalleri’nde Spurs’le oynadıkları seride Robinson’ın 25.5 sayı ortalamasına karşılık 35.3 sayı ortalaması tutturdu.
NBA Finallerinde Houston, ligin yeni süper genç pivotu O’Neal’a sahip olan Orlando ile karşılaştı. Sh**’ın 28 sayı, 12.5 ribaund ve 6.3 asist ortalamalarına karşılık olarak Olajuwon 32.8 sayı, 11.5 ribaund ve 5.5 asist ortalamalarıyla oynadı. İki pivot arasında belirgin bir üstünlük olmamasına karşın Houston, Orlando’yu süpürdü. Ve Olajuwon ikinci kez NBA Finalleri MVP ödülünü aldı.
Olajuwon dini inancının onun kariyerine çok katkıda bulunduğuna inanıyordu. NBA sezonu boyunca İslam’ın Ramazan ayına dikkat ederek orucunu tutuyordu. Öğleden sonra oynanan maçların sonunda bile su içme ihtiyacı olmasına karşın “Kendimi çok enerjik hissediyorum, bomba gibiyim. Ve gün batımında içeceğim su çok kıymetli” diyerek orucunu bozmuyordu.
Kazanılan şampiyonluklardan sonra Olajuwon, iki sezon daha bu yaratıcı oyununu sürdürdü. Buna rağmen takımı 1996 Konferans Yarı Finalleri’nde Sonics tarafından süpürüldü. Barkley’nin takıma katılmasından önceki 1996-97 sezonunda da Rockets, Batı Konferansı Finalleri’nde Utah Jazz’a 6 maç sonunda kaybetti.
1997-98 sezonunun başında, Olajuwon sakatlıklar dolayısıyla maçlar kaçırmaya başladı ve sadece 47 maçta oynayabildi. NBA’de lockoutun olduğu 1998-99 sezonunda geri dönüş yaptı. Fakat artık eskisi kadar etkili olamıyordu ve Houston’da iki yıl daha oynayıp 12 sayı ve 7.5 ribaund ortalamaları yakaladı. Ve son olarak Toronto Raptors formasıyla bir sezon daha oynadıktan sonra basketbolu bıraktı.
Rockets’ın tüm zamanlarında bir çok kategoride rekorları olan efsane oyuncunun 34 numaralı forması da 9 Kasım 2002 tarihinde düzenlenen bir törenle emekli edildi.
Kariyer Tablosu
Maç İ.Y. 3İ.Y. S.A.Y. Rib. R.O. Ast. A.O. T.Ç. Blk. Sayı S.O. 1238 51.3 20.2 71.2 13748 11.1 3058 2.5 2162 3830 26946 21.8
Doğum Tarihi: 1/21/63 in Lagos, Nigeria
Boy: 7-0; Kilo: 255 lbs.
Lise: Muslim Teachers College (Lagos, Nigeria)
Üniversite: Houston
Draft: Houston Rockets (1984)
Transfer: Toronto'ya takas edildi. 8/2/01
Nijerya doğumlu Hakeem Olajuwon, 18 yıllık kariyeri boyunca kendisine has oyunu ve başarılarıyla NBA tarihinin en iyi oyuncularından biri oldu. Houston Üniversitesi'ndeki günlerinden itibaren estetik ve yaratıcı oyunu ona bu oyunun en iyileri arasında önemli bir yer kazandırdı.
1993-94 sezonunda Olajuwon; MVP, Yılın En İyi Savunmacısı ve NBA Finalleri MVP ödüllerini aynı sezonda kazanan ilk oyuncu olarak bir tarih yazdı. Takip eden sezonda takımını altıncı sıradan playoffa dahil edip üst üste ikinci NBA şampiyonluğuna götürerek, Houston'ı arka arkaya şampiyonluk kazanan beşinci NBA takımı yaptı.
Olajuwon, altı çocuklu bir ailenin üçüncü çocuğuydu ve Lagos'ta orta sınıf ailesinden devraldığı çimento işinde çalışarak temel değerlerini kazandı. Olajuwon, "Ailem bize dürüst olmamızı, çok çalışmamızı, büyüklerimize saygı göstermemizi ve kendimize inanmamızı öğütlemişti." dedi.
Hakeem 15 yaşında basketbol oynamaya başladı. Okuduğu Müslüman Öğretmenler Lisesi, Tüm Nijerya Öğretmenler Spor Festivali basketbol turnuvasına katıldığı sırada hentbol takımındaydı. Arkadaşları Olajuwon'un takımda oynaması için koçlarına başvurdular. İzin verildi ve bir basketbol süperstarı doğmuş oldu.
İki yıl sonra Akeem Abdul Olajuwon ismiyle Houston Üniversitesi'ne yazıldı. NBA'e gir***en Abdul ismini çıkardı ve 9 Mart 1991'de ismini resmi olarak Hakeem yaptı.
Atletik kariyerinin kalecilik ve hentbol ile başlaması ona basketbolda ayaklarının hızlanmasına ve muazzam bir şekilde güçlenmesine yardımcı oldu. Houston'da hemen dominant bir oyuncu oldu, üç sezon oynadı ve Cougars'ın her yıl Final Dörtlüsüne kalmasına yardımcı oldu.
1982'de Olajuwon ve Clyde Drexler, NCAA yarı finallerine yükselen ancak James Worthy ve Michael Jordan'ın liderliğindeki North Carolina Tar Heels'e 68-63 kaybeden Houston kadrosundaydılar. Ertesi yıl da yine yarı finalde Cougars, --şimdilerde "Phi Slamma Jamma" olarak da bilinen-- atletik bir kadroya sahip olan Louisville'i muhteşem bir performansla 94-81 yendi. Ancak finalde karşılaştıkları North Carolina'ya bu sefer de bir son saniye basketiyle 54-52 yenildiler.
1983-84 sezonunda, Olajuwon 16.8 sayı ortalaması ve 13.5 ribaund (NCAA lideri), 5.6 blok ve .675 isabet yüzdesi istatistiklerini yakaladı. O sezon Tüm Amerika İlk Beşine seçildi fakat şampiyonluk maçında Patrick Ewing’li George Towns Hoyas Olajuwon’lı Cougars’ı 84-75 yendi.
Rockets, Portland’dan kazandığı 1984 NBA Draftı ilk sıra seçim hakkı ile Olajuwon’ı seçti. Jordan’ın (üçüncü sırada Chicago tarafından seçildi) da listede olduğu draftta Olajuwon’un birinci seçilmesi tüm basketbol camiasında doğru bulunuyordu.
Bir yıl önce Rockets, Indiana Pacers’tan aldığı seçim hakkı ile Virginia Üniversitesi’nden Ralph Sampson’ı seçmişti. Böylece Rockets pota altında 2,13’lük Olajuwon ve 2,25’lik Sampson ile ikiz kuleleri kurmuş oluyordu.
Olajuwon çaylak sezonunda .538 isabet yüzdesiyle 20.6 sayı ve 11.9 ribaund ortalamaları yakaladı ve Yılın Çaylağı oylamalarında Jordan’ın ardından ikinci oldu. Rockets Olajuwon’ın gelişinden önceki 29-53’lük derecesinden 48-34’lük bir dereceye yükseldi. Fakat 1985 Playofflarında ilk turda Utah Jazz’a 5 maç sonunda elendiler.
Olajuwon ligde ribaundlarda dördüncü ve 2.68 ortalama ile bloklarda ikinci oldu. 1985 All-Star maçında oynadı ve NBA En İyi Çaylak İlk Beşi ve NBA En İyi 2. Savunma Beşi’ne seçildi. O ve Sampson, 1970’teki Wilt Chamberlain ve Elgin Baylor’dan sonra 20’şer sayı ve 10’ar ribaunddan fazla ortalama yakalayan ilk ikili oldular.
Ertesi yıl, Olajuwon ve Sampson Rockets’ı 1986 NBA Finallerine getirdiler. Finale gelirken o dönemin hanedanı şampiyon Lakers’ı 5 maçta elediler. Serinin son 3 maçında, Olajuwon 40, 35 ve 30’ar sayı üreterek Rockets’ finale taşıdı. Boston Celtics, 1981 ve 1984 yıllarının şampiyonuydu. Larry Bird, Kevin McHale ve Robert Parish gibi oyunculardan kurulu bir kadrosu vardı ve Rockets’ı final serisinde 6 maçta yenmeyi başardılar.
1986-87 sezonunda, Sampson sürekli sakatlanmaya başladı ve takip eden sezonda Golden State’le takas edildi. Olajuwon’ ın yaratıcı oyunu, onu bu oyunun en iyi büyük adamlarından biri yaptı. Olajuwon Rockets’ın 13 istatistiki kategoride lideriydi, skor, ribaund, top çalma ve blok... NBA En İyi İlk Beşi’ne (1987-89), NBA En İyi Savunma Beşi’ne (1987,88 ve 90) seçildi ve pivot olarak oynamaya başladığı dönemde Batı All-Star takımının 3 yıl ardarda (1987-90) pivotu oldu.
Olajuwon düzenli olarak sayı, ribaund, blok ve top çalma istatistiklerinde lig liderleri arasında yer aldı. Ribaund kralı olduğu 1989 ve 1990 yıllarında, 13.5 ve 14.0 ribaund ortalamalarıyla oynadı. Ve 1989’da iki sezon ardarda sayı, ribaund, top çalma ve blok ortalamalarında ligin ilk 10’u arasında yer alan ilk oyuncu oldu. Aynı yıl bir maçta Milwaukee Bucks’a karşı 18 sayı 16 ribaund, 11 blok ve 10 asist ile oynayarak quadruple-double (4 istatistikte çift haneli rakam ulaşma) yaptı. Bunun yanında 1989-90 sezonunda 4.59 ve 1990-91 sezonunda 3.59’luk blok ortalamalarıyla NBA’in lideri oldu.
Bu tempoda Olajuwon, iki kez sakatlandı. 1990-91 sezonunun ortasında Chicago’lu Bill Cartwright’ın parmağı gözüne geldi ve göz yuvarlığındaki kemikler çatladı. Bu yüzden Hakeem 25 maç kaçırdı. 1991-92 sezonunun başında da kalp rahatsızlığı nedeniyle 7 maç kaçırdı.
Olajuwon’un oyununa karşın Rockets 1986 NBA Finalleri’ne kaldıklarından beri vasat bir durumdaydı. Houston 1988’den 1992’ye kadar bir playoff serisi kazanamadı. Fakat 1992-93 sezonu başlangıcında kariyerinin ortalarına gelmiş olan Olajuwon daha da iyi oynamaya başladı ve kendisiyle birlikte Rockets’ı da yeni başarılara doğru sürükledi.
Durgunlaşan kontrat görüşmeleri nedeniyle, h***es Hakeem’in 1991-92 kampı sonunda Houston için son maçını oynadığını düşünüyordu. Fakat Rockets’ın Japonya’da 1992-93 sezonunun Seattle’a karşı oynadığı ilk iki maçından sonra; Olajuwon ve Houston’ın Sahibi Charlie Thomas, aralarındaki prüzleri giderdi. Sonraki üç sezonda Hakeem, 26.1, 27.3 ve 27.8 sayı ortalamalarıyla oynadı.
Kontrat tartışmalarının Olajuwon’un 1991-92 performansını etkileyip etkilemediğini bilemeyiz fakat o yıl Hakeem’in NBA En İyi İlk Beşi’ne ya da NBA En İyi Savunma Beşi’ne seçilemediği ilk sezonuydu. 1992-93 sezonunda kesin bir şekilde performansını arttırdı. Koç Rudy Tomjanovich Rockets’la ilk tam sezonuna başlamıştı. Takıma savunma yaptırmaya ve Olajuwon’u desteklemesini sağlamaya çalışıyordu.
8 yıllık tecrübesiyle Olajuwon, 2 Nisan 1993 tarihinde Amerikan vatandaşı oldu. 26.1 sayı, 13.0 ribaund ve 4.17 blok ortalamaları yakarlarken 4 sezonda 3. kez blok kralı olmuş oluyordu. Daha önemlisi, Rockets’ı önceki yılın 42-40’lık derecesinden 55-27’lik dereceye yükselterek Ortabatı Grubu şampiyonu yapıyordu.
Sezon sonunda, Olajuwon MVP ödülü oylamasında Charles Barkley’nin ardından ikinci oldu. Bunun yanı sıra ilk kez Yılın En İyi Savunmacısı ödülünü alırken, Yılın En İyi İlk Beşi ve Yılın Savunma İlk Beşi’ne seçildi.
Atletik yapısıyla Muhammed Ali’ye benzetilen Olajuwon, yeni çizgi spinleri, fadeaway şutları ve zıplamaları ile hücumda durdurulamaz bir oyuncu haline geldi. “Hakeem the Dream” lakabını aldı. Arkası dönük ve yüz yüze oyunlarındaki değişik hareketleri ve kendine has fakeleri “Dream Shake” olarak isimlendirilmeye başlandı.
1995 sezonu playofflarında Houston ikinci NBA şampiyonluğunu kazanırken, San Antonio ve Orlando’yu yendi. İki takım da çok iyi pivotlara sahip olmasına rağmen Olajuwon’un hareketleri karşısında ç****iz kaldılar.
Bir dergiye konuşan San Antonio oyuncusu David Robinson, “Hakeem’i çözmek?, Onu çözemezsiniz.” dedi.
Orlandolu Sh**uille O’Neal da final serisinde süpürüldükten sonra, “5 özel hareketi var ve bu hareketleri 4 farklı şekilde yapabiliyor. Bu da ona 20 hareket kazandırıyor” dedi.
Yeni Olajuwon, savunmada ve hücumda takımının tüm sorumluluğunu alıyor ve takımına kusursuz bir şekilde liderlik yapıyordu. Bu performansı Rockets’ın 1993 Batı Konferansı Yarı Finalleri’ne geldiğinde ortaya çıkıyordu. Yine de Rockets serinin 7. maçında Gary Payton ve genç oyuncu Shawn Kemp’in liderliğindeki Sonics’e uzatmalarda 103-100 kaybediyordu.
Fakat 1993-94 sezonunda Olajuwon Houston’ı ilk NBA şampiyonluğuna ulaştırırken hem Normal Sezon hem de NBA Finalleri MVP ödüllerini alarak kariyerine yeni başarılar kattı. Bu muazzam başarılı normal sezonun ardından Houston pivotu ardarda 2. Yılın En İyi Savunmacısı ödülünü aldı.
Rockets, şampiyonluğu Patrick Ewing’li New York karşısında 7 maçın ardından kazanmıştı. Hakeem’in defansif yönü serinin 6. maçının sonunda John Starks’ın maçı kazandırabilecek olan üçlüğüne yaptığı blok ile görülüyordu. 10 yıllık tecrübeye sahip olan Hakeem finallerde muhteşem oynamış ve 29.1 sayı, 9.1 ribaund ve 3.86 blok ortalamalarıyla oynamıştı.
1994-95 sezonunda, Olajuwon bir kariyer rekoru kırarak 27.8 sayı ve 10.8 ribaund ortalamalarını yakaladı. Olajuwon’un bu performansına rağmen ligin MVP ödülü Spurs’un lideri Robinson’a gitti. Olajuwon bunun yanı sıra Rockets’ın tüm zamanlarının skoreri Calvin Murphy’i geçerek en skorer oyuncusu oldu. Şubat ayında Olajuwon’un kolej takımından arkadaşı Drexler, Otis Thorpe karşılığında Portland’dan takas edildi.
Houston Drexler’ı hazırlamaya çalışırken playofflara 6. sıradan girebildi. Fakat Drexler playofflarda muhteşemdi ve Olajuwon playofflarda gerçekleştirdiği .531 isabet yüzdesi ile 33 sayı, 10.3 ribaund, 4.5 asist, 1.2 top çalma ve 2.81 blok ortalamalarıyla takımına ikinci şampiyonluğunu kazandırıyordu. Hakeem Batı Konferansı Finalleri’nde Spurs’le oynadıkları seride Robinson’ın 25.5 sayı ortalamasına karşılık 35.3 sayı ortalaması tutturdu.
NBA Finallerinde Houston, ligin yeni süper genç pivotu O’Neal’a sahip olan Orlando ile karşılaştı. Sh**’ın 28 sayı, 12.5 ribaund ve 6.3 asist ortalamalarına karşılık olarak Olajuwon 32.8 sayı, 11.5 ribaund ve 5.5 asist ortalamalarıyla oynadı. İki pivot arasında belirgin bir üstünlük olmamasına karşın Houston, Orlando’yu süpürdü. Ve Olajuwon ikinci kez NBA Finalleri MVP ödülünü aldı.
Olajuwon dini inancının onun kariyerine çok katkıda bulunduğuna inanıyordu. NBA sezonu boyunca İslam’ın Ramazan ayına dikkat ederek orucunu tutuyordu. Öğleden sonra oynanan maçların sonunda bile su içme ihtiyacı olmasına karşın “Kendimi çok enerjik hissediyorum, bomba gibiyim. Ve gün batımında içeceğim su çok kıymetli” diyerek orucunu bozmuyordu.
Kazanılan şampiyonluklardan sonra Olajuwon, iki sezon daha bu yaratıcı oyununu sürdürdü. Buna rağmen takımı 1996 Konferans Yarı Finalleri’nde Sonics tarafından süpürüldü. Barkley’nin takıma katılmasından önceki 1996-97 sezonunda da Rockets, Batı Konferansı Finalleri’nde Utah Jazz’a 6 maç sonunda kaybetti.
1997-98 sezonunun başında, Olajuwon sakatlıklar dolayısıyla maçlar kaçırmaya başladı ve sadece 47 maçta oynayabildi. NBA’de lockoutun olduğu 1998-99 sezonunda geri dönüş yaptı. Fakat artık eskisi kadar etkili olamıyordu ve Houston’da iki yıl daha oynayıp 12 sayı ve 7.5 ribaund ortalamaları yakaladı. Ve son olarak Toronto Raptors formasıyla bir sezon daha oynadıktan sonra basketbolu bıraktı.
Rockets’ın tüm zamanlarında bir çok kategoride rekorları olan efsane oyuncunun 34 numaralı forması da 9 Kasım 2002 tarihinde düzenlenen bir törenle emekli edildi.
Kariyer Tablosu
Maç İ.Y. 3İ.Y. S.A.Y. Rib. R.O. Ast. A.O. T.Ç. Blk. Sayı S.O. 1238 51.3 20.2 71.2 13748 11.1 3058 2.5 2162 3830 26946 21.8
Re: NBA Oyuncuları'nın Hayat Hikayeleri(İlginç)
Michael Jordan
Evet, bu efsaneler adlı bölüm için yazılacak ilk efsane öykümüz ya da biyografimiz diyelim.
Biz elimizden geldiğince en az her hafta bir efsaneyi sizleree sunacağız. İlk Michael Jordan’la başladık. Çünkü o efsanelerin efsanesi olarak adlandırılıyor öyle ki onun için NBA’in değil dünya basketbolunun en iyisi deniyor.
Elimden geldiğince bir MJ fanı olarak kendi yorumlarım ve bunların dışında güzel kaynaklardan da faydalanmak üzere çok detaylı ve zevkli bir ilk bölüm işleyeceğim. Bu ilk bölüm MJ için değil Efsaneler için. Yani Efsaneler yazı dizisinin ilk kahramanı ve belki de en kahramanı olan Michael Jordan için.
Michael Jordan
ıMichael Jordan basketbol sporunu hiç bir zaman olmadığı kadar yükseğe taşıyan isim. Basketbol topunu eline almış, gelmiş geçmiş en iyi oyuncu, yaşayan bir efsane. Michael Jordan hikayesi, babası evin arka bahçesine bir çift pota monte ettiğinde doğdu. Ama o potalar sayesinde basketbola başlayan çocuğun, bir gün NBA' in ve dünya basketbolunun hakimi olacağını herhalde kimse düşünmezdi.
İnsan nerden başlıyacağını bilemiyor. Ama genellikle her biyografide ki gibi kısa ve öz bir şekilde bu büyük adamın küçük bir adam olduğu yıllara bir gidelim
ıMichael Jordan basketbol sporunu hiç bir zaman olmadığı kadar yükseğe taşıyan isim. Basketbol topunu eline almış, gelmiş geçmiş en iyi oyuncu, yaşayan bir efsane. Michael Jordan hikayesi, babası evin arka bahçesine bir çift pota monte ettiğinde doğdu. Ama o potalar sayesinde basketbola başlayan çocuğun, bir gün NBA' in ve dünya basketbolunun hakimi olacağını herhalde kimse düşünmezdi.İnsan nerden başlıyacağını bilemiyor. Ama genellikle her biyografide ki gibi kısa ve öz bir şekilde bu büyük adamın küçük bir adam olduğu yıllara bir gidelim
Çocukluğu
Doğumu=17 Şubat 1963 Yer= New York/Brooklyn
Michael Jordan annesi Deloris Jordan ve babası James Jordan’ın belki de çocukluk yıllarında ki en hastalıklı çocuklarıydı. Jordan doğduğunda burnundan hiç durmadan kan geliyordu. Annesi Deloris Jordan bunun tanrıdan ona gelen bir işaret olarak yorumladı. Ve bunun bir sebebi daha vardı deloris Jordan annesini kaybedeli tam 1,5 ay olmuştu ve Deloris Jordan için bu kesinlikle bir işaretti ve bunun uğuruna inanıyordu.
Öyle ki çocuğu doğduğunda 47 cm boyunda kolları vardı ileri görüşlü ve hırslı anne deloris çocuğunun basketbolcu olması için çalışacağını söyledi. Zaten aile sporcu bir aileydi. Ve Deloris gökyüzü ve doğa olayları ilgilenen bir melek ismi olan Michael ismini ona yakıştırdı.(bizde Mikail).Ve bu isim gelecekte basketbolun tanrısı olarak adlandırılacak bir efsane için çok iyi bir seçimdi.
Michael’ın burnundan kan gelmesi aralıklarla 5 yaşına kadar sürmüştü. Fakat fiziki açıdan ve akli açıdan da son derece sağlıklı bir çocuktu artık.
Michael 9 yaşında basketbola başlamıştı. Her ne kadar ona beyzbol oynamasını istediğini söylese de o gökyüzünün tanrısı olmayı seçmişti. Aslında beyzbol oynadığı zaman ve çıktığı takımlar itibariyle de iyi bir beyzbolcuydu, hatta 12 yaşında minikler liginde yarı finale kadar çıkmıştı.. Ama new york da çok kalamasa da oranın basketbol kültürü ve sokakta ki basketbol onu çekmişti.
Devamlı profesyonel abisi ile maç yapar ve yenilirdi. Ve abisi Larry e bir söz verdi ‘’ boyum senden uzun olursa veya aynı olursa yemin ediyorum seni yeneceğim ‘’ demişti. Bu arada ailesi ve kendi Chappel Hill e taşınmış ve artık...
Lise Yılları
Michael lise hayatına girmişti. İlk yıl takımın B takımına bile seçilmemişti çünkü boyu 1.70 ve kilosu 68 di. Fakat daha çocuk yaştan başlayan rekabet duygusu ve sahada konuşarak rakibi korkutmaya başlayan Jordan bu engeli de aşacağına emindi. Öyle ki liseye başlamadan önce abisi ona ‘’ Eğer sözlerini harekete dökemezsen bir sıfırsın yüreğin çok büyük çalış oyunun da öyle olsun. ‘’ dedi.
MJ çok çalıştı. Şimdiden Ailenin en uzunuydu 1.74 71 kilo ve 1.73 olan abisini oynadığı maçta sözünü tutarak büyük bir ezimetle yendi(Jordan ın kendi söylemi)Rekabet insanı iyiye götürür" der Jordan sık sık.
A takımındaydı ama hala çok kısıtlı süreler alıyordu ve onun arenası olan basketbol sahası içinde meydan okuma özelliğini bastıramıyordu. O daha çok zorluk, rakip ve şans istiyordu fakat bu fiziğin yetersiz olduğunu biliyordu.
Ve 3 sınıfa geçeceği yıl çok çalışıp boyunu uzatır.( bu yaptıklarının hepsi çalışmasından mı yoksa bir hormon artımımıdır bilinmez ama bilinen azmidir.)3 sınıftayken artık 1.88 83 kilodur. Ve tüm laney lisesi rekorlarını altüst etmiştir. Lise bit***en 1.92 boy 86 kilodur ve artık üniversiteye hazırdır ve istediği şey çocukluğundan beri NORTH CAROLİNA(ayrıca oturdukları bölge etrafının bir üniversitesidir.)
Üniversite:
Üniversitedeyken artık 1.94 boy ve 8o kilodaydı ama en önemlisi artık bir Dean Smith i vardı.Çaylak sezonunda Jordan sezonun son günlerinde doğru inanılmaz performans yakaladı. 7 maçlık bir dönemde şut ortalaması yüzde 45'in, attığı sayı da bir maç dışında iki haneli rakamların altına düşmedi. Kolejdeki ilk yılını 13.8 sayı ve %54 şut artalamasıyla bitirdi ve daha da önemlisi Smith'in sistemine, kendi bakış açısını getirerek mükemmel denecek şekilde adapte oldu.Kolej hayatı boyunca Jordan için "Onu durdurabilecek yegane kişi kıç Smith'dir" deniyordu. Jordan o günleri "O zamanlar pek çok kişi, koç Smith'in benden maç başına 20 sayının altında kalmamamı istediğini söylüyordu." diye anlatıyor. "O benim yeteneklerimi sınırlayıp beni baltalamadı, beni frenlemedi. Onun yaptığı tek şey bana maç başına nasıl 37 sayı atabileceğimi öğrenmekti. İnsanlar bunu anlamakta zorlanıyor.Jordan yine de hiç bir maçında 20 sayının üzerine çıkmadı. Yine de 1983 ve 1984 senelerinde The Sporting News'un "En İyi Kolej Oyuncusu" ödülünü aldı, bu iki sene peşpeşe All-American seçildi, Wooden ve Naismith verdiği prestijli ödülü kazandı
Jordan North Carolina da iyi sezonlar geçirmiş şampiyonluk yaşamış hatta şampiyonluğu kazandıran isim olmuştur belki ama onun için North Carolina başkaydı çünkü onun koçu Dean Smith di ve ondan çok şey öğrenmiştir. İnsanlar Jordan ve North Carolina deyince Georgetown a 16 saniye kala attığı baskete ve onun aldığı en iyi üniversite oyuncusu ve en takıma faydalı üniversite oyuncusu ödülleri ile hatırlar ve bilirler. Ama esas bilinmesi gereken lise yıllarında hiç şimdiki yıldızlar Kevin Garnnet, kobe bryant ya da ıverson gibi all-american olamayan bu adam nasıl oldu da üniversitede ki 2 yıldan sonra 3–4. yıl ve NBA olmak üzere böyle kendini topladı. Jordan hatta lisedeki yıllarla ve all-american lık için şunları bile söylemiştir; ‘’ Lisedeyken böyle başarıları hiç yaşamadım. Aslında bu iyiydi çükü böylece başarıya açtım. O zamanın başarılı oyuncuları ile karşılaştırılmadım ve kısa zamanda ünle tükenmedim.’’
Öyle ki MJ şimdilerde liseden gelen bu aşırı oyuncu akınına birçok eski toprak gibi karşı. Ve majestelerinin görüşleri şöyle.’’ Liseden ***enden üne kavuşuyorlar ve bu ün onlara daha ileriyi göstermelerini engelliyor. Bugün çok nadir liseden gelen ve başarılı oyuncular bile kendilerini zor toparlıyabilmiştir. Bir kevin Garnnet veya Kobe Bryant üniversite okusa gelir gelmez takımlarını başarıya taşıyabilirlerdi ve garnnet gibi jermaine gibi çocuklar 3–4 yıl gibi sürelerde harcanmazdı’’(bunu garnnetin ilk turu kariyerinin 6. yılında geçmesi ve jermaine ninde all-star olmak için 6 yıl beklediği ve çabalayıp bocaladığı portland yıllarından bahsediyor.)
Gelelim MJ ile North Carolina arasındaki ve esas olarak MJ ve Dean Smith arasında ki bağa öyle bir bağ ki MJ Phill Jackson’ı öv***en bile ‘’profesyonel koçların dean smith’i der.’’ Dean Smith ona fundemental sırlarını ve atletikliği ile çabukluğunu nasıl kullanacağını öğretti teknik açıdan günümüz MJ sinin tohumlarını dean Smith vermiştir. Ama esas aşıladığı şey onun bu azimli ve meydan okumaya bayılan ruh halinin yanına MJ in temel ilkesi olan ‘’oynadığın oyuna saygı kavramını’’ aşılamıştır.
MJ yeteneklerini ve Dean Smith in öğretilerini ilerde çok sıkı maçlar çıkartacağı arkadaşları Patrick Ewing ve Chris Mullin ile Los Angeles Olimpiyatlarında Amerika’ya altın madalyayı getirirler ve h***esin ilgisini esas şimdi Jordan çekmeye başlamıştır. MJ in NCAA şampiyonluğunda ki rolünden çok bu olimpiyatlar ona sahne olmuştur.
84 Draftı
1984 draftı baya ilginç bir drafttı. Bir draftın olabileceği en ilginç hal nasıl olabilirse bu da öyleydi. Bulls 27 galibiyetlik oldukça kötü bir sezon sonunda, drafta 3. sıradan girecekti. Portland, Houston büyük ihtimalle ilk seçim için yazı tura atacaklardı. Uzunların revaçta olduğu bir dönem di ayrıca da bugüne oranla daha çok olduğu. İlk sıra Rockets ‘ ındı. Belki de 1–2 yıllık bir strateji sonucu kesinlikle Hakem Olajuwonu aldılar. Portland sa ilerde 100 yılın spor hatası ödülünü alacak hamleyi yapmış ve sam bowie yi seçmiştir. Bu neden bir hata mı şöyle açıklamaya çalışıyım bu bir scout hatası aslında sebebi ise; MJ ve arkadaşları üçüncü şampiyonluğunu kutlarken o uzun yıllar ısıtmaya devam edeceği New Jersey benchindeydi. Olimpiyatlar, draft d***en artık NBA yeni bir yıldızı ağırlamaya hazırdı…
NBA
Michael lige lig tarihinin kritik bir noktasında gelmişti. Bird-Magic ortaklığı daha ne kadar sürebilir denirken Dr.J inde yakında bırakacağını açıklaması ile lige taze kan gerekiyordu ve beklide o yıl en uzun süre tazeliğini koruycak verimli kan gelmişti…
Jordan Harika bir çaylak sezonu geçiriyordu ilk maçında 16 sayı atmış ve takımına galibiyet getirmişti, bu Jordan ın Chicago ya kazandıracağı ne ilk ne son maçtı…
Jordan 28,3 gibi bir sayı ortalamasıyla ROY ödülünü(rookie of the year) almıştı.(6.5rib,5.9 ast.,2.39 tç (lig4. sü sayıda da 3. sü)
Bu da MJ in alacağı ne son ne ilk ödül olacaktı…
Daha ligde ki 3. maçında Bucks karşısında 37 sayı ile 30 barajını geçiyordu.). mçında Spurs e karşı 45 sayı ile 40 sayı barajını geçiyordu.Ligdeki il triple-double nı 38. maçında Nuggets karşısında 35 sayı,14rib,15ast. ile yapıyordu.Ayrıca All-star ilk beşine çaylak yılında giriyordu.Ve takımını geçen yıla göre 12 maç fazladan galibiyetle play-off a taşıyordu.
Jordan yaptığı Sipektaküler hareketlerle lige heyecan veriyordu hem bu hareketlerin çoğu daha önce yapılmayanındandı. Öyle ki kendisiyle aynı dönemi paylaşan Dominique Wilkins ve Clyde Drexler la beraber basketbolu gökyüzünde yaşayanlar diye bir sınıf yarattılar. Bu 3 nün arasında ki en sipektaküler ve yeni olan MJ di.
MJ in o havada elini 1,5 tur dönderirken ayaklarıyla da bir merdiven çıkarmış gibi hareketi ‘’upstairs’’ ve havaya süzülerek katlıktan sonra orda kalırmışçasına hatta kalarak yaptığı smaçlar sayesinde elevators gibi kavramları NBA le tanıştırdı. takımının asist, top çalma, sayı, ribaunt, blok kategorilerinin 1. si oldu ve IBM in dağıtığı takımına en yaralı oyuncu ödülünü de aldı.
Sophomore yılında kimsenin yaşamak istemeyeceği cinsten bir sakatlıkla ayak bileğini kırıyor ve çoğu doktor görüşü asla eskisi gibi olmayacak yönünde fakat bunlar bir efsane için engel değildi ve onun kadar ünlü olan sakatlıkları atlatma, acılara direnme özelliği ile takımına dönüyor çok iyi maçlar çıkardıktan sonra 8. sıradan play-off vizesini kapıyorlar. MJ in rakibi o sene şampiyon olacak ve beklide NBA tarihinin en iyi 3-4 beşinden ve bench inden birine sahip olan Boston Celtics’le karşılaşıyorlar ilk maç bir sürpriz ile kendini harika toparlamış MJ yorgunluk bilmeden play-off da performansına devam ediyor. İlk maç 49 sayı 8rib 7 ast 3 tç ile bitiriyor ve NBA Play-off tarihinin en iyi 4. skorunu elde ediyor. Boston ilk maçta mağlup fakat rakibi küçümsenmemesi özelliklede MJ in hiç küçümsenmemesi gerektiğini anlayarak önlerindeki 3 maçı ardı ardına kazanıyorlar. Ama 5. maç bir destana sahne oluyor Boston yükleniyor MJ cevap veriyor, Boston kaybediyor MJ affetmiyor, MJ yanıyor Boston bocalıyor. MJ 2 uzatmada yenilmelerine rağmen NBA play-off tarihinin en iyi 1. skorunu elde ederek 63 sayı 6 rib 6 ast 3 tç 2 blk la maçı tamamlıyor. Ve Chicago kaybedip eleniyor belki ama Michael Jordan kazanıyor ve h***esin dikkatini çekiyor. Ve Larry Bird o maç için şöyle söylüyor:’’ O gün Tanrı Michael’ın kılığına bürümüştü sanki.’’Ayrıca MJ bir seride 2 kez rekor kırarak da bir rekora imza atmıştır.
Ve 87 yılı MJ’in çıkışının sürekli olduğunu gösterircesine başlıyor. Öyleki harika bir sezon ki Bu sezon sonu Basket i bırakan Dr.J için fazla yas tutulmadı desek yeri ve MJ in sadece bencil bir skorer değil aynı zamanda bir savunmacı bir savaşçı olduğunu gösterdiği yıl oldu bu yıl.
37.1 bir ile bir sezonda yapılmış en iyi skor averajı rekoru wilt chamberlain den sonra bir sezon da 3000 sayı barajını geçen tek isim oldu. Ayrıca müthiş smaçörlüğünü all-star da kanıtlayarak smaç şampiyonu oldu. İlk defa NBA ilk beşi ve 2. kez all star
88 yılı; sadece şunları yazacağım uzatmanın hiç manası yok.
En değerli oyuncu, En iyi savunmacı(en iyi savunmacı ödülünü almış en iyi skorer),
NBA ilk savunma ve normal beşleri, All Star MVP ödülü, Dominique Wilkins le nefesleri kesen bir final sonrası smaç şampiyonu ünvanını korudu. Hem sezon, hem all-star mvp liklerini aynı sezon alan nadir oyuncular arasına girdi( ki ilerde sezon, all-star, finaller 3 mvp liği bir sezon da toplayarak rekor kıracaktı.)All-star da MVP olup ta slam dunk şampiyonu olan ilk kişi idi. Ayrıca sayı krallığı onundu ve bu daha 8 yıl sürecekti.
Ama play off 2. turunda daha 3 yıl çekecekleri bir eziyet olan Detroit Pistons a elenmişlerdir.
89yılı Ocak ayı içinde 10.000. sayısına ulaştı. Ve 10.000. sayısına en çabuk ulaşan kişi oldu. Ribaunt ve asistlerinde kariyerinin en iyi ortalamalarını yakaladığı gibi bir de 3. sayı krallığını alıyordu. Ve Doğu yarı finalinde unutulmaz şutu ‘’ THE SHOT’’ la hüsrana uğrattıkları, Cleveland’ı 39.3 sayı 6.8 ribaunt ve 5.9 asist le geçiyordu. Ve çoğu otoriteye göre efsaneliğe doğru giden MJ bu yıl THE SHOT(Cleveland a attığı o süper buz zer) la yolunu açmıştı. Ama Detroit e gene elenmekten kurtulamamıştı
90yılı MJ 4. sayı ve 2. top çalma krallıklarını almıştı. NBA ilk beşi, savunma ilk beşi,6. kez all-star ilk beşi ile gene harika bir sezon sonunda Pistons a 3. defa eleniyorlardı ve bu sefer pippenın ve Horace grantin yokluğuyla.Ve bir Pistons taraftarı sanki içne doğmuşcasına bir pankart kaldırmıştı ''Maybe Next Year Jordan'' bunu anlamı belki gelecek sene Jordandı ve Jordan bu Pankart a çok sinirlenmiş olacakki 91 yılı Detroit'in çöküşüydü.
91 yılı artık MJ basketbolu içine kadar yoğurmuş, öğrenmiş, yaşananlardan ders çıkarmış bir şekilde olduğu bir yıldı artık genç bir süper star değil deneyimli fakat bir o kadar dinç ve sipektaküler bir MJ vardı. NBA savunma ve normal ilk beşi, all-star beşi(7.) Sezon MVP liği ama belkide en önemlisi artık bu adam Detroiti yenmiş hatta tarihe gömmüştü(4*0) Detroitliler el sıkmadan kaçar gibi gittiler. John Salley ve Joe Dumars hariç hatta dumars MJ in elini sıktığı için ısıah 3 hafta dumarsla konuşmaz.
Isıah da daha sonraları dayanamaz ve MJ için şunu söyler ‘’ O gün öyle bakıyordu ki gözleri ne yaparsanız yapın sizi yenicem gibi’’.
Ve Detroitle kalmaz 4*1 le finalde Lakers’ıda yenerek ilk şampiyonluk yüzüğünü alır.Bu MJ in alacağı ne ilk nede son yüzük olacaktı…
92 yılı 5.sayı krallığını aldı ve normal sezon MVP liğini aldı.Ayrıca finallerde 4*2 yendikleri Portland a ilk maçın ilk yarısında 35 sayı ve 6 isabetli üçlük bularak bir kez daha NBA rekorlarını eline geçirmiştir.Ve gene Finallerin MVP liğini de almıştır.92 yazında profosyonel oyuncuların uluslararası turnuvalara katılma hakkını da kazanınca Dream team 1 oluştu Michael Jordan,Magic Johson,Larry Bird,Scotie Pippen,Charles Barkley,Clyde Drexler gibi isimler le ezici ve görkemli bir şekilde olimpiyat altın madalyasını almışlardır.
93 yılı belkide zirveyi ve dibi aynı anda yaşadığı yıldır MJ in
Üst üste 7. sayı krallığını elde ederek wilt chamberlain nin rekorunu egale etmiştir.3.top çalma krallığını da elde etmiştir.7. kez nba ilk beşi ve 6. defa savunma beşine seçilmiştir.)8.defa all star ilk beşi.NBA final serisinde sir charles ın Phoneix ine karşı maç başı 41 sayı ort. tutturarak NBA final sayı ortalaması rekorunu kırmıştır ayrıca final serisinde alınana maç başı süre rekorunu da elde etti.Şampiyonluktan 1 ay sonra North Caolinada arabasını içinde duran James Jordan'ı yani MJ ın babsını öldürdüler.Ve 6 Ekim tarihinde h***esi şok eden bir açıklamayla basketbolu bıraktığını açıkladı.Buna ilk önce kimse inanmadı , inamak istemedi hatta takım arkadaşı Horace Grant'' tabi tabi ,o hiç bir yere gitmiyor tamam mı '' dedi.Fakat yazımızın başlarında bahsetiğimiz Üniversite koçu Dean Smith başka bir eyaletten kalkıp gelmişti.Ve bırakmasının temeli aldığı ölüm tehditlerine papuç bırakmayan MJ in göz dağı için babası öldürülmesi üzerine basketbolu bırakmazsa öleceğini söyleniyor ve mecburen bırakıyor.
94: Beyzbol da kariyer yapmaya karar verdi.O üzerine hızla gelen topları karşılamada zorlanırken chicago da new york knick karşısında zorlanmış ve 4*3 seri sonu chicago elenmiştir.Yıkılacak eski bulls salonu için Pippen bir maç düzenler ve MJ 52 sayı atar tören sonu forması kirişlere çekilir ve tüm salon ağlamaktadır.
Michael lige lig tarihinin kritik bir noktasında gelmişti. Bird-Magic ortaklığı daha ne kadar sürebilir denirken Dr.J inde yakında bırakacağını açıklaması ile lige taze kan gerekiyordu ve beklide o yıl en uzun süre tazeliğini koruycak verimli kan gelmişti…Jordan Harika bir çaylak sezonu geçiriyordu ilk maçında 16 sayı atmış ve takımına galibiyet getirmişti, bu Jordan ın Chicago ya kazandıracağı ne ilk ne son maçtı…Jordan 28,3 gibi bir sayı ortalamasıyla ROY ödülünü(rookie of the year) almıştı.(6.5rib,5.9 ast.,2.39 tç (lig4. sü sayıda da 3. sü)Bu da MJ in alacağı ne son ne ilk ödül olacaktı…Daha ligde ki 3. maçında Bucks karşısında 37 sayı ile 30 barajını geçiyordu.). mçında Spurs e karşı 45 sayı ile 40 sayı barajını geçiyordu.Ligdeki il triple-double nı 38. maçında Nuggets karşısında 35 sayı,14rib,15ast. ile yapıyordu.Ayrıca All-star ilk beşine çaylak yılında giriyordu.Ve takımını geçen yıla göre 12 maç fazladan galibiyetle play-off a taşıyordu.Jordan yaptığı Sipektaküler hareketlerle lige heyecan veriyordu hem bu hareketlerin çoğu daha önce yapılmayanındandı. Öyle ki kendisiyle aynı dönemi paylaşan Dominique Wilkins ve Clyde Drexler la beraber basketbolu gökyüzünde yaşayanlar diye bir sınıf yarattılar. Bu 3 nün arasında ki en sipektaküler ve yeni olan MJ di. MJ in o havada elini 1,5 tur dönderirken ayaklarıyla da bir merdiven çıkarmış gibi hareketi ‘’upstairs’’ ve havaya süzülerek katlıktan sonra orda kalırmışçasına hatta kalarak yaptığı smaçlar sayesinde elevators gibi kavramları NBA le tanıştırdı. takımının asist, top çalma, sayı, ribaunt, blok kategorilerinin 1. si oldu ve IBM in dağıtığı takımına en yaralı oyuncu ödülünü de aldı.
DÖNÜŞ
95: 18 Martla ''Flash'' bir kararla basketbolu özlediğini,artık dayanamaması üzerine geri döndü.İlk maçında İndana ya 19 sayı attı maç Madison Square Garden da oynandı:MJ için5. maçında New york a 55 sayı attı.
Vasat performansı Orlando Magic'e 4*2 yenilmelerine sebep oldu ve MJ...
MJ bir sonraki sezon yapacağına inandığı patlama için yaz kampına girmeden önce basına şu demeci veriyor.''Yenilmeyi kabul edebilirim(zor da olsa)H***es hayatının herhangi bir zamanında herhangi bir şeye yenilebilir.Ama bir daha denememeyi kabul edemem'' der ve tüm yaz boyunca ailesinin yüzünü 3,5 hafta görür.Çok yüklü bir çalışma ve kamp sonucu(gerek bireysel kamp gerek takım)
96 ya bomba gibi girer.
96 yılında her türlü rekabete her zaman açık olduğunu gösteren MJ Bir kez daha dünyanın en iyisi olduğunu göstermişti.
8.sayı krallığı(rekoru kırdı),4. sezon MVP si,72-10 NBA tarihinin en başarılı takımı oldular ve Finalde Seattle SuperSonics i yenerek 4. şampiyonluk ve 4. Finaller MVP liğini alıyordu.Ayrıca çevirdiği Space JAm filmi de hasılat rekorları kırıyordu.
97:Klasına devam etti ve takımın ve NBA in en iyi 2. galibiyet yüzdesini elde ediyorlar 69-13.
9.kere sayı krallığı,9.defa NBA,8.kere savunma beşleri ayrıca 11. kere all-star beşi Ve Utah JAzz ı eleyerek 5. şampiyonluğu alan MJ 5. FinallerMVP sini de alıyordu.
98 : 10.sayı krallığı,10. kez nba ,9 kez arka arkaya nba savunma 5lerine şeçiliyor.12. All Starında MVP lik ve normal sezonda da MVP alıyorve UTAH JAZZ ıda 2. kez 4*2 ile geçerek Finaller MVP yi de topluyor Ve Tüm NBA camiası afallamış şekilde MJ i uğurluyor.
Fakat MJ aktif olarak Washington Wizards'ın Hisselerine sahip bir başkan olarak ortaya çıkıyor.Sonra takıma örnek amacıyla Antremanlarda oyuncu koçluğu da yapmaya başladı.En son dayanamayıp 1234 gün sonra Washington Forması giydiği ilk maçta 19 sayı attı.40 yaş gününe 12 gün kala 51 5 gün kala da 43 sayı atarak en yaşlı 40 sayı barajı geçen oyuncu oldu ve ilk sezonun da 20 sayı 6.0 rib ve 5.7 asist ortalamarı tutturdu 13. kez all-star oldu.
Washington daki 2. sezonunda 52 sayı atarak en yaşlı 50 sayı barajı geçen oldu.
2. yılında biraz daha işi sıkı tuttu kıl payı play-off kaçtı.Yaşlı diz ve bacaklarıizin verdikçe çok iyi maçlar çıkardı.Ve 14. kez all-star olurken devre arası Mariah carey ve diğer oyuncular eşliğinde ufak bir Jübile ile uğurlandı.
Bu Efsane nin son all-starıydı bir daha çok istesek de dönmeyecekti.Ve harika bir son yapmıştı h***es bunun büyüsündeyken yaptığı gereksiz faulle Jermaine O'Neal işi batırmıştı.Maç sonu MJ den özür dilemeye geliyordu Jermaine ve kendisinden önce davranan MJ ''şaşkın çocuk ne için burda olduğunun farkındasın heralde''dedi
Kısaca Kariyer Başarıları
30.000 sayı 5000rib 5000ast ve 2500tç rakamlarını geçen tek oyuncu.
Hatta bir gard olmasına karşın 700 blok barajını da geçmiştir.
2 smaç şampiyonluğu yaşayan 4 kişiden biri all-star tarihinin en skorreri 21.9
Toplam oy bakımından en çok oy alan all star
2olimpiyat,1NCAA,6NBA şampiyonluğu
14MVP(5 sezon,6play-off,3all-tar)En çok MVP si olan adam
3 kere basketbolu bıraktı aslında ilk basta bırakmasa ödülleri sayısı çok fazla olabilirdi deniyor.
1 kez en iyi savunmacı onu da alan sayı avarajı en yüksek kişi
10 kez sayı 3 kez tç krallığı
9 kez arka arkaya savunma ilk beşi bu bir gard rekoru ayrıca boyuna oranla en çok ilk beşe giren kişi
10 kez NBA ilk beşi
14 kez all-star
1 sezon da all-star sezon ve finaller MVP liklerini toplayan tek kişi
1all-tar maçındaki tek triple double
MJ in esas sahnesi daha çetin anlardır o anlarda play-offlar ve finallerdir
Finaller ve playofffların en çok sayı atan adamı
Play-off ve sezon sayı averajı tüm zamanlarda 1.
sezon 30.1(washingtona gelmese 32.4 olcaktı.)
play-off 33.4
40 ve 50 sayı barajını en yaşlı geçen adam
Ayrıca 40 ında 40 ını geçen tek adam
Finallerde ki en iyi avaraj 41 sayı ortalaması phoneix e
finallerin en çok 3 lük isabeti bulan 2. adamı
Bir maçta ki en yüksek sayısı 69
En yüksek ribaunt 17 asist 19
Bir play-off maçında kaydedilmiş en yüksek skor 63(boston86)
Play-off ve finallerin en çok top çalanı
886 Maç arka arkaya sakatlıklarda dahil 15 sayı altına düşmeme(rekor)
Ve MJ i bi de arkadaşlarından duyalım
Alonzo Mourning: Eğer spor alemindeki sporcuları bir değerlendirmeye alsaydım o her yönden 10 tam puan vereceğim yegane kişi Michael Jordan dır.
Kenny Anderson: Kimi zaman maçın ortasında olduğum yerde durup kalırdım.Çünkü onun çılgınca bir hareket yapacağını bilirdim.Böyle bir durumda sağa sola koşturmaktansa, olduğum yerde kalıp seyretmeyi tercih ederim.
Sh**uille O’Neal: Onun benim hayalini kuramayacağım hareketler yaptığını gördüm.Onun potanın bir tarafındaki dip çizgiden smaç yapacakmış gibi havalanıp, havada bir müddet asılı kaldıktan sonra adamın altından geçip diğer taraftan ters turnike attığını gördüm.Bunu kendim görmesem,imkansız derdim.O en iyisi
Dikembe Mutombo: Michael’ ın bana gözleri kapalı faul atabileceğini söylediği günü asla unutamam.Maçtaydık ve o da yaptı ! O an tek düşündüğüm eve gidince çocuklarıma ne söyleyeceğimdi..
Bazı oyuncular Mike la aynı sahada bile olmaktan o kadar memnun oluyorlar ki onlara bu bile yetiyor
.
John Salley: O benim favori yıldızım.Benim Jordan hakkında anlatmaktan en çok hoşlandığım hikaye,Pistons da oynadığım sene Chicago-detroit arasında ki maçtır.
Mike potaya doğru ilerliyordu, önünü kesmek için yukarı sıçradım.Dilini dışarı sarkıttı ve sağımdan geçeceğini sandım.Ama O havadayken dilini ve yönünü değiştirdi.ve topu sağ eliyle potaya bastı.Ben de orda öylece durup izledim.Sonra koç Chuck Dally e dönüp baktım.Rengi atmıştı.Ona zar zor ‘ bir şey söylemene gerek yok bende gördüm’ diyebildim o kadar.O en iyisi.
Horace Grant: Gerçekten aklımdan hiç çıkmayan bir maç var,asla unutamayacağım ve evde video kasette kayıtlı.New Jersey’ e karşı oynuyorduk.Michael Michael topu aldı ,
İçeri drive da bir kişi geçti , sonra havaya kalkmaya başladı.Derrick Coleman,Chris Dudley ve Chris Morris ona doğru geldiler.Mike sıçradı, öne içe bir hamle ile Coleman ı sonra havada önce sağ sonra da sol feykle diğerlerini geçti ve arkasında kalan potaya ters turnike bıraktı ve h***es şoktaydı ve inanılmazdı.O en iyisi ,
Magic Johnson: Benim favori maçım 90-91 NBA finallerinde yaşandı.Michael topu sürerek geldi.sağa bir feyk attı,sola geçti ve sıçradı.Havada bir an asılı kaldı.Dilini dışarı sarkıttı ve bu sırada hala havadaydı.Bende içimden ^bunu bize yapamaz,hayır bunu yapmamalı,bizim takıma bu olmaz,benim üzerimden bunu yapmasın^ diye düşünüp duruyordum.Ama yaptı.Uçtu,topu sağ elinden sol eline aldı ve içine bıraktı.Michael tüm seyircilerin çıldırmasına yol açmış gibiydi.H***es saçını başını yoluyor.Bu inanılmaz hareketi gördüklerine inanamıyorlardı. Eminim ertesi gün ofiste ,bütün millet tüm gün sırf bunu konuşmuştur.O en iyisi tamam mı?
B.J. Armstrong: Michael bu oyunu sadece iki nedenle oynuyor;1. oynamayı seviyor ve 2. si meydan okumaya bayılıyor.
John Paxson: Oyun son çizgi ve son zamanlar civarındayken, topun bu adama gelmesini istiyorsunuz ki iyi bir oyun nasıl olur göresiniz.İşte onu özetleyebileceğim kelimeler bunlar.o iyi bir oyuncu.O en iyisi.
Bill Wenington: Vancouver karşısında oynanan bir maçı hatırlıyorum.Bitime 6 dk. kala, 12 sayı gerideydik ve normalde maçı kaybetmemiz gerekiyordu.Ama Michael sadece ^Bu kadar yeter,buna izin veremem^ dedi ve Vancouver tarihe karıştı.(jordan 6dk. da 19 sayı 4 asist ve 3 top çalma yapmıştı.)
James Edwards: Ne zaman başımız sıkışsa, Michael turboları açıyor.
Dennis Rodman: Bazı oyuncuların baskete giden yolu bulmalarını seyretmek çok ilginç ve Michael da beni en çok etkileyen taraf da bu, Onun nasıl sıçradığı ve smaç yaptığı hakkında konuşup durabilirsiniz, ama basketbolu gerçekten bilen insanlar onun çembere giden yolu her defasında keşfetmesinden, şut atmak istediği her zaman,o şutu ve turnikeyi ne yapıp edip bulmasından daha çok etkileniyorlar.Chicago ya ilk geldiğim de beni inanılmaz şaşırtmıştı ve sanıyorum, onunla aynı takımda oynadığınızda, rakip takımda oynadığınızdan daha çok etkileniyorsunuz.
Karl Malone: O, oyuncuların oyuncusu.O, kendiniz oynamadığınızda seyrettiğiniz adam.Bazen onunla maç yaparken bir hareket yapıyor ve siz kendi kendinize, ‘Keşke ağır çekimde tekrar görebilseydim diyorsunuz’
Sonuç:
Peki Michael Jordanı ne yapacağız?O kuşkusuz basketbol sporunun gelmiş geçmiş en iyi oyuncusu.Motivasyonu ve kararlılığı da Allah vergisi yetenekleri kadar eşsiz.O belki de takım sporları,hatta tüm sporlar tarihinde rekabet duygusu en çok gelişmiş sporcu.
O BİR EFSANE....
Evet, bu efsaneler adlı bölüm için yazılacak ilk efsane öykümüz ya da biyografimiz diyelim.
Biz elimizden geldiğince en az her hafta bir efsaneyi sizleree sunacağız. İlk Michael Jordan’la başladık. Çünkü o efsanelerin efsanesi olarak adlandırılıyor öyle ki onun için NBA’in değil dünya basketbolunun en iyisi deniyor.
Elimden geldiğince bir MJ fanı olarak kendi yorumlarım ve bunların dışında güzel kaynaklardan da faydalanmak üzere çok detaylı ve zevkli bir ilk bölüm işleyeceğim. Bu ilk bölüm MJ için değil Efsaneler için. Yani Efsaneler yazı dizisinin ilk kahramanı ve belki de en kahramanı olan Michael Jordan için.
Michael Jordan
ıMichael Jordan basketbol sporunu hiç bir zaman olmadığı kadar yükseğe taşıyan isim. Basketbol topunu eline almış, gelmiş geçmiş en iyi oyuncu, yaşayan bir efsane. Michael Jordan hikayesi, babası evin arka bahçesine bir çift pota monte ettiğinde doğdu. Ama o potalar sayesinde basketbola başlayan çocuğun, bir gün NBA' in ve dünya basketbolunun hakimi olacağını herhalde kimse düşünmezdi.
İnsan nerden başlıyacağını bilemiyor. Ama genellikle her biyografide ki gibi kısa ve öz bir şekilde bu büyük adamın küçük bir adam olduğu yıllara bir gidelim
ıMichael Jordan basketbol sporunu hiç bir zaman olmadığı kadar yükseğe taşıyan isim. Basketbol topunu eline almış, gelmiş geçmiş en iyi oyuncu, yaşayan bir efsane. Michael Jordan hikayesi, babası evin arka bahçesine bir çift pota monte ettiğinde doğdu. Ama o potalar sayesinde basketbola başlayan çocuğun, bir gün NBA' in ve dünya basketbolunun hakimi olacağını herhalde kimse düşünmezdi.İnsan nerden başlıyacağını bilemiyor. Ama genellikle her biyografide ki gibi kısa ve öz bir şekilde bu büyük adamın küçük bir adam olduğu yıllara bir gidelim
Çocukluğu
Doğumu=17 Şubat 1963 Yer= New York/Brooklyn
Michael Jordan annesi Deloris Jordan ve babası James Jordan’ın belki de çocukluk yıllarında ki en hastalıklı çocuklarıydı. Jordan doğduğunda burnundan hiç durmadan kan geliyordu. Annesi Deloris Jordan bunun tanrıdan ona gelen bir işaret olarak yorumladı. Ve bunun bir sebebi daha vardı deloris Jordan annesini kaybedeli tam 1,5 ay olmuştu ve Deloris Jordan için bu kesinlikle bir işaretti ve bunun uğuruna inanıyordu.
Öyle ki çocuğu doğduğunda 47 cm boyunda kolları vardı ileri görüşlü ve hırslı anne deloris çocuğunun basketbolcu olması için çalışacağını söyledi. Zaten aile sporcu bir aileydi. Ve Deloris gökyüzü ve doğa olayları ilgilenen bir melek ismi olan Michael ismini ona yakıştırdı.(bizde Mikail).Ve bu isim gelecekte basketbolun tanrısı olarak adlandırılacak bir efsane için çok iyi bir seçimdi.
Michael’ın burnundan kan gelmesi aralıklarla 5 yaşına kadar sürmüştü. Fakat fiziki açıdan ve akli açıdan da son derece sağlıklı bir çocuktu artık.
Michael 9 yaşında basketbola başlamıştı. Her ne kadar ona beyzbol oynamasını istediğini söylese de o gökyüzünün tanrısı olmayı seçmişti. Aslında beyzbol oynadığı zaman ve çıktığı takımlar itibariyle de iyi bir beyzbolcuydu, hatta 12 yaşında minikler liginde yarı finale kadar çıkmıştı.. Ama new york da çok kalamasa da oranın basketbol kültürü ve sokakta ki basketbol onu çekmişti.
Devamlı profesyonel abisi ile maç yapar ve yenilirdi. Ve abisi Larry e bir söz verdi ‘’ boyum senden uzun olursa veya aynı olursa yemin ediyorum seni yeneceğim ‘’ demişti. Bu arada ailesi ve kendi Chappel Hill e taşınmış ve artık...
Lise Yılları
Michael lise hayatına girmişti. İlk yıl takımın B takımına bile seçilmemişti çünkü boyu 1.70 ve kilosu 68 di. Fakat daha çocuk yaştan başlayan rekabet duygusu ve sahada konuşarak rakibi korkutmaya başlayan Jordan bu engeli de aşacağına emindi. Öyle ki liseye başlamadan önce abisi ona ‘’ Eğer sözlerini harekete dökemezsen bir sıfırsın yüreğin çok büyük çalış oyunun da öyle olsun. ‘’ dedi.
MJ çok çalıştı. Şimdiden Ailenin en uzunuydu 1.74 71 kilo ve 1.73 olan abisini oynadığı maçta sözünü tutarak büyük bir ezimetle yendi(Jordan ın kendi söylemi)Rekabet insanı iyiye götürür" der Jordan sık sık.
A takımındaydı ama hala çok kısıtlı süreler alıyordu ve onun arenası olan basketbol sahası içinde meydan okuma özelliğini bastıramıyordu. O daha çok zorluk, rakip ve şans istiyordu fakat bu fiziğin yetersiz olduğunu biliyordu.
Ve 3 sınıfa geçeceği yıl çok çalışıp boyunu uzatır.( bu yaptıklarının hepsi çalışmasından mı yoksa bir hormon artımımıdır bilinmez ama bilinen azmidir.)3 sınıftayken artık 1.88 83 kilodur. Ve tüm laney lisesi rekorlarını altüst etmiştir. Lise bit***en 1.92 boy 86 kilodur ve artık üniversiteye hazırdır ve istediği şey çocukluğundan beri NORTH CAROLİNA(ayrıca oturdukları bölge etrafının bir üniversitesidir.)
Üniversite:
Üniversitedeyken artık 1.94 boy ve 8o kilodaydı ama en önemlisi artık bir Dean Smith i vardı.Çaylak sezonunda Jordan sezonun son günlerinde doğru inanılmaz performans yakaladı. 7 maçlık bir dönemde şut ortalaması yüzde 45'in, attığı sayı da bir maç dışında iki haneli rakamların altına düşmedi. Kolejdeki ilk yılını 13.8 sayı ve %54 şut artalamasıyla bitirdi ve daha da önemlisi Smith'in sistemine, kendi bakış açısını getirerek mükemmel denecek şekilde adapte oldu.Kolej hayatı boyunca Jordan için "Onu durdurabilecek yegane kişi kıç Smith'dir" deniyordu. Jordan o günleri "O zamanlar pek çok kişi, koç Smith'in benden maç başına 20 sayının altında kalmamamı istediğini söylüyordu." diye anlatıyor. "O benim yeteneklerimi sınırlayıp beni baltalamadı, beni frenlemedi. Onun yaptığı tek şey bana maç başına nasıl 37 sayı atabileceğimi öğrenmekti. İnsanlar bunu anlamakta zorlanıyor.Jordan yine de hiç bir maçında 20 sayının üzerine çıkmadı. Yine de 1983 ve 1984 senelerinde The Sporting News'un "En İyi Kolej Oyuncusu" ödülünü aldı, bu iki sene peşpeşe All-American seçildi, Wooden ve Naismith verdiği prestijli ödülü kazandı
Jordan North Carolina da iyi sezonlar geçirmiş şampiyonluk yaşamış hatta şampiyonluğu kazandıran isim olmuştur belki ama onun için North Carolina başkaydı çünkü onun koçu Dean Smith di ve ondan çok şey öğrenmiştir. İnsanlar Jordan ve North Carolina deyince Georgetown a 16 saniye kala attığı baskete ve onun aldığı en iyi üniversite oyuncusu ve en takıma faydalı üniversite oyuncusu ödülleri ile hatırlar ve bilirler. Ama esas bilinmesi gereken lise yıllarında hiç şimdiki yıldızlar Kevin Garnnet, kobe bryant ya da ıverson gibi all-american olamayan bu adam nasıl oldu da üniversitede ki 2 yıldan sonra 3–4. yıl ve NBA olmak üzere böyle kendini topladı. Jordan hatta lisedeki yıllarla ve all-american lık için şunları bile söylemiştir; ‘’ Lisedeyken böyle başarıları hiç yaşamadım. Aslında bu iyiydi çükü böylece başarıya açtım. O zamanın başarılı oyuncuları ile karşılaştırılmadım ve kısa zamanda ünle tükenmedim.’’
Öyle ki MJ şimdilerde liseden gelen bu aşırı oyuncu akınına birçok eski toprak gibi karşı. Ve majestelerinin görüşleri şöyle.’’ Liseden ***enden üne kavuşuyorlar ve bu ün onlara daha ileriyi göstermelerini engelliyor. Bugün çok nadir liseden gelen ve başarılı oyuncular bile kendilerini zor toparlıyabilmiştir. Bir kevin Garnnet veya Kobe Bryant üniversite okusa gelir gelmez takımlarını başarıya taşıyabilirlerdi ve garnnet gibi jermaine gibi çocuklar 3–4 yıl gibi sürelerde harcanmazdı’’(bunu garnnetin ilk turu kariyerinin 6. yılında geçmesi ve jermaine ninde all-star olmak için 6 yıl beklediği ve çabalayıp bocaladığı portland yıllarından bahsediyor.)
Gelelim MJ ile North Carolina arasındaki ve esas olarak MJ ve Dean Smith arasında ki bağa öyle bir bağ ki MJ Phill Jackson’ı öv***en bile ‘’profesyonel koçların dean smith’i der.’’ Dean Smith ona fundemental sırlarını ve atletikliği ile çabukluğunu nasıl kullanacağını öğretti teknik açıdan günümüz MJ sinin tohumlarını dean Smith vermiştir. Ama esas aşıladığı şey onun bu azimli ve meydan okumaya bayılan ruh halinin yanına MJ in temel ilkesi olan ‘’oynadığın oyuna saygı kavramını’’ aşılamıştır.
MJ yeteneklerini ve Dean Smith in öğretilerini ilerde çok sıkı maçlar çıkartacağı arkadaşları Patrick Ewing ve Chris Mullin ile Los Angeles Olimpiyatlarında Amerika’ya altın madalyayı getirirler ve h***esin ilgisini esas şimdi Jordan çekmeye başlamıştır. MJ in NCAA şampiyonluğunda ki rolünden çok bu olimpiyatlar ona sahne olmuştur.
84 Draftı
1984 draftı baya ilginç bir drafttı. Bir draftın olabileceği en ilginç hal nasıl olabilirse bu da öyleydi. Bulls 27 galibiyetlik oldukça kötü bir sezon sonunda, drafta 3. sıradan girecekti. Portland, Houston büyük ihtimalle ilk seçim için yazı tura atacaklardı. Uzunların revaçta olduğu bir dönem di ayrıca da bugüne oranla daha çok olduğu. İlk sıra Rockets ‘ ındı. Belki de 1–2 yıllık bir strateji sonucu kesinlikle Hakem Olajuwonu aldılar. Portland sa ilerde 100 yılın spor hatası ödülünü alacak hamleyi yapmış ve sam bowie yi seçmiştir. Bu neden bir hata mı şöyle açıklamaya çalışıyım bu bir scout hatası aslında sebebi ise; MJ ve arkadaşları üçüncü şampiyonluğunu kutlarken o uzun yıllar ısıtmaya devam edeceği New Jersey benchindeydi. Olimpiyatlar, draft d***en artık NBA yeni bir yıldızı ağırlamaya hazırdı…
NBA
Michael lige lig tarihinin kritik bir noktasında gelmişti. Bird-Magic ortaklığı daha ne kadar sürebilir denirken Dr.J inde yakında bırakacağını açıklaması ile lige taze kan gerekiyordu ve beklide o yıl en uzun süre tazeliğini koruycak verimli kan gelmişti…
Jordan Harika bir çaylak sezonu geçiriyordu ilk maçında 16 sayı atmış ve takımına galibiyet getirmişti, bu Jordan ın Chicago ya kazandıracağı ne ilk ne son maçtı…
Jordan 28,3 gibi bir sayı ortalamasıyla ROY ödülünü(rookie of the year) almıştı.(6.5rib,5.9 ast.,2.39 tç (lig4. sü sayıda da 3. sü)
Bu da MJ in alacağı ne son ne ilk ödül olacaktı…
Daha ligde ki 3. maçında Bucks karşısında 37 sayı ile 30 barajını geçiyordu.). mçında Spurs e karşı 45 sayı ile 40 sayı barajını geçiyordu.Ligdeki il triple-double nı 38. maçında Nuggets karşısında 35 sayı,14rib,15ast. ile yapıyordu.Ayrıca All-star ilk beşine çaylak yılında giriyordu.Ve takımını geçen yıla göre 12 maç fazladan galibiyetle play-off a taşıyordu.
Jordan yaptığı Sipektaküler hareketlerle lige heyecan veriyordu hem bu hareketlerin çoğu daha önce yapılmayanındandı. Öyle ki kendisiyle aynı dönemi paylaşan Dominique Wilkins ve Clyde Drexler la beraber basketbolu gökyüzünde yaşayanlar diye bir sınıf yarattılar. Bu 3 nün arasında ki en sipektaküler ve yeni olan MJ di.
MJ in o havada elini 1,5 tur dönderirken ayaklarıyla da bir merdiven çıkarmış gibi hareketi ‘’upstairs’’ ve havaya süzülerek katlıktan sonra orda kalırmışçasına hatta kalarak yaptığı smaçlar sayesinde elevators gibi kavramları NBA le tanıştırdı. takımının asist, top çalma, sayı, ribaunt, blok kategorilerinin 1. si oldu ve IBM in dağıtığı takımına en yaralı oyuncu ödülünü de aldı.
Sophomore yılında kimsenin yaşamak istemeyeceği cinsten bir sakatlıkla ayak bileğini kırıyor ve çoğu doktor görüşü asla eskisi gibi olmayacak yönünde fakat bunlar bir efsane için engel değildi ve onun kadar ünlü olan sakatlıkları atlatma, acılara direnme özelliği ile takımına dönüyor çok iyi maçlar çıkardıktan sonra 8. sıradan play-off vizesini kapıyorlar. MJ in rakibi o sene şampiyon olacak ve beklide NBA tarihinin en iyi 3-4 beşinden ve bench inden birine sahip olan Boston Celtics’le karşılaşıyorlar ilk maç bir sürpriz ile kendini harika toparlamış MJ yorgunluk bilmeden play-off da performansına devam ediyor. İlk maç 49 sayı 8rib 7 ast 3 tç ile bitiriyor ve NBA Play-off tarihinin en iyi 4. skorunu elde ediyor. Boston ilk maçta mağlup fakat rakibi küçümsenmemesi özelliklede MJ in hiç küçümsenmemesi gerektiğini anlayarak önlerindeki 3 maçı ardı ardına kazanıyorlar. Ama 5. maç bir destana sahne oluyor Boston yükleniyor MJ cevap veriyor, Boston kaybediyor MJ affetmiyor, MJ yanıyor Boston bocalıyor. MJ 2 uzatmada yenilmelerine rağmen NBA play-off tarihinin en iyi 1. skorunu elde ederek 63 sayı 6 rib 6 ast 3 tç 2 blk la maçı tamamlıyor. Ve Chicago kaybedip eleniyor belki ama Michael Jordan kazanıyor ve h***esin dikkatini çekiyor. Ve Larry Bird o maç için şöyle söylüyor:’’ O gün Tanrı Michael’ın kılığına bürümüştü sanki.’’Ayrıca MJ bir seride 2 kez rekor kırarak da bir rekora imza atmıştır.
Ve 87 yılı MJ’in çıkışının sürekli olduğunu gösterircesine başlıyor. Öyleki harika bir sezon ki Bu sezon sonu Basket i bırakan Dr.J için fazla yas tutulmadı desek yeri ve MJ in sadece bencil bir skorer değil aynı zamanda bir savunmacı bir savaşçı olduğunu gösterdiği yıl oldu bu yıl.
37.1 bir ile bir sezonda yapılmış en iyi skor averajı rekoru wilt chamberlain den sonra bir sezon da 3000 sayı barajını geçen tek isim oldu. Ayrıca müthiş smaçörlüğünü all-star da kanıtlayarak smaç şampiyonu oldu. İlk defa NBA ilk beşi ve 2. kez all star
88 yılı; sadece şunları yazacağım uzatmanın hiç manası yok.
En değerli oyuncu, En iyi savunmacı(en iyi savunmacı ödülünü almış en iyi skorer),
NBA ilk savunma ve normal beşleri, All Star MVP ödülü, Dominique Wilkins le nefesleri kesen bir final sonrası smaç şampiyonu ünvanını korudu. Hem sezon, hem all-star mvp liklerini aynı sezon alan nadir oyuncular arasına girdi( ki ilerde sezon, all-star, finaller 3 mvp liği bir sezon da toplayarak rekor kıracaktı.)All-star da MVP olup ta slam dunk şampiyonu olan ilk kişi idi. Ayrıca sayı krallığı onundu ve bu daha 8 yıl sürecekti.
Ama play off 2. turunda daha 3 yıl çekecekleri bir eziyet olan Detroit Pistons a elenmişlerdir.
89yılı Ocak ayı içinde 10.000. sayısına ulaştı. Ve 10.000. sayısına en çabuk ulaşan kişi oldu. Ribaunt ve asistlerinde kariyerinin en iyi ortalamalarını yakaladığı gibi bir de 3. sayı krallığını alıyordu. Ve Doğu yarı finalinde unutulmaz şutu ‘’ THE SHOT’’ la hüsrana uğrattıkları, Cleveland’ı 39.3 sayı 6.8 ribaunt ve 5.9 asist le geçiyordu. Ve çoğu otoriteye göre efsaneliğe doğru giden MJ bu yıl THE SHOT(Cleveland a attığı o süper buz zer) la yolunu açmıştı. Ama Detroit e gene elenmekten kurtulamamıştı
90yılı MJ 4. sayı ve 2. top çalma krallıklarını almıştı. NBA ilk beşi, savunma ilk beşi,6. kez all-star ilk beşi ile gene harika bir sezon sonunda Pistons a 3. defa eleniyorlardı ve bu sefer pippenın ve Horace grantin yokluğuyla.Ve bir Pistons taraftarı sanki içne doğmuşcasına bir pankart kaldırmıştı ''Maybe Next Year Jordan'' bunu anlamı belki gelecek sene Jordandı ve Jordan bu Pankart a çok sinirlenmiş olacakki 91 yılı Detroit'in çöküşüydü.
91 yılı artık MJ basketbolu içine kadar yoğurmuş, öğrenmiş, yaşananlardan ders çıkarmış bir şekilde olduğu bir yıldı artık genç bir süper star değil deneyimli fakat bir o kadar dinç ve sipektaküler bir MJ vardı. NBA savunma ve normal ilk beşi, all-star beşi(7.) Sezon MVP liği ama belkide en önemlisi artık bu adam Detroiti yenmiş hatta tarihe gömmüştü(4*0) Detroitliler el sıkmadan kaçar gibi gittiler. John Salley ve Joe Dumars hariç hatta dumars MJ in elini sıktığı için ısıah 3 hafta dumarsla konuşmaz.
Isıah da daha sonraları dayanamaz ve MJ için şunu söyler ‘’ O gün öyle bakıyordu ki gözleri ne yaparsanız yapın sizi yenicem gibi’’.
Ve Detroitle kalmaz 4*1 le finalde Lakers’ıda yenerek ilk şampiyonluk yüzüğünü alır.Bu MJ in alacağı ne ilk nede son yüzük olacaktı…
92 yılı 5.sayı krallığını aldı ve normal sezon MVP liğini aldı.Ayrıca finallerde 4*2 yendikleri Portland a ilk maçın ilk yarısında 35 sayı ve 6 isabetli üçlük bularak bir kez daha NBA rekorlarını eline geçirmiştir.Ve gene Finallerin MVP liğini de almıştır.92 yazında profosyonel oyuncuların uluslararası turnuvalara katılma hakkını da kazanınca Dream team 1 oluştu Michael Jordan,Magic Johson,Larry Bird,Scotie Pippen,Charles Barkley,Clyde Drexler gibi isimler le ezici ve görkemli bir şekilde olimpiyat altın madalyasını almışlardır.
93 yılı belkide zirveyi ve dibi aynı anda yaşadığı yıldır MJ in
Üst üste 7. sayı krallığını elde ederek wilt chamberlain nin rekorunu egale etmiştir.3.top çalma krallığını da elde etmiştir.7. kez nba ilk beşi ve 6. defa savunma beşine seçilmiştir.)8.defa all star ilk beşi.NBA final serisinde sir charles ın Phoneix ine karşı maç başı 41 sayı ort. tutturarak NBA final sayı ortalaması rekorunu kırmıştır ayrıca final serisinde alınana maç başı süre rekorunu da elde etti.Şampiyonluktan 1 ay sonra North Caolinada arabasını içinde duran James Jordan'ı yani MJ ın babsını öldürdüler.Ve 6 Ekim tarihinde h***esi şok eden bir açıklamayla basketbolu bıraktığını açıkladı.Buna ilk önce kimse inanmadı , inamak istemedi hatta takım arkadaşı Horace Grant'' tabi tabi ,o hiç bir yere gitmiyor tamam mı '' dedi.Fakat yazımızın başlarında bahsetiğimiz Üniversite koçu Dean Smith başka bir eyaletten kalkıp gelmişti.Ve bırakmasının temeli aldığı ölüm tehditlerine papuç bırakmayan MJ in göz dağı için babası öldürülmesi üzerine basketbolu bırakmazsa öleceğini söyleniyor ve mecburen bırakıyor.
94: Beyzbol da kariyer yapmaya karar verdi.O üzerine hızla gelen topları karşılamada zorlanırken chicago da new york knick karşısında zorlanmış ve 4*3 seri sonu chicago elenmiştir.Yıkılacak eski bulls salonu için Pippen bir maç düzenler ve MJ 52 sayı atar tören sonu forması kirişlere çekilir ve tüm salon ağlamaktadır.
Michael lige lig tarihinin kritik bir noktasında gelmişti. Bird-Magic ortaklığı daha ne kadar sürebilir denirken Dr.J inde yakında bırakacağını açıklaması ile lige taze kan gerekiyordu ve beklide o yıl en uzun süre tazeliğini koruycak verimli kan gelmişti…Jordan Harika bir çaylak sezonu geçiriyordu ilk maçında 16 sayı atmış ve takımına galibiyet getirmişti, bu Jordan ın Chicago ya kazandıracağı ne ilk ne son maçtı…Jordan 28,3 gibi bir sayı ortalamasıyla ROY ödülünü(rookie of the year) almıştı.(6.5rib,5.9 ast.,2.39 tç (lig4. sü sayıda da 3. sü)Bu da MJ in alacağı ne son ne ilk ödül olacaktı…Daha ligde ki 3. maçında Bucks karşısında 37 sayı ile 30 barajını geçiyordu.). mçında Spurs e karşı 45 sayı ile 40 sayı barajını geçiyordu.Ligdeki il triple-double nı 38. maçında Nuggets karşısında 35 sayı,14rib,15ast. ile yapıyordu.Ayrıca All-star ilk beşine çaylak yılında giriyordu.Ve takımını geçen yıla göre 12 maç fazladan galibiyetle play-off a taşıyordu.Jordan yaptığı Sipektaküler hareketlerle lige heyecan veriyordu hem bu hareketlerin çoğu daha önce yapılmayanındandı. Öyle ki kendisiyle aynı dönemi paylaşan Dominique Wilkins ve Clyde Drexler la beraber basketbolu gökyüzünde yaşayanlar diye bir sınıf yarattılar. Bu 3 nün arasında ki en sipektaküler ve yeni olan MJ di. MJ in o havada elini 1,5 tur dönderirken ayaklarıyla da bir merdiven çıkarmış gibi hareketi ‘’upstairs’’ ve havaya süzülerek katlıktan sonra orda kalırmışçasına hatta kalarak yaptığı smaçlar sayesinde elevators gibi kavramları NBA le tanıştırdı. takımının asist, top çalma, sayı, ribaunt, blok kategorilerinin 1. si oldu ve IBM in dağıtığı takımına en yaralı oyuncu ödülünü de aldı.
DÖNÜŞ
95: 18 Martla ''Flash'' bir kararla basketbolu özlediğini,artık dayanamaması üzerine geri döndü.İlk maçında İndana ya 19 sayı attı maç Madison Square Garden da oynandı:MJ için5. maçında New york a 55 sayı attı.
Vasat performansı Orlando Magic'e 4*2 yenilmelerine sebep oldu ve MJ...
MJ bir sonraki sezon yapacağına inandığı patlama için yaz kampına girmeden önce basına şu demeci veriyor.''Yenilmeyi kabul edebilirim(zor da olsa)H***es hayatının herhangi bir zamanında herhangi bir şeye yenilebilir.Ama bir daha denememeyi kabul edemem'' der ve tüm yaz boyunca ailesinin yüzünü 3,5 hafta görür.Çok yüklü bir çalışma ve kamp sonucu(gerek bireysel kamp gerek takım)
96 ya bomba gibi girer.
96 yılında her türlü rekabete her zaman açık olduğunu gösteren MJ Bir kez daha dünyanın en iyisi olduğunu göstermişti.
8.sayı krallığı(rekoru kırdı),4. sezon MVP si,72-10 NBA tarihinin en başarılı takımı oldular ve Finalde Seattle SuperSonics i yenerek 4. şampiyonluk ve 4. Finaller MVP liğini alıyordu.Ayrıca çevirdiği Space JAm filmi de hasılat rekorları kırıyordu.
97:Klasına devam etti ve takımın ve NBA in en iyi 2. galibiyet yüzdesini elde ediyorlar 69-13.
9.kere sayı krallığı,9.defa NBA,8.kere savunma beşleri ayrıca 11. kere all-star beşi Ve Utah JAzz ı eleyerek 5. şampiyonluğu alan MJ 5. FinallerMVP sini de alıyordu.
98 : 10.sayı krallığı,10. kez nba ,9 kez arka arkaya nba savunma 5lerine şeçiliyor.12. All Starında MVP lik ve normal sezonda da MVP alıyorve UTAH JAZZ ıda 2. kez 4*2 ile geçerek Finaller MVP yi de topluyor Ve Tüm NBA camiası afallamış şekilde MJ i uğurluyor.
Fakat MJ aktif olarak Washington Wizards'ın Hisselerine sahip bir başkan olarak ortaya çıkıyor.Sonra takıma örnek amacıyla Antremanlarda oyuncu koçluğu da yapmaya başladı.En son dayanamayıp 1234 gün sonra Washington Forması giydiği ilk maçta 19 sayı attı.40 yaş gününe 12 gün kala 51 5 gün kala da 43 sayı atarak en yaşlı 40 sayı barajı geçen oyuncu oldu ve ilk sezonun da 20 sayı 6.0 rib ve 5.7 asist ortalamarı tutturdu 13. kez all-star oldu.
Washington daki 2. sezonunda 52 sayı atarak en yaşlı 50 sayı barajı geçen oldu.
2. yılında biraz daha işi sıkı tuttu kıl payı play-off kaçtı.Yaşlı diz ve bacaklarıizin verdikçe çok iyi maçlar çıkardı.Ve 14. kez all-star olurken devre arası Mariah carey ve diğer oyuncular eşliğinde ufak bir Jübile ile uğurlandı.
Bu Efsane nin son all-starıydı bir daha çok istesek de dönmeyecekti.Ve harika bir son yapmıştı h***es bunun büyüsündeyken yaptığı gereksiz faulle Jermaine O'Neal işi batırmıştı.Maç sonu MJ den özür dilemeye geliyordu Jermaine ve kendisinden önce davranan MJ ''şaşkın çocuk ne için burda olduğunun farkındasın heralde''dedi
Kısaca Kariyer Başarıları
30.000 sayı 5000rib 5000ast ve 2500tç rakamlarını geçen tek oyuncu.
Hatta bir gard olmasına karşın 700 blok barajını da geçmiştir.
2 smaç şampiyonluğu yaşayan 4 kişiden biri all-star tarihinin en skorreri 21.9
Toplam oy bakımından en çok oy alan all star
2olimpiyat,1NCAA,6NBA şampiyonluğu
14MVP(5 sezon,6play-off,3all-tar)En çok MVP si olan adam
3 kere basketbolu bıraktı aslında ilk basta bırakmasa ödülleri sayısı çok fazla olabilirdi deniyor.
1 kez en iyi savunmacı onu da alan sayı avarajı en yüksek kişi
10 kez sayı 3 kez tç krallığı
9 kez arka arkaya savunma ilk beşi bu bir gard rekoru ayrıca boyuna oranla en çok ilk beşe giren kişi
10 kez NBA ilk beşi
14 kez all-star
1 sezon da all-star sezon ve finaller MVP liklerini toplayan tek kişi
1all-tar maçındaki tek triple double
MJ in esas sahnesi daha çetin anlardır o anlarda play-offlar ve finallerdir
Finaller ve playofffların en çok sayı atan adamı
Play-off ve sezon sayı averajı tüm zamanlarda 1.
sezon 30.1(washingtona gelmese 32.4 olcaktı.)
play-off 33.4
40 ve 50 sayı barajını en yaşlı geçen adam
Ayrıca 40 ında 40 ını geçen tek adam
Finallerde ki en iyi avaraj 41 sayı ortalaması phoneix e
finallerin en çok 3 lük isabeti bulan 2. adamı
Bir maçta ki en yüksek sayısı 69
En yüksek ribaunt 17 asist 19
Bir play-off maçında kaydedilmiş en yüksek skor 63(boston86)
Play-off ve finallerin en çok top çalanı
886 Maç arka arkaya sakatlıklarda dahil 15 sayı altına düşmeme(rekor)
Ve MJ i bi de arkadaşlarından duyalım
Alonzo Mourning: Eğer spor alemindeki sporcuları bir değerlendirmeye alsaydım o her yönden 10 tam puan vereceğim yegane kişi Michael Jordan dır.
Kenny Anderson: Kimi zaman maçın ortasında olduğum yerde durup kalırdım.Çünkü onun çılgınca bir hareket yapacağını bilirdim.Böyle bir durumda sağa sola koşturmaktansa, olduğum yerde kalıp seyretmeyi tercih ederim.
Sh**uille O’Neal: Onun benim hayalini kuramayacağım hareketler yaptığını gördüm.Onun potanın bir tarafındaki dip çizgiden smaç yapacakmış gibi havalanıp, havada bir müddet asılı kaldıktan sonra adamın altından geçip diğer taraftan ters turnike attığını gördüm.Bunu kendim görmesem,imkansız derdim.O en iyisi
Dikembe Mutombo: Michael’ ın bana gözleri kapalı faul atabileceğini söylediği günü asla unutamam.Maçtaydık ve o da yaptı ! O an tek düşündüğüm eve gidince çocuklarıma ne söyleyeceğimdi..
Bazı oyuncular Mike la aynı sahada bile olmaktan o kadar memnun oluyorlar ki onlara bu bile yetiyor
.
John Salley: O benim favori yıldızım.Benim Jordan hakkında anlatmaktan en çok hoşlandığım hikaye,Pistons da oynadığım sene Chicago-detroit arasında ki maçtır.
Mike potaya doğru ilerliyordu, önünü kesmek için yukarı sıçradım.Dilini dışarı sarkıttı ve sağımdan geçeceğini sandım.Ama O havadayken dilini ve yönünü değiştirdi.ve topu sağ eliyle potaya bastı.Ben de orda öylece durup izledim.Sonra koç Chuck Dally e dönüp baktım.Rengi atmıştı.Ona zar zor ‘ bir şey söylemene gerek yok bende gördüm’ diyebildim o kadar.O en iyisi.
Horace Grant: Gerçekten aklımdan hiç çıkmayan bir maç var,asla unutamayacağım ve evde video kasette kayıtlı.New Jersey’ e karşı oynuyorduk.Michael Michael topu aldı ,
İçeri drive da bir kişi geçti , sonra havaya kalkmaya başladı.Derrick Coleman,Chris Dudley ve Chris Morris ona doğru geldiler.Mike sıçradı, öne içe bir hamle ile Coleman ı sonra havada önce sağ sonra da sol feykle diğerlerini geçti ve arkasında kalan potaya ters turnike bıraktı ve h***es şoktaydı ve inanılmazdı.O en iyisi ,
Magic Johnson: Benim favori maçım 90-91 NBA finallerinde yaşandı.Michael topu sürerek geldi.sağa bir feyk attı,sola geçti ve sıçradı.Havada bir an asılı kaldı.Dilini dışarı sarkıttı ve bu sırada hala havadaydı.Bende içimden ^bunu bize yapamaz,hayır bunu yapmamalı,bizim takıma bu olmaz,benim üzerimden bunu yapmasın^ diye düşünüp duruyordum.Ama yaptı.Uçtu,topu sağ elinden sol eline aldı ve içine bıraktı.Michael tüm seyircilerin çıldırmasına yol açmış gibiydi.H***es saçını başını yoluyor.Bu inanılmaz hareketi gördüklerine inanamıyorlardı. Eminim ertesi gün ofiste ,bütün millet tüm gün sırf bunu konuşmuştur.O en iyisi tamam mı?
B.J. Armstrong: Michael bu oyunu sadece iki nedenle oynuyor;1. oynamayı seviyor ve 2. si meydan okumaya bayılıyor.
John Paxson: Oyun son çizgi ve son zamanlar civarındayken, topun bu adama gelmesini istiyorsunuz ki iyi bir oyun nasıl olur göresiniz.İşte onu özetleyebileceğim kelimeler bunlar.o iyi bir oyuncu.O en iyisi.
Bill Wenington: Vancouver karşısında oynanan bir maçı hatırlıyorum.Bitime 6 dk. kala, 12 sayı gerideydik ve normalde maçı kaybetmemiz gerekiyordu.Ama Michael sadece ^Bu kadar yeter,buna izin veremem^ dedi ve Vancouver tarihe karıştı.(jordan 6dk. da 19 sayı 4 asist ve 3 top çalma yapmıştı.)
James Edwards: Ne zaman başımız sıkışsa, Michael turboları açıyor.
Dennis Rodman: Bazı oyuncuların baskete giden yolu bulmalarını seyretmek çok ilginç ve Michael da beni en çok etkileyen taraf da bu, Onun nasıl sıçradığı ve smaç yaptığı hakkında konuşup durabilirsiniz, ama basketbolu gerçekten bilen insanlar onun çembere giden yolu her defasında keşfetmesinden, şut atmak istediği her zaman,o şutu ve turnikeyi ne yapıp edip bulmasından daha çok etkileniyorlar.Chicago ya ilk geldiğim de beni inanılmaz şaşırtmıştı ve sanıyorum, onunla aynı takımda oynadığınızda, rakip takımda oynadığınızdan daha çok etkileniyorsunuz.
Karl Malone: O, oyuncuların oyuncusu.O, kendiniz oynamadığınızda seyrettiğiniz adam.Bazen onunla maç yaparken bir hareket yapıyor ve siz kendi kendinize, ‘Keşke ağır çekimde tekrar görebilseydim diyorsunuz’
Sonuç:
Peki Michael Jordanı ne yapacağız?O kuşkusuz basketbol sporunun gelmiş geçmiş en iyi oyuncusu.Motivasyonu ve kararlılığı da Allah vergisi yetenekleri kadar eşsiz.O belki de takım sporları,hatta tüm sporlar tarihinde rekabet duygusu en çok gelişmiş sporcu.
O BİR EFSANE....
Re: NBA Oyuncuları'nın Hayat Hikayeleri(İlginç)
Reggie Miller
Reggie miller ı biz miller time lardan yani play-off lardaki kahramanlıklarından son saniyelerinden tanırız. Ama tüm o yaptığı kahramanlıkların temelinde yüreği yatıyor. Geçtiğimiz sene gene kendi sahnesi olan play-offlarda kendi evinde conseco da bir efsane gibi gitti ve hepimizi ağlattı. Reggie yi anlatacağız; çünkü aramızdan en yakın tarihte ayrılan efsane ve mutombo ya da alonzo ikisin den biri ayrılmadıkça öyle kalcak gibi ama son senesi ne alonzo nun nede mutombo nun böyle geçemezdi heralde.
İşte killer miller ın pitcher ve hitcher miller olduğu yıllara dönüyoruz.
Çocukluğu
Reggie Miller sporcu bir aile nin 3. Çocuğu olarak dünya ya geldi. Aile sporcu idi ve maddi durumları da fena sayılmazdı aile yapısı kesinlikle iyiydi. Tek sorun doktorlar küçük miller ın kalçasında bir deformasyon buldular ve belkide bir daha asla koltuk değnekleri olmadan yüreyemiyecekti.
Ve bacağını Tamamen saran bir aparatla 5 yıl geçirdi. Ama bir efsane için bir aparat engel olamazdı ve küçük miller tedaviye olumlu yanıt verince artık 5. Yaş gününde koşup oynayabiliyordu.
12 yaşına geldiğinde reggie çok iyi bir beysbolcuydu. Öyle ki vuruşlarını kimsenin tutamadığı bir hitcher ve aynı zamanda savurduğu fırlattığı topları kimsenin tutamadığı bir pitcher ama o Lisede tanıştı basketbolla ve Politeknik lisesinin başarıdan başarıya taşıdı. Lise tarihinin şutörüydü.
Üniversite Yılları
Reggie nin ablası bayan basketbol tarihinin Michael Jordansıydı ve bu yüzden reggie emin adımlarla başarılı bir basketbol kariyerine doğru atılsa da insanlar onu Cheryl Miller ın kardeşi diye çağırıyordu.
Ama reggie los angeles şımarık tavırlı çocuğu gibi gezsede ortalıkda müthiş bir cesaret ve yürekte onla beraber geliyordu her yere.Ve üniversite olarak belki de en köklü 3 okul dan biri UCLA yı seçiyor ve burada başarıları ile anılıyor.3yılında 26.3 sayı ortalaması ile sayı krallığında 4 . oluyor ucla tarihinin Kareem Abdul Jabbar dan sonra ki en skorer i olan ve okul tarihinde 2095 üçlük isabetiyle en iyi isabet en çok atan gibi kategorileri açık ara farkla 1. Oluyor ve yarı umutlu yarı umutsuz 87 draftınsa gidiyor.
87 Draftı ve NBA Yılları
Reggie ümitsizdi drafta bunun 2 sebebi vardı
1–2.02 boyunda fakat 80 kiloydu
2-Çok yürekli de olsa bir diğer namı olan’’Hollywood miller ı’’ üstünden atacak fırsatı olmadı kavgacı bir serseri bir imajı vardı reggie de.
Reggie indana tarafından 11. Sıradan seçildi ve indiana yönetimi taraftarın hışmına uğradı çünkü h***es indana nın yerel kahramanı paşarılı pg indiana üniversitesinden Steve Alford u seçeceğini düşünüyordu ve bu Hollywood millerı ve havalı çocuğu kimse istemiyordu. Ama reggie çaylak yılında 10 sayı ortalaması tutturup 61 isabetli üçlük sonrası(Larry bird din ardından 2. oluyor du.)
2. yılında miller hızlı bir çıkılsa sayı ortalamasını16 ya 3. yılında ise bir bakıma onu all-star yapan ortalama olan 24.3 çıkarıyordu.
Ligin elit skorerlerinden olduğu gibi İndiana nın da lideriydi artık.93 yılına gelindiğinde Miller İndiana tarihinin en çook sayı atanıydı.
Reggie ligin başarılı oyuncularındandı artık.Ama takım başarısıs eksiği onu ulusal bir üne kavuşturmamıştı.
1994 play-off ları bu durumu değiştirecekti.
İndiana ilk tur da Sh** ve penny li Orlando yu alt etmiş ve tarihinde ilk defa play off ilk turu geçilmişti.Serinin kahramanı Reggie Miller dı.Konferans yarı finalinde bu sefer atlanta yı yıkıyordu.
Pacers ın konferans finalin deki rakibi MJ gidişiyle düşen chicagoyu geçerek doğunun en güçlü takımı olan New York Knicks di.Reggie Madison Square deki 5. maçtaki 39 sayısının 25 ini son çeyreğe sığdırmıştı.Ve Knicksin ünlütaraftarı spike lee ye yaptığıboğulma hareketi onabir anda ulusal değil uluslararası bir ün getirmiştir.Seriyi 7 maçsonunda Knick s kazansada Reggie yükseliştedir hem de düşmemek üzere...
94 yazında Toronto da yapılcak dünya şampiyonası na göndeilen takıma çağırıldı.Nam-ı Diğer ''Dream Team II'' ye ve burda bir altın madalya sahibi oldu Miller bu moralle 95 e girdi.
1995 All Star maçındada ilk 5 başlıyan miller için çok süper bir sezon geçiyordu.
Arıca gene 95 yılın da kariyerinin 1000. 3 lüğünü kaydediyor ve bu rakama ulaşan 2. kişi oluveriyordu.
1995 play-offlarında 25.5 sayı ortalaması ile oynuyor fakat gene konferans finalinde eleniyor.Orlando Magic e karşı
Fakat 95 play-offları Reggie yi artık kesinlikle En Clutch oyuncular sınıfına sokuyordu çünkü ;...
Konferans yarı finalinde artık Can düşmanları haline gelen New York Knicks'le karşılaşıyorlardı.
1. maçta 105-99 New York üstünlüğü vardı.Maçın bitimine sadece 8.8 saniye kalmıştı.Fakat bir 'efsane' için zaman kısıtlaması yoktu hele bu efsane ''Killer Miller'' sa ve onun zamanı gelmişti.Miller Time...
Miller 8.8 saniyede 8 sayı atıyor.Ve New York üzgün gönderiyordu.Skor 107-105 İndiana lehine idi.Kahraman ; Reggie Miller ...
96-97 sezonundan hemen önce Miller a takımı 4 yıl 36 milyon dolarlık bir ödül veriyordu.(o zaman için fena değildi.)
15.000.kariyer sayısını atıyordu.Ve bunu yapan ilk ve tek pacers oyuncusu oluyordu.
Ancak bunlara rağmen o sezon reggie iyiydi belki ama indiana genel olarak kötüydü.İndiana Play-off dışıydı...
Ertesi sezon adeta dönüşüm muhteşem olacak demiş gibi muhteşem döndüler.Play-off a kaldılar ve rahat bir şekilde 1. turda ezeli rakipleri Knicks'i,2. turda Cavaliers'ı aşan Pacers Konferans Finalinde açıkcası iyi bir Rakip seçmemişti Rakip 3.şampiyonluğu nu yaşamak isteyen ve büyük ihtimalle beraber son sezonlarını geçiren Chicago Bulls Hendanlığıydı.Ama hiç bir şey Miller ın umrunda değildi.
Şimdi en ince ayrıntılarıyla Reggie VS Michael Düellosu ve belkide tarihin gördüğü en iyi bir kaç konderans finalinden birini anlatıcam
Majesty-VS-Killer
Pacers dişini bulls a geçirmek istiyordu ki bu dişlerin en keskini Reggie idi...
Reggie yıllar boyu süren final hasreti ile herşeyini ortaya koyacaktı.Jordan ise son yılıydı ve arık son dansını etmek üzere tahtından kalkmış geiyordu...
98 Doğu Finallerindeki bu düello son ana kadar sürdü.Kim mi kazandı?Tabancasında her zaman (reggie ye kerşı bile) bir fazla kurşunu bulunan majesteleri,Michael Jordan 94 ve 95 e kadar arka karkaya 2 defa Doğu finallerinde kaybeden Pacers ve Miller bu kez kazanmayı çok istiyordu.Hatta Öyle ki bu seri öncesinde ve seri boyunca miller ve Jordan arasındaki söz düellosu bir yandan da devam etmiştir.
Bulls Şampiyon olduğu 6 sezonda sadece 1 kez play-off larda 7. maç kadar zorlanmıştı.Bu sezon 2. defa istemedikleri bu durumla karşılaştılar.İndiana eskiden beri Bulls a ters geliyor.Bu sezon da bir istisna olmadı.Sezon içindeki 4 maçtaki galibyetleri 2-2 paylaştılar.Bu sefer ki Karşılaşmada da iş gidip gelip ev sahibi olma avantajına bağlandı.
Reggie seride ki en hatırlanan an olan 4. maçtaki galibiyeti getiren 3 lüğünden sonra finallere kendilerinin çıkacağını ve Bulls tan daha çok bunu kendilerini hakettiğini inandıklarını söylemişti.Buna karşılık ise Jordan;h***esin kendi işine bakmasını ve sahada oyunu ile konuşmasını söylerek cevap vermiştir.Bir yandan devam eden söz düellosunda daha çetin bir kapışma sahada oluyordu.
İki tarafta seriyi bir türlü koparamıyordu.karşılıklı galibiyetlerle devam eden seri son maça kalmıştı.Son maç Chicago nun evi United Centerdaydı.Heyecan doruğa tırmnmış ve h***es NBA finallerinde Utah ın rakibinin kim olacağını merakla bekliyordu./. maçtan hemen önce Miller'ın bu maçı kesinlikle kazanacaklarını söylemesi ve Bulls için yolun sonu demesi Jordan buna sahada cevap vereceğini söylemesi heyecanı katmerleştirmişti.Son maç büyük çekişmeye sahne olmasına rağmen Ev sahibi olmanın avantajı ve Jordan a sahip olmanın avantajı ile bu çetin düello nun galibi; 86-79 skorla Jordanson maç 28 sayı 9rib 8ast.,7 maç ort.; 31.7 sayı oluyordu.)
Ligdeki lokavt nedeniyle 50 maç üzerinden oynanan mini 1998-99 sezonunda Pacers 1 kez daha Konferans Finaline ulaştı, ama bu kez Knicks tarafından elenmekten kurtulamadı.Reggie Miller son 10 yıldaki en düşük sayı ortalamasıyla.Sezonu bitirmesine rağmen yine Pacers ın 10. kez sayı kralı oluyordu.2000 play-offları Reggie Miller ve İndiana için makus talihlerini yenmek için iyi bir fırsattı doğu finalinde NewYork la karşılaştılar ve bu kez onları alt ettiler.NBA finaline ilk defa yükselmeyi başarmıştı Reggie...
Rakip ise 12 yıl sonra ilk şampiyonluğunu kazanmaya çalışan Sh**-Kobe ikilisinin sürüklediği Los Angeles Lakers dı.
İndiana yı kimse favori görmüyordu.Ve serini ilk maçını kaybettikten sonra h***es süpürüleceklerini düşünüyordu.Ama Pacers gene pes etmemiş ve serini 3.,5. maçlarını kazanarak, 3-2 lik skorla LosAngeles a serinin dönmesini sağladı.6. maçtaise direnmelerine rağmen Lakers maçı almayı bildi ve şampiyonluk ipini göğüsledi. 2000 NBA Finalleri Reggie nin şampiyonluğa en çok yaklaştığı yıl olarak bilinir.
A
ğustos 2000 de 3 yıl 36 milyon dolarlık yeni bir kontrata imza attı.2003 de ise 2 yıllık bir kontrat daha imzaladı.
38 yaşına gelen miller bunu son kontrat olduğunu ve 2 yıl sonra basketbolu bırakmayı düşündüğünü açıkladı.
ASLA PES ETMEDi!
İlerleyen yaşıyla takımdaki rolü azalan ancak hala takımın lideri olmayı ve kritik anlarda kritik basketler atmayı sürdüren Miller 10 Şubat 2005 de '004-2005 sezonunun son sezonu olacağını açıkladı.İndiana Pacers oyuncuları liderlerini şampiyonlukla uğurlamak istiyordu.ancak 19 Kasım 2004 günü Detroit maçında çıkan olaylar ve Ron artest,stephen Jacksonve Jermaine O'Neal a Verilen cezalar Pacers ın sezonunun kaderini değiştirmesine sebep oldu.
Durum kötüydü ma Mİller ve pacers pes etmek nedir bilmiyordu.39 yaşında ki Miller son sezonunda bir kez daha ön plana çıktı ve skor gücü ile takımını sürükledi.Pacers ın 6. sıradan Play-Off a girmesinde büyük rol oynadı.1. turda 3. sıradan Boston u eleyerek bir süprize daha imza attılar.
2. turda rakip artık can düşmanları halini alan Detroitle karşılaştılar.Pacers seride 2-1 öne geçmesine rağmen üstünlüğü koruyamadı.Ve 3-2 geriye düştü.Serini 6. maçı 19 Mayıs günü İndiana Polis de Consecoca FieldHosuse da oynandı.Reggie cephanesinde ki tüm mermileri boşaltı.27 sayı kaydetti.
Ancak Detroit , İndiana da n daha iyi bir takımdı ve maçı kazandı.
Ve Miller ın kariyerine de son noktayı koydu.
18 yıl boyunca kendilerinin yüzünü birçok defa güldüren bu EFSANE oyuncuya saygılarını ve minnetarlıklarını göstermelerine imkan verdi.Reggie Mİller kenaragelirken Conseco yu dolduran kalabalık gözyaşlarını tutamıyordu(bende öyle).
Mola bitiminde bir Süpriz mola daha geldi.Bu kez molayı alan Detroit Pistons koçu Larry Brown dı.90 yılların ortalarında İndiana yı çalıştırıken Miller ile yakın bir dostluk kuran Larry Brown,eski talebesine saygısını sunuyordu. Larry Brown ve Pistons da Millerı ayakta alkışlıyordu.
Bu da Pacers ve Pitons Düşmanlığına bir nokta koymasına sebep olmuştu.
Bir EFSANE, gid***en bile takımının sorunlarına derman olabiliyorsa o gerçek bir efsanedir.
İşte bu da Killer Miller ın hikayesiydi.
Reggie miller ı biz miller time lardan yani play-off lardaki kahramanlıklarından son saniyelerinden tanırız. Ama tüm o yaptığı kahramanlıkların temelinde yüreği yatıyor. Geçtiğimiz sene gene kendi sahnesi olan play-offlarda kendi evinde conseco da bir efsane gibi gitti ve hepimizi ağlattı. Reggie yi anlatacağız; çünkü aramızdan en yakın tarihte ayrılan efsane ve mutombo ya da alonzo ikisin den biri ayrılmadıkça öyle kalcak gibi ama son senesi ne alonzo nun nede mutombo nun böyle geçemezdi heralde.
İşte killer miller ın pitcher ve hitcher miller olduğu yıllara dönüyoruz.
Çocukluğu
Reggie Miller sporcu bir aile nin 3. Çocuğu olarak dünya ya geldi. Aile sporcu idi ve maddi durumları da fena sayılmazdı aile yapısı kesinlikle iyiydi. Tek sorun doktorlar küçük miller ın kalçasında bir deformasyon buldular ve belkide bir daha asla koltuk değnekleri olmadan yüreyemiyecekti.
Ve bacağını Tamamen saran bir aparatla 5 yıl geçirdi. Ama bir efsane için bir aparat engel olamazdı ve küçük miller tedaviye olumlu yanıt verince artık 5. Yaş gününde koşup oynayabiliyordu.
12 yaşına geldiğinde reggie çok iyi bir beysbolcuydu. Öyle ki vuruşlarını kimsenin tutamadığı bir hitcher ve aynı zamanda savurduğu fırlattığı topları kimsenin tutamadığı bir pitcher ama o Lisede tanıştı basketbolla ve Politeknik lisesinin başarıdan başarıya taşıdı. Lise tarihinin şutörüydü.
Üniversite Yılları
Reggie nin ablası bayan basketbol tarihinin Michael Jordansıydı ve bu yüzden reggie emin adımlarla başarılı bir basketbol kariyerine doğru atılsa da insanlar onu Cheryl Miller ın kardeşi diye çağırıyordu.
Ama reggie los angeles şımarık tavırlı çocuğu gibi gezsede ortalıkda müthiş bir cesaret ve yürekte onla beraber geliyordu her yere.Ve üniversite olarak belki de en köklü 3 okul dan biri UCLA yı seçiyor ve burada başarıları ile anılıyor.3yılında 26.3 sayı ortalaması ile sayı krallığında 4 . oluyor ucla tarihinin Kareem Abdul Jabbar dan sonra ki en skorer i olan ve okul tarihinde 2095 üçlük isabetiyle en iyi isabet en çok atan gibi kategorileri açık ara farkla 1. Oluyor ve yarı umutlu yarı umutsuz 87 draftınsa gidiyor.
87 Draftı ve NBA Yılları
Reggie ümitsizdi drafta bunun 2 sebebi vardı
1–2.02 boyunda fakat 80 kiloydu
2-Çok yürekli de olsa bir diğer namı olan’’Hollywood miller ı’’ üstünden atacak fırsatı olmadı kavgacı bir serseri bir imajı vardı reggie de.
Reggie indana tarafından 11. Sıradan seçildi ve indiana yönetimi taraftarın hışmına uğradı çünkü h***es indana nın yerel kahramanı paşarılı pg indiana üniversitesinden Steve Alford u seçeceğini düşünüyordu ve bu Hollywood millerı ve havalı çocuğu kimse istemiyordu. Ama reggie çaylak yılında 10 sayı ortalaması tutturup 61 isabetli üçlük sonrası(Larry bird din ardından 2. oluyor du.)
2. yılında miller hızlı bir çıkılsa sayı ortalamasını16 ya 3. yılında ise bir bakıma onu all-star yapan ortalama olan 24.3 çıkarıyordu.
Ligin elit skorerlerinden olduğu gibi İndiana nın da lideriydi artık.93 yılına gelindiğinde Miller İndiana tarihinin en çook sayı atanıydı.
Reggie ligin başarılı oyuncularındandı artık.Ama takım başarısıs eksiği onu ulusal bir üne kavuşturmamıştı.
1994 play-off ları bu durumu değiştirecekti.
İndiana ilk tur da Sh** ve penny li Orlando yu alt etmiş ve tarihinde ilk defa play off ilk turu geçilmişti.Serinin kahramanı Reggie Miller dı.Konferans yarı finalinde bu sefer atlanta yı yıkıyordu.
Pacers ın konferans finalin deki rakibi MJ gidişiyle düşen chicagoyu geçerek doğunun en güçlü takımı olan New York Knicks di.Reggie Madison Square deki 5. maçtaki 39 sayısının 25 ini son çeyreğe sığdırmıştı.Ve Knicksin ünlütaraftarı spike lee ye yaptığıboğulma hareketi onabir anda ulusal değil uluslararası bir ün getirmiştir.Seriyi 7 maçsonunda Knick s kazansada Reggie yükseliştedir hem de düşmemek üzere...
94 yazında Toronto da yapılcak dünya şampiyonası na göndeilen takıma çağırıldı.Nam-ı Diğer ''Dream Team II'' ye ve burda bir altın madalya sahibi oldu Miller bu moralle 95 e girdi.
1995 All Star maçındada ilk 5 başlıyan miller için çok süper bir sezon geçiyordu.
Arıca gene 95 yılın da kariyerinin 1000. 3 lüğünü kaydediyor ve bu rakama ulaşan 2. kişi oluveriyordu.
1995 play-offlarında 25.5 sayı ortalaması ile oynuyor fakat gene konferans finalinde eleniyor.Orlando Magic e karşı
Fakat 95 play-offları Reggie yi artık kesinlikle En Clutch oyuncular sınıfına sokuyordu çünkü ;...
Konferans yarı finalinde artık Can düşmanları haline gelen New York Knicks'le karşılaşıyorlardı.
1. maçta 105-99 New York üstünlüğü vardı.Maçın bitimine sadece 8.8 saniye kalmıştı.Fakat bir 'efsane' için zaman kısıtlaması yoktu hele bu efsane ''Killer Miller'' sa ve onun zamanı gelmişti.Miller Time...
Miller 8.8 saniyede 8 sayı atıyor.Ve New York üzgün gönderiyordu.Skor 107-105 İndiana lehine idi.Kahraman ; Reggie Miller ...
96-97 sezonundan hemen önce Miller a takımı 4 yıl 36 milyon dolarlık bir ödül veriyordu.(o zaman için fena değildi.)
15.000.kariyer sayısını atıyordu.Ve bunu yapan ilk ve tek pacers oyuncusu oluyordu.
Ancak bunlara rağmen o sezon reggie iyiydi belki ama indiana genel olarak kötüydü.İndiana Play-off dışıydı...
Ertesi sezon adeta dönüşüm muhteşem olacak demiş gibi muhteşem döndüler.Play-off a kaldılar ve rahat bir şekilde 1. turda ezeli rakipleri Knicks'i,2. turda Cavaliers'ı aşan Pacers Konferans Finalinde açıkcası iyi bir Rakip seçmemişti Rakip 3.şampiyonluğu nu yaşamak isteyen ve büyük ihtimalle beraber son sezonlarını geçiren Chicago Bulls Hendanlığıydı.Ama hiç bir şey Miller ın umrunda değildi.
Şimdi en ince ayrıntılarıyla Reggie VS Michael Düellosu ve belkide tarihin gördüğü en iyi bir kaç konderans finalinden birini anlatıcam
Majesty-VS-Killer
Pacers dişini bulls a geçirmek istiyordu ki bu dişlerin en keskini Reggie idi...
Reggie yıllar boyu süren final hasreti ile herşeyini ortaya koyacaktı.Jordan ise son yılıydı ve arık son dansını etmek üzere tahtından kalkmış geiyordu...
98 Doğu Finallerindeki bu düello son ana kadar sürdü.Kim mi kazandı?Tabancasında her zaman (reggie ye kerşı bile) bir fazla kurşunu bulunan majesteleri,Michael Jordan 94 ve 95 e kadar arka karkaya 2 defa Doğu finallerinde kaybeden Pacers ve Miller bu kez kazanmayı çok istiyordu.Hatta Öyle ki bu seri öncesinde ve seri boyunca miller ve Jordan arasındaki söz düellosu bir yandan da devam etmiştir.
Bulls Şampiyon olduğu 6 sezonda sadece 1 kez play-off larda 7. maç kadar zorlanmıştı.Bu sezon 2. defa istemedikleri bu durumla karşılaştılar.İndiana eskiden beri Bulls a ters geliyor.Bu sezon da bir istisna olmadı.Sezon içindeki 4 maçtaki galibyetleri 2-2 paylaştılar.Bu sefer ki Karşılaşmada da iş gidip gelip ev sahibi olma avantajına bağlandı.
Reggie seride ki en hatırlanan an olan 4. maçtaki galibiyeti getiren 3 lüğünden sonra finallere kendilerinin çıkacağını ve Bulls tan daha çok bunu kendilerini hakettiğini inandıklarını söylemişti.Buna karşılık ise Jordan;h***esin kendi işine bakmasını ve sahada oyunu ile konuşmasını söylerek cevap vermiştir.Bir yandan devam eden söz düellosunda daha çetin bir kapışma sahada oluyordu.
İki tarafta seriyi bir türlü koparamıyordu.karşılıklı galibiyetlerle devam eden seri son maça kalmıştı.Son maç Chicago nun evi United Centerdaydı.Heyecan doruğa tırmnmış ve h***es NBA finallerinde Utah ın rakibinin kim olacağını merakla bekliyordu./. maçtan hemen önce Miller'ın bu maçı kesinlikle kazanacaklarını söylemesi ve Bulls için yolun sonu demesi Jordan buna sahada cevap vereceğini söylemesi heyecanı katmerleştirmişti.Son maç büyük çekişmeye sahne olmasına rağmen Ev sahibi olmanın avantajı ve Jordan a sahip olmanın avantajı ile bu çetin düello nun galibi; 86-79 skorla Jordanson maç 28 sayı 9rib 8ast.,7 maç ort.; 31.7 sayı oluyordu.)
Ligdeki lokavt nedeniyle 50 maç üzerinden oynanan mini 1998-99 sezonunda Pacers 1 kez daha Konferans Finaline ulaştı, ama bu kez Knicks tarafından elenmekten kurtulamadı.Reggie Miller son 10 yıldaki en düşük sayı ortalamasıyla.Sezonu bitirmesine rağmen yine Pacers ın 10. kez sayı kralı oluyordu.2000 play-offları Reggie Miller ve İndiana için makus talihlerini yenmek için iyi bir fırsattı doğu finalinde NewYork la karşılaştılar ve bu kez onları alt ettiler.NBA finaline ilk defa yükselmeyi başarmıştı Reggie...
Rakip ise 12 yıl sonra ilk şampiyonluğunu kazanmaya çalışan Sh**-Kobe ikilisinin sürüklediği Los Angeles Lakers dı.
İndiana yı kimse favori görmüyordu.Ve serini ilk maçını kaybettikten sonra h***es süpürüleceklerini düşünüyordu.Ama Pacers gene pes etmemiş ve serini 3.,5. maçlarını kazanarak, 3-2 lik skorla LosAngeles a serinin dönmesini sağladı.6. maçtaise direnmelerine rağmen Lakers maçı almayı bildi ve şampiyonluk ipini göğüsledi. 2000 NBA Finalleri Reggie nin şampiyonluğa en çok yaklaştığı yıl olarak bilinir.
A
ğustos 2000 de 3 yıl 36 milyon dolarlık yeni bir kontrata imza attı.2003 de ise 2 yıllık bir kontrat daha imzaladı.
38 yaşına gelen miller bunu son kontrat olduğunu ve 2 yıl sonra basketbolu bırakmayı düşündüğünü açıkladı.
ASLA PES ETMEDi!
İlerleyen yaşıyla takımdaki rolü azalan ancak hala takımın lideri olmayı ve kritik anlarda kritik basketler atmayı sürdüren Miller 10 Şubat 2005 de '004-2005 sezonunun son sezonu olacağını açıkladı.İndiana Pacers oyuncuları liderlerini şampiyonlukla uğurlamak istiyordu.ancak 19 Kasım 2004 günü Detroit maçında çıkan olaylar ve Ron artest,stephen Jacksonve Jermaine O'Neal a Verilen cezalar Pacers ın sezonunun kaderini değiştirmesine sebep oldu.
Durum kötüydü ma Mİller ve pacers pes etmek nedir bilmiyordu.39 yaşında ki Miller son sezonunda bir kez daha ön plana çıktı ve skor gücü ile takımını sürükledi.Pacers ın 6. sıradan Play-Off a girmesinde büyük rol oynadı.1. turda 3. sıradan Boston u eleyerek bir süprize daha imza attılar.
2. turda rakip artık can düşmanları halini alan Detroitle karşılaştılar.Pacers seride 2-1 öne geçmesine rağmen üstünlüğü koruyamadı.Ve 3-2 geriye düştü.Serini 6. maçı 19 Mayıs günü İndiana Polis de Consecoca FieldHosuse da oynandı.Reggie cephanesinde ki tüm mermileri boşaltı.27 sayı kaydetti.
Ancak Detroit , İndiana da n daha iyi bir takımdı ve maçı kazandı.
Ve Miller ın kariyerine de son noktayı koydu.
18 yıl boyunca kendilerinin yüzünü birçok defa güldüren bu EFSANE oyuncuya saygılarını ve minnetarlıklarını göstermelerine imkan verdi.Reggie Mİller kenaragelirken Conseco yu dolduran kalabalık gözyaşlarını tutamıyordu(bende öyle).
Mola bitiminde bir Süpriz mola daha geldi.Bu kez molayı alan Detroit Pistons koçu Larry Brown dı.90 yılların ortalarında İndiana yı çalıştırıken Miller ile yakın bir dostluk kuran Larry Brown,eski talebesine saygısını sunuyordu. Larry Brown ve Pistons da Millerı ayakta alkışlıyordu.
Bu da Pacers ve Pitons Düşmanlığına bir nokta koymasına sebep olmuştu.
Bir EFSANE, gid***en bile takımının sorunlarına derman olabiliyorsa o gerçek bir efsanedir.
İşte bu da Killer Miller ın hikayesiydi.
Re: NBA Oyuncuları'nın Hayat Hikayeleri(İlginç)
TONY PARKER 'San Antonio Spurs'
Tam ismi: Williams Anthony Parker
Doğum Tarihi: 17 Mayıs 1982
Boyu: 1.88
Kilosu: 80.3
Okul: Fransa
Kariyeri..
Avrupa basketbolunda çok da fazla tanınmayan Tony Parker, 2001 yılında düzenlenen Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda Fransa Milli Takımında bile ilk beş başlayamıyordu. Ancak o zamanda bile çabukluğu ve yetenekleriyle dikkat çeken Parker, buna karşın fizik dezavantajı nedeniyle benchte oturuyordu. 2001 Draftında ilk tur 28.sıradan San Antonio Spurs tarafından seçilerek NBA’e adım atan Parker, çaylak sezonunda 77 karşılaşmada oynadı. Bu maçların tamamında ilk beş başlayan Fransız oyuncu, 9.2 sayı- 4.3 asist ve 2.6 ribaund ortalamaları yakalarken, 29.4 dakika da oyunda kaldı. Parker ayrıca, All-Star haftasonunda da Rookie takımında görev yapmıştı.
İkinci yılından itibaren kendini iyice kabul ettiren Parker, bu kez takımının oynadığı 82 maçın tamamında da görev yaptı. Parker, 15.5 sayı- 5.3 asist ortalamalarıyla da dikkat çekti. Coach Gregg Popovic’in yaşına aldırış etmeden yeteneklerine inanarak ilk beş başlattığı Parker, kısa süre içerisinde NBA’in en önemli point guardlarından biri olarak kendisini kanıtladı. Şutu her zaman için kendisi için sorun olsa da Parker, çabukluğu ve kendine has ‘gözyaşı damlası’ adındaki atışıyla bu eksiklerini kapattı.
5 Yıllık NBA kariyerinde iki kez NBA şampiyonluğu sevinci yaşayan Parker, kariyeri boyunca da 378 karşılaşmada oynadı. 23 Yaşındaki Parker, 14.9 sayı- 3.1 ribaund ve 5.4 asist ortalamaları yakalarken, tama 67 play-off maçında görev yaptı. Parker ayrıca, bu yıl kariyerinde ilk defa All-Star olma onuruna da erişti.
Tam ismi: Williams Anthony Parker
Doğum Tarihi: 17 Mayıs 1982
Boyu: 1.88
Kilosu: 80.3
Okul: Fransa
Kariyeri..
Avrupa basketbolunda çok da fazla tanınmayan Tony Parker, 2001 yılında düzenlenen Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda Fransa Milli Takımında bile ilk beş başlayamıyordu. Ancak o zamanda bile çabukluğu ve yetenekleriyle dikkat çeken Parker, buna karşın fizik dezavantajı nedeniyle benchte oturuyordu. 2001 Draftında ilk tur 28.sıradan San Antonio Spurs tarafından seçilerek NBA’e adım atan Parker, çaylak sezonunda 77 karşılaşmada oynadı. Bu maçların tamamında ilk beş başlayan Fransız oyuncu, 9.2 sayı- 4.3 asist ve 2.6 ribaund ortalamaları yakalarken, 29.4 dakika da oyunda kaldı. Parker ayrıca, All-Star haftasonunda da Rookie takımında görev yapmıştı.
İkinci yılından itibaren kendini iyice kabul ettiren Parker, bu kez takımının oynadığı 82 maçın tamamında da görev yaptı. Parker, 15.5 sayı- 5.3 asist ortalamalarıyla da dikkat çekti. Coach Gregg Popovic’in yaşına aldırış etmeden yeteneklerine inanarak ilk beş başlattığı Parker, kısa süre içerisinde NBA’in en önemli point guardlarından biri olarak kendisini kanıtladı. Şutu her zaman için kendisi için sorun olsa da Parker, çabukluğu ve kendine has ‘gözyaşı damlası’ adındaki atışıyla bu eksiklerini kapattı.
5 Yıllık NBA kariyerinde iki kez NBA şampiyonluğu sevinci yaşayan Parker, kariyeri boyunca da 378 karşılaşmada oynadı. 23 Yaşındaki Parker, 14.9 sayı- 3.1 ribaund ve 5.4 asist ortalamaları yakalarken, tama 67 play-off maçında görev yaptı. Parker ayrıca, bu yıl kariyerinde ilk defa All-Star olma onuruna da erişti.
Re: NBA Oyuncuları'nın Hayat Hikayeleri(İlginç)
Tam ismi: Kevin Garnett
Doğum Tarihi: 16 Mayıs 1976
Boyu: 2.11
Kilosu: 99.8
Okul: Farragut Academy (Lise)
Kariyeri..
Liseden direkt olarak NBA’e adım atan ve ortalığı kasıp kavuran oyuncuların başında geliyor Kevin Garnett. Tracy McGrady, Kobe Bryant gibi liseyi tamamladıktan sonra NCAA’lerde oynamayan ve NBA draftına giren Garnett, 1995 yılında ilk tur 5.sıradan T-Wolves tarafından seçildi. Çok iyi bir lise kariyeri olan Garnett, muhteşem fiziğinin yanında, oyun zekasıyla da NBA’in en üst seviye oyuncularından biri olarak dikkat çekiyor.
Daha çaylak sezonunda gerçek bir süperstar olabileceğinin sinyallerini veren Garnett, oynadığı 80 maç sonunda 10.4 sayı- 6.3 ribaund ve 1.8 asist ortalamaları yakalamıştı. Rookie ikinci takımına seçilen Garnett, ikinci yılından itibaren T-Wolves rotasyonunun vazgeçilmez oyuncularının başında geldi. 1998-99 yılında Garnett, sezonu 20.8 sayı- 10.4 ribaund ortalamalarıyla double double tamamlamış ve o yıldan sonra bunu bir gelenek haline getirmişti. 2003-04 sezonunda muhteşem bir çıkış yakalayan yıldız oyuncu, takımının 82 maçında da görev yaparken, 24.2 sayı- 13.9 ribaund- 5.0 asist- 2.5 blok ortalamaları yakalamıştı.
2005 Yılında Phoenix Suns potasına bıraktığı 47 sayıyla kariyerinin en yüksek rakamına ulaşan Garnett, iki kez de 25’er ribaund aldı. 9 Kez All-Star seçilme başarısı gösteren Garnett, 842 normal sezon ve 47 de play-off karşılaşmasında görev yaptı.
YIL TAKIM OYUN SAYI RİBAUND ASİST T.ÇALMA T.KAYBI
1995-96 MİN 80 10.4 6.3 1.8 1.0 1.3
1996-97 MİN 77 17.0 8.0 3.1 1.3 2.2
1997-98 MİN 82 18.5 9.6 4.2 1.7 2.3
1998-99 MİN 47 20.8 10.4 4.3 1.6 2.8
1999-00 MİN 81 22.9 11.8 5.0 1.4 3.3
2000-01 MİN 81 22.0 11.4 5.0 1.3 2.8
2001-02 MİN 81 21.2 12.1 5.2 1.1 2.8
2002-03 MİN 82 23.0 13.4 6.0 1.3 2.7
2003-04 MİN 82 24.2 13.9 5.0 1.4 2.5
2004-05 MİN 82 22.2 13.5 5.7 1.4 2.7
2005-06 MİN 67 21.8 12.4 4.1 1.2 2.2
KARİYER 842 20.4 11.2 4.5 1.4 2.5
Doğum Tarihi: 16 Mayıs 1976
Boyu: 2.11
Kilosu: 99.8
Okul: Farragut Academy (Lise)
Kariyeri..
Liseden direkt olarak NBA’e adım atan ve ortalığı kasıp kavuran oyuncuların başında geliyor Kevin Garnett. Tracy McGrady, Kobe Bryant gibi liseyi tamamladıktan sonra NCAA’lerde oynamayan ve NBA draftına giren Garnett, 1995 yılında ilk tur 5.sıradan T-Wolves tarafından seçildi. Çok iyi bir lise kariyeri olan Garnett, muhteşem fiziğinin yanında, oyun zekasıyla da NBA’in en üst seviye oyuncularından biri olarak dikkat çekiyor.
Daha çaylak sezonunda gerçek bir süperstar olabileceğinin sinyallerini veren Garnett, oynadığı 80 maç sonunda 10.4 sayı- 6.3 ribaund ve 1.8 asist ortalamaları yakalamıştı. Rookie ikinci takımına seçilen Garnett, ikinci yılından itibaren T-Wolves rotasyonunun vazgeçilmez oyuncularının başında geldi. 1998-99 yılında Garnett, sezonu 20.8 sayı- 10.4 ribaund ortalamalarıyla double double tamamlamış ve o yıldan sonra bunu bir gelenek haline getirmişti. 2003-04 sezonunda muhteşem bir çıkış yakalayan yıldız oyuncu, takımının 82 maçında da görev yaparken, 24.2 sayı- 13.9 ribaund- 5.0 asist- 2.5 blok ortalamaları yakalamıştı.
2005 Yılında Phoenix Suns potasına bıraktığı 47 sayıyla kariyerinin en yüksek rakamına ulaşan Garnett, iki kez de 25’er ribaund aldı. 9 Kez All-Star seçilme başarısı gösteren Garnett, 842 normal sezon ve 47 de play-off karşılaşmasında görev yaptı.
YIL TAKIM OYUN SAYI RİBAUND ASİST T.ÇALMA T.KAYBI
1995-96 MİN 80 10.4 6.3 1.8 1.0 1.3
1996-97 MİN 77 17.0 8.0 3.1 1.3 2.2
1997-98 MİN 82 18.5 9.6 4.2 1.7 2.3
1998-99 MİN 47 20.8 10.4 4.3 1.6 2.8
1999-00 MİN 81 22.9 11.8 5.0 1.4 3.3
2000-01 MİN 81 22.0 11.4 5.0 1.3 2.8
2001-02 MİN 81 21.2 12.1 5.2 1.1 2.8
2002-03 MİN 82 23.0 13.4 6.0 1.3 2.7
2003-04 MİN 82 24.2 13.9 5.0 1.4 2.5
2004-05 MİN 82 22.2 13.5 5.7 1.4 2.7
2005-06 MİN 67 21.8 12.4 4.1 1.2 2.2
KARİYER 842 20.4 11.2 4.5 1.4 2.5
Kimler çevrimiçi
Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 19 misafir